Dosya: "Sahnede Göç"

Avrupa’da Yükselen İslamofobiye Mizahla Direnmek

Ayrımcılık ve dışlanma ile karşı karşıya kalan Müslümanlar için mizah, İslamofobi, ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla başa çıkmanın bir yolu olabilir mi?

Bir toplumsallık içinde gerçekleşen mizah, süregiden toplumsal düzende ortaya çıkan eksiklikleri ve arızaları ifşa eden bir işleve sahiptir. Aynı zamanda mizah, ideal kamusal düzenin dışına itilmiş olan topluluklar ve sınıflar için bir eleştiri ve direniş aracı da olabilir.  Mizah, engelleri aşarak iktidara karşı direniş biçimine de dönüşebilir. Mizahın gücü, gülünen nesneyi ve olguyu tanıdık kılmasından kaynaklanır. Bilinmeyen nesne ve güçler, gizemli olduklarından korku yaratır. Ancak gülme ile bu korku aşılır ve mevcut toplumsal düzen sorgulanarak farklı bir bakış açısı kazandırılır. Böylece yerleşik normlar geçici olarak tersine çevrilir.

Direniş ve Eleştiri Aracı Olarak Mizah ve Hiciv

Gülmemizi sağlayan mizahi etkinlik, yalnızca terapötik bir işlevi yerine getirmekle kalmaz; ötekileştirilmiş ve susturulmuş grupları siyasetin merkezine taşıdığı müddetçe bir muhalif pratik olarak da işlev görür. Ancak mizahın gerçekten muhalif olabilmesi için, bu gruplar hakkındaki kalıplaşmış söylemleri veya yabancı üretimli etiketlerin ve kimliklerin aşırı temsilini değil, bu etiketleri ve kimlikleri altüst eden sesleri ve pratikleri merkeze alması gerekir. Çünkü muhalefet pratiği, mutabakata varılmış hâkim fikirlere meydan okur, eşitlik talep eder ve ona doğru ilerler.

Batı ile İslam arasındaki ilişki, savaşlar, sömürgecilik ve iş gücü hareketliliği gibi tarihsel kökenlere dayanır. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte, İslam Batı için yeni bir “öteki” olarak konumlandırıldı ve bu konumlanış, Batı medyasının İslam’ı giderek daha olumsuz bir şekilde tasvir etmesine yol açtı. Kitleler bilinmeyen ve yabancı toplumlara dair imajları medyanın sunduğu sınırlı çerçevede algılama eğilimindedir. Bu olumsuz tasvirler yalnızca korku ve bilgisizlikten değil, bazı medya aktörlerinin, entelektüellerin ve siyasi çevrelerin kasıtlı çabalarıyla da beslenir. Dijital platformlar ise geleneksel medyanın kurduğu bu çerçeveleri sorgulamak ve dönüştürmek için yeni imkânlar sunar.

Müslüman etnik mizahının ortaya çıkmasında, bir yandan Müslümanların yaşadığı liberal Batı toplumlarındaki ayrımcılık, ırkçılık ve İslamofobi, diğer yandan göç geçmişine sahip, iyi eğitimli, dil bilen ve kendilerini temsil etme yeteneğine sahip yeni bir neslin yetişmesi etkili olmuştur. Amerika’da mizah pratiği üzerine çalışan Mücahit Bilici, 11 Eylül olaylarının ardından İslamofobinin yükselmesi ve Müslümanların ötekileştirilmesi sürecinin “Müslüman Komedisi” için de bir alan açtığını ifade eder. Etnik mizahı icra edenler, hem kendileriyle dalga geçerek mevcut sorunları geçici olarak çözer hem de Müslüman ve göçmen kimliklerini yeniden tanımlar.

Mizahın Ön Yargı ve Klişeleri Yıkma Gücü

Sosyal medya ve dijital araçların çeşitlenmesi ise, yeni neslin ana akım medyanın marjinalleştirme ve kurbanlaştırma anlatılarına karşı koymasına olanak tanıdı. Bu yeni nesil, stand-up komedi, web dizileri ve bloglar aracılığıyla içerik oluşturup paylaşarak İslamofobiyi ifşa etmekte, ırkçı klişelere karşı koyarak daha geniş kitlelere ulaşmaktadır. Yeni medya ortamı, onların alternatif anlatılar sunmalarına ve kimliklerini İslamofobik tasvirlere karşı savunmalarına olanak tanır. Bu dönüşüm hem ayrımcılığa bir tepkiyi hem de çok kültürlü ve genellikle zorlu bir ortamda Müslümanların dinî kimliklerini yeniden tanımlama yönündeki proaktif bir çabasını yansıtır.

Bu bağlamda, mizah, ana akım medya temsillerinde yerleşik ön yargıları ele almak ve klişeleri yıkmak için güçlü olanaklar sunar. Özellikle YouTube gibi platformlarda mizah, olumsuz klişeleri eleştirmek, ortadan kaldırmak ve yeni bakış açıları sunmak, geleneksel medyanın baskın anlatılarını bozmak ve İslamofobiyle mücadele etmek için güçlü bir araç hâline gelmektedir. Bunun bir örneği olarak, YouTube’u etkin bir şekilde kullanan ve yüksek etkileşim oranlarıyla Almanya’da ana akım medya tarafından dikkate alınan Datteltäter grubu, ürettiği içeriklerle kamusal tartışmalara önemli katkılarda bulunmuştur.

İslamofobi ve Irkçılıkla Başa Çıkma Pratiği Olarak Datteltäter1

Datteltäter (Saldırgan Hurmalar)2 YouTube kanalı, Haziran 2015 tarihinde Almanya başta olmak üzere Almanca konuşulan ülkelerde yaşayan, çoğunluğu Müslüman gençlerin ortak çabasıyla kuruldu. Farklı kültürel geçmişlere sahip bu gençler, dinî, etnik ve siyasi mizahi içerikler üretiyor. Takipçi sayısı 500 binin üzerinde olan kanal, Müslüman ve göç geçmişleri olan gençler arasında oldukça popüler.

Almanca kelime oyununa dayanan Datteltäter, Almanca Dattel (hurma) ve Attentäter (saldırgan, fail, suikastçı, katil) gibi anlamları olan iki sözcüğün birleşiminden türetilmiş. Kanalın ilk logosunda gülen bir hurma ve hurmanın başında fes bulunmaktaydı, fesin ipi ise tutuşmuş dinamit fitili şeklindeydi. Datteltäter (Saldırgan Hurmalar) grubu YouTube’da özgün içerikler üreterek, mizah aracılığıyla toplumsal düzende yerleşik olan İslamofobik ve ırkçı anlatıları eleştiriyor, alternatif bakış açıları sunuyor ve diyaloğu teşvik ediyor. Ayrıca baskın söylemlerin altüst edilmesine olanak tanıyor ve ötekileştirilmiş seslerin duyulması ve takdir edilmesi için bir platform sağlıyor.

Datteltäter’in mizah kullanımı, yalnızca mevcut klişelere meydan okumakla kalmıyor, aynı zamanda düşünme ve tartışma için de bir alan yaratıyor. Kanal, mizah yoluyla hassas konulara değinerek, çağdaş Alman toplumunda kimlik, temsil ve entegrasyon hakkında daha geniş bir müzakereye katkıda bulunuyor.

Kanal, Alman medyasının mülteci korkusunu yaygınlaştırması, IŞİD ile ilgili haberlerin artışı ve “Batı’nın İslamlaşması” korkusunu yayan Pegida gibi hareketlerin yükseldiği gerilimli bir ortamda, bu baskılara karşı koyma ve başa çıkma motivasyonuyla kurulmuştur. Kanalda üretilen mizahi içeriklerle, medyanın İslam ve Müslümanlar hakkında sunduğu siyah-beyaz imaj tersyüz edilerek, egemen toplum ile Müslüman azınlık arasında gecikmiş bir köprü inşa edilmeye çalışılır.

Grubun ürettiği içeriklerden iki örnekle mizahın bir muhalefet biçimi olarak nasıl kullanıldığına bakalım.

İslamofobiyle Yüzleşmek

Datteltäter’in “Magic Ramadan 2016 – Der fligende Teppich”3 (“Sihirli Ramazan 2016 – Uçan Halı”) başlıklı videosunda, Almanya’daki aşırı sağcı Ulusal Demokratik Parti’nin (NPD) posteri merkeze alınır. Bu posterde, uçan bir halı üzerinde İslam ve Afrika kökenli kişilerin aşağılayıcı tasvirleri ve bu kişilerin Almanya’da hoş karşılanmadığını ima eden ırkçı bir yazı (“Guten Heimflug – Eve İyi Uçuşlar”) bulunur. Bu saldırgan imgeye yanıt olarak, kanalın kurucularından Yunus Al-Amayra, başında fes ve beline sardığı etekle kırmızı bir halının üzerine oturarak postere yaklaşır ve telefonunu kullanarak orijinal posterin mesajını “Mutlu Ramazanlar” şeklinde bir kutlama mesajına dönüştürür. Al-Amayra, daha sonra başında fesi, elinde hurma sepeti ve “Mutlu Ramazanlar” dövizi ile kırmızı halının üzerinde Berlin sokaklarında halkın arasında kayarken görülür.

Datteltäter bu içerikte, oryantalist klişeleri sahiplenip abartarak ve kamusal bir alanda sergileyerek ırkçı imgelerin saçmalığını görünür kılar. Abartılı tasvir, yalnızca önyargılara meydan okumakla kalmaz, aynı zamanda kültürel gururu ve toplumsal dayanışmayı da teşvik eder. Bu yaklaşım, mizahın baskın anlatılara karşı meydan okuma ve kamuoyu algısını yeniden şekillendirmedeki rolünü yansıtır.

Irkçılığı ve Ayrımcılığı Deşifre Etmek

Datteltäter’in “Wenn Rassismus ehrlich wäre | Schule”4 (Tr. “Eğer Irkçılık Dürüst Olsaydı | Okul”) adlı videosu, ırkçılığın günlük yaşamda ve eğitim ortamlarında nasıl bu kadar kökleşmiş ve normalleşmiş olduğunu gösterir. Videoda, ırkçılığın ciddiyetini ve saçmalığını vurgulamak için ırkçı bir öğretmenin abartılı bir parodisi sergilenir. Bu mizahi yaklaşım, ırkçılığın gizli ve genellikle göz ardı edilen yönlerini izleyiciler için daha görünür hâle getirir.
Grubun okul ortamında geçen parodisinde, Alman öğretmenlerin göçmen kökenli öğrencilere yönelik ırkçı davranışları hicvedilir. Bu davranışlar arasında, öğrencilerin etnik ve kültürel kökenleri üzerinden yargılanması, isimlerinin kasıtlı olarak yanlış söylenmesi, düşük not verilmesi ve zaman zaman hayvana benzetilmeleri yer alır.

Sonrasında bu parodide roller tersine çevrilir ve Müslüman bir öğretmen, Alman öğrencilere karşı aynı ırkçı tutumları sergiler. “Wenn Migranten das sagen, was deutsche Lehrer sagen!” (Tr. “Göçmenler Alman Öğretmenlerin Söylediğini Söyleseydi”) başlıklı videoda, sınıfa giren Müslüman öğretmen, öğrencileri etnik ve kültürel kimliklerinden dolayı aşağılar, isimlerini kasıtlı olarak yanlış söyler veya anonimleştirir, keyfî düşük notlar verir ve onları atalarının günahlarıyla yargılar. Bu parodide tahtada Arapça “Ahlan Ihr haywanat” (Hoşgeldiniz Hayvanlar) yazılıdır. İkinci parodide ayrıca başörtülü Müslüman bir öğretmen sınıfa girer ve benzer bir şekilde ırkçı tutum ve söylemleri sürdürür. Bu parodide ise tahtada “Hoşgeldiniz – Ihr hayvans” yazılıdır.

Müslüman öğretmenin otoriteyi ele aldığı bir durumda Alman öğrencilerin nasıl bir bağımlılık ve çaresizlik hissedeceklerini göstermeye çalışır. İzleyiciyi empati yapmaya ve gündelik hayata içkinleşmiş ırkçılığı sorgulamaya davet eden bu yaklaşım, güçlü bir eleştirel bakış açısı sunar.

Yumuşak ve Müzakereci Bir Muhalefet Aracı Olarak Mizah

Mizah, egemen söylemlere karşı güçlü bir direniş aracı olabileceği gibi, aynı zamanda terapötik fayda sağlayarak melez öznellikler ve ortak deneyimler için de alan açabilir. Müslüman gençler için komedi, çoğunluk toplumu tarafından dayatılan ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe karşı koymanın bir yolu olarak ortaya çıkar.
Datteltäter kanalı ise, Batı kültürü ve medyasındaki İslam’ın kurbanlaştırıcı ve tek boyutlu tasvirlerini tersine çevirmek ve empatik bir anlayış geliştirmek amacıyla bir grup gencin mizahı sosyal medyada nasıl kullandığını gösterir. Grup, mizahı, hegemonik stereotiplere karşı kendi öznelliklerini inşa etmek ve görünür kılmak için kullanırken, bu iletişim biçimini eşitliklerini ve öznelliklerini doğrulayan bir araç olarak görür. Mizah burada sert bir muhalefet aracı değil, daha çok kamusal alanda uzlaşma arayan yumuşak ve müzakereci bir muhalefet aracı olarak işlev görür. Bu yaklaşım, hem ırkçılığa direnişi hem de toplumsal kimliklerin güçlendirilmesini destekler.

Dipnotlar

Detaylı bilgi için; Kızılkaya, Z, Z. (2023). “Challenging Islamophobia With Humor – The Example of the Datteltäter on Youtube”, OPUS– Journal of Society Research, 20 (Special IssueHuman Behavior and Social Institutions)
Datteltäter YouTube Channel, https://www.youtube.com/@datteltater/about
MAGIC RAMADAN 2016 – Der Fliegende Teppich, https://www.youtube.com/watch?v=IleHUx3e-yU&t=1s
Wenn RASSISMUS EHRLICH wäre | SCHULE” (If Racism Were Honest | School), 2018, https://www.youtube.com/watch?v=NHKPREtHYDE&list=PLbwP7IpLk1TC0Cq0BbWtpskT3BB7JxHW5

Dr. Zeynep Zelal Kızılkaya

Muş Alparslan Üniversitesi Gazetecilik Bölümünde öğretim üyesi olan Zeynep Zelal Kızılkaya, sosyal medya üzerinde çalışmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler