'Gazze Şeridi'

Trump’ın Gazze Planı Ne Vadediyor, Neden Tepki Çekiyor?

Trump’ın Gazze planı hızlandırılmış ateşkes, esir takası ve İsrail’in kademeli çekilmesini vadediyor; “Barış Kurulu” aracılığıyla yeni bir yönetim kurulmasını öngörüyor. Ancak Hamas’ın silahsızlandırılması şartı ile eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in kurulda yer alması, ateşkes umutlarını netleştirmek yerine yeni soru işaretleri doğurdu.

ABD Başkanı Donald Trump, resmî temaslarda bulunmak üzere başkent Washington'u ziyaret eden İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da bir araya geldi. Fotoğraf: Avi Ohayon (GPO) /Handout - AA.

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile 29 Eylül’de Beyaz Saray’da düzenlediği ortak basın toplantısında Gazze Şeridi için hazırlanan 20 maddelik barış planını duyurdu. İki yılı aşkın süredir devam eden savaşın sona erdirilmesini amaçlayan plan, hızlı bir ateşkes, tüm rehinelerin serbest bırakılması ve İsrail ordusunun kademeli olarak Gazze’den çekilmesini öngörüyor. Trump, planın kabul edilmesi hâlinde “savaşın derhal sona ereceğini” öne sürdü.

Basın toplantısından sonra Beyaz Saray tarafından basınla paylaşılan 20 maddelik metne göre, Hamas ve diğer silahlı grupların elindeki tüm İsrailli esirler 48 ila 72 saat içinde serbest bırakılacak, karşılığında İsrail yüzlerce Filistinli tutukluyu bırakacak. İsrail güçlerinin çekilmesi aşamalı olarak gerçekleşecek; çekilmeyle eşzamanlı olarak uluslararası bir stabilizasyon gücü devreye girecek. Gazze’nin yönetimi, siyasi partilerle bağı bulunmayan Filistinli teknokratlardan oluşacak geçici bir komiteye bırakılacak. Nihai hedef, reform yapması halinde Gazze’nin Filistin Ulusal Yönetimi’ne devredilmesi.

“Barış Kurulu” ve Tepki Çeken Tony Blair İsmi

Planın en dikkat çeken unsuru, süreci denetleyecek uluslararası bir yapı olan “Barış Kurulu”. Trump, kurulun başkanlığını bizzat üstleneceğini açıklarken, ilk üye olarak eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in adını verdi. Blair, 2007 sonrası Orta Doğu Dörtlüsü temsilcisi olarak bölgeyi yakından tanıyan bir figür. Ancak Irak Savaşı’ndaki rolü hâlâ hafızalarda.

Basın toplantısından önce plana dair çıkan haberlerin ardından Hamas, Blair’in ismini sert bir dille reddetmişti. Örgütün Ulusal İlişkiler Ofisi Başkanı Hüsam Bedran, Blair’i “Filistin davasında istenmeyen şahsiyet” ilan ederek, onunla ilişkilendirilecek herhangi bir planın “Filistin halkı için uğursuz bir işaret” olduğunu söylemişti. Filistinli yorumcular da Blair’in adının süreci gölgelediğini, dış vesayet algısını pekiştirdiğini belirtiyor.

Konuyla ilgili açıklama yapan Blair ise, Trump’ın planını “cesur ve akıllı” olarak niteledi ve “İki yıllık savaş, acı ve yıkımın ardından bu plan en iyi fırsatımız,” açıklamasıyla rolünü savundu. Ancak uzmanlara göre Blair’in adı, özellikle Irak Savaşı’nda ABD’ye tam destek vermiş olması nedeniyle, Gazze’de meşruiyet üretmek yerine tepki toplayabilir.

İsrail Tarafında Gazze Planına Bakış

Basın toplantısından sonra sosyal medya üzerinden yeni açıklamalar yapan Netanyahu, Trump’ın planının İsrail’in “savaş hedeflerini gerçekleştirdiğini” söyledi. Netanyahu, plana göre, “Gazze Şeridi’ndeki tüm İsrailli esirlerin serbest kalacağını buna karşın İsrail’in Gazze’nin çoğundaki işgalinin devam edeceğini” savundu. Trump’ın planına göre “Filistin devletinin kurulmasının” kesinlikle gerçekleşmeyeceğini ileri süren Netanyahu, ne Trump’ın ne kendisinin böyle bir şey açıklamadığını dile getirdi.

Ancak İsrail iç siyasetinde tablo daha karmaşık. Netanyahu’nun koalisyon ortakları Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir, Hamas tamamen ortadan kaldırılmadan ateşkese gidilmesine karşı çıkıyor. Smotrich ayrıca, İsrail ordusunun Mısır sınırındaki Philadelphi Koridoru’ndan çekilmemesi gerektiğini şart koştu.

Analistlere göre, aşırı sağcı ortakların baskısı planın uygulanabilirliğini ciddi biçimde zedeliyor. İsrail kamuoyunda da bölünme var: İsrailli esirlerin yakınları planı desteklerken, koalisyonun sert kanadı “teslimiyet” olarak görüyor. Eski bakanlardan oluşan İsrail Bölgesel Güvenlik Koalisyonu ise Trump’ın önerisine tam destek verdiğini duyurarak hükûmete anlaşmayı sonuçlandırma çağrısı yaptı.

Henüz Açıklamaya Yapmayan Hamas’ın Yaklaşımı

Trump’ın planı, Hamas’a Gazze yönetiminde hiçbir rol bırakmıyor. Hamas’ın silahsızlanması, askerî altyapısının tamamen yok edilmesi ve kadrolarının ya af ya da sürgün yoluyla devre dışı bırakılması öngörülüyor. Uzmanlar, bu şartların Hamas için “teslimiyet belgesi” anlamına geldiğini, dolayısıyla örgütün anlaşmayı kabul etmesini zorlaştırdığını belirtiyor.

Hamas’ın yanı sıra İslami Cihad gibi diğer gruplar da planın dışında bırakılmış durumda. Silahlı gruplar arasındaki bu çeşitlilik, planın uygulanma sürecini daha da karmaşık hâle getiriyor. Sahada yalnızca Hamas’a odaklanan bir anlaşmanın kısa sürede asimetrik sonuçlar üretebileceği uyarısı yapılıyor.

Plana Olumlu Bakan Filistin Devleti’nin Talepleri

Filistin Devleti ise planı ihtiyatla olumlu karşıladı. Filistin Devlet Başkanlığı, Trump’ın çabasını memnuniyetle karşıladığını açıklarken, anlaşmanın “işgale son vermesi, Gazze ile Batı Şeria’nın tek otorite altında birleşmesi ve iki devletli çözüme kapı açması” gerektiğini vurguladı.

Filistin, Gazze’de kurulacak teknokrat komitenin kendi yetkilerini gölgeleyecek şekilde tasarlanmamasını şart koşuyor. “Bir otorite, bir güvenlik, bir silah” prensibini hatırlatan Ramallah, paralel yapıları reddediyor. Ayrıca vergi gelirlerinin kesintisiz aktarımı, Kudüs dahil seçimlerin garanti altına alınması ve uluslararası desteğin Filistin Ulusal Yönetimi’ni desteklemekle sınırlı olması, temel taleplerin arasında.

Geçtiğimiz haftalarda Filistin Ulusal Yönetimi Fransa, İngiltere, Belçika ve Kanada gibi ülkelerce de Filistin Devleti olarak kabul edildi ve böylece Birleşmiş Milletler (BM) üyelerinin yüzde 80’i tarafından devlet olarak tanınır hâle geldi. ABD ise bu tanımaya karşı çıkıyor ve Filistin’in BM’ye üyeliğini BM Güvenlik Konseyi üyesi olarak reddediyor.

Avrupa Birliği Planı Desteklediğini Açıkladı

Avrupa Birliği (AB) planı “savaşı sona erdirme taahhüdü” olarak memnuniyetle karşıladı. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “AB katkıda bulunmaya hazırdır” açıklamasında bulunarak iki devletli çözümün hâlâ tek geçerli yol olduğunu hatırlattı. Arap ülkeleri de plan için yazılı taahhüt verdi; Trump, bu ülkelerin Gazze’nin silahsızlandırılması sürecinde güvence sunduğunu açıkladı.

Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Roberta Metsola da “Bu plan, İsrail’e güvenlik sağlayabilir, Filistinlilere meşru özyönetim ve devlet kurma özlemlerine dair gerçek bir bakış açısı sunabilir ve tüm bölgeye umut verebilir.” tespitini yaptı. Metsola, kritik bir an içinde olunduğunu belirterek, fırsatın değerlendirilmesi çağrısında bulundu.

Ancak uzmanlar, bu taahhütlerin sahaya nasıl yansıyacağı konusunda ciddi belirsizlikler bulunduğunu belirtiyor. Uluslararası stabilizasyon gücünün görev tanımı, yeniden inşa için finansman modeli ve Barış Kurulu’nun yetkileri henüz netleşmiş değil.

Trump’ın Planı Ne Kadar Gerçekçi?

Al Jazeera’nın analizine göre, Trump’ın planı, savaşın sona ermesi için gerekli tüm başlıkları tek çerçevede toplamış durumda. Ateşkes, esir değişimi, İsrail’in çekilmesi, geçici yönetim ve yeniden inşa gibi unsurlar tek metinde yer alıyor. Ancak aynı gözlemciler, uygulamanın sahadaki gerçeklerle uyumlu olup olmadığı konusunda şüpheli.

Uzmanlar, Hamas’ın elindeki rehineleri “hayatta kalma kozu” olarak gördüğünü ve toplu bırakmaya yanaşmadığını vurguluyor. İsrail içindeki aşırı sağcı baskılar, Netanyahu’nun manevra alanını daraltıyor. Filistin Ulusal Yönetimi ise, kendi otoritesini zayıflatacak hiçbir düzenlemeyi kabul etmiyor. Tüm bunlar planın “kâğıt üzerinde güçlü ama sahada kırılgan” bir nitelik taşıdığını gösteriyor.

The Guardian gazetesinin Kudüs muhabiri Jason Burke de Trump’ın planını “ilk bakışta umut verici ama fazla taslak niteliğinde” sözleriyle değerlendiriyor. Burke’e göre, Hamas’ın silah bırakmasını ve yönetimden çekilmesini öngören maddeler örgüt açısından “siyasi ve askerî intihar” anlamına gelebilir. Burke, Arap ülkelerinin Gazze’yi silahsızlandırma taahhüdünün sahada neye karşılık geldiğinin belirsizliğine dikkat çekiyor; asker mi gönderecekler, mali kaynak mı sunacaklar, yoksa ikisini birden mi? Ayrıca İsrail’in çekilmeyi silahsızlanma sürecine bağlamasının Tel Aviv’in lehine olduğunu, geçmişte verilen sözlerin tutulmamasının da güven sorununu büyüttüğünü hatırlatıyor. Bu nedenle, plan “doğru yönde bir çaba” olarak görülse de, Burke’e göre varış noktasına güvenle ulaşmak kesin değil.

Planın Gündeminde Savaş Suçlarının Soruşturulması Yok

Öte yandan, ilk adımların somut ve hızlı olması halinde planın şansının artabileceği de üzerinde durulan bir diğer ihtimal. Gözlemciler, rehinelerin gerçekten serbest bırakılması, İsrail’in bazı bölgelerden çekilmeye başlaması ve insani yardımların ulaştırılmasının da plana dair güven oluşturabileceğini belirtiyor. Ancak bunlar gerçekleşmezse, plan daha önceki pek çok girişim gibi diplomasi masasında kalıp sahaya inemeyen bir “başlamadan biten barış projesi”ne dönüşebileceği ifade ediliyor.

Trump’ın planı ateşkes, esir takası ve yeniden inşa adımlarını detaylandırsa da, savaş suçları ve hukuki sorumluluk konusunda sessiz kalıyor. Hamas’a af ve güvenli çıkış seçenekleri sunulurken, özellikle soykırım suçlamasıyla yargılanan İsrail’in sivillere yönelik ihlallerinin soruşturulmasına dair hiçbir mekanizma tanımlanmıyor. İnsan hakları çevreleri ve uluslararası hukukçulara göre, bu boşluk “barış karşılığında cezasızlık” riski taşıyor. Daha önce BM uzmanlarının Trump’ın “Gazze’yi devralma ve yeniden yerleştirme” fikirlerini uluslararası hukuk açısından sakıncalı bulduğu hatırlatılarak, yeni planda da hesap verebilirlik mimarisinin eksik olduğu vurgulanıyor. (P/AA)

Perspektif’le Avrupa gündemini günlük takip etmek ister misiniz? Perspektif bültenine kaydolun, Avrupa'daki gelişmeler e-posta kutunuza gelsin.

 

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler