10 Yılın Ardından: Mülteciler Alman İş Gücü Piyasasına Tutundu
2015 yılında Almanya’ya gelen mültecilerin istihdam oranı 2024 itibarıyla yüzde 64’e yükseldi. Bu oran, ülke genelindeki yüzde 70’lik istihdam düzeyine oldukça yakın. Bir araştırma, zorlu başlangıç koşullarına rağmen mültecilerin iş gücü piyasasında önemli mesafe kat ettiğini ortaya koyuyor. Ancak kadınların düşük katılımı ve düşük ücretler entegrasyonun önünde hâlâ büyük engel.

2015 yazında milyonlarca insan, savaş, zulüm ve baskıdan kaçarak Avrupa’ya yönelmişti. Almanya’ya gelen sığınmacıların büyük bölümü için ilk yıllar, belirsiz statüler, dil engeli, tanınmayan diplomalar ve toplu barınma koşulları ile oldukça çetin geçti.
Bugün gelinen noktada ise Almanya’daki sığınmacıların istihdam oranı yüzde 64’e ulaşmış durumda. Yani 2015 yılı sonrasında Almanya’ya iltica başvurusu niyetiyle gelen insanların yüzde 64’ü iş gücü piyasasında yer alıyor. Bu oran genel nüfusun yüzde 70’lik oranına oldukça yakın. Almanya’nın önde gelen araştırma kurumlarından İş Gücü Piyasası ve Meslek Araştırmaları Enstitüsü’nün (IAB) son araştırmasına göre, 2015 yazında ülkeye sığınan mültecilerin dokuz yıl sonra istihdamda kayda değer bir konuma geldiği görülüyor.
Üstelik çalışan mültecilerin yüzde 90’ı sosyal sigortalı işlerde, yani düzenli ve kayıtlı işlerde yer aldı. 2023 verilerine göre Almanya’daki çalışan sığınmacıların yaklaşık yüzde 5’i kendi işini kurdu. Bu tablo, mültecilerin başlangıçtaki dezavantajlı durumlarını büyük ölçüde aştığını ortaya koyuyor.
IAB Araştırma Bölümü Başkanı Herbert Brücker, bu gelişmeyi şöyle yorumluyor:
“Başlangıç koşulları oldukça olumsuzdu. Sığınmacılar dil bilmeden, sosyal ağlar olmadan ve çoğu zaman travmalarla geldiler. Dokuz yıl içinde böylesine bir ilerleme sağlanması kesinlikle kendiliğinden olmadı. Bu, hem bireylerin yoğun çabası hem de devletin entegrasyon politikalarının sonucudur.”
Erkekler Önde, Kadınlar Geride
Araştırmanın en dikkat çekici bulgusu, cinsiyet farkı. Almanya’daki erkek mültecilerin istihdam oranı yüzde 76’ya ulaşarak genel erkek nüfusu dahi 4 puan geride bırakırken, kadın sığınmacılarda bu oran sadece yüzde 35. Bu, Almanya’daki genel kadın istihdam oranının yarısına isabet ediyor
Üstelik çalışan mülteci kadınların büyük kısmı yarı zamanlı işlerde görev alıyor. Küçük çocuk sahibi kadınlarda istihdam oranı yüzde 21’e kadar düşerken, çocuksuz kadınlarda bile yüzde 40’ı geçemiyor.
IAB uzmanı Yuliya Kosyakova, bu uçurumu şöyle değerlendiriyor:
“Mülteci kadınların iş gücüne katılımı, en büyük kullanılmamış potansiyeli oluşturuyor. Çocuk bakım imkânlarının sınırlı olması, düşük eğitim düzeyi ve niteliklerinin tanınmaması kadınların önünde ciddi engeller. Küçük çocuk sahibi kadınlarda istihdam oranı yüzde 21’e kadar geriliyor. Bu tablo, entegrasyonda kadınlara yönelik özel politikaların şart olduğunu gösteriyor.”
Kosyakova, mülteci kadınların çoğunlukla yarı zamanlı çalıştığına dikkat çekerek bunun uzun vadede düşük gelir ve sınırlı mesleki gelişim anlamına geldiğini vurguluyor.
Düşük Ücret Sarmalı
Almanya’daki sığınmacıların gelirlerinin de arttığı belirtilirken, tablonun hâlâ kırılgan olduğu görülüyor. 2015’te tam zamanlı çalışan sığınmacıların medyan brüt geliri 1.398 Avro iken, bu rakam 2023’te 2.675 Avro’ya çıktı. Yine de bu miktar, Almanya’daki genel medyan gelirin sadece yüzde 70’ine denk geliyor ve “düşük ücret eşiği”nin hemen üzerinde seyrediyor.
Herbert Brücker, “Maaşlar düzenli olarak artıyor ama mültecilerin önemli bir kısmı hâlâ düşük ücretli sektörlerde istihdam ediliyor. Bu da sosyal katılımı ve uzun vadeli entegrasyonu sınırlayan bir faktör” diyor.
Mültecilerin yüzde 84’ü gelirleriyle geçimini kendi başına sağlayabiliyor olsa da, 2023 itibarıyla yüzde 34’ü hâlâ devlet yardımı alıyor. Bu oran, genel nüfustan belirgin şekilde yüksek.
Bölgesel Uçurum ve Toplumsal İklim
İstihdam oranı Almanya genelinde eşit dağılmış değil. Veriler, mültecilerin iş gücüne katılımında coğrafi farklılıkların belirgin olduğunu ortaya koyuyor. Brandenburg, Mecklenburg-Vorpommern ve Sachsen-Anhalt gibi doğu eyaletlerinde mültecilerin istihdam oranı yüzde 49’da kalırken, Baden-Württemberg’de yüzde 66’ya çıkıyor.
Ücretlerde de benzer bir fark mevcut: Almanya’nın doğusunda ortalama günlük kazanç 36 Avro iken, Baden-Württemberg’de 63 Avro.
Araştırmacılar, bu farkın yalnızca ekonomik yapıyla açıklanamayacağını vurguluyor. IAB uzmanı Philipp Jaschke, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Verilerimiz açıkça gösteriyor ki, aşırı sağ mobilizasyonun yüksek olduğu yerlerde entegrasyon daha zor. Ekonomik koşullar uygun olsa bile, olumsuz toplumsal iklim mültecilerin iş gücüne katılımını sekteye uğratıyor.”
Aşırı Sağ Mobilizasyonun Riskleri
IAB’nin analizine göre, aşırı sağcı söylemlerin ve hareketliliğin yoğun olduğu bölgelerde hem işverenlerin hem de yerel toplumun mültecilere bakışı daha mesafeli. Bu durum, mültecilerin işe alınma ihtimalini doğrudan etkiliyor. Siyasi atmosferin iş gücü piyasasına yansımasına ilişkin Brücker de uyarıda bulunuyor:
“Eğer mülteciler bulundukları çevrede kendilerini istenmeyen kişiler gibi hissediyorsa, iş gücüne katılımları zorlaşıyor. İşverenler de toplumsal baskıyı dikkate alabiliyor. Bu, entegrasyonun önünde görünmez ama güçlü bir bariyer oluşturuyor.”
Uzmanlara göre, bu durum yalnızca bireysel mültecilerin iş bulmasını değil, uzun vadede bölgesel gelişimi de olumsuz etkiliyor. Çünkü düşük istihdam oranı, sosyal yardımlara bağımlılığın yüksek kalması anlamına geliyor; bu da yerel toplumda “mülteciler yük” algısını besliyor. Böylece kısır bir döngü oluşuyor: Dışlayıcı siyasi atmosfer entegrasyonu engelliyor, entegrasyondaki eksiklik ise dışlamacı söylemi güçlendiriyor.
Kosyakova, bu döngünün kırılması gerektiğini vurgulayarak şunu söylüyor:
“Mültecilerin istihdamı sadece onların değil, aynı zamanda bölgesel ekonomilerin de yararınadır. Almanya’nın yaşlanan nüfusu düşünüldüğünde, iş gücü açığı mülteciler olmadan kapanamaz. Ancak bu potansiyel, toplumsal iklimin elverişli olmadığı bölgelerde heba oluyor.”
Barınmadan Sağlığa: Entegrasyonu Etkileyen Faktörler
Araştırma, entegrasyonu hızlandıran unsurları da ortaya koyuyor. Almanca dil kursu ve buna bağlı Almanya’daki hukuk düzeni, kültürel yapı ve günlük yaşamla ilgili bir “oryantasyon” modülü olan entegrasyon kurslarını tamamlayan mültecilerin istihdam ihtimali 7 puan, gelirleri ise yüzde 19 daha yüksek. Aynı şekilde iş ve meslek danışmanlığı alanlar, diğerlerine kıyasla daha kolay iş buluyor.
Ancak bu hizmetlere erişim başlangıçta yavaş ilerledi. Mültecilerin yalnızca dörtte biri ilk yıl içinde dil kursunu tamamlayabildi. Brücker bu gecikmenin önemini şöyle açıklıyor:
“Entegrasyon sürecinde kaybedilen her yıl hem birey hem de toplum açısından ciddi maliyetler doğuruyor. Motivasyon kaybı, becerilerin unutulması ve uzun süreli bağımlılık riski bunlardan sadece bazıları.”
Eğitim düzeyi de benzer biçimde belirleyici; yüksek öğrenim görmüş olanlar iş bulmada avantajlı olsa da, diplomaların tam anlamıyla tanınmaması bu avantajı gelir düzeyine aynı ölçüde yansıtamıyor.
Mültecilerin barınma koşulları da iş gücü piyasasına girişte belirleyici. Mülteci yurtlarında kalanların iş bulma şansı 3 puan daha düşük. Ayrıca yerleşim kısıtlamaları (örneğin belirli bir ilçede yaşama zorunluluğu), hem istihdam hem gelir üzerinde olumsuz etki yapıyor.
Sağlık durumu da kritik: Kendini sağlıklı hisseden mültecilerin iş bulma ihtimali 7 puan daha yüksek ve kazançları yüzde 11 daha fazla.
Zaman ve Doğru Politikalar Belirleyici
On yıl önce Almanya’ya gelen mültecilerin bugün geldiği nokta, entegrasyonun mümkün olduğunu kanıtlıyor. İstihdam oranı toplum ortalamasına yaklaşırken, düzenli işlerde çalışma oranı da oldukça yüksek. Ancak gelirler hâlâ düşük, kadınların katılımı sınırlı ve bölgesel eşitsizlikler dikkat çekici.
Kosyakova’nın sözleri sürecin özeti niteliğinde: “Entegrasyon bir kısa mesafe koşusu değil, bir maraton. Kadınların iş gücüne katılımı artırılmadan, çocuk bakım hizmetleri genişletilmeden ve diplomaların tanınması kolaylaştırılmadan sürecin yarısı eksik kalacak.”
Brücker ise şu uyarıyla noktayı koyuyor: “Entegrasyon ancak doğru şartlar sağlandığında gerçekleştirilebilir. Hızlı iltica prosedürleri, güvenli statüler, dil kursları, danışmanlık ve serbest yerleşim hakkı entegrasyonun temel taşlarıdır. Bunlar olmadan kaybedilen her yıl, ileride daha yüksek sosyal ve ekonomik maliyet olarak geri dönüyor.” (P)