New York’a Talip Müslüman ve Sosyalist Bir Siyasetçi: Zohran Mamdani Kimdir?
Hindistan kökenli bir göçmen, Demokrat Partinin sosyalist kanadından bir aday ve TikTok kuşağının sesi: Zohran Mamdani, New York belediye başkanlığı için yapılan yarıştaki yükselişiyle yalnız Cumhuriyetçileri değil, Demokrat Parti içindeki yerleşik düzeni de sınıyor.

4 Kasım’da New York’un yeni belediye başkanını seçmek için yapılacak seçime Demokrat Partinin adayı olarak katılan Zohran Kwame Mamdani, 34 yaşında Müslüman bir göçmen ve kendi tanımıyla “demokrat sosyalist” bir siyasetçi. Mamdani gerek kişisel serüveni, gerek cesur vaatleri, gerekse Y ve Z kuşağına hitap eden stratejileri ile Amerikan gündeminde oldukça yer bulan ve hatta sıkça hedef gösterilen bir aday. Peki bir yıl öncesine kadar adı bile duyulmamış taze bir siyasetçi olan Zohran Mamdani kimdir?
Hindistan ve Uganda Köklerinden New York’a Mamdani Ailesi
Zohran farklı ülkelerde yaşamış, iyi eğitim almış, aktivist ve entelektüel bir aileden geliyor. Mamdani’nin annesi Mira Nair, birçok film festivalinde ödül alan ünlü bir film yapımcısı. Babası Mahmood Mamdani ise Columbia Üniversitesinde görev yapan bir siyaset bilimci ve alanındaki önemli akademisyenlerden biri. Uganda’nın Hindistan kökenli toplumundan olan ve Harvard diplomalı çift, Mississippi Masala filmi hazırlıkları sırasında Uganda’da tanışıp evlendi. 1991’de ise oğulları Zohran doğdu. Tanzanya’ya, daha sonrasında da Güney Afrika’ya bazen iş bazen de siyasi mültecilik sebepleriyle taşındıktan sonra aile, Zohran 7 yaşındayken New York’a yerleşti.
Zohran’ın Amerika’daki hayatı da öncesi kadar renkliydi. New York’un hem Manhattan gibi ayrıcalıklı ve beyaz öğrencilerle dolu okullarında hem de Bronx gibi etnik olarak çeşitli bölgelerinde devlet okullarında eğitim aldı. Üniversite için New York’tan ayrılıp çok da bilinmeyen özel bir kolejde Afrika Çalışmaları okumayı tercih etti. Lisede kriket spor takımı kurmaktan, üniversitede Filistin için Adalet öğrenci kulübü kurmaya kadar, Mamdani’nin örgütlenme pratiğinin eskilere dayandığını görmek zor değil. Bulunduğu ortamların çoğunda azınlık olması, ne fikirlerini kendine saklamasına ne de farklılıklarını köreltip uyum sağlamaya çalışmasına neden oldu. Öyle ki, üniversite arkadaşları yanlarında Zohran varken yemekhanede yürümenin daha uzun sürdüğünü, çünkü herkesle selamlaştığını söylüyor. 23 yaşındayken üniversite gazetesinde ırkçılıkla mücadele üzerine şöyle yazıyordu: “Örgütlenmek, dayanışmak, ittifak edecek ve ilham olacak insanlar bulmak, bana kampüste ve ötesinde ırksal gerçeklerle nasıl başa çıkacağımı öğretti.”
Zohran Mamdani, mezuniyet sonrası New York’a döndüğünde bir yandan rap şarkılar yazıyor, bir yandan da az gelirli kiracılara evlerinden çıkarılmamaları için danışmanlık yapıyordu. 2018’de ABD vatandaşlığı alınca siyasi faaliyetlerini hızlandıran Mamdani, 2020’den itibaren New York eyalet meclis üyesi.
Zohran Mamdani’nin Siyasi Çizgisi Nedir?
Mamdani temel olarak sosyal adalet, kent politikaları, uçuk kiralar, evsizlik ve toplu taşıma konularında tutkulu bir isim. Belediye başkanlığı kampanyası ve eyalet meclis üyesi olarak geçirmeye çalıştığı kanunların ana hatlarını da hâlihazırda bu konular oluşturuyor. Mamdani, kendisiyle aynı çizgide, Demokrat Parti’nin ilerici milletvekillerinden Alexandria Ocasio-Cortez ve Rashida Tlaib gibi tanınan yüzlerinin de üye olduğu Demokrat Sosyalist Birliği (DSA) saflarına katıldı. 2016’da Bernie Sanders’ın Demokrat Partinin adayı olmak için başlattığı ön seçim kampanyasında hem birlik çok sayıda yeni üye kazandı, hem de Mamdani bu seçimde gönüllü olarak bizzat çalıştı.
Bu süreç zarfında, Mamdani’nin hızlı yükselişi sadece Cumhuriyetçi Partilileri değil Demokrat Partinin yerleşik düzenini de bir hayli tedirgin etti. Haziran 2025’te Demokrat Parti’nin ön seçimlerinde daha önce New York valisi olan Andrew Cuomo’yu yenen Mamdani, bu seçimde de Cumhuriyetçi aday Curtis Sliwa’dan çok bağımsız aday olarak katılan Cuomo’ya karşı yarıştı. Öyle ki, tercihli oy sistemi uygulanacak bu seçimlerde Mamdani seçmenlerden sadece kendisini ilk sıraya koymalarını değil, Cuomo’yu ikinci sıraya eklememelerini de istedi. Cuomo geçtiğimiz yıl, Uluslararası Ceza Mahkemesinde İsrail Başbakanı Netanyahu’yu savaş suçları davasında savunan avukatlardan biri. Üstelik, Cuomo New York valiliginden hakkında 13 kadının cinsel istismar davası açması nedeniyle istifa etmişti.
Şahsiyetine yönelik yozlaşmışlık tablosuna ek olarak, ekonomik ağlar da Cuomo’ya dair eleştirileri yoğunlaştıran bir diğer faktör oldu: Cuomo’nun milyarder iş adamları ile de sıkı finansal ilişkileri bulunuyor. Kampanyasına en büyük destek, emlak ve finans sektörü kodamanları, eski New York belediye başkanı Michael Bloomberg ve Bill Ackman gibi milyarderlerden geliyor. Destek bazen milyon dolarlık fonlar, bazen de Cuomo’nun oyu bölünmesin diye rakibine çekilmesi için baskı yapılması şeklinde oluyor. Finans sektörünün köşe taşı basın kuruluşlarından Wall Street Journal gazetesi editörleri de seçime günler kala, Trump’tan sonra Demokrat Parti adına en büyük tehdidin Mamdani olduğuna dikkat çeken bir başyazı kaleme aldı.
Mamdani’nin Seçmene Vaatleri ve Kampanya Süreci
Mamdani odaklı bütün bu yaygara boşuna değil. Mamdani’nin vaatleri Amerikan kapitalizminin sembol şehri New York’un alıştığı politikalardan daha radikal bir çizgide ve zengin sınıfların çıkarlarına doğrudan temas ediyor. Mamdani’nin en çok öne çıkan seçim vaadi, kira kontrollü dairelerde kira ücretlerinin dondurulması. Burada, New York’taki evlerin dörtte birinde kira artış oranını belediyenin belirlediğini hatırlatmak gerek. Mamdani’nin bu önerisi, New York’ta yüzlerce daireyi kiraya veren şirketlere sahip [Trump’ın damadı] Jared Kushner gibi yatırımcılar için ciddi kâr kaybı demek. Kent marketleri, ücretsiz belediye otobüsleri, bedava çocuk bakımı gibi diğer vaatlerini nasıl karşılayacağı sorulduğunda Mamdani net cevap veriyor: Şirketlerin ve yıllık bir milyon dolardan fazla kazananların gelir vergilerini artırarak. Tam bu sebeplerle Mamdani’ye “komünist” diyen Trump, Mamdani seçilirse şehre federal fonları durduracağını açıklamıştı.
Aslında artan fiyatları ve fahiş kiraları hedefe alan bir seçim kampanyası inşa etmek için dahi bir siyasetçi olmak gerekmiyor. New Yorklular ile yapılan anketlerde hayat pahalılığı en önemli konu seçilirken (%63.6), bunu kamusal güvenlik (%48.6) ile barınma konusu takip ediyor (%38.9). Sadece belediye seçimleri değil, aslında bu mesele Trump’in yükselişinden ABD’nin küreselleşme karşıtı bir kamuoyuna savrulmasına kadar birçok büyük akımın da lokomotifliğini üstleniyor. Mamdani zamanlama açısından da şanslı. Henüz parti içinde hâlâ marjinal bir konumda ve güçsüz kalıyor olsa da Demokrat Partinin sol kampındaki Sanders ve [Demokrat Partinin “ilerici” kadın milletvekillerinden oluşan grup] Squad ile kendine yer bulmaya başlaması, belki de Haziran 2025’te ön seçim zaferinin yolunu açtı. Belki de bu sayede Patrick Gaspard gibi ana akım, tecrübeli Demokrat Partili üyeleri de danışman ekibine katabildi.
Doğru konuları hedef alıyor olmasının ötesinde, Mamdani’nin seçim stratejileri de yükselişinin parçası. Mamdani, TikTok ve podcast yayınları gibi platformları ağırlıklı kullanan ve münazara etmekten keyif alan bir tarza sahip. Daha da önemlisi konuyu istediği yere çekmekte mahir bir performansı var. Viral olan hızlı cevapları arasında seçim sonrası ilk yurt dışı ziyaretlerini nereye yapacakları sorusu var. Bu soruya cevaben rakipleri ısrarla İsrail cevabını verirken, Mamdani New York’ta kalacağını söyledi ve verdiği bu cevap da seçmen nezdinde yankı buldu. Zohran Mamdani, zor konularda işlevsel, sofistike ve değişken bir tutum alabiliyor. Örneğin, George Floyd protestoları sırasında sosyal medya hesabında New York Polis Departmanının fonlarının kesilmesini talep eden mesajlar paylaşmışken, bugün hem polisle iş birliği yapacağını hem de kanun ve nizama dair birçok sorunu kurmak istediği toplum ruh sağlığı merkezleri ile çözmek istediğini belirtti.
Mamdani’nin en büyük dezavantajı ise kuşkusuz tecrübesizliği. Mamdani ne kamuda ne de özel sektörde herhangi bir yöneticilik ya da iş geçmişine sahip değil. Üç adayın katıldığı ilk münazarada rakipleri Mamdani’nin deneyimsizliğini, “Hiçbir işe girmedi,” diyerek vurguladı. Buna cevaben Mamdani, tecrübe eksikliğini dürüstlük ile telafi ettiğini, fakat yozlaşmış olmayı telafi edecek bir şey bulunmadığını söyledi ve seyircilerden alkış topladı.
Son olarak, New York şehrine ilk defa Güney Asyalı bir Müslüman’ın belediye başkanı seçilmesi ihtimali ırkçı söylemleri de beraberinde getirdi. Mamdani’nin katıldığı her röportaj, muhakkak 7 Ekim 2023 ve 11 Eylül 2001 saldırılarını nasil ele aldığına dair soruları içeriyor. Mamdani Filistin’deki şiddete “soykırım” derken, Benjamin Netanyahu’yu bir savaş suçlusu olarak gördüğünü ve New York’a geldiği takdirde tutuklanması talimatını vereceğini söylüyor ve kategorik olarak Hamas’in sivillere uyguladığı şiddetle İsrail devletinin şiddetini eşit tutmaktan çekinmiyor. Bu hassas konularda manşet olacak bir ifade yakalamaya çalışan soruları, bazen düzeltip cevaplıyor: Bazen tartışmanın odağını kendi seçim gündemine geri getiriyor, bazen de hikâyesini ve siyasete yaklaşımını yeniden anlatmak icin bir fırsata çeviriyor. Örneğin, bir radyo programında Cuomo’ya “Düşünsenize 11 Eylül gibi bir kriz anında Mamdani’nin belediye başkanı olduğunu,” denildiğinde Cuomo’nun gülerek “Evet, bu da başka bir problem,” sözlerini sarf etmesi Mamdani için karşılaştığı ırkçılığı bir daha anlatma vesilesine dönüştü. Kampanyası boyunca sadece Cumhuriyetçi Partilerden değil, Demokratlardan da gelen ırkçı ve İslamofobik tepkilerle uğraştığını söyleyen Mamdani, 11 Eylül sorasında New York’ta yaşamış bir Müslüman olarak böylesi tavırlara alışkın ama eleştirel bir tutum izliyor.
Zohran Mamdani Seçildiği Takdirde Amerikan Siyasetinde Ne Olur?
Mamdani’nin muhtemel seçim zaferi, siyasette olağan bir dönemde yaşanmayacak. Seçildiği takdirde; Amerikan demokrasisinin hızla çözüldüğü, Trump karşıtı eyaletlerin federal fonlarının kesildiği ve ICE yetkilileri (Federal Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi) sokaklardan insan topladığı bir dönemde, ülkenin en büyük şehrinin yönetimini üstlenecek. Bu ahval ve şerait, seçim sonrasındaki merkezî ve yerel yönetim ilişkilerinin nasıl evrileceği sorusunu da akla getiriyor. Örneğin, Mamdani’nin yönetimi altında olacak New York Polis Departmanı güçlerinin göçmen tutuklamaları ya da Trump protestoları gibi konularda federal güçlerle karşı karşıya kalıp kalmayacağı merak edilen konulardan biri. Dile getirilen ihtimallerden biri, Mamdani’nin öngörülenden daha fazla engelle karşılaşıp, vaatlerinden uzak, ehvenişer politikalarla örülü bir yönetim sergilemesi. Böylesi bir yönetim pratiğinin hem New York şehri adına olumlu etkisi sınırlı olacaktır hem de yerel-merkez ilişkilerini Trump yönetiminin belirlediği bir denkleme itecektir.
Şimdilik Mamdani, Trump ile New Yorkluların ekonomik refahı konusunda iş birligi yapip ICE operasyonları gibi konuların karşısında duracağını vadediyor. Ama bu esnek ilişki vaadinin, gerçek hayatta nasıl realize edileceğini şimdiden öngörmek mümkün değil.
Öte yandan, Mamdani kendine daha dönüştürücü bir alan açabilirse, taban desteğini arttırması ve tabandaki bu trendin Demokrat Partiyi ciddi bir iç çatışmaya sürüklemesi de mümkün. Her ne kadar son yıllarda parti içindeki “ilerici sol” gruplar, geleneksel kanada karşı güçlense de hâlâ azınlık konumundalar. Üstelik Amerikan demokrasisindeki sorunların derinleştiği ve eski siyasetçiler için bile her şeyin olağan dışı hâle geldiği bir siyasal ortamda Demokrat Partinin hızlıca bir dönüşüme girmesi kolay değil. Şimdiye kadarki tecrübeler bize, ilkesellikten uzak, siyasi çıkarları için nerede konumlanması gerektiğini anlamaya çalışan ve henüz 2024’teki seçim mağlubiyetini atlatamamış ve kafası karışık bir Demokrat Parti tablosu çiziyor.
Dış politikada, örneğin Venezuela sivil botlarının bombalanmasından Javier Milie’nin yönettiği Arjantin’e fon vermeye kadar, Trump aslında halkın istemediği büyük adımlar attı. Neredeyse Venezuela’da hukûmet değiştirmeyi amaçlayan bir ABD müdahelesi de gelmek üzereyken, Demokrat Parti Maduro’yla yan yana anılmama derdine düştü. İç politikada bağımsız olması gereken kurumlar Beyaz Saray’a tabii tutuluyor, Amerikan ordusunun birimleri protestolara karşı şehirlere giriyor, antisemitizm suçlamalarıyla üniversitelerin fonları kesiliyor, Filistin protestolarına katılan öğrenciler tutuklanıyor ve ifade özgürlüğü dahil birçok demokratik norm hızla eriyor. Bu tabloya dair başka iç karartıcı örnekler de vermek mümkün. Bütün bunlara karşı Demokrat Parti, etkili biçimde muhalefet etmek ve kendine yeni bir gelecek çizmek yerine günü kurtarma ve süreci anlamlandırma çabasında.
Elbette, böylesi büyük dönüşümlere gebe dönemlerin vizyonu olan yeni isimler için avantajları olabilir. Geleneksel kanat bocalarken, partinin hataları ve yapılması gerekenler konusunda net olan Demokrat Sosyalist Birliği (DSA) üyelerinin partiyi halktan daha çok destek toplayacak, yeni bir vizyona kavuşturması da iç çatışmalarla mümkün. Belki dışarıdan gelen Mamdani’nin, ABD liberallerine ait görmekten sıkıldığımız iki yüzlü, yorgun, düşük profilli ve risksiz politikalarına karşı yeni bir şeyler söyleme cesareti göstermesi bu dönüşümdeki rolünü pekiştiriyordur.
Bu ihtimalin de ötesinde; Mamdani ister kazansın ister kaybetsin, onun kampanyası Amerikan siyasetinde yeni ve sol bir hattın, göçmen kökenli adayların ve cesur sosyal adalet söylemlerinin sınırlarını test ediyor. Bu seçim, yalnızca New York’un değil, Demokrat Partinin de geleceğine dair önemli doneler verecek.
 
                   
                   
             
                      
                      
                      
                      
                
               




