'Gazze Şeridi'

Uzmanlar Hemfikir: “İsrail’in Gazze’deki Eylemleri Soykırım!”

Dünyanın en büyük soykırım uzmanları birliği olan IAGS, İsrail’in Gazze’deki eylemlerinin 1948 Soykırım Sözleşmesi’nin tanımına uyduğunu ilan etti. Kararın, görülmekte olan uluslararası hukuk davalarına için bir referans olabileceği düşünülüyor.

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibalya Kampı'na düzenlediği saldırılar sonucu bölgeden dumanlar yükseldi. Fotoğraf: Ali Jadallah - AA.

31 Ağustos’ta dünya genelindeki soykırım konusunda çalışan akademisyen ve uzmanların çatı kuruluşu olan Uluslararası Soykırım Uzmanları Derneği (IAGS), 31 Ağustos 2025’te kabul ettiği kararla İsrail’in Gazze’deki politikaları ve askerî uygulamalarının 1948 tarihli Soykırım Sözleşmesi’nin tanımına uyduğunu ilan etti. Oylamaya IAGS üyerilerinin yüzde 28’i katıldı; bunların yüzde 86’sı “evet” kararı verdi. Metin; sivillere ve yaşamsal altyapıya yönelik yaygın saldırılar, aç bırakma, zorla yerinden etme ve sistematik hak ihlallerinin bir arada soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar oluşturduğunu belirtiyor. Kararın altında, devletlere UAD tedbirlerine uyma, UCM ile iş birliği ve silah akışını durdurma çağrıları da var.

Soykırım Hükmünün Gerekçe ve Dayanakları

IAGS, tespitini Soykırım Sözleşmesi’nin II. maddesine dayandırıyor: Bir grubun, “tamamen veya kısmen yok edilmesi niyetiyle” işlenen eylemler -öldürme; ciddi fiziksel/ruhsal zarar verme; yaşam koşullarını fiziksel yıkımı getirecek şekilde dayatma; doğumları engelleme; çocukların zorla nakli- soykırımı oluşturuyor. Dernek, İsrail’in sivilleri hedef alan bombardımanları; hastane, okul ve yardım altyapısına saldırıları; gıda, su, ilaç ve yakıtın engellenmesi; geniş ölçekli zorla yerinden etme gibi uygulamalarını bu çerçevede sıralıyor.

Metin, BM ve bağımsız kaynaklara dayanan göstergeler sunuyor: 59 binden fazla ölünün kayda geçtiği dönem itibarıyla yaygın sivil kayıplar; 2,3 milyonluk nüfusun neredeyse tamamının defalarca yerinden edilmesi; konut stokunun yüzde 90’ının yıkılması; sağlık çalışanlarına, yardım görevlilerine ve gazetecilere saldırılar; işkence, keyfî tutuklama ve cinsel şiddet iddiaları… Ayrıca 50 binden fazla çocuğun öldürüldüğü veya yaralandığına vurgu yapılarak, çocukların “grubun varlığının sürmesi” açısından özsel rolü nedeniyle bu boyutun soykırım kastına işaret ettiği belirtiliyor.

IAGS, soykırım hukukunun en zorlu eşiği olan “kast” meselesinde, üst düzey İsrailli yetkililerin “Gazze’yi düzleştirme”, “cehenneme çevirme” gibi ifadelerini ve Gazze’den toplu sürgün planlarına verilen desteği delil setine ekliyor. Bu çerçevede Trump’ın ortaya attığı ve İsrail’de kimi aktörlerce desteklenen Filistinlileri Gazze’den çıkarma planına atıf yapılıyor.

IAGS Başkanı Melanie O’Brien, aldıları kararı “saha gerçekliğiyle örtüşen, alan uzmanlarının kesin beyanı” olarak tanımladı. İsrail Dışişleri Bakanlığı, -önceki suçlamalara verdiği cevaplara benzer şekilde- IAGS’nin açıkladığı kararı “Hamas yalanları”na dayanan, “hukuk mesleği için utanç verici” bir karikatür olarak niteledi ve İsrail’in aslında “soykırımın kurbanı” olduğunu iddia etti. Öte yandan, bağımsız insan hakları örgütleri ile İsrailli iki kurum (B’Tselem ve İsrail Hekimleri için İnsan Hakları) Temmuz 2025’de yayımladıkları raporlarla “İsrail’in Gazze’de soykırım işlediği” sonucuna vardı: Bunun, İsrail içinden gelen eleştirinin eşiği açısından da bir dönüm noktası olduğu ifade edilmişti.

UAD ve UCM Dosyaları: Soykırım Uzmanlarının Görüşü Neyi Değiştirebilir?

IAGS kararının, yargısal bağlayıcılık taşımasa da, bazı açılardan yargı süreçlerine katkı verebileceği düşünülüyor. Akademik otoritelerin yaptığı bu denli açık bir tespit, devletlerin Silah Ticareti Antlaşması ve Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini hatırlatıyor; silah satışlarını durdurma ve UCM ile iş birliği çağrıları somutlaştırmak adına katkı sağlayabileceği ifade ediliyor. UAD davası ve UCM soruşturmaları ilerlerken, IAGS’in bulguları soykırım niyet, kullanılan metotlar ve savaş suçlarının kapsamına dair tartışmalarda referans metin hâline gelebilir.

Karar, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) süreçlerine de yaslanıyor. UCM, 21 Kasım 2024’te Başbakan Benjamin Netanyahu ve sabık Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında sivilleri aç bırakma dahil bazı suçlar yönünden tutuklama emri çıkardı; UCM kayıtları suç isnatlarını listeliyor. UAD ise 2024’teki ara kararlarda Gazze’de soykırım işlendiğinin “makul ölçüde olası”olduğunu belirterek İsrail’e insani yardımın sağlanması ve soykırıma tahrikin önlenmesi yönünde yükümlülükler getirdi; ayrıca Divan, İsrail’e karşı beyanda bulunması için 12 Ocak 2026 tarihine kadar ek süre tanıdı. İsrail’in soykırım yaptığı suçlamasıyla Güney Afrika’nın açtığı davayı gören UAD’den çıkacak kararın 2027’den önce gelmesi beklenmiyor.

Gazze Şeridi’nde Son Durum

7 Ekim 2023’ten bu yana 63 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti, 160 bini aşkın kişi yaralandı; açlık ve kıtlık, özellikle çocuklar için yıkıcı hale geldi. Abluka ve bombardıman nedeniyle Gazze’de kıtlık ilan edilmiş durumda. Birleşmiş Milletler bünyesindeki Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC), 15 Ağustos 2025 itibarıyla Gazze’de açlığın “felaket seviyesi”ne yükseldiğini teyit etti. Bugüne kadar açlıktan ölenlerin sayısının 348 olduğu bilinirken, bunların 127’sini çocuklar oluşturuyor.

Gazze’ye insani yardım girişleri de sistematik olarak engelleniyor. Son beş günde girmesi gereken 3 bin yardım tırından yalnızca 534’ü kente ulaşabildiği açıklandı: Diğer bir deyişle gerekli yardımın sadece yüzde 15’i giriş yaptı. İsrail-ABD güdümlü GHF’nin yardım noktalarında ise 27 Mayıs’tan bu yana düzenlenen saldırılarda 2 bin 180 kişi öldü, 16 bin 46 kişi yaralandı. (P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler