Birleşik Krallık

İngiltere’de Yasaklanan Palestine Action Grubunun Üyeleri Açlık Grevinde

Yasaklanmasının ardından destekçilerine yönelik gözaltıların arttığı Palestine Action’ın tutuklu bazı üyeleri, cezaevlerinde 40 günü aşan açlık grevini sürdürüyor; sağlık sorunları yaşayan bazı isimler hastaneye kaldırıldı. Aileler ve destek grupları, yargılamalarına aylar kalan tutukluların sağlık durumuna ilişkin endişelerini dile getiriyor.

İngiltere’de Yasaklanan Palestine Action Grubunun Üyeleri Açlık Grevinde
Açlık grevindeki Palestine Action üyeleri: Kamran Ahmed, Amu Gib, Qesser Zuhrah, Heba Muraisi, Teuta Hoxha, Lewie Chiaramello, Jon Cink ve Qesser Zuhrah. Kolaj: Mothers against Genocide Instagram hesabı.

İngiltere’de Filistin’e destek eylemleriyle bilinen Palestine Action üyelerine yönelik yaşanan gelişmeler, son haftalarda cezaevleri, sokak eylemleri ve yargı süreçlerini kapsayan geniş bir gündem oluşturdu. Temmuz ayında “yasaklı örgüt” ilan edilen grubun üyeleri ve destekçilerine yönelik gözaltıların artmasıyla birlikte, tutuklu bazı aktivistlerin başlattığı açlık grevi kamuoyunun odağına yerleşti. Grevin 40 günü aşması ve birden fazla tutuklunun hastaneye sevk edilmesi, sağlık durumlarının kritik bir aşamaya geldiğini gösteriyor.

Aile üyeleri, avukatlar ve destek gruplarının verdiği bilgilere göre, Palestine Action ile bağlantılı tutuklulardan 28 yaşındaki Kamran Ahmed ile 30 yaşındaki Amu Gib, uzun süredir devam eden açlık grevi nedeniyle hastaneye sevk edildi. Ahmed, Londra’daki Pentonville Prison’da; Gib ise Surrey’deki HMP Bronzefield’da tutuklu bulunuyor.

Palestine Action Üyelerinin Açlık Grevinde Son Durum ve Hastane Sevkleri

Yakınlarının aktardığına göre Ahmed, tutuklandığı sırada yaklaşık 74 kilo ağırlığındayken, açlık grevinin ilerleyen günlerinde ciddi kilo kaybı yaşadı. Kız kardeşi Shahmina Alam, Ahmed’in açlık grevinin 42. gününde günde yarım kiloya varan kilo kaybı yaşadığını, son ölçümlerde kilosunun 60 kilonun altına düştüğünü Al Jazeera’ya anlattı. Alam, Ahmed’in ailesiyle yaptığı son telefon görüşmelerinde konuşmasının belirgin biçimde yavaşladığını ve zaman zaman anlaşılmakta güçlük çekildiğini söyledi. Aile üyeleri ayrıca Ahmed’in yüksek keton seviyeleri ve göğüs ağrıları yaşadığını, bu nedenle hastaneye sevkinin gerekli görüldüğünü belirtti. Ahmed’in açlık grevi süresince üçüncü kez hastaneye kaldırıldığı bilgisi paylaşıldı.

The Guardian gazetesine konuşan Amu Gib’in yakınları ve temas hâlinde oldukları destek grupları ise Gib’in 50 gündür katı gıda almadığını ve cezaevinde hareket etmekte zorlandığını aktardı. Destek gruplarının açıklamalarına göre Gib, hastaneye sevk edilmeden önce cezaevinde tekerlekli sandalye desteğiyle hareket ediyordu. Gib’in sağlık durumuna ilişkin ayrıntıların sınırlı olduğu, cezaevi idaresinin bireysel vakalarla ilgili bilgi paylaşmadığı ifade edildi.

Açlık grevine katılan tutukluların sayısının 8 olduğu belirtiliyor. Bu isimler arasında Qesser Zuhrah, Heba Muraisi, Teuta Hoxha ve Lewie Chiaramello da bulunuyor. Aile üyelerinin açıklamalarına göre, 29 yaşındaki Teuta Hoxha da uzun süredir baş ağrısı, denge sorunları ve ayakta durmakta güçlük yaşıyor. Ailesi, Hoxha’nın 13 aydan uzun süredir hüküm giymeden tutuklu bulunduğunu ve yargılamasının önümüzdeki aylarda yapılmasının öngörüldüğünü belirtiyor.

Destek gruplarının paylaştığı bilgilere göre, açlık grevine katılan bazı tutuklular sağlık durumlarının ağırlaşması ihtimaline karşı doktorlarla önceden görüşerek olası tıbbi müdahalelere ilişkin tercihlerini iletti. Aileler, tutukluların cezaevinde kaldıkları süre boyunca düzenli sağlık kontrollerinden geçirilip geçirilmediğine dair endişelerini dile getiriyor. Cezaevi yetkilileri ise bireysel vakalara ilişkin ayrıntılı bilgi vermekten kaçınarak, açlık grevi yapan tüm tutukluların düzenli sağlık değerlendirmelerine tabi tutulduğunu ve gerekli görülen durumlarda dış sağlık kuruluşlarına sevk edildiklerini belirtiyor.

Elbit Systems ve Askerî Üs Eylemleri Nedeniyle Palestine Action Yasaklanmıştı

Palestine Action üyesi bu tutuklulara yöneltilen suçlamalar arasında hırsızlık, ağırlaştırılmış mala zarar verme ve “şiddet içeren düzensizlik” yer alıyor. Bu suçlamalar, İsrail merkezli savunma şirketi Elbit Systems’in İngiltere’deki tesislerine ve haziran ayında Oxfordshire’daki bir Kraliyet Hava Kuvvetleri üssüne yönelik eylemlerle ilişkilendiriliyor. Söz konusu eylemde, aktivistlerin askerî uçakların motorlarına kırmızı boya püskürttüğü ve alana Filistin bayrağı bıraktığı açıklanmıştı.

Bu eylemin ardından dönemin İçişleri Bakanı Yvette Cooper, Palestine Action’ın yasaklı örgüt ilan edilmesi sürecini başlatmış; karar temmuz ayında yürürlüğe girmişti. Yasağın ardından grup adına veya gruba destek amacıyla düzenlenen eylemler, terör mevzuatı kapsamında değerlendirilmeye başlandı.

İçişleri Bakanlığı Verilerine Göre Gözaltılar Bir Yılda Yüzde 660 Arttı

İngiltere İçişleri Bakanlığının 30 Eylül 2024-30 Eylül 2025 dönemini kapsayan verileri, bu kararın pratik sonuçlarını rakamlarla ortaya koyuyor. Buna göre, “terörizm” suçlamasıyla gözaltına alınan kişi sayısı bir yıl içinde 248’den 1886’ya yükseldi. Bu, yaklaşık yüzde 660’lık bir artış anlamına geliyor.

Bakanlık verilerinde, bu gözaltıların 1630’unun doğrudan Palestine Action’ın yasaklanmasına tepki amacıyla düzenlenen eylemler sırasında gerçekleştiği belirtiliyor. Böylece Palestine Action destekçileri, son bir yıldaki terör suçlamalı gözaltıların yüzde 86’sını oluşturdu.

Demografik dağılım da dikkat çekici: Palestine Action’a destek eylemlerinde gözaltına alınanların yaş ortalaması 57 olarak açıklanırken, diğer terörle bağlantılı suçlarda bu ortalama 30. Gözaltına alınanlar arasında en genç destekçi 17, en yaşlısı ise 89 yaşında. Kadınların bu eylemler kapsamında gözaltına alınma oranının, diğer terör soruşturmalarına kıyasla 4,4 kat daha fazla olduğu kaydedildi. Gözaltına alınan destekçilerin yüzde 95’inin İngiliz vatandaşı olduğu, geri kalanların ise İrlanda, ABD ve İtalya vatandaşları olduğu bildirildi.

Yasağın Ardından Sokaklardaki Sessiz Eylemler ve Slogan Tartışması

Yasağın ardından başlayan destek eylemleri, çoğunlukla sessiz protestolar şeklinde düzenleniyor. “Soykırıma karşıyım, Palestine Action’ı destekliyorum.” yazılı pankartlarla kamu binaları ve meydanlarda yapılan bu eylemlere, ağırlıklı olarak yaşlı İngiliz vatandaşlarının katıldığı belirtiliyor.

Öte yandan, Londra ve Manchester polisinin Filistin’e destek eylemlerinde “antisemitik sloganlara” karşı daha sert önlemler alınacağını açıklamasının ardından yeni gözaltılar yaşandı. 18 Aralık’ta Londra Metropolitan Polisi, Adalet Bakanlığı önünde düzenlenen bir gösteride beş kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Açıklamada, dört kişinin “intifada” çağrısı içeren sloganlar attıkları, bir kişinin ise polisin görevini yapmasını engellediği gerekçesiyle gözaltına alındığı belirtildi. Polis, “intifada” sloganlarının gözaltı sebebi sayılacağını açıkladı.

Açlık Grevindekilere Yönelik Taleplere Hükûmet Yanıt Vermedi

Açlık grevinde bulunan tutuklular ve onları temsil eden destek gruplarının açıklamalarına göre, talepler arasında kefaletle serbest bırakılma, yargılama sürecinin hızlandırılması, cezaevinde iletişim ve yayınlara erişime yönelik kısıtlamaların kaldırılması ile Palestine Action’ın yasaklı örgüt listesinden çıkarılması yer alıyor. Destek grupları, bazı tutukluların bir yılı aşkın süredir herhangi bir suçtan hüküm giymeden cezaevinde bulunduğunu ve yargılamalarının aylar sonra başlamasının öngörüldüğünü belirtiyor.

Tutukluların aileleri ise, henüz hüküm giymemiş genç Birleşik Kralık vatandaşlarının devam eden açlık grevi nedeniyle İngiltere cezaevlerinde hayatlarını kaybedebileceği uyarısında bulunuyor. Aileler, tutukluların sağlık durumlarının giderek kötüleştiğini ve uzun tutukluluk sürelerinin bu riski artırdığını ifade ediyor.

İngiliz hukukunda, hüküm giymemiş kişilerin uzun süreli tutukluluğunu önlemek amacıyla tutukluluk sürelerine üst sınırlar getirildiği biliniyor. Mevzuat, savcılığın davaları makul bir süre içinde ve gecikmeye mahal vermeden yargılamaya taşımasını öngörüyor. Ancak aileler ve destek grupları, bazı tutukluların bu çerçevenin ötesine geçen sürelerle cezaevinde kaldığını dile getiriyor.

Tutukluların sağlık durumuna ilişkin endişeler, bazı milletvekillerinin de açıklamalarına yansıdı. Aralarında eski İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’in de bulunduğu bazı milletvekilleri, cezaevlerindeki sağlık uygulamaları ve açlık grevi sürecinde sunulan tıbbi desteğe ilişkin kaygılarını dile getirerek yetkili kurumlara mektup gönderdi. Mektuplarda, açlık grevindekilerin sağlık durumlarının yakından izlenmesi gerektiği vurgulandı.

Hükûmet kanadı ise devam eden yargı süreçlerine müdahale edilmeyeceği tutumunu sürdürüyor. Cezaevlerinden sorumlu devlet bakanı Lord Timpson, tutukluların ağır suçlamalarla karşı karşıya olduğunu belirterek, “Bu kişiler ağırlaştırılmış hırsızlık ve mala zarar verme gibi ciddi suçlarla itham ediliyor.” dedi.

Tutukluluk kararlarının bağımsız hâkimler tarafından verildiğini vurgulayan Timpson, avukatların müvekkilleri adına mahkemeye başvuru yapabileceğini ifade etti. Bakan, “Bakanlar bu kişilerle veya temsilcileriyle görüşmeyecektir. Güçler ayrılığı ilkesine dayanan bir adalet sistemimiz var ve bağımsız yargı bu sistemin temel taşıdır. Devam eden davalara bakanların müdahale etmesi anayasal olarak uygun değildir.” ifadelerini kullandı. Yetkililerin açıklamalarında, açlık grevi yapan tutukluların sağlıklarının korunmasına yönelik uygulanacak özel tedbirlere ilişkin ayrıntı paylaşılmadı. (P/AA)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi #0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler