"Birleşik Krallık"

Sadiq Khan’ın Dini Neden Bu Kadar Sorun Yapılıyor?

Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan hem ülke genelinde, hem de uluslararası anlamda yoğun İslamofobik söylemlerin merkezinde. Bu söylemler, nefret suçu ortamına katkıda bulunuyor.

Sadiq Khan ekim ayında, 2020’de Londra Belediye Başkanlığı için yeniden aday olacağını açıkladı. Başkentin ilk Müslüman Belediye Başkanı olan Khan, ana rakibi Muhafazakar Partili Shaun Bailey’in kendisi hakkındaki görüşlerine muhtemelen pek şaşırmamıştır. Nitekim Bailey, Politik Değişim Enstitüsü için birkaç yıl önce yazılmış broşürde, Müslümanları ve Hinduları barındırmanın yalnızca “İngiltere’yi cehenneme çevirmekle kalmayıp, bir suç çöplüğüne dönüştürme riski doğurduğunu” iddia etmişti. “Siyahi topluluğu” Müslümanlardan ayrı tutan Bailey sözlerine, siyahi toplulukların İngiltere toplumuna entegre olmalarının ve böylece ortak Hristiyan değerleri temelinde İngiltere vatandaşı olmalarının daha kolay olduğunu da eklemişti. Bailey günümüz İngiltere’sinde Hristiyan olmamayı sorunlu bir şey olarak görüyor. Herhalde bu algı, Sadiq Khan’ın da gayet farkında olduğu bir sorun.

“Korkutucu” İslamofobi Kampanyası

Khan 2016 yılında İşçi Partisi’nden Londra Belediye Başkanı seçildi. Seçim öncesindeki seçim kampanyalarında Khan’ın rakibi Muhafazakar Partili Zac Goldsmith idi. Londra doğumlu Goldsmith, Eton ve Cambridge Üniversiteleri mezunu olan milyoner bir iş adamının oğluydu. 2010’dan beri Londra’daki Richmond Park Bölgesi Milletvekilliğini sürdüren Goldsmith, Londra Belediye Başkanlığı seçimlerinde Khan’a karşı ideal bir rakip olarak görülüyordu ve coşkuyla destekleniyordu. Öte yandan, Goldsmith’in seçim kampanyasında Khan’a karşı bir dizi temelsiz ırkçı ve İslamofobik saldırı da vardı. Khan eşcinsel evliliğine evet oyu veren liberal bir milletvekili olmasına rağmen, Goldsmith sürekli ana akım medya üzerinden Khan’ı “aşırıcı görüşleri olan kimseleri meşrulaştırmakla” suçluyordu. Ayrıca Goldsmith, Mail on Sunday gazetesine 7 Haziran 2005 Londra saldırısı fotoğrafları eşliğinde yazdığı makalede şu soruyu soruyordu: “Dünyanın en harika şehrini, teröristlerin arkadaşı olduğunu düşünen bir İşçi Partiliye mi teslim edeceğiz?” Tüm kampanya boyunca, Goldsmith, Khan’ı aşırıcılık ve terörizmle ilişkilendirmeye çalıştı. Böylece seçmenlerin Khan’ın yalnızca inancına bakıp ona göre oy vermelerini bekliyordu.

Seçim kampanyaları sırasında çoğu kişi sessizliğini korurken, Khan’ın ezici bir oy çoğunluğuyla seçimi kazanacağı belli olmaya başladığında, Muhafazakar Parti’den birçok kişi, İslamofobi ile ırkçılığın basında bu kadar yoğun bir şekilde kendisine yer bulabilmesine dair kaygılarını dile getirmeye başladı. Bunların arasında önceki parti eş başkanı Sayeeda Warsi de vardı. Warsi, söz konusu ırkçı kampanya için “korkutucu” ifadesini kullanırken, Londra Meclisi’ndeki Muhafazakar Lider Andrew Boff ise, böyle bir kampanyanın başkentteki toplumsal ilişkileri zedeleyebileceğini öne sürdü. Eski Maliye Bakanı Ken Clarke, kampanyayı kınayarak bu yaklaşımın ciddi bir hata olduğunu söyledi.

Trump’un Saldırısı: “Khan Terörizm Konusunda Çok Kötü Bir İş Çıkardı”

Khan’ın seçim başarısının ardından, inancına yönelik siyasi saldırılar ve görünür nefret, yurt içinden küresel sahneye kaymış durumda. Geçen yıl Londra’da yaşanan terör saldırılarının ardından Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, Khan’a saldırmayı kendine vazife edindi. Saldırıların ardından başkentte artırılan polis mevcudiyetine işaret ederek, Londralılara “Telaşlanmanıza gerek yok” çağrısında bulunan Trump’ın tweetinde şunlar yazıyordu:

“Yaşanmakta olan terörizme bakın. Londra’da olanlara bir bakın. Bence [Khan] terörizmle ilgili çok kötü bir iş çıkardı. Bence suçlar konusunda da çok kötü bir iş çıkardı. Orada olan korkunç olaylara bakarsanız, ülkeye sokulan suçları görürsünüz.”

Trump’ın tweet’leri şunu ima ediyordu: “Khan Müslüman olduğu için ve tam da bu nedenle sadakati Londralılara değil başkalarına yönelik olduğu için, terör saldırıları tehdidini önemsemiyor.”

Trump bu yılın başlarında Londra’yı ziyaret ettiğinde, Khan’a olan nefretini yineleme fırsatı buldu. Kendisiyle yapılan bir söyleşide Trump, göçlerin “Avrupa’nın dokusunu değiştirdiğini” söyleyerek, konuşmanın ortasında konuyu Khan’a getirerek, “ülkeye sokulan ve meydana gelen tüm terör eylemlerini” Khan’la ilişkilendirdi. Kendi partisi dışında herhangi bir destek görmeyen Muhafazakar Partili Milletvekili Michael Fabricant’in, Trump söyleşi verirken attığı tweet ise daha çirkin bir mesaj veriyordu: Bu resimde bir domuz tarafından cinsel tacize maruz kalan Khan görüntüsündeki başka bir domuz, Westminster semalarında uçuyor, ön planda ise Trump’un kahkaha atan bir fotoğrafı yer alıyordu. Birkaç hafta sonra başkentte, bikinisi ve somurtan suratıyla Khan görünümlü şişme bir balon uçuruldu.

Bunu yapanların savunması ise, şehirde artan şiddet suçlarına sözde dikkat çekmek istemeleriydi.

Müslüman Nefretine İcazet

İngiltere’de bu olaylara paralel olarak nefret suçlarında görülmemiş bir artış yaşanıyor. İngiliz hükümeti tarafından yayımlanan en son rakamlara göre, ırk ve din temelli nefret suçları rekor düzeyde. Khan’a yapılan saldırıların bunda doğrudan etkisinin olduğunu söylemek hatalı olsa da Khan’ın mensup olduğu din üzerine sürekli çekilen dikkat ve birbirini takip eden saldırıların, nefrete icazet çıkaran ve buna bağlı olarak nefret suçu işleme potansiyeli bulunan bir sosyo-politik iklime katkıda bulunması muhtemel. Bu durum, siyasi aktörlerin ve siyasi mekanizmaların “biz”i “onlar”dan ayırmasıyla ortaya çıkıyor. Böylece aktif bir şekilde düşman inşa etmek ve “biz”e/”bizim” için değerli olan her şeye ters olan “diğeri”ni tehdit etmek mümkün oluyor.

Müslümanlara ve Müslüman topluluklara yöneltilen rekor seviyedeki nefret suçlarına gelince, Khan’ın inancına ve kimliğine yapılan saldırılar on yıllık bir sürecin parçası olarak görülebilir. Bu süreçte siyasi aktörler sürekli bir şekilde “Müslümanları” ve “İslam”ı sorunlu “ötekiler” olarak tanımladılar. Herhangi bir farklılık gözetmeksizin tüm Müslümanlara aynı nitelik ve kabiliyetler yüklendiği için, her bir terör olayı sonrasında Müslümanların ayrımcılığın kurbanı olmaları pek şaşırtıcı değil. Öyle ki Müslümanlara yönelik nefret suçlarının her yıl artmasının pek çok sebebi var. Nefret suçlarına uygun bir iklim yaratan Goldsmith ve Trump benzeri siyasi aktörler, zaten istekli olanlara bir “eylem planı kılavuzu” sunmuş oluyor. Bu tarz insanlara göre herhangi bir Müslümandan ve hatta tüm Müslümanlardan intikam almak rasyonalize edilebiliyor ve meşrulaştırılabiliyor.

Bir “Suç Çöplüğü”

Bailey’in Müslümanlar ve diğer dinî azınlıklar hakkındaki görüşlerinin yer aldığı haberlerle, Khan’ın inancı ve kimliğinin, yani İslam ve Müslüman oluşunun en azından öngörülebilir gelecekte de odak noktası olmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. Başkentin gelecekte herhangi bir saldırıya maruz kalıp kalmayacağına, bıçaklama suçlarının ya da genelde suçların artmasına bakılmaksızın, İslam ve Müslüman kimliği her zaman sebep ya da suçlu olarak gösterilecek. Khan eğer ikinci dönemde Belediye Başkanlığını kazanamazsa, bu suçlamaların hangi yöne kayacağı merak konusu.

©Shutterstock.com/Kevin J. Frost

Chris Allen

Leichester Üniversitesi Kriminoloji Bölümü Nefret Araştırmaları Merkezi’nde öğretim üyesi olan Dr. Chris Allen İslamofobi ve İslamofobik nefret suçları konularında çalışmalar yürütmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler