Türk-Alman Komedisi Klişeleri Yıkabilir mi?
Yeni nesil Türk-Alman komedisi, sadece eğlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda eğitiyor. İzleyicileri, miras aldıkları anlatılar hakkında eleştirel düşünmeye ve bu anlatıların sabit olmayıp yeniden şekillendirilebileceği ihtimalini göz önünde bulundurmaya zorluyorlar. Bu bağlamda mizah, toplumsal değişim için güçlü bir araç ve birtakım şeylerin fosilleşmesini reddeden bir aygıt hâline geliyor.
Müslümanlar ve etnik azınlıklarla ilgili yüzyıllardır süregelen önyargıların ve klişelerin, sapasağlam korunan ve ustalıkla muhafaza edilen birer ata yadigârı gibi kuşaktan kuşağa aktarıldığı Batı Avrupa’nın kültürel ortamında mizah, değişim konusunda beklenmedik ama güçlü bir araç olarak öne çıkıyor. Özellikle Türk asıllı Almanların ve İslam’ın entegrasyonunun uzun süredir kamusal bir tartışmanın konusu olduğu1 Almanya’da komedi, bu esneklikten uzak, fosilleşmiş algıların2 tartışılmadan olduğu gibi kalmasına izin vermeyi reddeden bir araca dönüşmüş durumda.
Etnik önyargılar, özellikle de Müslüman karşıtlığı, nadiren yeniden incelenen veya sorgulanan durağan imajlara ve fikirlere tutunarak nesiller boyunca varlığını sürdürdü. Almanya’da Müslüman karşıtı olayların sayısı 2023’ten bu yana iki katına çıktı. Durumu izleyen STK’lardan oluşan CLAIM isimli ağ tarafından 2023 yılında 1926 İslam düşmanı vaka bildirildi. Bu vakaların arasında Bochum kentinde gamalı haçla işaretlenen bir camiye gerçekleştirilen kundaklama girişimi de bulunuyor. Bu olaylarda Hamas’ın 7 Ekim’de Gazze’den İsrail’e düzenlediği saldırıdan sonra bir artış yaşanmış olması ise özellikle dikkat çekici.
Müslümanlara Yönelik Önyargıları Yeniden Değerlendirme Zamanı
Bu İslamofobik önyargılar, kitle iletişim araçları, edebiyat, televizyon, sinema, tiyatro ve online platformlar aracılığıyla sürekli olarak tekrarlanıyor ve Müslümanlığa dair sabit ve asla değişmez (doğrudan hiçbir zaman şahit olunmamış) “ikinci el deneyimler” olarak sunuluyor. Müslüman karşıtı basmakalıp görüşlerin tekrarlanıp durması, bu görüşleri kaskatı nefret objeleri hâline getirdi ve bunların kimisi hiçbir esnekliği olmayan bir yapıdadır. (bkz. Görsel 1).
Çeşitlilikte Yatan Eğlence, Eski Bir Mesele Hakkında Yeni Bir Mesaj
Peki ya bu derinlemesine yerleşmiş önyargıları çözme süreci “alay konusu” edilmek yerine “eğlenceli” hâle getirilebilseydi? Mizah kurumu, hem gayrimüslim hem de Türk olmayan Almanları, yüzyıllar boyunca Almanya’nın kültürel bünyesini sıkı sıkıya saran “kültürel korsenin” iplerini yavaş yavaş çözerek bir yolculuğa çıkmaya davet etse nasıl olurdu? Böyle bir yolculuk, Türk göç ve entegrasyon anlatısına hâkim olan katı basmakalıp görüşlerin çok ötesine geçerek, olağanüstü geniş bir çeşitlilik ve duygusal bir esneklik ortaya çıkarabilir.
Özellikle etnik temalara odaklanan komedi, bu süreçte çok önemli bir rol oynuyor. Türk-Alman komedisinin3 ortaya çıkışı, Türk asıllı Almanları ve İslam’ı çevreleyen katı anlatıları yumuşatmaya başlayan ve tavizsiz olanı daha esnek hâle getirmeyi amaçlayan yeni bir eğlence döneminin başlangıcı olmuştur. Günümüz standartlarına göre daha saldırgan olan 1960’ların daha sorunlu komedilerinden bu yeni komedi dalgasına geçiş kusursuz bir şekilde de olmamıştır. Örneğin, Türk Salatalıkları (1962)4 adlı filmde indirgemeci, sığ kalıplar ve padişah sarığı5 gibi kabak tadı veren etnik kostümler kullanılmış, hatta beyaz bir Alman karakteri siyahi olarak gösterilmiştir, ki bu imge bugün kabul edilemez bir şeydir (bkz. Görsel 2).
Dönüşüm Trendi
Buradaki hikâye, Türk asıllı Almanlar ve onların kültürü hakkındaki katı fikirlerin daha yumuşak, daha eğilip bükülebilir ve yeniden yorumlanmaya açık hâle geldiği bir dönüşüm hikâyesidir. Yeni Başlayanlar için Türkçe (2006-2008, bkz. Görsel 3) gibi modern komediler bu değişimin temsilcileridir, zira Türklere dair klişelerin ve basmakalıp görüşlerin indirgeyici bir şekilde tekrar edilip durmasına karşı bir duruş sergilemektedirler. Bu tarz diziler, daha önce televizyon, film, tiyatro ve edebiyat alanındaki dramatik yapımların sıklıkla pekiştirdiği bir anlatı olan, Türk asıllı Almanların ve kültürlerinin özünde Alman toplumuyla uyumsuz olduğu fikrine meydan okumaktadır.
Meseleyi temel bir nokta etrafında özetlemek gerekirse, Türk ve Alman kimliklerinin bir araya getirilmesiyle ortaya çıkabilecek yeni biçimler ve şekillerle özgürce denemeler yaparak farklı sonuçlar elde etmeye çalışmak artık mümkün.
Geçmişte pek çok kültürel yapım, büyük Alman şehirlerinin gettolarında sıkışıp kalan ve “İslam’ın kurbanı olan Türk kadını” imgesinin sömürülmesine odaklanmış ve “biyolojik anlamda orijinal Almanların”, Türklerin dinlerini ve muhafazakâr yaşam tarzlarını terk etmedikleri sürece Yahudi-Hristiyan Alman kültürüne asla tam olarak entegre olamayacakları yönündeki şüphelerini teyit etmiştir. (1986) gibi filmler göçmen kimlikleri, insan hakları söylemi ve “Türk toplumundaki kadın düşmanlığı” hakkında tartışmalar başlatmış olmakla birlikte bu nüansları geniş bir Alman izleyici kitlesine ulaştırmakta genellikle başarısız olmuşlardır. Karmaşıklıkları anlayacak arka plan bilgisine sahip olmayan birçok izleyici, bu yapımları entegrasyonun imkânsız olduğunun birer delili olarak izlemiştir.
Sonuç olarak, Almanya’daki Türk asıllı Almanları konu alan diziler, çoğu zaman esnek bir ilerleme yerine tutuk bir hareketliliğe neden olmuştur. İçinde durulacak pek de keyifli bir yer değil burası. Belki de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, buna tepki olarak, toplumun çoğunluğunu oluşturan kitleden daha fazla kişi, Bülent Ceylan6 gibi yeni ve giderek popülerleşen Türk asıllı Alman komedyen ve oyuncu nesilleriyle ortaya çıkan bir komedi anlayışına yönelmeye başlamış durumda.
Yeni ESNEK Komedyenler Dalgasıyla Tanışın
Bu “Türk-Alman komedisinin yeni dalgası” denilen akım, farklı bir yaklaşım benimsemiştir. Geçmişin abartılı jestleri veya ırkçı komedi klişelerini tekrar etmek yerine, bu 21. yüzyıl çalışmaları mizahtan bir esneklik aracı olarak yararlanarak, Türk kökenli Almanları uzun süre toplumun kenarına iten katı anlatıları yeniden biçimlendirmekte ve ortadan kaldırmaktadır. Türk asıllı Alman komedyenler, bu anlatıları sayısız yaşanmış gerçekliğe uyarlanabilir hâle getirerek, nesiller boyunca aktarılan durağan imgelere meydan okuyor, yeni yorumlara ve çok kültürlü anlayışlara alan açıyorlar.
Bu komedyenler, hem Müslüman hem de gayrimüslim izleyicilerini heykel-vârî katı klişelerin ötesine bakmaya ve Türk-Alman toplumunda var olan çeşitliliği ve esnekliği keşfetmeye davet ediyor. Bu süreci eğlenceli ve ilgi çekici hâle getirerek, TikTok gibi çevrimiçi platformları ve uygulamaları genç izleyici kitlesine ulaşmak için başarıyla kullanarak, uzun süredir yerleşmiş inançların yeniden gözden geçirilmesini teşvik ve herkesi bu projeye katılmaya davet ediyorlar. Buna bir topluluk içinde yapılmakta olan ilginç ve keyifli bir deney de denebilir.
Türk-Alman komedisinin bu yeni türü sadece eğlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda eğitiyor. İzleyicileri, miras aldıkları anlatılar hakkında eleştirel düşünmeye ve bu anlatıların sabit olmayıp yeniden şekillendirilebileceği ve yeniden tasavvur edilebileceği ihtimalini göz önünde bulundurmaya zorluyorlar. Bu bağlamda mizah, toplumsal değişim için güçlü bir araç ve birtakım şeylerin fosilleşmiş ve hareketsiz kalmasına müsaade etmeyi artık reddeden durağanlık karşıtı ve esneklik yanlısı bir aygıt hâline geliyor. Neticede fosilleşmişlik ve durağanlığın neresi eğlenceli ki?
Sonuç olarak, Türk-Alman komedisinin evrimi, etnik azınlıklar hakkındaki şüpheli fikirlerin sorgulandığı ve yeniden tanımlandığı Almanya’daki daha geniş bir kültürel değişimi yansıtıyor. Türk asıllı Alman komedyenler, uzun zamandır süregelen klişeleri yıkmak için mizahı kullanarak, çeşitliliğin sadece kabul edilmekle kalmayıp kutlandığı, daha değişken ve kapsayıcı bir toplumun teşekkülüne katkıda bulunuyorlar. Konuyu bir GenZ tabiriyle özetlemek gerekirse: “Vay be, ne esneklik ama!”
Dipnotlar
https://www.dw.com/en/germany-to-halt-admission-of-turkey-trained-imams/a-67722838
https://www.thelocal.de/20110123/32609
https://www.nytimes.com/2004/01/08/arts/turkish-german-artists-thrive-in-their-adopted-land.html
Türk Salatalıkları (Almanca orijinal adı “Die türkischen Gurken”), Rolf Olsen’in yönettiği ve Gunther Philipp, Oskar Sima ve Susi Nicoletti’nin oynadığı 1962 yapımı bir Batı Alman komedi filmidir. Filmin setleri sanat yönetmenleri Hertha Hareiter ve Otto Pischinger tarafından tasarlanmıştır. Münih’teki Bavyera Stüdyoları’nda çekilmiştir. Dikkat çekicidir ki, bu komedi filmlerinin çoğu Türk-Alman bir yapım ekibinin katkısı olmadan ve/veya Türk asıllı Alman oyuncular olmadan yazılmış, çekilmiş ve üretilmiştir.
https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/02757206.2022.2132494
Türk asıllı Alman komedyen, film ve televizyon yıldızı Bülent Ceylan, Alman komedisindeki yeni Türk akımının önemli isimlerinden biridir. Bu akımın ikinci dalgası, 11 Eylül saldırılarından sonraki İslamofobiye yaslanan küresel nefretin ardından ve hatta Almanya özelinde daha da geriye gidecek olursak, Berlin Duvarı’nın 1989’da yıkılmasıyla Doğu Almanya’da yaşanan ekonomik çöküşün Türk toplumuna mâl edilmesiyle başlamıştır. Doğu Almanya’da yaşayan Türklerin konuyla ilgili “Duvar bizim üzerimize yıkıldı” tespitleri meşhurdur. 4 Ocak 1976’da doğan Ceylan, ülke çapında tanınan bir komedyen ve kabare sanatçısıdır. Türk ailelerden gelen Almanlar ve Mannheimlıların karakteristik tuhaflıkları gibi sıkça kullanılan temaları yerel Mannheim lehçesiyle işlediği çeşitli komik karakterleri canlandırmaktadır.