'Müslüman Azınlıklar'

“Avrupa’da Müslüman Azınlıklara Dair Ayrışma Hatları Hâlâ Çok Keskin”

Dünya üzerindeki 1,5 milyarlık Müslüman'ın yaklaşık üçte biri, yani 500 milyon kişi, çoğu Batı ülkelerinde olmak üzere azınlık olarak yaşıyor. Göç Araştırmaları Vakfı (GAV) yönetim kurulu üyesi ve Müslüman Azınlıklar Araştırma Merkezi koordinatörü Hüseyin Gündoğar ile Müslüman azınlıklara yönelik araştırmaları konuştuk.

Göç Araştırmaları Vakfı (GAV) yönetim kurulu üyesi ve Müslüman Azınlıklar Araştırma Merkezi Koordinatörü Hüseyin Gündoğar

Göç Araştırmaları Vakfı (GAV) Türkiye’de son zamanlarda göç ve diaspora alanlarında literatüre önemli katkılarda bulunuyor. Neler yapıyorsunuz? Bize çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Göç Araştırmaları Vakfı (GAV), Türkiye’den yurt dışına göç etmiş toplumumuzla ilgili araştırmalar yapmak, bilgi üretmek ve bu alanda insan kaynağı yetiştirmek üzere kurulmuş, vakıf hüviyetinde bir araştırma merkezi. Bir vesile ile yurt dışına göç etmiş ve hayatını orada sürdürmekte olan toplumumuzun mevcut durumunu, beklentilerini ve sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel, akademik ve benzeri birçok konudaki meselelerini Türkiye’den tek taraflı bir bakışla değil de yurt dışındaki insanımızın kendi beklenti ve tecrübelerini de dikkate alarak Türkiye’de kamunun ve siyasetin gündemine taşımak kuruluştaki ana hedeflerden birisi.

Bildiğiniz gibi, Türkiye’nin yurt dışı vatandaşlarına bakışı uzun süre boyunca döviz ve onların Türkiye’ye sağlayacağı ekonomik katkı üzerinden ele alınıyordu. Zamanla yurt dışı vatandaşlara yönelik müstakil politikalar geliştirilip, bu alanda faaliyet yürütmek üzere özel bir kurum (YTB) ihdas edilmiş olsa da maalesef hâlâ tek taraflı bir bakış açısı baskın. Bu bakış yurt dışındaki toplumun kendi beklentilerini ve ihtiyaçlarını çoğu zaman yansıtmıyor. Kısaca Göç Araştırmaları Vakfı Türkiye’nin, bir nevi “diaspora”sına bakış açısının veya diaspora ile ilgili kamuoyundaki bilgi ve algının daha doğru gelişmesi amacıyla kuruldu diyebiliriz.

Fakat 2011’de Suriye krizi ortaya çıktı ve Türkiye’ye çok ciddi bir göç dalgası oluştu. Elbette göç konusunda tecrübesi olan ve bu konuda söz söylemek üzere kurulmuş bir vakfın bu göçe sessiz kalması düşünülemezdi. “Diaspora” konusu GAV’ın önemli bir çalışma alanını oluşturmaya devam ederken Türkiye’ye göç etmiş insanlarla ilgili konular da ayrı bir alanı oluşturdu.

Özetlersek, GAV öncelik verdiği alanlarla üç temel amaca sahip. Birincisi insan kaynağı yetiştirmek; yani göç, diaspora ve bunlara bir yenisini da daha eklediğimiz Müslüman azınlıklar konularında Türkiye’deki insan kaynağının yetiştirilmesine katkı sağlamak. Bunun için alana ilginin artması amacıyla farklı düzeylerde eğitim, staj ve burs programları düzenliyoruz. İkincisi alanla ilgili araştırma projeleri geliştirmek ve uygulamak. Elbette bunun neticesinde ortaya çıkacak rapor, makale, analiz gibi içeriklerle bu alandaki akademik çalışmaları zenginleştirmek. Üçüncüsü ise “GAV Perspektif” isimli yayınevimiz vasıtasıyla alanda eksik olan konularda telif ve tercüme eserler üretmek.

Bu alanlara son olarak GAV bünyesinde kurulan Müslüman Azınlıklar Araştırmaları Merkezi eklendi. Bu konunun önemi nereden kaynaklanıyor?

Müslüman azınlıklar denince zihinlerde genellikle Hindistan veya Çin gibi coğrafyalar canlanır. Ancak gözden kaçan çok daha büyük bir tablo var: Bugün 1,5 milyarlık İslam dünyasının yaklaşık üçte biri, yani 500 milyon insan, büyük çoğunluğu Batı ülkelerinde olmak üzere dünya genelinde azınlık olarak yaşıyor.

Bu, İslam tarihi açısından da tamamen yeni bir sayfa. Klasik İslami düşünce, bir Müslüman’ın gayrimüslim bir ülkede yaşamasını hep geçici, bir nevi “eğreti” bir durum olarak ele aldı. Fıkıh literatürümüzdeki o meşhur “Darülislam” ve “Darülharb” ayrımı da tam olarak bu varsayıma dayanır.

Oysa bugün karşı karşıya olduğumuz 500 milyonluk bu kitlesel gerçeklik, meselenin sadece geçmişte geliştirilen “azınlık fıkhı” gibi hukuki düzenlemelerle veya son dönemde Müslüman azınlıklar deyince ilk akla gelen İslamofobi sorunu ekseninde ele alınamayacağını gösteriyor. Bu yeni durum, çok daha derinlikli, proaktif ve kapsamlı bir yaklaşımı zorunlu kılıyor.

Peki “Müslüman azınlık” dediğimizde kimleri anlamalıyız?

Öncelikle bir noktayı netleştirmek isterim. Merkezimizin çalışma alanı prensipte Müslümanların azınlıkta olduğu tüm coğrafyaları kapsıyor. Ancak kendi uzmanlık alanımız ve kaynaklarımızın elverdiği ölçüde, öncelikli olarak göç yoluyla Batı’da oluşan Müslüman topluluklara odaklanıyoruz.

Elbette dünya genelindeki Müslüman azınlıkların profili oldukça çeşitli. Bir yanda göçle oluşmuş yeni topluluklar varken, diğer tarafta tarihsel süreçler neticesinde azınlık konumuna düşmüş veya bu konuma getirilmiş köklü topluluklar bulunuyor. Doğu Avrupa ve Balkanlar’daki Tatar ve Türk kökenli Müslümanlar da bu kategoriye giriyor. Reconquista sonrası İspanya’da veya Sicilya’da kalan Müslümanlar da ilgimizi celp ediyor. Özetle biz öncelikle Batı’daki azınlık durumundaki Müslümanların durumuna odaklanıyoruz.

Burada “azınlık” kavramının iki farklı boyutuna da dikkat çekmek önemli. Birincisi, “azınlık” hukuki bir statüdür. Özellikle devletler tarafından tanınan otokton, yani yerli azınlıkların kendi kimliklerini ve dinî yaşamlarını sürdürmeleri için özel yasal hakları ve güvenceleri olabiliyor.

Biz ise “Müslüman azınlıklar” ifadesini kullanırken bir hukuki statüden ziyade, sosyolojik bir durumu kastediyoruz. Yani, sayısal olarak az olmalarına ve çoğunluk toplum içinde yaşamalarına rağmen kimliklerini Müslüman olarak tanımlayan ve bu kimliği yaşatmaya çalışan insan topluluklarını ve varsa bunların grup haklarını ele alıyoruz.

Bu kapsamda Müslüman Azınlık Çalışmaları İhtisas Programı da başlattınız. Bu program hakkında bilgi verebilir misiniz? Programın içeriğinde neler olacak, neler planlanıyor?

Elbette, “Müslüman Azınlık Çalışmaları İhtisas Programı”, lisansüstü öğrencilerine yönelik, dört ana modülden oluşan kapsamlı bir eğitim sunuyor. Eğer ilginin ötesine geçen belirli bir bilgi birikimine sahip lisans öğrencileri olursa programımızda onlara da yer vermeyi düşünüyoruz.

Programın ilk modülünü, bir nevi giriş yani bir temel eğitim programı olarak tasarladık. Burada, “azınlık nedir?'” gibi temel kavramlardan yola çıkarak Müslüman azınlıkların sömürgecilik ve göç ekseninde şekillenen tarihsel serüvenini inceliyoruz. Bu programın en ayırt edici özelliklerinden biri, vaka çalışmalarına verdiğimiz önemdir. Her katılımcımızdan, program boyunca farklı bir ülke veya tarihsel dönemi mercek altına almasını bekliyoruz.

Teorik altyapıyı oluşturduktan sonra, ikinci modülde Batı’daki algısal dinamiklere ve kimlik inşa süreçlerine odaklanıyoruz. Üçüncü modülümüz, haklar, temsil ve örgütlenme gibi daha siyasi ve hukuki konuları ele alarak Müslümanların kurumsal katılım mekanizmalarını inceliyor. Son olarak dördüncü modülde ise eğitimden aileye, sosyal yaşamın farklı alanlarındaki yansımaları değerlendiriyoruz.

Hedefimiz, bu vaka çalışmaları ve çok katmanlı modül yapısı sayesinde katılımcılarımıza teorik bilgiyle pratik analizi birleştiren bütüncül bir perspektif kazandırmak. Vaka çalışmaları ve farklı ülke yapılarını derinlemesine alarak kapsamlı bir eğitim programını sunmayı hedefliyoruz.

Müslüman azınlıkları özel olarak ilgilendiren konular nelerdir?

Eğitim ve sosyal katılım, siyasal katılım, gıda güvenliği, helal gıda meselesi, ekonomik faaliyetler, aile ve kimlik gibi çok büyük konular Müslüman azınlıklarla ilgili araştırmalara alan açan konular. Yine dinî kimliğin alt kırılımları olan mezhepsel kimlikler, din-devlet ilişkileri, sivil toplum oluşturma ve azınlıkların sivil toplumda kendilerini ifade şekilleri gibi birçok konuda çok farklı sorular var. Türkiye’de bu konular yeterince ele alınmamış durumda. Müslüman azınlıklarla ilgili araştırmalar genelde Bulgaristan ve Yunanistan’daki resmî azınlıklara yönelik yapılmış. Biz de Türkçe literatürde Müslüman azınlıklar konusunun bahsettiğim farklı boyutları ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.

Mevcut siyasi konjonktür Avrupa’nın birçok ülkesinde göç kökenlilerin “azınlık” olarak görülmesini istemiyor. Ya olumlu anlamda “bütünleşme” ya da olumsuz anlamda “asimilasyon” ile bu göç kökenli azınlık çoğunluk toplum içinde eritiliyor. Batı Avrupa özelinde geleceğe dair projeksiyonunuzu biraz merak ediyorum. Batı’daki Müslüman azınlıkların geleceğine dair öngörünüz nedir?

Bu konuya Danimarka’daki kişisel gözlemlerimle başlamak isterim. Orada Müslüman cemaatin içinde uzun süre bulundum ve hem birinci nesil göçmenlerle hem de orada doğup büyümüş gençlerle derinlemesine iletişim kurma fırsatı buldum. Gördüğüm en net tablolardan biri, göçün üzerinden geçen bunca zamana rağmen cami ve cemaatler arasındaki ayrışmanın hâlen devam ediyor olması. Bu ayrışma sadece etnik değil, aynı zamanda siyasi ve mezhepsel temellere dayanıyor ve izleri bugün bile çok canlı. Kısacası, bir azınlığın içinde başka azınlıklar varlığını sürdürüyor.

Ancak göç eden birinci neslin kimlik ve benzeri kaygılarla taşıdığı, devam ettirdiği ayrışmaların aksine gençlerde başka bir arayış gözlemledim. Avrupa’da doğan yeni nesil, kendisini yaşadığı toplumun ve ülkenin ayrılmaz bir parçası olarak görmek istiyor. Onların gelecek kaygıları, hayalleri artık tamamen Avrupa’ya dair. Dolayısıyla yeni neslin en temel hedeflerinden biri, sahip olduğu kimlikle yaşadığı ülkenin de bir parçası olmak ve bunu hissetmek.

Şahsen, dinî kimliğin bir ayrışma unsuru olmadığı, evrensel haklar temelinde herkesin kimliğinden bağımsız yaşayabildiği bir dünyayı görmek isterim. Böyle bir dünyada “Müslüman azınlık” kavramı da, bizim çalışmalarımız da önemini kaybedebilirdi. Fakat ne yazık ki sahadaki gerçeklik bu idealden farklı bir yönde ilerliyor. Özellikle Batı’da yükselen aşırı sağ, kimlikler arasındaki sınırları daha keskin hâle getirmeye devam ediyor. Bu durum, Müslümanların kendilerini “öteki” olarak hissetme durumunu pekiştirmeye devam ediyor ki, bu değişimin kısa sürede olumlu yöne evrileceğini sanmıyorum.

Son tahlilde mesele şu: Müslümanlar kendilerini birey olarak o topluma ait hissetse bile, siyaset başta olmak üzere dış faktörler onları sürekli bir “grup” olarak tanımlamaya ve bu algıyı canlı tutmaya devam edecek görünüyor.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Bayram Bulut
    2025-09-13 15:59:21

    Muhtereme Hocam eline emeğine sağlık çok güzel konuları kaleme almışsın. Yeni görevin hayırlı olsun.Saygılar Selamlar

Son Yüklenenler