Genel Grevle Sarsılan Belçika: Tasarruf Planı Ülkeyi Nasıl Krize Soktu?
Belçika’da üç gün süren geniş katılımlı genel grev, merkez sağ hükûmetin 9,2 milyar avroluk tasarruf planına karşı toplumun tüm katmanlarında biriken tepkiyi görünür kıldı. Ülke adeta durma noktasına gelirken, sendikalar “sosyal yıkım” uyarısı yapıyor; Başbakan De Wever ise acı verici önlemlerin kaçınılmaz olduğunu savunuyor. Peki grevleri tetikleyen plan hangi değişiklikleri getiriyor?

Belçika’da günlük hayat, 24–26 Kasım arasında gerçekleşen üç günlük ulusal grev nedeniyle adeta kilitlendi. 2025’te göreve gelen merkez sağ koalisyonun tasarruf önlemleri ve yeni bütçe planına karşı düzenlenen grev, ülke genelinde hayatı ciddi biçimde aksattı. 24 Kasım sabahı birçok Belçikalı, toplu taşıma kurumlarından “Bugün metroda yalnızca bir hat çalışıyor” uyarısı aldı; binlerce veli ise okul yönetimlerinden gelen mesajlarla derslerin iptal edileceğini veya sınırlı öğrenci kabulü yapılacağını önceden öğrendi.
Grev hareketine kamu ve özel sektör çalışanlarının da katılmasıyla etki zincirleme biçimde büyüdü. Ülke genelinde okullar, kreşler, hastaneler ve belediye hizmetleri neredeyse tamamen durdu. Çöp toplama ve posta dağıtımı büyük ölçüde aksadı. Demiryolu çalışanlarının iş bırakması tren seferlerini ciddi şekilde seyreltirken, Brüksel toplu taşıma şirketi STIB’in greve katılmasıyla başkentte tüm otobüs seferleri iptal edildi; metro ve tramvay hatlarının büyük kısmı çalışmadı. Hava trafiği de greve takıldı. Charleroi Havalimanı’nda uçuşların tamamı durdu; Brüksel Havalimanı’nda kalkışlar iptal edildi.
Genel Grevi Tetikleyen Bütçe Anlaşması Neleri Değiştiriyor?
Üç günlük grevin hedefinde, Başbakan Bart De Wever (N-VA) liderliğindeki merkez sağ federal hükûmetin açıkladığı kemer sıkma paketi vardı. Çalışma koşullarını ve emeklilik sistemini etkileyen düzenlemeleri “adaletsiz” olarak niteleyen sendikalar, tepki eylemlerini haftalar öncesinden hazırlamıştı.
Arizona koalisyonunu oluşturan beş parti, uzun müzakerelerin ardından 24 Kasım’da bütçe üzerinde uzlaştı. De Wever, bu paketle 2029’a kadar 9,2 milyar avro tasarruf hedeflendiğini açıkladı. Öne çıkan maddeler şöyle:
- Uzun süreli hasta sayısını azaltmaya yönelik önlemler: Paket tam kapasiteye ulaştığında 2029 itibarıyla 1,9 milyar avro gelir yaratması bekleniyor.
- Vergi ve endeksleme düzenlemeleri: Belirli ürünlerde KDV değişikliği; brüt 4.000 € üzerindeki maaşların ve 2.000 € üzeri ödeneklerin otomatik endekslemesinde revizyon.
- Emeklilik reformu: Yasal emeklilik yaşı 66 (2030’dan sonra 67) olarak korunuyor. Erken emeklilik mümkün ancak yeterli çalışma yılı yoksa maaş düşecek. Buna karşılık daha uzun süre çalışanlara “bonus-malus” sistemi getiriliyor; yasal yaşa kadar çalışanlar ödüllendirilecek, yasal yaşı aşarak çalışmaya devam edenlerin maaşı belirgin şekilde artacak.
Muhalefet ise paketi sert sözlerle karşıladı. Sosyalist Parti (PS) Grup Başkanı Pierre-Yves Dermagne, düzenlemeleri “orta sınıfa yağan vergiler” olarak nitelerken; PS’li Ludivine Dedonder, paketi “işçi sınıfına, orta sınıfa, hastalara ve emeklilere saldırı” olarak tanımladı. Yeşiller Partisinden Sarah Schlitz (Ecolo-Groen) ise planın çalışan sınıfları cezalandırdığını söyleyerek “Her seferinde aynı hikâye. Alternatifler mümkünken bu politikanın ‘kaçınılmaz’ olduğu dayatılıyor.” dedi.
Sendikalar Yeni Düzenlemeleri Neden Eleştiriyor?
Yaklaşık 1,5 milyon üyeli Belçika Genel İşçi Federasyonu FGTB-ABVV, Arizona koalisyonunun bütçesini “çalışanlara ve hastalara yeni yükler bindiren, büyük servet sahiplerini yeniden koruyan” bir paket olarak nitelendirdi. 14 Ekim’de Brüksel’de 120 bini aşkın kişinin katıldığı protestoların ardından Başbakan’a gönderdikleri mektuba yanıt alamadıklarını belirten sendikalar, üç günlük iş bırakmayı “Sosyal yıkıma dur” çağrısıyla duyurdu.
Sendikalar, taleplerini şöyle sıraladı:
- Endekse yönelik müdahalelerin durdurulması
- Emekliliğe getirilen cezai düzenlemelerin geri çekilmesi
- Büyük şirketlere verilen koşulsuz desteklerin son bulması
- Özellikle yönetim şirketleri dahil tüm statülerden adil vergi katkısı
Sendikalar, duyurularında “Onlar bölüyor, biz birleştiriyoruz. Mücadele devam ediyor.” mesajı verdi.
Grevler Etkili Oldu mu? Başbakan De Wever’e Göre Hayır, Sendikalara Göre Evet
Belçika’da üç gün süren geniş katılımlı grevin ardından kamuoyunun en çok merak ettiği soru, bu eylemlerin hükûmetin planları üzerinde etkili olup olmadığı oldu. Federal Parlamentonun 27 Kasım tarihli oturumunda bütçe planını sunan Başbakan De Wever, üç günlük grevin müzakerelerde bir etki yaratmadığını söyleyerek tavrını netleştirdi: “Herkes bu planı cüzdanında hissedecek, bunu inkâr etmek mümkün değil. Ülke uzun yıllardır iyi yönetilmedi. Vatandaş hiçbir şey hissetmeden sorunu çözebileceğimizi söylemek yalan olur.”
Emeklilik reformunun zorunlu olduğunu savunan De Wever, yapılan düzenlemelerin “40 yıl içinde yaşlanmaya bağlı maliyetleri yarı yarıya azaltmayı” hedeflediğini belirtti.
Başbakan Yardımcısı ve İstihdam-Ekonomi Bakanı David Clarinval de RTL’e yaptığı açıklamada grevlerin “öğrenciler dâhil herkesi mağdur ettiğini” söyleyerek “Grevler hükûmeti durduramaz” dedi.
Sendikalar ise farklı son duruma dair oldukça düşünüyor. MR liderinin “Grevlerin sayısı önemli değil” sözlerine yanıt veren ıristiyan Sendikalar Konfederasyonu (CSC) Genel Sekreteri Marie-Hélène Ska, hareketin şimdiden somut sonuç verdiğini söyledi: “Hastalık sürelerinin ve kariyerin ilk yılının emekli maaşı hesaplamasına yeniden dahil edilmesi bizim mücadelemiz sayesinde oldu.”
Ska, mobilizasyonun artarak devam edeceğini de ekledi.
Parlamentodaki Oturumda Hükûmete Güvenoyu Verildi
Belçika’da Federal Meclis’in hükûmete güvenoyu vermesi, bütçe paketinin uygulanabilmesi için zorunlu bir adım niteliği taşıyor; güvenoyu alınamadığı durumda hükûmet düşmüş sayılıyor. Bu çerçevede Federal Meclis, yaklaşık yirmi saat süren hararetli bütçe görüşmelerinin ardından Cuma günü Başbakan Bart De Wever liderliğindeki hükûmete 77’ye karşı 57 oyla güvenoyu vererek, hem hükûmet programını hem de sunulan bütçe çizelgesini resmen onayladı.
Basına yansıyan bilgilere göre tartışmaların en çetin başlıklarını, orta sınıfa ek mali yük getiren düzenlemeler oluşturdu. Muhalefet partileri, paket kapsamındaki vergi ve kesintileri ortak bir dille eleştirdi. Başbakan Bart De Wever ise bütçe açığının kontrol altına alındığını savunarak “çürümenin durduğunu” ifade etti ve maaşların otomatik endekslemesinin süreceğini vurguladı.
Belçika’da Grev Kültürün Kısa Geçmişi
Belçika’da grev hakkı özel bir yasayla düzenlenmese de, Avrupa Sosyal Şartı ve Yargıtay kararları sayesinde pozitif hukuk çerçevesinde güvence altına alınmış durumda. 19. yüzyılın sonlarında güçlenen ülkede işçi hareketi, grevi önemli bir siyasi araç hâline getirdi.
-
1886 Liège-Charleroi ayaklanmaları, kötü çalışma koşullarına tepkinin sert biçimde bastırılmasıyla 19 işçinin ölümüne yol açtı ve işçi hareketini kalıcı bir toplumsal güç hâline getirdi.
-
1945 sonrası grevlerin çoğu ABVV-FGTB tarafından organize edilirken, savaş öncesi dönemde hareketi Belçika İşçi Partisi yönlendirdi.
Bugün grev, ülkede hâlâ siyasi kararları etkileyen güçlü bir toplumsal baskı aracı. Maaşlı çalışan konumundaki nüfusun yaklaşık yarısının sendika üyesi olduğu ifade ediliyor.
Belçika’nın Bütçe Açığı: Avrupa’nın En Kötüleri Arasında
Belçika’nın bütçe açığı 2025 yılı itibarıyla GSYH’nin yüzde 5,4’üne ulaştı; kamu borcu ise yüzde 104,7 seviyesinde. Bu göstergeler hakkında Brüksel merkezli Avrupa Komisyonu şu uyarıyor: Mevcut politikalar değişmezse açık 2027’de yüzde 5,9’a çıkabilir. Bu durumda Belçika, AB’nin en kötü ikinci ülkesine dönüşecek; Polonya’nın hemen ardından.
Komisyon, 17 Kasım tarihli ekonomik değerlendirmesinde ülke için şu öngörüleri paylaştı:
- Küresel belirsizliğin ve ihracattaki düşüşün etkisiyle 2025’te büyüme yavaşlayacak,
- 2026–2027 döneminde dış talep ve yatırımlardaki toparlanmayla büyüme hafifçe artacak,
- Savunma ve faiz giderleri nedeniyle genel kamu açığının artışı sürecek,
- Buna bağlı olarak kamu borcu yükselmeye devam edecek.





