'Dosya: "Radikalliği Önleyici Tedbirler"'

“Müslümanları Damgalamak Değil, Radikalliği Önlemek İstiyoruz”

Aşağı Saksonya, önceki Uwe Schünemann (CDU) hükûmetinin cami kontrolleri, burka yasağı, Müslümanların yoğun yaşadığı mahallelerde polislerin artırılması gibi tartışmalı girişimleri sebebiyle Müslümanların hafızasında olumsuz bir hatıraya sahip. Sosyal Bakan Cornelia Rundt (SPD) ile eyaletteki Müslüman derneklerin işbirliğinde aşırılıkla mücadele için açılan derneğin motivasyonu hakkında konuştuk. İslami kavramların sorun tanımında kullanıldığı bu yaklaşımın Müslümanlara yönelik şüpheyi destekleyip desteklemediğini ise zaman gösterecek.

Sayın Bakan Aşağı Saksonya’da diğer eyaletlerde görülmeyen bir yetki bölüşümü söz konusu. Diğer eyaletlerde aşırılıkla mücadele İçişleri Bakanlığı’nın alanındayken Aşağı Saksonya’da bu sizin bakanlığınıza bağlı. Bu değişim hangi düşüncelere binaen gerçekleştirildi?

Neo-Selefi radikalleşme birinci derecede ne dinî bir sorundur ne de uyum politikasını ilgilendirir; bu, toplumun tamamını ilgilendiren, ciddiye alınması gereken bir meseledir. Bu meseleyle mücadele edilirken de ilgili bütün aktörlerin beraberce ve karşılıklı güven esasına dayalı olarak hareket etmesi gerekir. Önceki hükûmetin tutumu sebebiyle İslami derneklerde büyük bir güven kaybı oldu. İstikrarlı bir güven ilişkisi tesis edebilmek için, kırılıp dökülen parçaları dikkatlice ve samimi bir şekilde toparlamamız gerekiyordu. İslami derneklerle müzakerelerimizde, “beRATen” isimli beraber yürütülen bir dernek gibi icraatlerimizin de gösterdiği üzere doğru yolda ilerliyoruz. Kanaatimizce radikalliği önleyici bir danışma merkezinin başarısı, radikalleşme eğilimi gösteren kişilerin bu merkezlere olan güvenine bağlıdır. Bu sebeple, danışma merkezini hem resmî hem de dinî kurumların haricinde yapılandırmaya karar verdik.

İçişleri Bakanlığına kıyasla neyi farklı olarak yapacaksınız?

Aşağı Saksonya eyalet hükûmeti, Selefilik tehlikesini bertaraf etme adına Sosyal Bakanlığa sivil toplum bazlı bir çalışma birimi kurması, bu birimin yapılandırılması ve yürütülmesi için İslami derneklerle birlikte uygun bir konsept geliştirmesi görevini vermiştir. Bu yolla, genç insanların -örneğin nefret söylemlerine başvuran vaizler vasıtasıyla- radikalleşmesinin önüne geçilmesine yardımcı olacak danışma ve refakat yapılarının oluşturulması öngörülüyor. Neo-Selefi radikalleşmeyi önleyici danışma hizmeti ile şiddet yanlısı ve köktenci ideolojilerden uzaklaşmanın ve topluma yeniden entegre olmanın yolları gösterilecek.

Danışma merkezinde hem risk altındaki kişinin kendisi hem de aile fertleri, özel hayatından, okulundan veya mesleki çevresinden arkadaşları danışma hizmetinden faydalanma imkânına sahip. Burada mümkün olan en kısa zamanda harekete geçmek ve risk altındaki kişinin sosyal çevresinden ilgili bütün aktörleri de işin içine dâhil eden bir tutum sergilemek gerekmektedir. Danışma hizmetinde profesyonelliğin yanı sıra sosyal pedagojik ve psikolojik metotlar ön planda olacak.

Bu danışma merkezinin çalışma ve yapılanma konsepti İslami derneklerle birlikte ve Osnabrück Üniversitesi İslam İlahiyatı Enstitüsünün bilimsel uzmanlık desteğiyle geliştirildi. “Danışma” (Alm. “beRATen”) adını alacak danışma merkezinin taşıyıcılığını yeni kurulan dernek yapacak. Danışma hizmetinin, hitap ettiği bütün insanlar tarafından oldukça benimseneceğine inanıyoruz. Ayrıca gözlem alanımızda olan okul, gençlik kurumları, dernekler ve ilgili diğer kuruluşlara da bilgi sunacağız.

Peki bu çalışmayı sürdürürken “radikal Müslüman”ı nasıl tanımlıyorsunuz? Bir Müslüman ne zaman “radikal” olur sizce?

Siyasi ve dinî radikalleşme, birçok bireysel, sosyal, psikolojik ve toplumsal faktörden etkilenen kompleks bir süreç. Bunun için hazır açıklama ya da çözüm şablonları bulunmamaktadır.

Radikalleşme gelişimi daha çok bilimsel olarak analiz edilmektedir. Bu süreçlerin olaylara ve tekil hadiselere dayandırılarak anlaşılması şart. Bir önceki hükûmetin yaptığı gibi nesnel ve tarafsız olmayan kontrol listelerinin oluşturulması, basmakalıp radikalleşme göstergelerinin listelendiği tipoloji ve kataloglarla birlikte görülmüştür ki her vakıada kesin analizlere ihtiyaç duyulmakta ve genellemeler işe yaramamaktadır. Biz, önemli bir toplumsal grubu damgalamak istemiyoruz; zaten böyle bir amaç da radikalleşmenin önlenmesi gibi bir hedefe ulaştırmayacaktır.

Radikalleşme süreçlerini geri çevirmeye yönelik önlemler için Anayasayı Koruma Dairelerinin uygun kurumlar olmadığı ortada. Bakanlığınız hangi kurumlarla birlikte radikalleşmeye karşı mücadele etmeyi planlıyor?

Bakanlığım elbette gençlik çalışmaları, eğitim, aile danışmanlığı ve önleyici tedbirler konusunda faal olan bütün dernekler, enstitüler ve kurumlarla; öte yandan yerel belediyeler ve güvenlik kurumlarıyla birlikte çalışıyor. Danışma merkezi yerel ve eyaletler arasındaki ağlara da katılacak, zira danışmanlık kimliği sebebiyle uzmanlar düzeyinde ağ oluşturması ve gençlik ve sosyal çalışma yapılarıyla iletişimde olması bilhassa önemli. Derneğin üyeleri arasında örneğin Aşağı Saksonya Şehir Oluşumu (Alm. “Städtetag”) ya da Eyalet Gençlik Halkası (Alm. “Jugendring”) da bulunuyor. Bu, danışma merkezinin ne kadar geniş bir alana eriştiğini gösteriyor.

Devlet okullarında İslam din dersinin verilmesi önleyici tedbir olarak görülüyor. Bundan çok kısa bir süre önce İçişleri Bakanlığı gençlerin cami cemiyetlerinde radikalleşebileceğini belirtti. Bu anlamda cami cemiyetlerini ve okullardaki din derslerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cami cemiyetleri özellikle yönünü arayan genç insanlar için dinginleştirici bir etkiye sahip olabilir. Bu etki sadece krizlerin yaşandığı dönemler için de geçerli değildir üstelik. Bunu elbette cami cemiyetlerinin radikal İslamcı, şiddet yanlısı ve ekstremist ideolojilere açık bir şekilde mesafe aldıkları ön kabulüyle söylüyorum.

Bunun yanında okullardaki din dersi, insanların kendi dinlerini daha iyi anlayabilmeleri için bir temel sunuyor. Yetişmekte olan gençler burada giderek kompleksleşen yaşam şartları karşısındaki inançlarına dair sorularına cevap buluyorlar. Ben cami cemiyetlerini ve okullardaki din derslerini toplumun tamamına karşı bir sorumluluk içerisinde görüyorum. Aşağı Saksonya’da bu önemli pozisyonu, İslam din derslerinin inşası ya da İslami çatı örgütleriyle yakın işbirliği aracılığı ile çalışmalarımıza dâhil ettik.

Aşağı Saksonya’da Müslüman derneklerle Sosyal Bakanlığın birlikte hazırladığı konsept neticesinde bir dernek kuruldu. Bu derneğin amaçları neler?

Derneğin amacı Neo-Selefi radikalleşmeye maruz kalan genç insanlara ve onların aileleri ile arkadaşlarına danışmanlık hizmeti sunmak. Bu kapsamda şiddet yanlısı ve aşırı ideolojilerden yüz çevrilmesi ve aileler ile birlikte topluma yeniden uyumun sağlanmasının yolları gösterilecek. Tüzükteki bu amaç, danışma, eğitim ve önleyici tedbir çalışmalarıyla gerçekleştirilecek. Bu, okuldan ve gençlik çalışmalarından önemli aktörlerle işbirliği içerisinde gerçekleşecek. Burada radikalleşme süreçlerini sekteye uğratacak ve en iyi ihtimalle tamamen engelleyecek pedagojik müdahale formatlarının geliştirilmesi ve kullanılması söz konusu. Aynı zamanda okul, gençlik çalışması ve yerel belediyeden profesyonel aktörlere yönelik eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi ve uygulanması da çalışmanın bir kısmını oluşturuyor. Konseptin oluşturulması ile 2015 yılında çalışmaya başlayacak derneğin kurulumunu gerçekleştirmiş durumdayız.

Güvenlik kurumlarına göre aşırılar tekil kişiler ve bu kişilerin cami cemiyetleriyle genellikle ilişkileri bulunmuyor. Yine de cami cemiyetleri sorunun bir parçası olarak görülüyor. Şimdi de bu cemiyetler çözümün bir parçası hâline mi geldi?

Genellemelerden kaçınmak zorundayız. Tehlikeli olarak gözlenen ve radikalleşme süreçleri için elverişli olan tek tük cami cemiyetleri var. Fakat eyalette iki büyük İslami kurum ile yakın ve güven ilişkisi içerisinde çalıştığımızı özellikle belirtmek istiyorum. Bu çalışma, şiddet yanlısı ve aşırı ideolojiye kararlı bir şekilde karşı çıkmaya dair ortak bir kanaat içerisinde gerçekleşiyor. Radikalleşmeler genellikle cami cemiyetleri dışında, forum ya da internet platformları üzerinden gerçekleşiyor. Aşağı Saksonya’da bilinçli bir şekilde DİTİB ve Şura ile kooperasyon sürdürüyoruz.

Birçok araştırma Müslümanların iç güvenliğe dair konularda tematize edildiğini, Müslümanların tehdit olarak algılanmasına da bu kontekstin katkı sağladığını ortaya koyuyor. Siz bu bozuk algıyla ne şekilde mücadele etmeyi düşünüyorsunuz? Örneğin aşırıların vatandaşlıktan çıkarılmasına dair önerileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Araştırma ve istatistikler doğru bir şekilde okunmalı ve çoğu zaman da sorgulanmalıdır. Mevcut çalışmalar farklı yaklaşımlar ve sonuçlar da ortaya koyabiliyor. Benim için bu anlamda önemli olan çözüm odaklı yaklaşımları bulmak ve İslami derneklerle güvenilir bir işbirliği içerisinde çözümleri hayata geçirmek. Bu, bahsettiğiniz damgalamaya somut bir şekilde karşı koyabilmek için önemli bir siyasi ve toplumsal gösterge. Radikalleşen ve buna bağlı şiddet eylemleri ortaya koyan insanlara yönelik oturum ya da vatandaşlık kanununda yapılabilecek hukuki değişikliklerin, bu eylemleri ne derecede önleyebileceği güvenlik uzmanları tarafından da farklı şekillerde tartışılıyor. Bu anlamdaki gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz. Suriye ve Irak’taki gelişmelere dayanarak ceza hukuku sertleştirilmeli mi sorusuna ise şöyle cevap verebilirim: Alman Ceza Kanunu, kanuna aykırı şiddet eylemlerinin cezai müeyyidelerle karşılaşması için yeteri kadar geniş bir yaptırım kataloğuna sahip. Fakat burada da açık ve güvenilir bilgiler olması durumunda devletin yeni fenomenlere uygun bir şekilde tepki göstermesi zorunluluğu bulunuyor.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler