'Julia Sebutinde'

Soykırım Davasına Bakan Yargıç: “Rab, İsrail’in Yanında Durmamı İstiyor”

Daha önce Güney Afrika’nın İsrail’e açtığı soykırım davasındaki geçici tedbir kararlarına muhalefetiyle bilinen UAD Başkan Yardımcısı Julia Sebutinde’nin ülkesindeki bir kilisede yaptığı açıklama, tarafsızlığın ihlali nedeniyle görevden alınması çağrılarına yol açtı.

Fotoğraf: Uluslararası Adalet Mahkemesi.

Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Başkan Yardımcısı Yargıç Julia Sebutinde, ülkesi Uganda’daki bir kilisede yaptığı konuşmada “Rab benden İsrail’in yanında durmamı bekliyor,” sözleriyle UAD’de görülen soykırım davasına yönelik yeni bir tartışma başlattı. İsrail’in Gazze’de soykırım işlediği iddiasını inceleyen davada zaten sürekli muhalefet şerhi düşmesiyle tanınan Sebutinde’nin bu ifadeleri, mahkemenin tarafsızlığına gölge düşürdüğü gerekçesiyle uluslararası hukuk çevrelerinde sert eleştirilere yol açtı.

Sebutinde’nin Tartışmaları Körükleyen Konuşması

Tartışmayı ilk olarak Uganda’nın önde gelen gazetelerinden Daily Monitor gündeme taşıdı. Gazete, Sebutinde’nin 10 Ağustos’ta Kampala’daki Watoto Kilisesi’nde yaptığı konuşmada dünya ülkelerinin İsrail’in karşısında olduğunu, hatta kendi ülkesinin bile ona sırt çevirdiğini belirttikten sonra “Rab benden İsrail’in yanında durmamı bekliyor” sözlerini kayda geçirdi. Haber, ilerleyen günlerde uluslararası medyaya yansıdı ve insan hakları kuruluşlarının tepkisini çekti.

En yüksek sesli tepkilerden biri, merkezi Cenevre’de bulunan Uluslararası Hukukçular Komisyonundan geldi. Komisyon, UAD Başkanı Yuji Iwasawa’ya hitaben yazdığı açık mektupta, bu sözleri sarf ettiğinin doğrulanması hâlinde Sebutinde’nin İsrail dosyasında görev yapmasının “mahkemenin bağımsızlığı, tarafsızlığı ve bütünlüğü açısından derin bir yara” olacağını belirtti. Bu nedenle yargıcın soruşturulmasını ve Güney Afrika’nın İsrail’e açtığı soykırım davasından derhal çekilmesini talep etti.

Komisyonun talebi, BM’nin “Yargı Bağımsızlığı Temel İlkeleri”ne dayanıyor. Bu ilkeler, hâkimlerin yalnızca olgular ve hukuk temelinde karar vermesini, herhangi bir dış baskı ya da kişisel inançla yönlendirilmemesini şart koşuyor. Oysa Sebutinde’nin kilise kürsüsünden söylediği sözler, yalnızca kişisel kanaat beyanı olmanın ötesinde, UAD’nin en kritik davasında mahkemenin adil yargılama ilkesine gölge düşüren bir siyasi ve dinî tavır olarak yorumlandı.

Sebutinde, Soykırım Davasındaki Geçici Tedbir Kararlarına Karşı Çıkmıştı

Sebutinde’nin adı, Filistin konusunda daha önce de sık sık gündeme gelmişti. UAD, 26 Ocak 2024’te Güney Afrika’nın başvurusu üzerine Gazze’de sivillerin korunması için altı geçici tedbir kararı aldı. Bunlar arasında İsrail’in soykırımı önleyecek adımlar atması, yardım girişini sağlaması ve soykırım çağrılarını engellemesi gibi hükümler yer alıyordu. On yedi yargıçtan on beşi tedbirlere onay verirken, yalnızca iki isim karşı çıktı: İsrailli ad hoc yargıç Aharon Barak bazı önlemleri kabul etmişti; Uganda’dan Julia Sebutinde ise altı tedbirin tamamına “hayır” dedi. Red oyuna gerekçe olarak ise ihtilafın “özünde siyasi” olduğunu, dolayısıyla “hukuk yoluyla çözülemeyeceğini” ileri sürdü.

Benzer bir tablo, 24 Mayıs 2024’te İsrail’in Refah şehrine yönelik saldırılarına ilişkin ek tedbirlerde ortaya çıktı. Mahkeme, İsrail’in operasyonlarını durdurmasını emretti, ancak Sebutinde yeniden karşı çıktı. Gerekçesinde, “İsrail’in meşru askerî hedeflerini takip etmesini engellediğini” ve kararın “Hamas’ın elinde tuttuğu rehinelerin güvenliğini göz ardı ettiğini” savundu. Bu yaklaşım, İsrail’in “meşru müdafaa hakkı” argümanıyla paralellik gösterirken, Divan çoğunluğunun uluslararası insancıl hukuk ve sivillerin korunması vurgusuyla taban tabana zıt bir pozisyon ortaya koydu.

19 Temmuz 2024’te yayımlanan danışma görüşünde ise Divan, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki uygulamalarını hukuka aykırı buldu ve üçüncü devletlere bu durumu tanımama çağrısı yaptı. Sebutinde bu görüşe de katılmadı. Böylece UAD’nin İsrail’e karşı aldığı tüm kilit kararların yanında yer almayan tek yargıç olarak kayıtlara geçti. Sebutinde’nin kendi ülkesi olan Uganda da bu duruma tepki göstermiş ve 2024’te, Sebutinde’nin Gazze kararlarındaki karşı oylarının “ülkenin resmî pozisyonunu yansıtmadığını” açıklamak zorunda kalmıştı.

Tarafsızlığını Kaybetmekle Suçlanan Sebutinde Kimdir?

1954’te Uganda’nın Entebbe şehrinde dünyaya gelen Sebutinde, Makerere Üniversitesi’nde hukuk eğitimi aldı, ardından Edinburgh Üniversitesinde yüksek lisans yaptı ve 2009’da aynı üniversiteden fahri doktora unvanı aldı. Uganda Adalet Bakanlığında on iki yıl görev yaptıktan sonra, yolsuzluk ve kötü yönetim soruşturmalarına bakan sert mizaçlı bir yargıç olarak ülkesinde ün kazandı. 1990’larda polis teşkilatı ve vergi dairesindeki yolsuzlukları araştıran komisyonlarda sergilediği agresif sorgulamalarla dikkat çekti; bu tavrı halkın bir kısmı tarafından cesur, bir kısmı tarafından ise hukuki yöntemleri zorlayan bir “sertlik” olarak görüldü.

Uluslararası kariyerinin sıçrama noktası, 2007’de atandığı Sierra Leone Özel Mahkemesi oldu. Burada eski Liberya Devlet Başkanı Charles Taylor’un savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlemekten yargılandığı dosyada aldığı tutumla tanındı. 2012’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi tarafından Uluslararası Adalet Divanı yargıçlığına seçildi, 2021’de ikinci dönemine başladı. Divan’da görev yapan ilk Afrikalı kadın yargıç olma unvanına da sahip. Sebutinde, ayrıca, mevcut UAD Başkanı Yuji Iwasawa’nın atanmasından önce (14 Ocak 2025 ve 3 Mart 2o25 tarihleri arasında) kuruma vekaleten başkanlık yaptı. 4 Mart’tan bu yana da UAD Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyor.

Uganda’da kimileri için kadınların kamusal alandaki yükselişinin sembolü olan Sebutinde, uluslararası hukuk çevrelerinde ise giderek “her şeye hayır diyen yargıç” olarak tanınıyor. Filistin dosyasında aldığı istikrarlı karşı tutumlar, kilise kürsüsünde dile getirdiği dinî saikle birleşince, kariyerinin en tartışmalı dönemine girmiş görünüyor.

Sebutinde’nin UAD’den Azli İçin Oy Birliği Gerekiyor

Ancak hukukçulara göre yargıç Sebutinde’nin kişisel itibarı ne olursa olsun, Watoto Kilisesi’ndeki sözleri UAD’nin temel ilkeleriyle bağdaşmıyor. BM’nin Yargı Bağımsızlığı İlkeleri, hâkimlerin yalnızca olgular ve hukuk temelinde karar vermesini, herhangi bir dış etki ya da kişisel inançla yönlendirilmemesini şart koşuyor. Bu nedenle Sebutinde’nin dinî referansla İsrail’e destek verdiğinin görülmesi, mahkemenin kamuoyu nezdindeki meşruiyetini zedeleyebilecek nitelikte.

Güney Avustralya Üniversitesi’nden hukuk bölümü öğretim üyesi Juliette McIntyre, Sebutinde’nin bu tutumunun UCM Statüsü’nün 20. maddesi uyarınca ettiği yemini ihlal edebileceğini ve bu nedenle Sebutine’nin görevini bırakması gerektiğini söyledi. İnsan Hakları İzleme Örgütünün (HRW) eski direktörü Kenneth Roth da Sebutinde’nin davadan kendisinin çekilmesi gerektiğini ifade etti.

Peki yargıcın dosyadan çekilmesi mümkün mü? Uluslararası Adalet Divanı Statüsü’ne göre bir yargıcın azledilmesi ancak tüm diğer üyelerin oy birliğiyle onun artık görev niteliklerini taşımadığının tespit edilmesiyle mümkün. Zorla görevden almaya yönelik bu mekanizmanın bugüne kadar hiç işletilmediği ifade ediliyor. Yani Sebutinde’nin görevden alınması ihtimali neredeyse sıfır. Ancak mahkeme başkanı, tarafsızlık şüphesi hâlinde bir yargıcın belirli bir davadan çekilmesine karar verebilir. Uluslararası Hukukçular Komisyonu da bu yolun uygulanması gerektiğini işaret ediyor.

Soykırım Davasında Son Durum: Süreç Neden Yavaş İlerliyor?

Yargıç Sebutinde’nin konuşmasına yönelik tartışmalar, Güney Afrika’nın Aralık 2023’te açtığı soykırım davasının gölgesinde gerçekleşiyor. Mahkeme, İsrail’e karşı nihai hükmünü vermekten hâlâ çok uzak. Divan, İsrail’in savunmasını sunması için tanıdığı süreyi uzatarak Ocak 2026’ya erteledi. Ardından tarafların ikinci tur yazılı beyanları ve duruşmalar yapılacak. Daha önce UAD’de çalışmış olan Michael Baker gibi hukukçular, bu takvim göz önüne alındığında esas kararın 2027 sonunda ya da daha da geç bir tarihte çıkabileceğini belirtiyor. O zamana kadar geçerli olan tek bağlayıcı unsurlar, mahkemenin açıkladığı geçici tedbirler. Ancak İsrail bu tedbirlerin çoğunu uygulamıyor; insani yardım akışını engellemeye devam ediyor ve Refah’a yönelik saldırılarını durdurmuyor.

UAD’nin ağır ilerleyen süreci, uluslararası toplumun Gazze’de yaşanan insani felaket karşısında pasif kalmasına yol açan unsurlardan biri olmakla eleştiriliyor. Zira soykırımın kanıtlanıp kanıtlanmayacağına dair nihai karar yıllar alacak, öte yandan sahadaki ölümler her gün artıyor. Bu noktada Sebutinde’nin pozisyonu da hem sembolik hem de yargı sürecine etkisi nedeniyle önem taşıyor: Sebutinde’nin verdiği ve verebileceği karşı oylar, UAD’nin alacağı kararları engellemese de, kullandığı sert dil kamuoyunda İsrail lehine güçlü bir argüman seti oluşturuyor ve mahkemenin içinden çıkan muhalefetin İsrail tarafından siyasi koz olarak kullanılmasına zemin hazırlıyor.

İsrail’in UCM Başsavcısını Sabote Ettiği İddia Edilmişti

Öte yandan Lahey’deki diğer mahkeme, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Kasım 2024’te İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve dönemin Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan tutuklama kararı çıkardı. Temmuz 2025’te bu kararlara karşı yapılan itirazlar reddedildi. Yani devletler arası uyuşmazlıklara bakan UAD süreci ağır aksak sürerken, bireysel ceza sorumluluğunu araştıran UCM daha hızlı ve somut adımlar attı.

Bununla birlikte Uluslararası Ceza Mahkemesinde de UAD’ye benzer bir tıkanıklık hâli söz konusu. UCM Başsavcısı Karim Khan’ın Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililere yönelik savaş suçu soruşturması, hem ABD ve Birleşik Krallık gibi devletlerden gelen yoğun baskılar hem de mahkeme içinden sızdığı iddia edilen sabotaj girişimleriyle sekteye uğradı. Middle East Eye ve Le Monde’un araştırmalarına göre Başsavcı’ya İsrail’in istihbarat örgütü Mossad’ın koordine ettiği bir yıpratma operasyonu yapılmış olabilir: Önce Khan’a ve ailesine tehditler yöneltildi, sonra özel asistanı aracılığıyla Khan’a Netanyahu ile gizlice buluşması önerildi ve bunlardan bir sonuç çıkmayınca Khan’a yönelik cinsel taciz suçlamaları devreye sokuldu. Kasım 2024’te çıkarılan tutuklama emirlerinin ardından Khan izne ayrılmak zorunda kaldı; dosya teknik olarak açık kalsa da yeni yakalama emirleri kamuoyuna duyurulmazken sürecin şeffaflığı ciddi biçimde azaldı. (P)

Perspektif’le Avrupa gündemini günlük takip etmek ister misiniz? Perspektif bültenine kaydolun, Avrupa'daki gelişmeler e-posta kutunuza gelsin.

 

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler