İsrail İstihbaratına Göre Gazze’de Öldürülen Her Altı Kişiden Beşi Sivil
Sızdırılan İsrail istihbarat verileri, İsrail güçlerinin Gazze'de öldürdüğü insanların yüzde 83'ünün, yani her altı kişiden beşinin sivil olduğunu ortaya koyuyor. Uzmanlar asıl rakamın çok daha yüksek olduğunu kaydederken, bu oranın bile modern dönem çatışmalarında hayatını kaybeden sivillere dair rakamlarla karşılaştırıldığında, neredeyse eşi görülmemiş bir oran olduğuna işaret ediyor.

İsrail ordusunun gizli bir veri tabanından elde edilen veriler, Gazze’de ölen Filistinlilerin büyük çoğunluğunu sivillerin oluşturduğunu ortaya koyuyor. The Guardian gazetesi, Tel Aviv merkezli +972 Magazine ve Local Call tarafından yürütülen ortak bir soruşturmaya göre, bu veri tabanında Mayıs 2025 itibarıyla Hamas ve Filistin İslami Cihadı’na (PIJ) ait oldukları “teyit edilmiş” ya da “muhtemelen ölü” olarak listelenmiş sadece 8 bin 900 savaşçı bulunuyor. Aynı dönemde, Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail saldırılarında en az 53 bin kişi yaşamını yitirmiş durumda. Bu durum, ölenlerin yalnızca yüzde 17’sinin savaşçı olduğunu, geriye kalan yüzde 83’ünün ise sivillerden oluştuğunu gösteriyor. Uzmanlar bu oranı, modern dönem savaşlarında “neredeyse eşi benzeri görülmemiş” bir durum olarak değerlendiriliyor.
Veri tabanı ayrıca, İsrail’in saldırılarında öldürülen kadın ve çocuk sayısının da yüksek olduğunu gösteriyor. Araştırmaya göre, 23 bin den fazla çocuk ve yaklaşık 11 bin kadın öldürüldü.
Öte yandan yine aynı İsrail istihbarat verilerine göre Gazze’de İsrail ordusunun “silahlı” olarak kabul ettiği ve hâlâ hayatta olan yaklaşık 40 bin kişi bulunuyor. Veri tabanını yakından bilen çok sayıda istihbarat kaynağı, ordunun bu arşivi “silahlı kişi kayıplarının tek resmî kaydı olarak gördüğünü” söyledi.
“Açıklanan Sayılar Gerçekten Uzak”
Local Call’un haberine göre, İsrail ordusu, Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığının verdiği rakamları da güvenilir buluyor. Hatta eski bir askeri istihbarat başkanı kısa süre önce bu rakamları açıkça kaynak olarak göstermişti. Ancak İsrailli yetkililer kameralar önünde bu rakamları “propaganda” diye nitelendirerek sürekli reddetmeye devam ediyor.
Dünya genelinde çatışmalardaki sivil kayıpları takip ederek belgeleyen İsveç merkezli Uppsala Çatışma Veri Programı’ndan (UCDP) Therese Pettersson, Gazze’de ölen sivillerin oranının “olağanüstü yüksek” olduğunu ve bu oranın yalnızca Ruanda Soykırımı, Srebrenitsa ve Rusya’nın Mariupol kuşatması gibi aşırı insan kaybı yaşanan çatışmalarda görüldüğünü belirtiliyor. Pettersson, “Başka bir çatışmada belirli bir şehri veya savaşı ele alırsanız, benzer oranlar bulabilirsiniz, ancak genel toplamda bu neredeyse hiç görülmeyen bir durum” dedi.
İsrailli yetkililerin kamuya savaşçı ölü sayısı olarak sunduğu rakamları ise, yine İsrail’in basına sızdırılan kendi istihbarat verileri çürütüyor. İsrail askerî veri tabanında bazen belirsiz ya da doğrulanamayan ölüm raporlarının bulunduğu, bazı durumlarda kimliği tespit edilemeyen kurbanların da savaşçı olarak sınıflandırıldığı belirtiliyor. İsrailli bir istihbarat kaynağı, The Guardian’a verdiği demeçte, “İnsanlar öldürüldükten sonra terörist diye nitelendiriliyor. Orduyu dinleseydim bölgedeki Hamas militanlarının yüzde 200’ünü öldürdüğümüz sonucuna varırdım.” diye konuştu.
İsrail Ordusunda Şikayet Komitesi Başkanı olarak görev yapan eski Tümgeneral Yitzhak Brik de İsrail tarafından sunulan öldürülen savaşçı sayılarının abartılı olduğunu söyleyerek, “Açıklanan sayılar ile gerçek arasında kesinlikle hiçbir bağlantı yok. Bu sadece büyük bir aldatmaca.” değerlendirmesinde bulundu. Savaşın başında Başbakan Benjamin Netanyahu’ya danışmanlık yapan, ancak şimdi onu sert bir şekilde eleştiren Brik, Gazze’de öldürülen Filistinlileri teşhis eden birimde görev yapan İsrailli subaylarla hâlâ iletişim hâlinde olduğunu kaydederek, onların kendisine öldürülenlerin “çoğunun sivil olduğunu” söylediğini aktardı.
İsrailli siyasetçiler ve generaller uzun süredir öldürülen Hamas üyesi sayısını olduğundan fazla göstermekle eleştiriliyor: yetkililer bazen bu sayıyı 20 bine kadar çıkarırken, bazen de sivil ve savaşçı oranını eşitmiş gibi sunuyor. İsrailli ordu ve iktidar yetkililerinin sunduğu bu yüksek rakamların Hamas bağlantısı olan sivil devlet görevlileri veya polisleri de içerdiği düşünülüyor. Oysa uluslararası hukuk, çatışmaya doğrudan katılmayan kişilerin hedef alınmasını yasaklıyor. Ancak İsrail muhtemelen Hamas’la hiçbir bağı olmayan Filistinlileri de bu sayılara dahil ediyor.
İsrail, Kendi Veri Tabanına Dayandırılan Rakamları Reddetti
İçlerinde İsrailli insan hakları örgütleri ve soykırım uzmanlarının da bulunduğu pek çok grup, bu bulguları İsrail’in Gazze’de soykırım işlediğine dair iddiaları destekleyen kanıtlar olarak değerlendiriyor. Onlara göre, sivillerin öldürülmesindeki bu ölçekteki sistematiklik ve Gazze’deki toplu açlık, İsrail’in Gazze’deki saldırılarını uluslararası hukuk açısından son derece sorunlu kılıyor.
İsrail ordusu, veri tabanının varlığını veya Hamas ve PIJ ölümlerine dair kayıtları reddetmedi. Ancak “makalede belirtilen rakamların yanlış olduğunu” söylemekle yetindi. Buna rağmen İsrail, hangi rakamları reddettikleri veya verilerin nasıl tutulduğu konusunda ayrıntılı bir açıklama yapmadı. Ancak söz konusu veri tabanına aşina birden fazla istihbarat kaynağı, ordunun bunu militan kayıplarının tek güvenilir kaydı olarak gördüğünü doğruluyor.
“İsrail Sivillerin Korunması İçin Geliştirilen Onlarca Yıllık Uygulamaları Hiçe Sayıyor”
Birçok İsrail askeri, Gazze’de tüm Filistinlilerin hedef olarak görüldüğüne dair ifade verdi. Bu yıl Refah’ta görev yapan bir asker, birliğinin kuma “hayali bir çizgi” çektiğini ve bu çizgiyi geçen herkese ateş açtığını söyledi. Bunların arasında iki kez çocuklar, bir kez de bir kadın vardı. Asker, uyarı amacıyla değil öldürmek için ateş ettiklerini belirtti: “Kimse bacaklarını hedef almadı.”
Oxford Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü Profesörü ve Savaşın Maliyetleri (Costs of War) projesinin kurucularından Neta Crawford, İsrail’in kullandığı taktiklerin, sivilleri korumak için onlarca yıl boyunca geliştirilen yöntemlerin “kaygı verici bir şekilde terk edildiğini” gösterdiğini söyledi. Crawford’a göre, 1970’lerde Vietnam’daki Amerikan katliamlarına duyulan toplumsal öfke, Batılı orduları savaş yöntemlerini değiştirmeye zorlamıştı. Yeni politikalar tam anlamıyla uygulanmamış olsa da sivillere verilen zararı azaltmaya yönelik bir yaklaşımı yansıtıyordu. Crawford, İsrail’in askeri hesaplarında ise artık böyle bir kaygının olmadığını savundu:
“İsrailliler, Amerika Birleşik Devletleri gibi devletlerin kullandığı yöntemleri, yani sivillerin kayıplarını tahmin etme ve azaltma prosedürlerini uyguladıklarını söylüyorlar. Ama bu ölüm oranlarına, bombalamalara ve sivil altyapının yıkımına bakıldığında, aslında öyle olmadıkları çok açık.”
Londra Ekonomi ve Siyasal Bilimler Okulundan (LSE) Çatışma Araştırma Direktörü emekli profesör Mary Kaldor da İsrail’in, Gazze’de büyük sayıda sivilin öldürülmesine izin veren hedefli bir suikast kampanyası yürüttüğüne işaret etti. Kaldor, Gazze’de ölenler arasındaki sivil oranının, şiddetin büyük ölçüde sivillere yöneltildiği Sudan, Yemen, Uganda ve Suriye’deki son savaşlarla daha fazla karşılaştırılabilir olduğunu söyleyerek, bu bölgelerdeki çatışmaların amacının toprak kontrolü sağlamak ve bunu sivilleri öldürerek yapmak olduğunu kaydetti:
“Belki İsrail’de de durum aynıdır ve bu [Gazze’deki] savaş modeli, bir nüfusu kontrol etmek ve toprak üzerinde hâkimiyet kurmakla ilgilidir. Belki de hedef her zaman zorunlu yer değiştirmeyi sağlamaktı.”