Trump’ın Planı, Gazze’yi Yeniden İnşa Etse de Filistinlilerin Egemenliğini Yıkıyor
ABD Başkanı Donald Trump'ın planı, Gazze'nin yeniden inşa edilmesini öngörmesi nedeniyle takdirle karşılandı; fakat bu plan Filistinlilerin egemenliğini yavaşça silme riskini beraberinde getiriyor. Acil bir ihtiyaç olan yeniden inşanın, iki devletli çözümün ortadan kaldırılması anlamına gelmesine izin verilmemeli.

ABD Başkanı Donald Trump’ın “Gazze Planı” ilk kez sunulduğunda, son zamanların en yıkıcı savaşlarından birinin ardından yeniden inşa için bir yol haritası olarak, cesur bir insani ve diplomatik girişim olarak alkışlandı. Washington, Kahire, Abu Dabi ve Batılı ve Arap bağışçılardan oluşan bir koalisyonun desteğiyle, plan Gazze’nin yıkılmış altyapısını yeniden inşa etmeyi, temel hizmetleri yeniden tesis etmeyi ve bölgenin yönetimini üstlenecek teknokratik bir geçici otorite kurmayı vaat ediyordu. Bombalanan hastaneler ve yerinden edilmiş ailelerin görüntüleri karşısında yorgun düşen uluslararası toplumun büyük bir kısmı için bu plan, savaş ile barış arasında pragmatik bir köprü gibi görünüyordu.
Ancak, yeniden yapılanmanın görünüşünün altında, Gazze’nin acil sıkıntılarından çok daha büyük bir tehlike yatıyor: Filistin siyasi sorununun yavaş yavaş aşınması. Gazze Planı, şu anki hâliyle, Filistin’i ulusal egemenlik mücadelesinden, uluslararası kurullar, bağışçı komiteleri ve jeopolitik çıkarlar tarafından kaderinin belirlendiği, bir tür insani koruma bölgesi hâline getirme riski taşıyor.
Gazze Planı, Filistin’in Dışa Bağımlılığını Garantiler
On yıllardır Filistin davası, işgalin sona erdirilmesi ve İsrail’in yanında bağımsız bir devletin kurulması olmak üzere birbiriyle iç içe geçmiş iki hedefle tanımlanıyor. Sözde iki devletli çözüm, sayısız karar ve zirvede yeniden teyit edilen uluslararası diplomasinin temel direği olmuştur. Ancak Gazze Planı, yapısı ve mantığıyla bu vizyonu boşaltmaya başlıyor. Egemenlik arayışını idari istikrarla değiştirerek siyasi kurtuluşu sürekli bir yönetim projesine dönüştürüyor.
Önerilen çerçeveye göre, Gazze fiilen Batılı bağışçılar, Arap arabulucular ve tarafsızlık iddiasında olan teknokratlardan oluşan bir uluslararası mütevelli heyeti tarafından yönetilecek. Bu düzenleme düzeni sağlayabilir, ancak aynı zamanda bağımlılığı da garantiler. Filistinlilerin yönetimin yaratıcıları değil alıcıları olduğu, yeniden yapılanmanın siyasi özgürleşmeye giden bir araç değil, kendi başına bir amaç hâline geldiği bir sistem yaratır.
Ancak tehlike Gazze’nin ötesine uzanıyor. Gazze Planı’nın yarı kalıcı bir düzenleme hâline gelmesine izin vererek, uluslararası toplum, devletin yokluğunu normalleştiren yeni bir siyasi statükoyu meşrulaştırma riskini almaktadır. Bu yapı ne kadar uzun süre yürürlükte kalırsa, o kadar çok “yeni gerçeklik” olarak kabul edilecektir. Dünya yakında “işgal” ve “kurtuluş”tan değil, ‘istikrar’ ve “yeniden inşa”dan bahsetmeye başlayabilir.
Bu süreçte Filistin sorunu, çözülmek yerine sessizce yeniden tanımlanma riskiyle karşı karşıya. Zaten kırılgan ve ertelenmiş olan iki devletli çözüm, kalıcı hâle gelen “geçici” çözümlerin ağırlığı altında fiilen ortadan kalkabilir. Bu anlamda Gazze, Filistin’in yalnızca İsrail’in ekonomik ve siyasi çekim alanı etrafında dönen bağımlı bir idari bölge olarak var olduğu tek devletli bir gerçekliğin laboratuvarı hâline geliyor.
Aslında, bu ekonomik bağımlılık zaten çok derin. Filistin ekonomisi, işgücü piyasaları, ticaret akışları ve vergi sistemleri aracılığıyla İsrail’e bağlı kalmaya devam ediyor. Günlük kullanımdaki para birimi olan İsrail şekeli bile, bu yapısal bağımlılığı sürekli olarak hatırlatıyor. Bir zamanlar işgalin bir yan ürünü olarak görülen bu bağımlılık, Gazze Planı ile kurumsallaşma riskiyle karşı karşıya. Plan devam ederse, Gazze’nin yeniden inşası dışarıdan finanse edilecek, yönetimi uluslararası denetime devredilecek ve ekonomik damarları hâlâ İsrail tarafından kontrol edilecek. Bağımsızlık, “kalkınma” ve “barış” retoriği altında süresiz olarak ertelenen soyut bir kavram hâline gelecektir.
Filistin Mücadelesi, Bir Yönetim Sorunu Değil
Bu, yeniden inşa için acil ihtiyacı göz ardı etmek anlamına gelmez. Gazze’nin yıkımı gerçektir ve halkı evlere, hastanelere ve işleyen okullara layıktır. Ancak yeniden inşa, siyasi silinmenin bedeli olarak gerçekleşmemelidir. Dünya, insani müdahale ile ulus inşasını karıştırmamalı, insani yardımın ahlaki aciliyetinin, stratejik olarak uygun olan sınırlamayı haklı göstermesine izin vermemelidir.
Özellikle Arap devletleri dikkatli davranmalıdır. Bölgesel istikrarı sağlamak, mülteci akınını önlemek ve Washington ile stratejik bağları sürdürmek gibi amaçları anlaşılabilir. Ancak, siyasi güvenceler talep etmeden Gazze Planı’nı benimsemekle, Filistin’in marjinalleşmesini pekiştiren bir çerçevenin garantörü olma riskini göze alıyorlar. Yeniden inşa, egemenlik için bir yol haritasına açıkça bağlı değilse, silahlarla değil yardımlarla yönetilen yavaş bir ilhak sürecine ortak olmak anlamına gelir.
Gazze Planı’nın daha derin tehdidi, siyasi psikolojisinde yatmaktadır; Filistin mücadelesini kolonyal bir mesele olmaktan çok insani bir yönetim sorunu olarak yeniden çerçevelemektedir. Dünyayı, hakların iadesi yerine yeniden inşa edilen okulların sayısıyla ilerlemeyi ölçmeye davet etmektedir. Ve belki de istemeden, İsrail’e on yıllar süren diplomasiyle başaramadığını, Filistinlilerin temsil edilmediği, yönetildiği tek bir fiili devletin normalleşmesini sağlamaktadır.
Bu gidişat devam ederse, Gazze Planı barışa giden bir köprü olarak değil, Filistin’in egemen devletler haritasından sessizce kaybolmasının bir planı olarak hatırlanacaktır. Yeniden yapılanma bölgede istikrarı sağladığında ve uluslararası denetim rutin hâle geldiğinde, siyasi çözüm için baskı azalacaktır. “Geçici” vesayet, çatışmanın kendisinden daha uzun sürebilir ve Gazze’yi küresel yönetişimin sürekli himayesi altında, işlevsel ancak asla kendisine ait olmayan bir bölgeye dönüştürebilir.
Filistinlilerin Kendi Kaderini Tayin Hakkına Kayıtsız Kalınmamalı
Arap başkentlerinden Avrupa parlamentolarına kadar Filistin’i destekleyenler için, bu dikkatli olunması gereken bir andır. Gazze’nin insani aciliyeti, Filistin’in siyasi zorunluluğunu gölgeleyemez. Her bir dolarlık yardım ve her bir yeniden inşa projesi, sonsuz denetime değil, egemenliğe yönelik açık ve uygulanabilir bir taahhütle bağlantılı olmalıdır. Aksi takdirde, Gazze Planı yıllarca süren işgalin başaramadığını başaracak, Filistin’i fetih yoluyla değil, rıza yoluyla ortadan kaldıracaktır.
İki devletli çözüm vizyonunun hayatta kalması için Gazze Planı, siyasi bir model değil, acil bir önlem olarak ele alınmalıdır. Zaman çizelgesi sınırlı, hedefleri geçici ve nihai amacı Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme hakkı ile uyumlu olmalıdır. Aksi takdirde, bir tür işgalin yerine başka bir tür işgalin geçmesi riski vardır; bu işgal tanklar ve duvarlarla değil, iyi finanse edilmiş teknokrasi ve küresel kayıtsızlıkla gerçekleşecektir. Dünya, Gazze’nin yıkıntılarının kalıcı bir siyasi tuzağın temeli hâline gelmesine izin veremez. Barış vaadi, bir ulusun gömülmesi üzerine inşa edilmemelidir.
NOT: Bu tercüme, Creative Commons Attribution 4.0 International (CC BY 4.0) lisansı ile yapılmıştır. Metnin Middle East Monitor tarafından yayımlanan İngilizce aslına buradan ulaşabilirsiniz.