'Dosya: "Srebrenitsa"'

Srebrenitsa Soykırımının Mimarı: Ratko Mladic

Srebrenitsa soykırımının ardından 16 sene boyunca saklanan, yakalandıktan sonra savaş suçlarının astlar ve diğer askerler tarafından işlendiğini iddia eden Mladić, yaklaşık 8 bin insanın katillerinden yalnızca biri.

Fotoğraf: ©Flickr.com/Juan C. García Lorenzo

Diğer ülkeler tarafından tanınma kaygısı duyulmadan 12 Mayıs 1992 tarihinde ilan edilen Sırp Cumhuriyeti Parlementosu aldığı bir kararla Bosna-Hersek Federasyonu’nda bulunan Yugoslav Ulusal Ordusu birliklerinin ismini Sırp Cumhuriyeti Ordusu olarak değiştirdi. Müteakiben Ratko Mladić, 1996 senesine kadar icra edeceği komutanlık görevine atandı. Böylece Mladić, Sırp Cumhuriyeti ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti siyasilerinin, askerlerinin, devletin kolluk ve bürokratik kuvvetlerinin de katıldığı Kriminal Teşebbüse Katılım (İng. “Joint criminal enterprise”) doktrininin bir parçası olmuş oldu. Bu doktrine göre suça katılım sağlayan insanların beraberlikleri 1992-1995 yılları arasında Yugoslavya’nın yağmalanmasıyla kurulması planlanan ve en büyük hedef olan Büyük Sırbistan hayali boyunca devam etti. Bu teşebbüs boyunca Sırp Cumhuriyeti Ordusu “saha suçları”nı Bosna-Hersek’teki sivillere yönelik bir suç komisyonuyla icra etti.

Mladić atandığı sene Prijedor, Brcko gibi Doğu Bosna ve Krajna Bölgesinde yoğunlaşan Boşnak nüfusu hedef alan ve soykırım amacı taşıyan savaş suçları işledi. Sonrasında Saraybosna’da modern tarihin en uzun şehir kuşatması başlamış oldu. Neticede Bosna-Hersek’te demografik görünüm ciddi bir değişiklik gösterdi ve Bosna-Hersek topraklarının yüzde 65’i Sırpların kontrolüne girdi.

Sırp Cumhuriyeti Ordusu bu esnada meydana gelen tüm savaş suçlarının ve zulmün baş sorumlusuydu. Milošević’in rejimine muhalif olanların ve Sırp olmayan herkesin hedef tahtasına konulduğu bir savaş sürüyordu. Soykırım 1992’de başladı ve Mladić’in Sırp askerleriyle beraber Birleşmiş Milletler kontrolü altındaki güvenli bölgeye girip 8000 Müslüman Boşnak’ın (sayı her sene artıyor) birkaç gün içinde katledilmesi emriyle beraber soykırım doruk noktasına ulaşmış oldu.

Srebrenitsa’ya giriş yapılıp şehrin kontrolü ele alınırken Mladić muzaffer bir şekilde “Türklerden öç alma zamanı geldi.” diyerek Sırp ordusunun nasıl bir nefretle beslendiğini ve bunun Müslümanlara nasıl yansıdığını gözler önüne sermişti. Mladić intikam tutkusunu ortaya koyarken Boşnaklara “Türk” demişti. Böylece Güneydoğu Avrupa’da Osmanlı İmparatorluğu himayesinde Sırplara karşı işlenen sözde suçları esas alarak Boşnaklara karşı işlenen savaş suçlarını aklamaya çalışmıştı. Tarihî hakikatlerin çarptırılarak ortaya konulduğu bu fikirler, Boşnaklara ve İslam’a karşı ön yargının canlanmasını ve soykırımın bütün evreleri boyunca canlı kalmasını sağlamış, aynı zamanda nefretin birçok şekliyle doldurulan Sırplar, suç teşkil edecek hareketleri sanki birer kutsal eylemmişçesine gerçekleştirmişti. O dönemlerde Sırp Ortodoks Kilisesi’nin dahi agresif ve suçu teşvik edici politikaları desteklemesi bunun bir tezahürüdür.

Srebrenitsa’daki soykırımın hemen ardından Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından suçlanan Ratko Mladić, uluslararası toplumun baskılarıyla ancak 2011’de yakalandı. Bu süreci kapsayan 16 sene boyunca ciddi bir tutuklama teşebbüsü olduğunu söylemek abes olacaktır. Avrupa Birliği üyesi olması olumlu karşılanan Sırbistan’ın müzakere şartlarından bir tanesi de Ratko Mladic’in tutuklanmasıydı. Bütün bu yıllar boyunca Bosna-Hersek’te yaptıkları nedeniyle tabiri caizse ödüllendirilmeye devam edilen Mladić için Sırbistan güvenli bir sığınak oldu. Uluslararası Adalet Divanı’nın 2007’de Yugoslavya Federal Cumhuriyet’i hakkında verdiği karara göre Mladić’in savaşla bağı ve aynı zamanda Sırbistan’ın desteği defalarca kanıtlanmış olsa da kaçak bir türlü yakalanamadı.

Boşnak Toplumu Arasında Umudun Yeşermesini Sağladı

Mladić’in soykırımdan 16 sene sonra yakalanması ve reddedilmesi mümkün olmayan savaş suçlarına binaen hakkında alınan karar, Mladić’in zulmettiği Boşnak toplumu arasında umudun yeşermesini sağladı. Bu esnada Bosna-Hersek Federasyonu’na bağlı, varlık sebebi soykırıma dayanan, siyasal zemine saygı duymayan ve tutuklama kararını onaylamayan Sırp politikacıların baskın olduğu Sırp Cumhuriyeti’nde bambaşka bir tablo vardı. Bazı kesimler bir “Sırp kahramanı”nın haksız yere tutuklandığı gerekçesiyle hâkim oldukları bölgede organize olup protestolar düzenlediler. Bu durum birçok insanın, içinde yaşadığı bölge halkının geçmişiyle yüzleşecek cesarete sahip olmadığı sonucunu ortaya çıkarmıştır. Sırbistan siyasi yönetimi tutuklamaya karşı tarafsız kalmasına rağmen benzer protestolar ırkçı çevrelerce Sırbistan’da da düzenlendi. Tutuklamanın Bosna-Hersek, Sırbistan ve Sırp Cumhuriyeti’ndeki Sırp politikacılar için hassas bir mevzu olması elbette şaşırtıcı değildi. Zira tutuklamayı desteklemek, bir sonraki seçimlerde Mladić’i destekleyen seçmenlerin kaybına yol açacaktı. Mladić ve onun savaş suçlarını açıkça destekleyenler için tutuklama, milliyetçi retoriğin olası seçmenler üzerinde etki etmesi için büyük bir fırsattı.

Öte yandan 16 yıllık bu süreç iki yönden değerlendirilmelidir. Bir tarafta hayatta kalanlarla şehit ailelerinin hapis beklentisi ve işlenen onca suç, çekilen onca acıdan sonra adaletin tecelli etmesi temennisi vardı. Soykırıma tanıklık eden birçok insan Mladić’in tutuklanmasından memnun değildi, çünkü davada olası şahitler onlar olacaktı. Diğer yandan tutuklanmanın gecikmesinin “iyi” yanı Mladić’in sürece geç dâhil olmasıydı. Zira bu esnada 435 Boşnak ve Hırvat’ın cesedinin çıkarıldığı Prijedor yakınındaki Tomasica’daki toplu mezar gibi dava delilleriyle ilgili gelişmeler kaydedilmişti. Bu mezarlık İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da bulunan en büyük toplu mezarlardan biriydi. Toplu mezarın keşfi ve cesetlerin çıkarılması işlemleri 2013 senesinin ikinci yarısında başlamıştı. Mladić daha evvel tutuklanıp yargılansaydı Tomasica vakasının davaya eklenip delil olarak kullanılması beklenemezdi. Bunun dışında Sırp ordusunun liderinin toplu mezarların farkında olduğunu yazdığı günlüğünde, Prijedor’daki katliam için emir verdiği konuşma da yer alıyordu.

Prijedor’da bulunan toplu mezardaki kişilerin 1992 yazında katledilen siviller olduğu ve bu zaman zarfında da Mladić’in Sırp Ordusunun başında görevde olduğu bilinmektedir. Buna rağmen Mladić, yakalandıktan sonra suçların astlar ve başkalarının emrinde olanlar tarafından işlendiğini belirtmiş ve Lahey Savcılığı’nın bu doğrultuda çalışması gerektiğini belirtmiştir. Bununla birlikte 1995 senesinde Srebrenitsa’da vuku bulan soykırımın müsebbiplerinden biri hiç şüphesiz Mladić’tir ve Srebrenitsa hakkında daha önce verilen karar hafızalardan çıkmamalıdır. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Ulusal Sırp Ordusu üyelerinden Radislav Krstic, Momir Nikolic, Ljubisa Beara, Dragan Jokic, Vujadin Popovic, Drago Nikolic, Ljubomir Borovcanin, Radivoje Miletic, Vinko Pandurevic, Vidoje Blagojevic, Zdravko Tolimir ve diğer davalılar, aynen liderlerinin de olması gerektiği gibi hüküm giymişlerdir. 2007 yılında Uluslararası Adalet Divanı’na göre Srebrenitsa’da yaşananlar soykırım olarak kabul edilmiş ve bu durum Mladić’in soykırım suçunun kanıtı ve tasdiki olmuştur.

Zaman Aşımı Tutanakları Spekülasyondan İbaretti

Mladić davasıyla ilgili zaman aşımı tutanakları spekülasyondan ibarettir. Emir veren olarak Mladić, Ulusal Sırp Ordusunun üç yıl boyunca saldırgan bir şekilde işlediği savaş suçlarının sorumluluğunu almıştır. Mladić’in birliklerince kontrol edilen toplama kamplarının, onlarca toplu mezarın, tecavüz ve cinsel şiddetin ve benzeri suçların şahitlerinin davanın seyrine olumlu etki edip etmeyeceği de görülecektir. Öte yandan yıllarca sağlık sorunları ihmal edilmiş Mladić ceza almadan da ölebilirdi. Slobodan Milošević’in aynı mahkemede yargılanırken ceza almadan ölmesi, Mladić’in davasında da manipülasyon konusu olabilir.

Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi kararlarının yasallığından ziyade politik sebeplere dayandığı sıkça söylenir. 90’larda Sırbistan yönetiminde bulunan Momcilo Perisic, Jovica Stanisic ve Franko Simatovic gibi ordu ve güvenlik birimlerinin liderlerinin beraatleri bu gibi memnun etmeyen siyasi karardan birkaçıdır. Her hâlükârda adil bir yargılamada sadece 1995 Temmuz’unda Srebrenitsa’da olanlar değil, 1992 senesinden itibaren diğer şehirlerde işlenen savaş suçları da ele alınmalıdır. Aksi takdirde Boşnaklara karşı işlenen savaş ve soykırım suçlarının üstü örtülecek ve soykırım art niyetli olarak 95 Temmuzunun birkaç gününe hapsedilecektir.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Srebrenitsa soykırımı, 26. yılında Kovid-19 salgınının gölgesinde anılacak – Daily Ummah
    2021-06-19 14:27:14

    […] doğusundaki Srebrenitsa’nın 11 Temmuz 1995’te Ratko Mladic komutasındaki Sırp birliklerince işgal edilmesinin ardından Birleşmiş Milletler (BM) […]

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler