Fransa’da Müslümanlar İş, Konut ve Kamu Hizmetlerinde Dışlanıyor
Yeni yapılan bir araştırma, Fransa’da Müslümanların işe alım, barınma ve kamu hizmetlerinde sistematik ayrımcılığa maruz kaldığını ortaya koyuyor. Rapor, ayrımcılığın yaygınlaşmasının toplumda tehlikeli bir kutuplaşma yarattığını vurguluyor.

Fransa’da son dönemde Müslümanlara karşı nefret suçları ve ayrımcı uygulamalarda gözle görülür bir artış yaşanıyor. Eylül ayının başlarında başkent Paris’in de içinde bulunduğu Île-de-France bölgesinde cami önlerine bırakılan domuz başları, bu gerginliğin çarpıcı ve güncel örneklerinden biri oldu. İçişleri Bakanlığı verileri ise tabloyu daha da netleştiriyor: Resmî verilere göre yalnızca 2025’in ilk beş ayında İslam karşıtı saldırılar, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 75 oranında artış gösterdi.
Bu artışın yarattığı toplumsal iklimi somutlaştıran en kapsamlı veri, Paris Ulu Camii (GMP) ile Fransız Kamuoyu Enstitüsü (Ifop) tarafından yürütülen yeni araştırma oldu. Fransa genelinden bin kişinin katılımıyla hazırlanan bu çalışma, yalnızca bireysel tanıklıklara değil, sistematik biçimde toplanmış verilere dayanıyor. Telefon ve çevrim içi yöntemlerle gerçekleştirilen ve 16 Eylül’de kamuoyuyla paylaşılan araştırma, Müslümanların karşılaştığı ayrımcılığın nasıl yaygınlaştığını ve çeşitlilik kazandığını ayrıntılı biçimde ortaya koyuyor.
Din Temelli Ayrımcılık ve Kamu Hizmetlerinde Güvensizlik
Araştırmanın en çarpıcı bulgusu, Müslümanların büyük çoğunluğunun doğrudan dinî kimlikleri nedeniyle hedef alınması. Katılımcıların %66’sı son beş yıl içinde ırkçı davranışlara maruz kaldığını belirtirken, bu oran genel Fransız nüfusunda yalnızca %20. Müslümanların yarısı yaşadıkları ayrımcı tavırların kaynağını açıkça dinî kimliklerinde görürken, diğer dinlere mensup kişilerde bu oran %15’te kalıyor.
Kesişen kimlikler söz konusu olduğunda ayrımcılık tablosu daha da ağırlaşıyor. Belirgin bir aksanla Fransızca konuşan Müslümanların %85’i, Sahra Altı Afrika kökenlilerin ise %84’ü ırkçılığa maruz kaldığını bildiriyor. Yani Müslüman kimliği, etnik köken veya sosyo-kültürel faktörlerle birleştiğinde ayrımcılık çok daha yoğun bir biçimde hissediliyor.
Cinsiyet bu deneyimi değiştirmese de yaş önemli bir fark yaratıyor. Özellikle gençler hedefte: 25 yaş altındaki Müslümanların dörtte üçü ırkçı eylemlerle karşılaştığını söylüyor.
Ayrımcılık yalnızca özel sektörde değil, kamu hizmetlerinde de ciddi bir sorun. Katılımcıların %36’sı kamu kurumlarında, %29’u sağlık çalışanlarından, %38’i ise eğitim kurumlarındaki öğretmenlerden ayrımcılık gördüğünü ifade ediyor. Böylece, tarafsızlık ve eşitlik ilkesini temsil etmesi gereken kamu hizmetlerinin dahi Müslümanlar için güvenli bir alan sunamadığı ortaya çıkıyor.
İş Başvurularındaki ve Günlük Hayattaki Sistematik Engeller
Müslümanların en fazla zorlandığı alanların başında işe alım süreçleri geliyor. İş arayan her iki Müslümandan biri, dinî inançlarının ya da buna dair algılamaların doğrudan ayrımcılığa yol açtığını söylüyor. Katılımcıların %53’ü ise etnik ya da kültürel kökenleri nedeniyle iş başvurularında dezavantaj yaşadığını ifade ediyor. Oysa bu oran Fransız genel nüfusunda yalnızca %9–%13 arasında değişiyor.
Barınma ve güvenlik konuları da benzer şekilde ayrımcılıkla örülü. Müslümanların %46’sı ev ararken dışlandığını, %51’i ise polis kontrollerinde ayrımcı muamele gördüğünü dile getiriyor. Yani iş, konut ve güvenlik alanları, Müslümanların sistematik biçimde dışlandığı başlıca sahalar olarak öne çıkıyor.
Yerleşim yeri faktörü bu tabloyu daha da derinleştiriyor. Katılımcıların %39’u, yaşadığı mahalle yüzünden işe alımda dezavantajlı konuma düştüğünü belirtiyor. “Öncelikli bölgeler” (QPV) olarak tanımlanan semtlerde yaşayan Müslümanlarda bu oran %53’e çıkıyor. Böylece dinî kimlik, etnik köken ve mekânsal eşitsizlik birleşerek çok katmanlı bir dışlanma sarmalı yaratıyor.
Müslümanların Kaygıları Artıyor, Duydukları Güven Azalıyor
Ifop araştırması, ayrımcılığın yalnızca bireysel mağduriyetler üretmekle kalmadığını, aynı zamanda toplumsal düzeyde bir kaygı iklimi yarattığını da ortaya koyuyor. Katılımcıların %82’si Fransa’da Müslümanlara yönelik nefretin yaygın olduğunu düşünüyor; %81’i ise bu nefretin son on yılda belirgin biçimde arttığını vurguluyor.
Geleceğe dair endişeler de dikkat çekici. Müslümanların %64’ü dinî özgürlüklerinin kısıtlanabileceğinden, %51’i ise doğrudan dinî kimlikleri nedeniyle saldırıya uğramaktan korktuğunu belirtiyor. Başörtülü kadınlarda bu kaygılar çok daha yüksek: %81’i özgürlüklerinin tehdit altında olduğunu, %66’sı ise somut bir saldırı riski hissettiğini söylüyor.
Bu deneyimler, kurumlara duyulan güveni de zedeliyor. Ayrımcılığa uğradığında polise başvuracağını belirten Müslümanların oranı %66’da kalırken, dinî temelli ayrımcılık yaşayanlarda bu oran %58’e düşüyor. Irkçılık karşıtı derneklere başvuranların oranı %53, dinî derneklere başvuranların oranı ise %36 ile daha da düşük.
Müslümanlara Yönelik Ayrımcılık Kurumsallaşıyor mu?
Araştırmayı yapan Ifop’un değerlendirmesine göre Fransa’da Müslümanlara yönelik ayrımcılık artık tekil olayların ötesine geçerek “çok boyutlu bir sistem” hâline gelmiş durumda. Din, etnik köken, sosyo-ekonomik statü ve yaşanılan bölge birbirini besleyerek kesişimsel bir ayrımcılık ağı oluşturuyor. Müslüman kimliği, özel sektörde -işe alım, konut, güvenlik alanlarında- en belirgin dışlanma faktörlerinden biri olurken, kamu hizmetlerinde de tarafsızlık ve laiklik ilkelerine aykırı şekilde sıradanlaşan bir eşitsizlik göze çarpıyor.
Ifop’a göre bu tablo yalnızca bireysel mağduriyetleri değil, ülkenin sosyal uyumunu da doğrudan tehdit ediyor. Ayrımcılığın kalıcı ve yaygın hâle gelmesi, toplumsal kutuplaşmayı derinleştiriyor ve topluluklar arasındaki mesafeyi artırıyor. Nitekim katılımcıların %81’i İslami dinî kurumların bu alanda daha aktif rol üstlenmesini istiyor; bu da kamu otoritelerine duyulan güvenin ne kadar zayıfladığını açıkça gösteriyor.
Araştırma, sonuç olarak, Fransa’daki Müslümanlara yönelik ayrımcılığın yalnızca bireylerin yaşadığı adaletsizliklerin toplamını olmadığını; toplumsal barışı tehdit eden yapısal bir sorun hâline geldiğini ortaya koyuyor: Ayrıca araştırma, eğer kamu otoriteleri etkili önlemler geliştirmezse, ülkede “tehlikeli bir toplumsal parçalanma” sürecinin daha da derinleşebileceği uyarısı yapıyor.