Dosya: "Doğum"

Bebeklerin İlk Jeopolitik Karşılaşması Olarak Doğum Kaydı

Göçmen ve azınlık ebeveynlerden doğan çocuklar her zaman doğum belgesi alamıyor. Bu da vatandaşlığa ve sosyal haklara erişimlerini daha da karmaşık hâle getiriyor. Peki doğum kaydı bir sınırlandırma pratiği haline geldiğinde ne olur?

Fotoğraf: Patricia Marks/shutterstock.com | Değişiklikler: Perspektif

Doğumdan çok kısa bir süre sonra bebek, ebeveynler çocuğun varlığını kanıtlayan bir doğum belgesi ararken ilk jeopolitik karşılaşmasını yaşar. Bir yerdeki yetkililer, ebeveynler evli değilse, bazı belgeleri eksikse veya Müslüman bir azınlık topluluğuna mensuplarsa çocuğun doğumunu kaydetmeye ve/veya vatandaşlık vermeye istekli olacak mı? Pek çok insan o kâğıt parçasını doğal bir hak olarak görürken, “düzensizleştirilmiş” göçmen ya da azınlık topluluklarına mensup ebeveynler için doğum belgesi edinme süreci -Avrupa’da ve tüm dünyada- hiç de basit değildir. Göç ve vatandaşlıkta artan kısıtlayıcılıkla birlikte doğum kaydı da aidiyet sınırlarının memurlar tarafından uygulandığı kilit bir alana dönüşür.

Bu tür uygulamaları ilk kez 2013 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde, Haiti kökenli insanların deneyimlerini araştırırken öğrendim. Orada Dominik hükûmeti on binlerce kişinin doğum kayıtlarını reddetti, geciktirdi ve hatta iptal etti. Böylece onları vatansız hâle getirdi. O zamandan beri, tez çalışmamda ve yakında çıkacak “Bir Sınırlandırma Pratiği Olarak Doğum Kaydı” başlıklı kitabımda tartışıldığı gibi, özellikle Birleşmiş Milletler komitelerinin insan hakları denetimleri aracılığıyla göçmen çocuklarının doğum kaydından dışlanmasını on yıl boyunca takip ettim.

Bulgular, doğum kaydı ve vatandaşlığa erişim konusundaki mücadelelerin daha geniş jeopolitik güç ilişkilerini nasıl yansıttığını ve ırksallaştırılmış göçmen kadınların doğumlarının bu politikalara nasıl dâhil olduğunu ortaya koyuyor. Eğer doğum kaydı doğumdan sonra gerçekleşen jeopolitik bir eylemse, o hâlde çocuğu kimin doğurduğu, nerede doğurduğu, sosyal ve coğrafi konumları çocuğun kaydedilip kaydedilmeyeceğini, nasıl kaydedileceğini ve bu kaydın vatandaşlık ve haklar açısından onlara ne sağlayacağını belirliyor.

Doğumun ve sonrasındaki kaydın jeopolitiğini göstermek için iki ülke örneği açıklayıcıdır. Almanya ve Kıbrıs’ın farklı jeopolitik bağlamlarında Müslüman göçmen anneler, bebeklerinin doğum kaydı sınırlandırma pratiklerinden etkilenen gruplar arasındadır.

Almanya’daki Nüfus Memurlarında Göç Denetimi

Almanya, nüfus kayıt memurlarının sınır dışı edilmesi gereken, coğrafi kısıtlamaları ihlal eden veya düzensiz statüde bulunan kişileri göçmenlik makamlarına bildirmelerini şart koşar. 2014 yılında BM Çocuk Hakları Komitesi, bu bildirim zorunluluğunun “düzensiz ikamet statüsüne sahip yeni doğan bebekler” için doğum belgesi almayı pratik olarak zorlaştırabileceğinden endişe duyduğunu ifade etti. Bir Alman göçmen hakları savunucusu, gönüllü kuruluşlarının nasıl yanıt verdiğini şöyle açıklıyor:

“Eğer Almanya’daki herhangi bir kamu otoritesi görevini yürütürken birinin yasal statüsünün olmadığını öğrenirse, Yabancılar Dairesi’ne bildirmek zorundadır. Dolayısıyla doğum kaydı süreci aileler için tehlikeli olabilir. Yıllar önce doğum belgesi almaya giden insanların polis tarafından gözaltına alındığına dair raporlar vardı. Doğum belgesini almaya geldiklerinde polis onları bekliyordu. Almanya’da düzensiz statüdeki göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimi konusunda yaptığım gönüllü çalışmalarda, ailelerin yasal statüsü yoksa doğum belgelerini onlar adına biz alıyoruz; böylece nüfus müdürlüklerine gitmek zorunda kalmıyorlar çünkü bu bir risk. Yine de nüfus müdürlüklerinin yetkililere haber verip vermeyeceğini bilmiyorsunuz, ama yasaya göre bunu yapma seçenekleri var.”

2014’te BM Çocuk Hakları Komitesi, Almanya’ya 2011’den beri eğitim personeli için yaptığı gibi, nüfus kayıt memurlarını bildirim yükümlülüklerinden muaf tutması çağrısında bulundu. Yeni doğmuş bir bebeğin “düzensiz” statüye sahip olabileceği fikri, aslında ülkede bazı insanları “düzensizleştirme” manevrasını da açığa çıkarıyor.

Doğum belgelerinin verilmemesi tek sorunlu uygulama değil. Bazı ülkeler, ebeveynler resmî doğum belgesi alabilmek için gerekli kimlik veya ikamet belgelerini sağlayamadığında doğumu kanıtlamak için geçici belgeler icat etmiş durumda. 2004’te BM Çocuk Hakları Komitesi, sığınmacı çocuklarının, ebeveynlerin eksik belgeler sunması nedeniyle doğum belgesi hakkından mahrum bırakıldığını gözlemlemişti. Bunun ardından Almanya, Medeni Hal Yasası’nı reforme etti. Ebeveynler gerekli belgeleri sağlayamadığında, nüfus memurlarının doğum belgesi yerine doğum kütüğünden bir kayıt özeti vermesi öngörüldü.

2009’da Almanya’daki memurlar yenidoğanlar için “kimlik belirlenemedi” veya “isim belirlenemedi” gibi notlar içeren özetler vermeye başladı. Bu geçici çözüm BM Çocuk Hakları Komitesi tarafından memnuniyetle karşılanmış olsa da mahkeme kararları ve Almanya’daki göçmen hakları savunucuları bunu sorunlu görüyor çünkü bu özet, doğum belgesiyle aynı delil değerine sahip değil.

Alman İnsan Hakları Enstitüsü gibi kurumlar mülteciler için doğum belgesi alma konusunda bilgiler sunup çocuk haklarını savunmak için çalışıyorlar. Yeniden yükselen milliyetçiliğin körüklediği kutuplaşmış bir siyasi bağlamda, kalıcı çözümler bulma alanı büyük ölçüde daralmış durumda. Hak savunucuları sürekli savunmada kalırken, BM ve hükûmet aktörleri onlara doğum kaydına odaklanmalarını ama vatandaşlık doğrulamasıyla bağlantı kurmamalarını söylüyor. Diğer yanda ise örneğin Suriyelilerden doğan çocukların vatandaşlık hakkı üzerinde fazla ısrar etmenin, kamuoyu ve siyasi iradeyi mültecilerin korunması konusunda zayıflatmasından korkuluyor.

Kuzey Kıbrıs’ta Toprak Sınırı Politikaları ve Doğum Kaydı

Jeopolitiğin doğum kaydı yoluyla nasıl işlediği, Kuzey Kıbrıs’ın Türk bölgesi gibi yerlerde açıkça görülebilir. Burada egemenlik mücadelesi sadece toprak üzerinde değil, insanlar üzerinde de yaşanır. Bu mücadele doğum kaydı gibi çeşitli bürokratik belgeler aracılığıyla gerçekleşir. Burada ilgi çeken soru ise şudur: Bir bölgede yaşayan ve/veya doğanların yeniden sınıflandırılması yoluyla sınırlar fiilen yeniden çizilebilir mi?
Kıbrıs adasında doğum kaydı sürecinde birçok sınırlandırma pratiği gözlemleniyor. Bu pratikler Türk kökenli Kıbrıslıları; Suriye, Hindistan, Bangladeş ve Pakistan’dan gelen göçmen veya sığınmacıların çocuklarını ve en az bir Kıbrıslı ebeveyne sahip karma evlilik çocuklarını etkiliyor. Bu çocukların kayıtlarındaki bürokratik engeller jeopolitik bir mercekten yorumlanabilir.

Kıbrıs iki bölgeye ayrılmıştır: Sadece Türkiye tarafından tanınan fiili bir devlet olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve uluslararası toplum tarafından tanınan Kıbrıs Cumhuriyeti (KC). KC, devam eden bölünmeye rağmen 2004’te AB’ye katılmıştır. Türkiye, adanın kuzeyinde BM tarafından “işgal” olarak nitelendirilen askerî varlığını 1974’ten beri sürdürmektedir. KC ise kontrolünü yalnızca BM gözetimindeki tampon bölge aracılığıyla değil, aynı zamanda Türk-Müslüman kökenli göçmenlerin soyundan gelen kişilere yönelik vatandaşlık belgelerini sistematik olarak reddeden bürokratik uygulamalarla da korumaktadır.

Kıbrıs Türk kökenlilere yönelik vatandaşlık hakları bağlamında ayrımcılıkla ilgili KC’ye çeşitli gözlemler yapılmıştır (BM Çocuk Hakları Komitesi 2022, BM Medeni ve Siyasi Haklar Komitesi 2015, Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi 2013, Evrensel Periyodik İnceleme 2019). 2018’de İnsan Hakları Konseyi’ne sunulan ortak bir raporda, KC’nin, Kıbrıs’ın demografik yapısını değiştirmek amacıyla Türkiye ana karasından getirilen yaklaşık 160.000–170.000 yerleşimciyi dışlama politikasına sahip olduğu belirtildi. Bunun pratikteki yansıması şudur: Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan ve Türk kökenli olan (Türk ebeveyn veya büyükebeveyn yoluyla) herkes, Kıbrıs vatandaşlığını kanıtlayan belgelerden dışlanmaktadır. Bu durum, ebeveynlerinden en az biri KC vatandaşı olan her çocuğun da vatandaş olduğu şeklindeki iç hukukla çelişmektedir; ancak cinsiyet ve göç statüsüyle ilgili istisnalar vardır.

Başka durumlarda, KC vatandaşlığı için yapılan başvurular İçişleri Bakanlığı tarafından reddedilmemiş ama -bazıları 14 yıl kadar sürecek şekilde- “beklemede” bırakılmıştır. Türk kökenli çocuklar doğum belgesi alabilir (ya da alamayabilir) ancak ebeveynleri kendi kimliklerini alamıyorsa bu belgeler, vatandaşlığa hiçbir yol açmayan “çıkmaz sokak” belgelerine dönüşür. Maastricht Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, yalnızca yüzde 100 Kıbrıs kökenli çocukların KC vatandaşlığını kolayca alabildiğini saptadı. Bir ebeveyni Türk, diğer ebeveyni “orijinal Kıbrıslı” olan çocukların KC vatandaşlığı başvuruları ise reddedilmektedir. Bir Türk büyükebeveyni ve üç Kıbrıslı büyükebeveyni olan torunlar da KC vatandaşlığı alamamaktadır. Hem İnsan Hakları Konseyi hem de BM Çocuk Hakları Komitesi bu konularda KC’ye endişelerini bildirmiştir.

Bu sınırlandırma pratikleri, doğum kaydıyla ilgili jeopolitiği açığa çıkarır. KC, vatandaşlığı kanıtlayan belgeleri etnik köken, cinsiyet ve göç statüsüne göre sistematik olarak reddederek egemenlik iddiasını sürdürmektedir. Toprak sınırları, Türk kökenli göçmen çocuklarını doğdukları yerde yabancı olarak “üretilmeleri” yoluyla yeniden çizilmekte (ya da siyasi bakış açısına göre savunulmaktadır).

Göç ve ulusal kimlik etrafındaki jeopolitik gerilimler kolay dinecek gibi değil. Ancak belki de en azından çocuklara bir isim ve vatandaşlık hakkını tesis eden bir doğum belgesi verilmesi gerekliliğinde siyasi bir mutabakat bulunabilir. Çocukların vatandaşlık hakkını savunmak isteyenler, Avrupa Vatansızlık Ağı, Orta Doğu ve Kuzey Afrika Vatansızlık Ağı Hawiati, Vatansızlık ve Dahil Etme Enstitüsü, Alman İnsan Hakları Enstitüsü’nün çalışmalarını takip ederek ya da Küresel Vatansızlığa Karşı Hareket’e katılarak daha fazla bilgi edinebilirler.

Dr. Allison J. Petrozziello

Dr. Allison Petrozziello, Toronto Metropolitan Üniversitesi’nde Küresel Göç ve Eşitsizlik alanında doçenttir. Petrozziello göçmen ve mülteci çocuklarını vatansız hâle getirebilecek toplumsal eşitsizlik biçimlerinin küresel örüntülerini incelemektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler