'Gazze Şeridi'

“Kolektif Suçun Aç Bırakma Ayağı”: UNRWA Yasağının Kaldırılması İstendi

UAD, İsrail’in Gazze’ye yardımı engelleyerek uluslararası hukuku ihlal ettiğini, açlığı savaş aracı olarak kullandığını ve UNRWA yasağının hukuka aykırı olduğunu belirledi. BM Filistin Özel Raportörü'nün aynı hafta yayımlanan son raporu ise, bu ihlallerin ve soykırımın Batılı devletlerin desteğiyle işlenen “kolektif suç” niteliğinde olduğunu kayda geçti.

Gazze Şeridi'nde İsrail'in hava saldırısı sonucunda hasar görmüş bir UNRWA merkezi. 15 Temmuz 2024. Fotoğraf: Anas-Mohammed - Shutterstock.

Birleşmiş Milletlerin ana yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı (UAD), 22 Ekim 2025’te açıkladığı danışma görüşünde, İsrail’in Gazze Şeridi’ne insani yardımı engelleyerek uluslararası yükümlülüklerini ihlal ettiğine hükmetti. Mahkeme, İsrail’in açlığı savaş yöntemi olarak kullanmasının yasak olduğunu, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) faaliyetlerini kısıtlamasının hukuka aykırı bulunduğunu ve BM tesislerinin bombalanmasının dokunulmazlık ihlali anlamına geldiğini kayda geçirdi.

Aynı haftada yayımlanan BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese’nin “Gazze Soykırımı: Topluca İşlenen Bir Suç” başlıklı raporuysa, bu tespitleri daha ileriye taşıyarak, Batılı devletlerin askerî ve diplomatik desteğinin suça ortaklık anlamına geldiğini belirtti.

UAD’nin Son Danışma Görüşü: “Aç Bırakma, Savaş Aracı Olamaz”

BM Genel Kurulu’nun 20 Aralık 2024’te kabul ettiği 79/232 sayılı kararla yönelttiği talep üzerine hazırlanan danışma görüşü, İsrail’in işgal altındaki topraklardaki insani yükümlülüklerini ve BM kurumlarına yönelik kısıtlamalarının hukuki sonuçlarını ele aldı.

UAD Başkanı Yuji Iwasawa’nın okuduğu danışma görüşü, neredeyse tüm maddelerinde 10’a karşı 1 oyla kabul edildi. Tek ret oyu, mahkemenin Başkan Yardımcısı Julia Sebutinde’den geldi. Sebutinde, geçtiğimiz aylarda ülkesi Uganda’daki bir kilisede sarf ettiği “Rab benden İsrail’in yanında durmamı bekliyor,” sözleriyle biliniyor. Bu nedenle tek “hayır” oyu, UAD içinde uzun süredir tartışılan siyasi ve ideolojik ön yargıların yansıması olarak değerlendirildi.

Mahkeme 10’a karşı 1 oyluk çoğunluk kararıyla, İsrail’in işgal gücü olarak Cenevre Sözleşmeleri uyarınca insani yükümlülüklerini ihlal ettiğini belirledi; İsrail’in yardımı “güvenlik gerekçesiyle” engelleme hakkı bulunmadığını vurguladı. Kararda; İsrail, yardım konvoylarını denetleyebilir, ancak bu denetim “sivil halkın yaşamını sürdürecek düzeyde yardıma erişimini engelleyecek şekilde” yapılamaz denildi.

UAD, 2 Mart-18 Mayıs 2025 arasında tüm BM yardımlarının Gazze’ye girişinin engellendiğini, bu dönemde yardım kuyruklarında 2.100’den fazla sivilin öldürüldüğünü ve bazı bölgelerde resmî olarak kıtlık ilan edildiğini hatırlattı.
ABD ve İsrail’in denetimindeki “Gazze İnsani Yardım Vakfı” (GHF) adlı ve yardım kuyruğundan yüzlerce insanın öldürülmesinden sorumlu tutulan kurumu yeterli bir mekanizma olarak gösteremeyeceği; bu sistemin “açlığın savaş yöntemi olarak kullanılması suçunu ortadan kaldırmadığı” belirtildi: “İşgalci güç, yalnızca yardıma izin vermekle değil, bu yardımların düzenli, adil ve ayrım gözetmeyen biçimde dağıtılmasını sağlamakla da yükümlüdür.”

“UNRWA Yasağı Hukuka Aykırı: BM Dokunulmazlıkları Savaşta da Geçerlidir”

UAD’nin en dikkat çeken tespiti, İsrail’in UNRWA’yı yasaklayan ve BM ile tüm iş birliğini sonlandıran ve İsrail’in yasama organı Knesset’ten çıkma iki yasanın “hukuka aykırı” olduğuna dair ifadesi oldu.

Mahkeme, İsrail’in “UNRWA Hamas tarafından sızdırıldı” iddiasını kanıtlanmamış buldu ve ajansın “Gazze’deki tüm insani yardım sisteminin omurgası” olduğunu kaydetti. UNRWA’nın 360 personelinin öldürülmüş olmasına rağmen, İsrail’in BM kurumlarına saldırılarını sürdürmesinin BM Şartı’nın 105. maddesi ve BM Ayrıcalıklar ve Dokunulmazlıklar Sözleşmesi’nin açık ihlali olduğunu belirtti.

Mahkeme ayrıca, BM tesislerinin (okullar, hastaneler, depolar) dokunulmazlığının savaşta da devam ettiğini, bu dokunulmazlığın yalnızca BM tarafından kaldırılabileceğini kaydetti. İsrail’in BM binalarını hedef alması, mahkemeye göre, “işgalci gücün hukuki sınırlarını aşan eylemler” arasında yer aldı.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak, UAD’nin Güney Afrika’nın açtığı soykırım davasındaki takvimi de güncellendi. Divan Başkanı, 20 Ekim 2025 tarihli kararıyla İsrail’in karşı delil dosyasını sunma süresini 12 Mart 2026’ya kadar uzattı.

UAD Kararından Sonra UNRWA Faaliyetlerine Devam Edebilecek mi?

UAD’nin açıkladığı danışma görüşünden ardından en çok sorulan soru, UNRWA’nın Gazze’de tam kapasiteyle faaliyetlerine yeniden başlayıp başlamayacağı oldu. Bu sorunun yanıtı hâlâ net değil. UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini, kararın ardından yaptığı açıklamada, mahkemenin “açık ve tartışmasız” bir hüküm verdiğini belirterek, “İsrail, özellikle UNRWA olmak üzere Birleşmiş Milletler ve bağlı kurumlarının yardım planlarını kabul etmek ve kolaylaştırmakla yükümlüdür,” ifadelerini kullandı.

Ancak karar danışma görüşü niteliğinde olduğu için, UAD’nin bağlayıcı bir yaptırım gücü bulunmuyor.
İsrail ise bu durumu kendi lehine yorumladı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Oren Marmorstein, sosyal medyada yaptığı açıklamada, İsrail’in mahkemenin kararını “kesin biçimde reddettiğini” söyledi. Tel Aviv yönetimi kararı “siyasi” olarak nitelendirdi ve reddetti. İsrail Dışişleri Bakanlığı, “UAD’nin danışma görüşü, İsrail’e zarar vermeyi amaçlıyor. Ülkemiz uluslararası hukuk yükümlülüklerini tam olarak yerine getiriyor,” açıklamasını yaptı.

İsrail devlet televizyonu KAN, adı açıklanmayan bir yetkiliye dayanarak, “UNRWA, Gazze’ye bir daha adım atmayacak,” ifadesini yayımladı. İsrail, Mart 2025’ten bu yana UNRWA’nın Gazze’ye yardım ulaştırmasını engelliyor; ajansın elinde, 2 milyon Filistinliye üç ay yetecek kadar yardım malzemesi olduğu bildiriliyor. UNRWA’nın faaliyetlerini engelleyen İsrail, ABD koordinasyonu ile birlikte, yardım dağıtım faaliyetlerini tartışmaların odağındaki kurum GHF’ye devrettirmişti.

“Alternatifsiz Olan UNRWA, Faaliyetlerine Engellenmeden Devam Etmeli”

UAD kararının açıklanmasının ardından Norveç, BM Genel Kurulu’na sunulacak yeni bir karar tasarısı hazırladığını duyurdu. Dışişleri Bakan Yardımcısı Andreas Kravik, “İsrail artık yardımı engelleyemez; BM’nin tam erişimini sağlamak zorunda” dedi. BM Genel Sekreteri António Guterres de kararı “çok önemli bir dönüm noktası” olarak nitelendirdi ve İsrail’i “karara uymaya” çağırdı.

Bu arada Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Gazze’nin sağlık sistemi çöküş noktasında, yardımlar hâlâ yeterli değil; bu tablo gelecek kuşakları da etkileyecek” dedi. Filistin’in Hollanda Büyükelçisi Ammar Hicazi, “İsrail’in BM’yi engellemesi için hiçbir bahanesi yok” açıklamasını yaptı. 450’den fazla Yahudi entelektüel, yayımladıkları açık mektupta “Gazze’deki soykırım nedeniyle İsrail’e yaptırım uygulayın” çağrısında bulundu.

Danışma görüşünün ardından UNRWA’nın faaliyetlerinin sürmesi yönünde çağrıda bulunan Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) kurumun alternatifsizliğin ve kritik konumunun altını çizdi“Şimdi her zamankinden daha fazla, UNRWA 77 yıldır yaptığı gibi, Filistinlilere güvenli bir gelecek sağlamak ve bölgedeki Filistinlilere yaşam desteği sunmak için faaliyetlerini sürdürebilmelidir. UNRWA’nın alternatifi yoktur.”

BM Özel Raportörü: “Bu Yalnızca İsrail’in Değil, Dünyanın Suçudur”

UAD’nin bu kararından kısa bir süre önce, 20 Ekim’de yayımlanan Francesca Albanese raporu, UAD kararından iki gün önce, “Gazze Soykırımı: Topluca İşlenen Bir Suç” başlıklı raporuyla iki yıldır süren soykırımın tek taraf tarafından değil, kolektif şekilde yapıldığını ilan etti. Rapora göre bu suç, “Batılı devletlerin uzun süredir süregelen sessizliği, silah ihracatı, diplomatik koruma ve ekonomik iş birliğiyle mümkün hâle geldi.”

Albanese, özellikle ABD, Almanya, İtalya ve Birleşik Krallık’ın Gazze’ye yönelik saldırıların sürmesinde “aiding and assisting” (yardım ve yataklık) konumuna geldiğini savundu: “Bu soykırım, yalnızca İsrail tarafından değil; onu mümkün kılan, finanse eden ve koruyan devletlerin el birliğiyle işleniyor.”

Raporda, çoğunluğu Avrupa ülkesi olan 63 devletin Filistinlilere karşı soykırımı nasıl desteklediği, Arap devletlerinin ise ‘kararlı adımlar’ atmakta başarısız olduğu ortaya konuyor. Raporda, devletlerin İsrail ile normal ticari ilişkilerini sürdürmelerinin “İsrail’in apartheid rejimini meşrulaştırdığı ve sürdürdüğü” belirtiliyor. Raporda dört tür suç ortaklığı tanımlanıyor:

  1. Diplomatik koruma: İsrail’in uluslararası platformlarda sürekli veto edilmesi,
  2. Askerî tedarik: 26 ülkenin doğrudan veya dolaylı silah transferi,
  3. Ekonomik iş birliği: AB-İsrail ticaret anlaşmalarının sürdürülmesi,
  4. “İnsani yardımın manipülasyonu”: UNRWA’nın itibarsızlaştırılması ve paralel “Gazze Humanitarian Foundation” ağlarının oluşturulması.

İsrail’e Karşı Devletlerin Sorumluluğu Ne Olacak?

UAD’nin danışma görüşü bağlayıcı olmasa da, uluslararası hukukta “teamül” ve “referans” değeri taşıyan bir belge niteliğinde. Mahkemenin kararı, UNRWA’nın statüsü ve BM dokunulmazlıklarının savaşta da geçerli olduğu yönündeki tespitiyle, gelecekteki yargı süreçlerinde doğrudan emsal olarak kullanılabilecek bir çerçeve oluşturdu.

BM Özel Raportörü Francesca Albanese’nin son raporu ise bu tablonun siyasi sorumluluk boyutunu konu alıyor: Devletlerin yalnızca “ihlalleri kınamakla” değil, silah ticaretini, ekonomik ilişkileri ve diplomatik desteği keserek bu suça ortak olmaktan kaçınmaları gerektiğini hatırlatıyor. Bu yaklaşım, uluslararası hukukta giderek daha sık tartışılan “eylemsizlik yoluyla suç ortaklığı” kavramının somut bir örneğine dönüşüyor.

Gazze Şeridi’nde Son Durum

ABD Başkanı Donald Trump, 9 Ekim’de Mısır’da devam eden müzakerelerde İsrail ile Hamas’ın Gazze’de ateşkes planının ilk aşamasını onayladığını duyurmuştu. Müzakerelerin yapıldığı Mısır’da anlaşma imzalanırken İsrail hükûmetinin onayıyla 10 Ekim’de devreye girmişti. İsrail ordusunun anlaşmada belirtildiği üzere “sarı hat”ta çekilmesinin ardından Gazze Şeridi’nde ateşkesin aynı gün 12.00 itibarıyla yürürlüğe girdiği açıklanmıştı.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nde varılan ateşkese rağmen ara ara çeşitli iddialarla Filistinlilere yönelik saldırılarda bulunuyor. İsrail’in Gazze Şeridi’ne 8 Ekim 2023’te başladığı saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısının ise 68 bin 280’e yaralıların sayısının 170 bin 375’e yükseldiği kaydedildi. (P/AA)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler