“Çocuklar İçin Yemek Öğünleri Ayırıcı Değil, Birleştirici Olmalı”
Prof. Dr. Paula Schrode, Bayreuth Üniversitesi’nde güncel İslam kültürleri alanında öğretim üyesi olan bir din bilimci. Doktora çalışmasını “Helal beslenmeye dair Sünni-İslam diskurları” konusunda tamamlayan Schrode ile anaokullarında helal beslenmeyi konuştuk.
Korona salgını sırasında kilise çanlarının yanı sıra birçok Alman şehrinde ezan sesleri de duyuluyor. Ancak, bazı şehirlerde buna itirazlar da var. Çoğulcu bir toplumda ezanı nasıl değerlendirmek gerekir?
Sorunuzda da belirttiğiniz gibi dinî pratiklerin anlamı toplumsal bağlamla da ilintili. Müslümanlar için ezan her şeyden önce dinî gelenekte önemli bir yere sahip. Ancak Almanya’da genel olarak ezan açıktan okunmadığı için şu anda ezanda alışık olunan normallik haricinde krizin neden olduğu olağan üstü durum yaşanıyor. Aynı zamanda ezanın açıktan okunması, İslam’ın bu şehirlerde kamusal alanı gözle görülür veya duyulabilir bir şekilde etkileyerek yerleşik duruma geldiğinin bir ifadesi. Dolayısıyla Müslümanların azınlığı oluşturduğu çoğulcu bir toplumda ezanın kesinlikle özel bir anlamı var; bu bir değer kazanma olarak algılanabilir.
Daha genel olarak, ezanla dinî çeşitliliğin varlığı toplumsal alanda daha güçlü bir şekilde vurgulanıyor. Farklı dinî önermeler belirgin bir şekilde dikkat çekiyor. Bu, bir yandan toplumsal gerçekliği yansıtırken, diğer yandan bilhassa nüfusun büyük bir kısmı dinî kurumlara mesafeli olduğu için çatışma potansiyelini de içinde barındırıyor. Sosyal medyada ezana verilen bazı tepkiler, hem destekçilerin hem de eleştirenlerin konuyu genellikle toplumsal hakimiyet bağlamında ele aldığını ortaya koyuyor. Neyse ki özellikle kriz zamanlarında, toplumun farklı ihtiyaçlarına yönelik genellikle daha anlayışlı bir yaklaşımın hâkim olduğunu da görüyoruz.
Gayrimüslim Toplumlardaki Müslümanlar Helal Beslenme Hususunda Güçlük Çekiyor
Helal beslenme Müslümanlar için bu sadece yiyeceklerle ilgili bir mesele mi? Helal beslenme ile ilgili olarak konu hangi boyutlarıyla ele alınmalı?
Helal beslenme bir yandan, alkol veya domuz eti gibi maddelerle, diğer yandan özellikle kesim konusunda gıdaların üretilme şekliyle ilgili. Elbette helal beslenme ile ilgili yaklaşım çok geniş bir kapsama sahip: Sadece domuz etinden uzak duran Müslümanlardan başlayıp, çeşitli hazır gıda ürünleri için helal garantisi sunan helal gıda endüstrisine kadar uzanan çok çeşitli yaklaşımlar mevcut.
İslami beslenme kuralları bilindiği gibi sadece belirli hayvanların etinin yenmemesi anlamına gelmiyor. Bu açıdan İslam’daki gıda düzenlemelerini karmaşık hâle getiren şey nedir?
Şüphesiz en karmaşık olanı -aslında gayet basit olan- kesim düzenlemelerinden kaynaklanan sorunlar. Birçok Müslüman sadece sertifikalı ürünleri satın alarak tercihlerini “en güvenli” seçenekten yana kullanıyor. Bununla birlikte sertifika çeşitliliği de başlı başına bir sorun teşkil ediyor. Zira Müslümanların tümü her helal sertifikasını tanımıyor; bu konuda daha ziyade güvendikleri âlimlerin veya kuruluşların görüşlerine göre hareket ediyorlar. Arka planda ise aslında genellikle hayvanı kesen kişinin Müslüman olup olmadığı ve bunu kimin garanti edebileceği sorusu yatıyor. Kur’an (5:5) Yahudilerin ve Hristiyanların kestiği etin yenilmesine izin verildiğini ilan etse de, bu başka soruları da beraberinde getiriyor: Kesimhanede tam olarak kimin çalıştığı biliniyor mu? Ve kesimi yapan bir Yahudi veya Hristiyan olsa bile, kesilen hayvanın “murdar” sayılmaması için kesim tekniğine dikkat ediliyor mu? Kur’an, kendisini Yahudi geleneğindeki karmaşık temiz beslenme kurallarından ayırır ve kolaylık vaat eder. Ancak uygulamada helal beslenme, bilhassa gayrimüslim toplumlardaki Müslümanların oldukça güçlük yaşadığı bir konu.
Helal Beslenme ve Çocuğun Psikososyal Gelişimi
Yetişkin Müslümanlar beslenme alışkanlıklarını bilinçli olarak kendileri seçerken, anaokulundaki Müslüman çocuklar için bu karar ebeveynleri tarafından veriliyor. Bu konuda yetişkinler ve çocuklar arasındaki fark nedir?
Elbette yetişkinlerin dinî ihtiyaçları çocuklarınkiyle bir tutulamaz. Bu da gerginliklere neden olabiliyor. Birçok yetişkin Müslüman için, İslam’a uyumlu bir beslenme kendi dindarlıklarının önemli bir parçası. Ancak çocuklar, örneğin namazı hızlıca oyun oynar gibi taklit ederken, beslenme konusu çok daha karmaşık. Çocuklar kendilerini güçlü bir şekilde ebeveynlerine göre yönlendirirler, ancak beslenme kuralları nispeten soyuttur. Bununla birlikte çocuklar erken yaşlardan itibaren bazı kararlarını kendi başlarına alırlar ve böylece bilinçli veya bilinçsiz olarak kendilerini ebeveynlerinin sunduğu modelden ayrılabilirler. Bu tamamen normaldir, ancak çocuklarının böylelikle temel dinî kuralları çiğnemiş olabileceğini düşündükleri takdirde durum ebeveynler için başa çıkması zor bir hal alacaktır. Bu nedenle ebeveynler genellikle çocukların evin dışında ne yedikleri gibi bazı alanları kontrol etmek için üzerlerinde büyük bir baskı hissederler.
Elbette en basit çözüm, buradaki kontrol sorumluluğunu diğer yetişkinlere, örneğin eğitimcilere bırakmaktır. Burada sorun eğer ebeveynler çocuklarını örneğin “domuz etinin karakteri bozduğu” şeklinde uyarıyorlarsa ortaya çıkabilir. Zira çocuklar daha sonra bu tür fikirleri Müslüman olmayan oyun arkadaşlarına da aktarmaya başlayabilirler.
Helal beslenme kreş ve anaokullarındaki Müslüman bir çocuğun psikososyal gelişimi için nasıl bir etkiye sahip? Helal beslenmenin bu konuda kimlik inşa edici bir rol oynadığı söylenebilir mi?
Evet, yemek tam anlamıyla kimliği oluşturuyor. Birlikte yemek yeme ve yemek paylaşımı temel sosyal deneyimler. Böylelikle bir grubun parçası oluyorsunuz. Çocukların sadece belli çocuklarla yemeklerini paylaşmalarına izin verildiğinde, çocukların kafalarında kendiliğinden gruplar arasında sınırlar oluşur. Bu, çocuklarının “Müslümanlar”a dâhil olduğu konusunda bir farkındalık oluşturmak isteyen bazı ebeveynler tarafından arzu edilen bir şey olsa da, bazen sorunlu gelişmelere de yol açabilir. Mantıklı olan, anaokulu ve çocuk bakım evlerinde menünün tüm çocukların birlikte yiyebilecekleri düzenli öğünlere yer verilecek şekilde tasarlanması olacaktır.
Vejetaryen Beslenme Helal Beslenmeye Alternatif Teşkil Eder Mi?
Peki vejetaryen bir anaokulu menüsü veya vejetaryen bir alternatifin sunulması Müslüman aileler için bir çözüm olabilir mi?
Toplumumuzdaki gıda felsefelerinde artan çeşitlilik aslında daha sıkça pragmatik çözümlerin üretilmesine yol açıyor. Böylece anaokullarında örneğin tamamen vejetaryen veya vegan bir büfe sunulabiliyor. İşin içine ne kadar az hayvan bileşeni girerse, mesele o kadar daha az karmaşık hâle geliyor. İklim koruma hareketiyle birlikte, köklü bir kültürel değişime de şahit oluyoruz: Vejetaryen ya da vegan yemek bugün artık eksik ya da tasarruflu bir biçim olarak değil; daha ziyade çevre bilincinin bir yansıması ve değerli bir şey olarak görülüyor. Bir gün et anaokulunda belki haftada bir kez – o da yanında vejeteryan bir alternatifle- menüde yer alabilecek lüks bir ürün olabilir. Fakat şu anda günümüzde birçok kesimde bir öğünde mutlaka et olması gerektiğiyle ilgili düşünce hâkim. Yine de etsiz günler için yalnızca sağlık ve ekolojik nedenler yok; sosyal nedenler de var. Çünkü beraber yenilen öğünler insanlar arasında bir bağ oluşturuyor ve topluluk duygusunu güçlendiriyor.
Kreş ve anaokullarında helal beslenme söz konusu olduğunda Müslüman aileler genelde endişeli oluyor. Birçok kurumda bu konuda uzlaşılar olsa da, menülerdeki çeşitliliği bir rahatsızlık faktörü olarak algılayan ya da ilgisizlik ya da değişiklik yönündeki motivasyonsuzluk nedeniyle bunu reddeden anaokulları da var. Böyle bir durumda sizin öneriniz nedir?
Bugün neredeyse tüm kamusal kurumlarda farklı diyetler ve yeme pratikleri bir araya geliyor. Dinî açıdan hassasiyetlerin yanı sıra aynı zamanda çok çeşitli alerjiler de var. Bunun yanında bir de sağlık ya da ekolojik nedenlerle et, hayvan ürünleri ya da şeker tüketmeyen aileler var. Bir anaokulundan bütün bu ihtiyaçları eşit derecede dikkate almasını da bekleyemeyiz. Fakat bununla birlikte bu konunun yapıcı bir şekilde ele alınması ve ailelerle birlikte uyumlu bir yemek menüsünün oluşturulması için pragmatik fikirlerin geliştirilmesi tabii bir durum olmalı. Bu yemek planının, bütün çocukların düzenli bir şekilde bir arada yemesi için fırsatlar oluşturması iyi olur. Burada “özel öğün”de ısrar edilmesi yerine, daha esnek bir şekilde mümkün olan her türlü farklı ihtiyacın bir araya getirilmesine çaba sarf etmek gerekir. Çünkü çocuklar için yemek öğünleri ayırıcı değil, topluluk oluşturucu, birleştirici şeylerdir.