“Vatan, Zamandan ve Mekandan Bağımsız Bir Histir”
Vatanını uzun süreliğine ya da temelli terk etmiş insanlar çoğunlukla vatan bahsini açmak istemezler. Peki vatanı terk ettiğimizde arkamızda bıraktığımız, “vatanımızda” olmadığımızda özlediğimiz şey nedir? "Vatan Nedir?" serisinin üçüncü yazısında, Ahmad Milad Karimi kendi vatan tecrübesinden hareketle “vatan” kavramını irdeledi.

Vatan denince ilk akla gelen çoğunlukla bir “yer” olur. Fakat kavramın arka planını sorguladığımızda hemen fark ederiz ki vatan bir “yer”den fazlasıdır ve daha ziyade bir mefhum ya da fikir olarak anlaşılmalıdır. Vatan kavramı farklı alanlara yayılmış ve insanın düşünce, davranış ve duygu dünyasının çeşitli düzlemlerine yerleşmiştir.
Vatanın öncelikli olarak bir yerle özdeşleştirilmesi gayet tabiidir. Kişilik ve karakter gelişiminde insanın büyüdüğü yer son derece belirleyici bir öneme sahiptir. Küçük bir şehirde ya da köyde büyümüş ve ömrünü gene aynı yerde geçirmiş insanlar, memleket olarak bir metropol ismini veren insanlardan daha farklı davranış biçimleri gösterirler. Benzer bir farkı bu kişilerin sosyal ve fiziki çevreleriyle kurdukları ilişkide de gözlemlemek mümkündür.
Arkadaşlarımın büyük çoğunluğu dünyanın dört bir tarafından göç etmiş ya da doğduğu ülkeden başka bir ülkede yaşayan insanlardan oluşurken , sadece birkaçı nesillerdir aynı şehirde yaşayıp tüm aile üyelerine sadece birkaç sokak ötede oturuyor. Vatanın ne demek olduğunu düşünürken onlara “evde olmak” ya da “vatan” kavramından ne anladıklarını, bu iki kavramı ne ile özdeşleştirdiklerini sordum. Vatanın ne olduğuna dair soruma çok farklı cevaplar alsam da hepsi kabaca iki kategoriye sığdırılabilir nitelikteydi: cevapların bir kısmı vatanı belirli bir coğrafi yere bağlılık olarak tanımlarken, diğer kısmı ise vatanı meta düzleme konumlandırabileceğimiz belirli bir his olarak nitelendirdi. Bu iki yaklaşımı küçük bir örnekle kısaca açıklamak istiyorum.
Aslen küçük bir köyden geliyorum ve bu köye karşı belirli bir vatan aidiyeti hissediyorum. Orada büyüdüm, arkadaşlıklar kurdum ve köyde nerede olduğumu bilmek için cadde-sokak isimlerini ezberlemem gerekmiyordu. Beni köydeki diğer insanlardan ayıran şey ise anne-babamın köyden taşınması ve benim de üniversite eğitimine başladıktan sonra oradan ayrılmam oldu. Diğer taraftan, en iyi ve en eski kız arkadaşımın anne-babası da aynı köyde doğup büyümüşler, ancak arkadaşımın köye olan bağlılığı benimkinden çok daha farklı. Çünkü onu köye bağlayan sadece arkadaşlıkları değil, aynı zamanda orada yaşayan anne-babası ile nine ve dedesinin komşuları, rahibi ve fırıncıyı çocukluklarından beri tanıyor olmaları. Arkadaşım orada okula gitmiş, eğitimini orada tamamlamış ve hâlen o şehirde bir kurumda çalışıyor.
Kendine İzin Vermek
Köye karşı bir bağlılık hissediyor olsam ve köy bir bakıma benim de vatanım sayılsa da, ben dünyayı görmek ve onu vatanım olarak isimlendirmek istiyorum. Dolayısıyla yeni bir şehre ya da ülkeye taşınmak benim için bir zorluk teşkil etmiyor. Hatta yeni şeylerle tanışma fırsatına sahip olmak ve gittiğim yeni yerleri bir parça vatan edinmek beni ziyadesiyle mutlu ediyor. Benim için vatan güvende olma hissi, alışkın olduğum ve sevdiğim; aile, arkadaşlar, baharatlar, kokular, düşünceler ve tat birleşenlerinin içi içe geçmesi hâli. Vatan aynı zamanda aşina olduğum kokular, yemekler, davranışlar ya da kültürel özellikler eşliğinde tanıştığım ve birlikte zaman geçirdiğim insanlarla şekilleniyor. İnsan kendine izin verdiğinde tüm bunları dünyanın her yerinde bulabilir. Uzun süre birbirinden farklı yerlerde yaşayan insanlar böylesi bir vatan tecrübesini edinip, bunun ne kadar değerli bir şey olduğunu anlıyor. Ben tam olarak bunu yaptım.
Üniversite öncesinde bir yıl Amerika’da yaşadım; bir dönem erasmus öğrencisi olarak Türkiye’de bulundum ve üniversite tahsilimden sonra 1,5 yıl Güney Kore’de çalıştım. Tüm bu yerlerde kendime bir ev, bir vatan buldum. Yabancı insanları arkadaş edindim; tanımadığım kokular, yemekler ve davranış biçimleri kısmen uyum sağladığım tanıdık özelliklere dönüştü. Kendini evde hissetmenin ve bir vatan inşa etmenin kilit noktasının kök salıp yeni şeylerle yakınlık kurmak olduğunu deneyimledim.
Öte yandan arkadaşım ikimizin de doğup büyüdüğü köyden taşınmayı hayal bile edemiyor. Onun için vatan bir yer; büyüdüğü ve o günden beri yaşadığı, kök saldığı ve sosyalleştiği yer olan köy. Çocukluğundaki pek çok hatıra bu köyle ilişkili. Arkadaşları ve ailesi nesillerdir burada yaşıyor. Fakat daha yakından bakınca vatanla özdeşleştirdiği şeyin eylemler ve insanlar olduğunu görüyorum. Bir dernek çatısı altında yapılan faaliyetler örneğin vatan hissine katkı sağlıyor, tıpkı arkadaşlar ya da aile gibi. Bu tanımıyla vatan coğrafi bir konum olsa bile gerçekte coğrafyaya bağlı olduğu anlamına gelmiyor. Zira ön planda olan “yer” olsa da vatanı vatan yapan şeyin burada da fikirler, hisler ve hatıralar olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla vatan kavramı bu anlayışa göre de meta düzlemde bulunuyor.
Buna göre vatan ilk bakışta bir yerle özdeşleştiririz. Nitekim yaşam akmak için ve insan köklerini salmak için bir yere ihtiyaç duyar. Ancak vatan hissi insanlarla olan bağımızı, tanıdık ve alışıldık olanı adlandırmak için kullandığımız bir soyutlamadır. Bu his zamandan ve mekandan bağımsızdır ve her yerde bulunup muhafaza edilebilir.