Almanya

Araştırma: Almanya’da Aidiyet Güçleniyor, Demokrasiye Güven Azalıyor

Almanya’nın göç toplumu son on yılda hem yakınlaşma hem de gerilim içeren bir dönüşüm geçirdi. Bir araştırmaya göre toplumun büyük çoğunluğu Almanya’da yaşamaktan memnun ve aidiyet hissi birçok grupta güçleniyor. Ancak demokrasi memnuniyetindeki düşüş, otoriter eğilimlerdeki artış dikkat çekici risk alanlarına işaret ediyor. Çalışma, Almanya’da birlikte yaşama isteğinin güçlü olduğunu, fakat siyasal ve toplumsal kırılmaların derinleştiğini gösteriyor.

Araştırma: Almanya’da Aidiyet Güçleniyor, Demokrasiye Güven Azalıyor
Fotoğraf: Shutterstock.com

Konrad-Adenauer-Stiftung’un on yıl arayla üçüncü kez gerçekleştirdiği kapsamlı bir araştırma, Almanya’da yaşayan insanların siyasal tutumlarında meydana gelen değişimleri ortaya koyuyor. Araştırma,  Almanlar, Almanya’da doğmuş veya ülkeye sonradan gelmiş göç geçmişine sahip (Migrationshintergrund) insanlar ve yabancı uyrukluların toplumsal, kültürel ve siyasal tutumlarında 2015’ten 2025’e uzanan dönemde ortaya çıkan değişimleri inceliyor.

3.000’in üzerinde katılımcıyla yapılan çalışma, Almanya’nın göç toplumunun hem güçlenen yönlerini hem de belirginleşen çatlaklarını aynı anda görünür kılıyor. Araştırmanın sonuçlarına göre Almanya’da demokrasiye güven eksikliği, otoriter beklentiler, dinî gerilimler ve sosyal mesafe gibi alanlarda kaygı verici eğilimler mevcut.

Araştırmanın önceki yıllara ait özel bulguları da güncel verilerle birlikte ele alındığında, Almanya’daki göç toplumunun kültürel ve siyasal değişimin merkezinde olduğu daha da net görülüyor.

Almanya’da Yaşam Memnuniyeti Yüksek, Aidiyet Güçleniyor

Araştırmanın en istikrarlı bulgularından biri, Almanya’da yaşayan farklı grupların ülkedeki yaşamdan yüksek derecede memnuniyet duyuyor olması. Katılımcıların yüzde 90’ından fazlası Almanya’da yaşamaktan memnun olduğunu belirtiyor. Bu oran, son on yılda dikkat çekici bir istikrar sergiliyor.

Dahası, aidiyet hissi de geniş kesimlerde güçlenmiş durumda. Göç kökenli Almanlar, ülkeyle olan duygusal bağlarını her zamankinden daha açık ifade ediyor. Yabancı uyruklular arasında bile Almanya hakkında hissedilen gurur duygusunun oldukça yüksek olduğu görülüyor. Hatta araştırma, Almanya ile en yüksek gurur duyan grubun yabancı uyruklular olduğunu, onları ise göç kökenli Almanların takip ettiğini gösteriyor.

Bu eğilim, hukuki aidiyetle de yakından ilişkili. Alman vatandaşlığı, yabancı uyruklular arasında geçmiş yıllara kıyasla çok daha arzu edilir bir statü hâline gelmiş durumda. Üstelik Alman vatandaşlığının, siyasal katılıma ve toplumsal bütünleşmeye olumlu etkileri olduğu da gözlemleniyor. Örneğin araştırma, vatandaşlığa sahip göç kökenli kişilerin hem Alman millî takımını destekleme hem de Almanya politikasıyla yakından ilgilenme olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.

Günlük Yaşamda Görülen Saygıya Dair Bulgular

Her ne kadar genel memnuniyet yüksek olsa da saygı ve eşit muamele algıları gruplar arasında değişiklik gösteriyor. En dikkat çekici olumlu değişim Türkiye kökenlilerde görülüyor. 2015’te Almanya’da yalnızca yüzde 38’lik bir kesim kendisini “her zaman” saygı görmüş hissederken bu oran 2024/25 verilerinde yüzde 45’e yükseldi. Aynı zamanda “nadiren saygı görüyorum” diyenlerin oranı da ciddi biçimde düşmüş durumda.

Müslümanlar arasında da saygı görme hissi belirgin biçimde arttı. 2015’te yüzde 39 olan “her zaman saygı görüyorum” oranı, on yıl içinde yüzde 51’e yükseldi. Böylece Müslümanlar, tüm dinî gruplar arasında en yüksek saygı algısına sahip grup hâline geliyor.

Buna karşılık, Katolikler, Protestanlar ve Ortodokslar arasında saygı algısı ciddi oranda düşüş göstermiş durumda. Özellikle Protestanlarda “her zaman saygı görüyorum” diyenlerin oranı 10 yıl içinde yüzde 63’ten yüzde 39’a düştü.

Bir başka ilginç bulgu ise “Alman gibi görünmüyorsanız garip bakışlara maruz kalırsınız” düşüncesine verilen yanıtlarda görülüyor. Göç kökenli Almanyalılar ve göç kökeni olmayan Almanlar bu cümleye yabancılardan daha yüksek oranda katılıyor. Bu durum, bireysel deneyimden ziyade toplum üzerinde genel bir algının güçlendiğine işaret ediyor.

Göç Kökenli Gruplarda Dindarlık Daha Yüksek

Araştırmaya göre, göç kökenli topluluklar arasında dinî bağlılık belirgin biçimde daha yüksek. Özellikle Türkiye kökenlilerin yüzde 82’si kendini “dindar” veya “epey dindar” olarak tanımlıyor. Bu oran, göçmen gruplarının kültürel kimliklerinde dinin hâlâ merkezi bir rol oynadığını gösteriyor.

Göç kökeni olmayan Almanlarda dindarlık daha zayıf ve daha bireysel nitelikteyken, göçmen kökenli topluluklarda din hem kişisel kimlik hem de aile yaşamı açısından daha belirleyici.

Önceki araştırma dalının verileriyle birlikte bakıldığında, bu tablo uzun süredir değişmeyen bir eğilime işaret ediyor: Almanya’daki göç toplumu dinsel çeşitlilik açısından yalnızca zengin değil, aynı zamanda farklı seviyelerde dinî bağlılıklar barındırıyor.

Göç kökenli topluluklar arasında din özgürlüğüne yönelik genel kabul yüksek olsa da, araştırmada öne çıkan noktaya göre, farklı dine mensup biriyle evlilik, akrabalık ilişkileri veya din değiştirme gibi aileye temas eden konularda daha muhafazakâr tutumlar devam ediyor.

Bu durum, göçmen topluluklarda ilkesel hoşgörünün var olmasına rağmen sosyal mesafe ve aile içinde geleneksel beklentilerin hâlâ güçlü olduğunu gösteriyor.

İfade Özgürlüğünün Önemi Göç Kökenine Göre Değişiyor

Araştırmanın vurguladığı kritik noktalardan biri de temel haklara verilen önemle ilgili. Buna göre bazı veriler şu şekilde:

  • Rusya kökenlilerde ifade özgürlüğünün çok önemli olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 40 civarında.

  • Buna karşılık, çoğunluğu Türkiye kökenli Müslümanlardan oluşan grupta “ifade özgürlüğü çok önemli” diyenlerin oranı yüzde 90’a ulaşıyor.

  • Aynı grubun yüzde 80’i devletin dinî değerlere yönelik hakaret ve saldırılara karşı daha güçlü koruma sağlaması gerektiğini düşünüyor.

Bu bulgular, farklı göç kökenli topluluklar arasında “özgürlük” ve “devlet koruması”na ilişkin beklentilerin aynı yönde ilerlemediğini ortaya koyuyor.

Siyaset ve Demokrasiye Güven Erozyona Uğradı

Araştırmanın en dikkat çeken olumsuz eğilimleri, siyasal tutumlarda ortaya çıkıyor. Son on yılda Almanya’daki tüm gruplarda demokrasi memnuniyeti düşmüş durumda. Düşüş özellikle göç kökenliler ve Müslümanlar arasında belirginleşiyor. Bu gruplar 2015’e göre demokrasiden daha az memnun olduklarını söylüyor.

Aynı zamanda, Almanya’da yaşayan pek çok kişide, “güçlü bir liderin ne yapacağını söylemesi gerektiği” yönünde ifadesini bulan otoriter beklentiler güçleniyor. Bu artış özellikle Polonya kökenliler ve Sovyet sonrası coğrafyadan Almanya’ya dönen etnik Almanlar olan Geç Dönem Göçmenleri (Spätaussiedler) gruplarında dikkat çekiyor.

Popülist söyleme dair kabul ise genel olarak yüksek seyrediyor. Üç grupta da yaklaşık yüzde 50 civarında bir kesim popülist söylemlere daha açık. Ancak olumlu bir gelişme olarak, Türkiye kökenliler, Müslümanlar ve Geç Dönem Göçmenleri arasında popülist eğilimlerde gerileme var.

Çatışma Alanları: Antisemitizm ve Şiddet Kabulü

Toplumsal uyum alanında en hassas konular olan antisemitizm ve şiddetin kabulü, toplumun geneline yaygın olmamakla birlikte bazı gruplarda endişe verici seviyelerde.

Toplam nüfusta antisemitik tutumlar artmamış olsa da, gruplar arasında belirgin farklar var.
– Göç kökeni olmayan Almanlarda antisemitik ifadeleri destekleyenlerin oranı yüzde 4 seviyesinde.
– Göç kökenli Almanlarda bu oran yüzde 9, yabancı uyruklularda ise yüzde 10.

Bu bulgular, antisemitik suçların arttığı son yılların izlerini toplumsal tutumlarda bire bir yansıtmıyor; ancak belirli gruplarda kaygı verici bir eğilim olduğunu doğruluyor.

Araştırma, “Demokratik toplumlarda bazı çatışmaların şiddet yoluyla çözülmesi gerekir” görüşüne verilen desteğin özellikle Geç Dönem Göçmenleri arasında yükseldiğini ortaya koyuyor. Bu grupta katılımcıların dörtte biri bu ifadeye katılıyor. Rusya kökenlilerde ise şiddeti meşrulaştırma eğilimi son on yılda düşmüş durumda.

Bu bulgular, Almanya’daki göç toplumu içinde farklı tarihsel arka planların ve güncel siyasal gelişmelerin tutumlarda belirgin izler bıraktığını gösteriyor.

Ukrayna Savaşı ve “Batı-İslam Dünyası” İlişkisi

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrasında suçun kimde olduğu sorusu, göç kökeniyle doğrudan ilişkili farklılıklar barındırıyor. Göç kökeni olmayan Almanların yüzde 57’si Rusya’yı açık biçimde suçlarken, göç kökenli Almanlarda bu oran yüzde 39, yabancı uyruklularda ise yüzde 38 seviyesinde.

Batı’nın İslam dünyasını “engellediği” ya da “baskıladığı” yönündeki ifadelere ise en yüksek destek Müslümanlar arasında görülse de, oranlar 10 yıl öncesine göre belirgin biçimde düşmüş.

Araştırmanın bütününe bakıldığında Almanya’nın göç toplumunda iki güçlü eğilim kesişiyor:

  1. Almanya’da birlikte yaşama isteği güçlü ve toplumun büyük çoğunluğu ülkedeki yaşamdan memnun. Göç kökenli topluluklar ülkeyle daha fazla bağ kuruyor, vatandaşlığa geçiş isteği artıyor ve ortak bir toplumsal zeminin varlığı yeniden doğrulanıyor.
  2. Demokratik değerlere bağlılık ve toplumsal çeşitliliğe yönelik kabullerde ise kırılmalar ve gerilim alanları artıyor. Otoriter beklentiler, demokrasi memnuniyetindeki düşüş, bazı gruplarda antisemitik eğilimlerin devamı, ifade özgürlüğü ve devlet korumasına ilişkin beklentiler birbirinden ayrışması uyumun geleceği konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Konrad-Adenauer-Stiftung’un çalışması, Almanya’nın göç toplumuna ilişkin tartışmalarda hem iyimserliği hem de eleştirel dikkat gerektiren yönleri aynı anda gösteren önemli bir kaynak niteliği taşıyor. (P)

 

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi #0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler