'Gazze Şeridi'

İsrail Askerleri: “Gıda Yardımı İçin Bekleyen Filistinlilere Ateş Açma Emri Aldık”

Kurulduğu günden beri Gazzelileri göçe zorlamak ve askerî denetim kurmakla suçlanan ABD-İsrail destekli GHF adlı vakfın yardım merkezlerinde sivillerin hedef alınarak öldürüldüğü, bölgede görev yapan İsrail askerlerinin tanıklıklarıyla -yeniden- ortaya kondu. Açıklamalar, GHF'nin gerçek amacıyla ilgili tartışmaları alevlendirdi.

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinde, “ölüm yolu” olarak bilinen güzergahta binlerce yerinden edilmiş Filistinli, gıda kolisi alabilmek için hayatlarını tehlikeye atıyor. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar, yoğun bombardıman ve keskin nişancı tehdidine rağmen sınırlı sayıdaki yardım noktasına ulaşmak için uzun mesafeler kat ediyor. Bazı Filistinliler, yardım kolilerini alarak kaldıkları bölgelere geri döndü. 28 Haziran 2025. Fotoğraf: Doaa Albaz - AA.

İsrail ordusundaki subay ve askerler, Gazze Şeridi’ndeki ABD-İsrail güdümlü Gazze İnsani Yardım Vakfının (Gaza Humanitarian Foundation, GHF) sözde dağıtım noktalarında yardım bekleyen silahsız Filistinlilere doğrudan ateş açma emri verildiğini belirterek bunu “oyuna benzettiklerini” itiraf etti. Aralarında subayların da bulunduğu İsrail askerleri, tehdit oluşturmadıkları açıkça belli olmasına rağmen dağıtım bölgelerinin çevresinde yardım almak için bekleyen Filistinlileri dağıtmak amacıyla “doğrudan ateş açma emri verildiğini” doğruladı.

İsrailli Asker: “Burası Bir Ölüm Tarlası”

Haberde sözlerine yer verilen bir İsrail askeri, “Burası bir ölüm tarlası. Görev yaptığım yerde her gün 1 ila 5 kişi öldürüldü. Onlara düşman gibi davranılıyor. Göz yaşartıcı gaz ya da başka toplumsal olaylara müdahale yöntemi yok, sadece ağır makineli tüfekler, bomba atarlar, havan topları gibi akla gelebilecek her türlü silahla ateş açılıyor,” ifadelerini kullandı.

Kendilerine ateşle karşılık verildiği tek bir örnek görmediğini dile getiren asker, yardım noktalarında Filistinlilere ateş açmanın popüler “Squid Game” dizisiyle meşhur olan “yeşil ışık-kırmızı ışık” oyununun İsrail versiyonu, “salamura balık” şeklinde adlandırdıklarını söyledi.

Bir yedek askerin Gazze’de ölümlerin bir şey ifade etmediği bir alana dönüştüğünü söylediği aktarılırken, yardım dağıtım noktasında görevli bir subayın ise “İnsanların tank ateşi, keskin nişancılar ve havan topları altında yardıma ulaşmak zorunda kalması veya ulaşamaması, ne etik ne de ahlaki olarak kabul edilebilir.” dediği belirtildi. İsrail ordusunun Gazze’de silahlandırdığı işbirlikçi Yasir Ebu Şebab milisleriyle yardım dağıtım merkezleri çevresinde birlikte çalıştığını kaydeden subay, ordunun yardım almaya çalışan halka yaklaşmamaları için ateş açarak çok sayıda Filistinliyi vurduğunu da itiraf etti.

İsrailli subaylar da Tel Aviv’in yardım dağıtım alanlarında neler olup bittiğine ilişkin görüntülerin yayılmasını engellediğini ve GHF’nin uluslararası meşruiyetin çökmesinin önlenmesinden memnun olduğunu kaydetti.

Bir Evi Yıkan Askere 1500 Dolar Ödeniyor

Haaretz’in haberinde, İsrailli özel şirketlere, Gazze’de yıktıkları her bir ev başına 5 bin şekel (yaklaşık 1500 dolar) ücret ödendiği bildirildi. Deneyimli bir İsrail askeri, bu nedenle şirketlerin Gazze’de gördükleri tüm yapıları kendi inisiyatifleriyle yıktığını, yardım dağıtım noktaları yakınlarındaki yıkımlarda taşeronların kendilerini korumak bahanesiyle ateş açması sonucu Filistinlilerin hayatını kaybettiğini aktardı.

Yardım bekleyen Filistinlilere ateş açılmasını emreden komutanlardan birinin İsrail ordusu 252. Tümen Komutanı Yehuda Vach olabileceği belirtildi. Bir İsrail ordusu subayı, birçok subay ve askerin, daha önce Türk-Filistinli Dostluk Hastanesi’nin kendi inisiyatifiyle havaya uçurulması emrini de veren Vach’ın Filistinlilere ateş açılması talimatını sorgulamadan yerine getirdiğine dikkati çekti. Bir yedek askerin, iddiaları doğruladığı ve Filistinlilere top ile ateş açtıklarını şu sözlerle anlattı:

“Son zamanlarda, top mermisi ateşlemek standart bir uygulama hâline geldi. Her ateş ettiğimizde yaralananlar ve ölenler oluyor. Biri neden top mermisi gerekli diye sorduğunda, hiçbir zaman iyi bir cevap verilmiyor. Bazen, sadece bu soruyu sormak bile komutanları rahatsız ediyor.”

Top mermisi ateşlendikten sonra Filistinlilerin kaçmaya başlamasına rağmen ardından üzerlerine ateş açılması emri verilerek kaçmalarının da imkansız hâle getirildiği kaydedildi. Hafta başında 252. Tümen askerlerinin verilen emirle Filistinli sivilleri insani yardım kamyonlarını beklediği bölgeye doğru ateş açtığı ve bölgede 8 Filistinlinin öldüğü, tümen komutanı Vach’tan olaya ilişkin açıklama talep edilmediği aktarıldı.

Savcılık İnceleme Başlatırken Netanyahu Konuşan Askerleri Susturmak İstiyor

İsrail Askerî Savcılığının yardım dağıtım noktalarında Filistinli sivillerin ölümleri nedeniyle uluslararası tepkinin yükselmesinden dolayı Genelkurmay Başkanlığının ilgili biriminden inceleme talep ettiği belirtildi. Gazze Şeridi’nde görevli İsrail ordusu üst düzey subaylarının, askerlerin karşıdan gelen tehdit nedeniyle ateş açtığına yönelik iddialarının ise sahadaki gerçeklikle uyuşmadığına vurgu yapıldı. İsrail ordusunun Güney Komutanlığı Komutanı Yaron Finkelman’ın, emirlerin ve savaş hukukunun açık ihlaline rağmen sivillere zarar veren askerler ve emirleri veren subaylar hakkında disiplin cezası uygulamadığı ifade edildi.

Başbakan Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz ise, yaptıkları ortak açıklamada, Haaretz’in haberinin iftira olduğunu iddia etti. Ortak açıklama metninde, demeç veren askerlerden ifadeleri “kan iftarası” olarak reddedildi ve İsrailli askerlerin kendi zulümlerini anlattığı bir İsrail gazetesinin antisemitik olduğunu iddia edildi. Buna karşılık, İsrail basınına yansıyan son haberlerde ise, yardım dağıtım merkezlerinde askerlere verilmiş olan Filistinlilere ateş açma emrini değiştirdiği ve komutanlarından izin almaları gerektiği aktarıldı. 

Hukukçulara Göre Askerler, Soykırım Yapıldığını Açıkça İtiraf Ediyor

Haaretz gazetesinin İsrailli komutanların, askerlerine insani yardım dağıtım noktalarına gelen Filistinlilere kasıtlı olarak ateş açma emri verdiğini ortaya koyan haberini değerlendiren hukukçular, bunun İsrail’in Filistinlilere yönelik yıllardır süren suçlarının devamı ve soykırımın sistematik bir parçası olduğunu ifade etti.

İngiltere Sussex Üniversitesinden emekli siyaset bilimci Prof. Martin Shaw, İsrail’in son 20 aydır Filistinli sivillere karşı ağır silahlar kullandığını, yaşamın temellerini yok ettiğini ve insanları insani yardıma tamamen bağımlı hale getirdiğini belirtti. Shaw, “İsrail, insanları açlıktan öldürmek için insani yardımı engelliyor. Sonra gerçek insani yardım kuruluşlarının Gazze’de çalışmasını engelleyerek insanları yetersiz gıda sağlayan yeni bir ABD kuruluşuna bağımlı hale getiriyor. Sonra da yardım almaya çalışırken açlıktan ölecek insanları vuruyor ve öldürüyor. Bundan daha net bir soykırım örüntüsü hayal etmek zor.” değerlendirmesinde bulundu.

BM İşgal Altındaki Filistin Toprakları Özel Raportörü Francesca Albanese’nin ifadelerine atıfta bulunan Shaw, İsrail’in “insani yardım kamuflajı” altında hareket ettiğini söyledi. Shaw, son 20 ay boyunca İsrail ordusunun etik veya yasal normları ciddi şekilde uygulamadığının açık olduğunu dile getirerek, “İsrail ordusu, bu olaylardan bazılarını iç mekanizmalarla soruşturduğunu iddia ediyor. İsrail ordusunun askerleri tarafından işlenen savaş suçlarını ciddi şekilde soruşturduğuna dair hiçbir kanıt yok. Savaş suçları İsrail’in Gazze’deki Filistin halkını yok etme ve soykırım stratejisinin bir parçası ve İsrail’in herhangi bir kendi iç soruşturması tamamen göstermelik.” ifadelerini kullandı.

“Onlarca Yıldır Gördüğümüz En Açık Savaş Suçları”

Molise Üniversitesinden Dr. Luigi Daniele ise İsrailli askerlerin insani yardım bekleyen Filistinlilere ateş açmasını “on yıllardır görülen en açık savaş suçları” olarak nitelendirdi. Daniele, “Bunlar ve diğer pek çok savaş suçu o kadar sürekli işleniyor ki artık sadece savaş suçu değil, soykırıma varan cinayetlerin unsuru hâline geldiler.” dedi.

Bu suçların uluslararası toplumun bir bütün olarak karşı olduğu suçlar olduğunu kaydeden Daniele, “Bu asker ve komutanlar sadece Lahey’de değil, dünyanın başka yerlerine seyahat ettiklerinde de yargılanma tehdidiyle karşılaşmalılar.” diye konuştu.

Daniele, İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı’ndaki (UAD) soykırım davasını kaybedeceğini söyleyerek, “Benim izlenimim, İsrail yönetimi ve ne yazık ki toplumunun geniş kesimleri Filistinlileri insanlıktan çıkaran bu yok edici ideolojiye o kadar sarılmış durumda ki dünyanın geri kalanının yaptıklarını izlerken nasıl dehşete düştüğünün bile farkında değiller.” ifadelerini kullandı.

“İsrail, Filistinliler İçin Adeta Bir Acı Çektirme Labirenti Kurdu”

İsrail’in yaklaşık 60 yıldır sürdürdüğü işgalin artık uluslararası hukuku hiçe saymanın en uç noktasına ulaştığını dile getiren Daniele, şu değerlendirmede bulundu:

“İsrail, Filistinliler için adeta bir acı çektirme labirenti kurdu. Bu labirentte her çıkış yolu, onları ya soykırıma sürüklüyor ya da hukuka aykırı saldırılarla karşı karşıya bırakıyor. Bu durum, grubun üyelerinin öldürülmesi, ciddi fiziksel ya da zihinsel zarar görmesi veya en azından bir kısmının yok olmasına neden olacak yaşam koşullarına mahkum edilmesi anlamına geliyor.”

Daniele, soykırımı önleme yükümlülüğünün, soykırım işlendikten sonra değil, soykırım riski fark edildiğinde devreye girdiğini vurgulayarak, “UAD tarafından verilen üç geçici tedbir kararı varken diğer devletler bunu nasıl görmezden gelebilir? Bu açıdan devlet sorumluluğu hukukuna göre hareket edip, bu fanatik, mesiyanik soykırımcı İsrail yönetimini izole etmek üçüncü devletler açısında sadece ahlaki bir görevi değil, aynı zamanda çok net ve çerçevesi çok belli olan bir yasal görevdir.” dedi.

“İnsani Yardım Daha Önce de Silah Gibi Kullanılıyordu”

ABD Tulane Üniversitesi Öğretim Üyesi Ata Hindi de İsrail’in işgal altındaki topraklardan koşulsuz olarak çekilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Uluslararası Adalet Divanı’nın danışma görüşü zaten şunu belirtti: İsrail işgale koşulsuz olarak son vermeli. İsraillilerle müzakere edilebilir, muhtemelen tek şey işgali tamamen sona erdirme takvimi. Başka hiçbir şey müzakere edilemez,” değerlendirmesini yaptı.

Hindi, İsrailli askerlerin insani yardım bekleyen Filistinlilere ateş açmasının şaşırtmadığını belirterek, şunları kaydetti:

“Bu olaylar artık şok edici değil ama durum kesinlikle aşağılayıcı ve zalimce. Richard Kemp’in arkasında yemek bekleyen Filistinlilerle sanki müzedeymişçesine poz verdiği görüntüyü gördünüz mü? Bu, Filistin halkına karşı devam eden aşağılama ve zulmün bir parçası. İnsani yardımın silahlaştırılması Filistin’de süregelen bir uygulama oldu. İnsani yardıma erişimin kısıtlanması yeni değil. Bunlar sadece Gazze’de değil, Batı Şeria’daki ve Doğu Kudüs’teki Filistinlilere karşı da uzun süredir devam eden uygulamalar ve politikalar. Neyin girip çıkacağını, nasıl kullanılacağını kontrol ediyorlar. Amaç, soykırımın bir parçası olması olarak Filistinlileri zorla başka yere nakletmek.”

Hindi, ABD’nin bu ihlallerdeki rolünün yeniden değerlendirilmesi gerektiğine işaret ederek, “Geçtiğimiz iki yıl bize asıl sorumluluğun İsrail’de olduğu kavramının alt üst olduğunu gösterdi. ABD’nin devlet sorumluluğu ve bireysel cezai sorumluluğu konusunda çok net olmamız gerekiyor,” şeklinde konuştu.

ABD yönetiminin de sorumlu olduğunu vurgulayan Hindi, “Sorumluluğun sadece İsraillilere ait olduğunu düşünmek yanlış. Amerikalılar da diğer devletler gibi uluslararası hukuk ihlallerinden doğrudan sorumludur. Bu ihlaller soykırımın ve Filistinlilerin Gazze Şeridi’nden zorla nakledilmesini sağlamanın parçasıdır. İstedikleri bu, her zaman istedikleri buydu.” ifadelerini kullandı.

Suçlamaların Odağındaki GHF Nedir?

İsrail’in ve Amerikan desteğiyle kurulan Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF), Haziran 2025 itibarıyla faaliyete geçmişti. GHF faaliyete geçtiğinden bu yana Gazze’deki Birleşmiş Milletler sistemini baypas ederek yeni bir denetim rejimi kurmakla eleştiriliyor. Birleşmiş Milletler, uluslararası hukuk uzmanları ve sivil kuruluşlar vakfın faaliyetlerinden dolayı endişeli. Vakıfın eski genel direktörü Jake Wood, kurum faaliyete başlamadan hemen önce, 25 Mayıs’ta istifa ettmiş buna gerekçe olarak planların, “insanlık, tarafsızlık, ayrım gözetmeme ve bağımsızlık” gibi insani ilkelerle uyuşmadığını göstermişti.

Ben Gurion Üniversitesi Sosyoloji ve Antropoloji Bölümünde öğretim üyeliği yapan ekoloji araştırmacısı Doç. Dr. Yaakov Garb tarafından kısa bir süre önce yayımlanan bir rapor, söz konusu yardım merkezlerinin mimarî yapısını ve lokasyon tercihlerini incelemiş ve bunların insani yardım için değil askerî amaçla ve halkı göçe zorlamak stratejisiyle tasarlandığını ortaya koymuştu. (AA/P)

Perspektif’le Avrupa gündemini günlük takip etmek ister misiniz? Perspektif bültenine kaydolun, Avrupa'daki gelişmeler e-posta kutunuza gelsin.

 

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler