Almanya’nın İsrail’e Silah Sevkiyatı Gerçekten Durdu mu?
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, ağustos ayında İsrail’e yeni askerî teçhizat sevkiyatına onay vermeyeceğini açıkladığında, bu karar Almanya’nın İsrail’e karşı sertleşen tutumunun bir göstergesi olarak yorumlanmış ve Gazze'deki durumun iyileşmesi açısından ufak da olsa bir umut doğurmuştu. Ancak bugün gelinen noktada, İsrail’le silah ticareti tamamen durmuş değil.

Ağustos ayının başında İsrail Güvenlik Kabinesi, Gazze Şeridi’nin merkezindeki Gazze şehrini işgal ederek kontrolü ele geçireceğini açıkladığında, uluslararası kamuoyundan güçlü tepkiler geldi. İngiltere, Belçika, Hollanda, Çin ve Türkiye’nin yanı sıra Almanya da bu karara tepki gösteren ülkeler arasında yer alıyordu. Öyle ki Almanya Şansölyesi Friedrich Merz (CDU), bir sonraki duyuruya kadar Gazze’de kullanılabilecek askerî teçhizatın İsrail’e ihracatına izin verilmeyeceğini açıklamıştı. Böylece Almanya’nın İsrail’e silah sevkiyatı ile ilgili bir dönüm noktası yaşandı.
Merz’in bu kararı, Almanya’nın İsrail politikasında bir söylem değişikliği olarak değerlendirildi. Çünkü Almanya’da, Holokost’tan kaynaklanan “tarihî sorumluluk” nedeniyle İsrail devletinin güvenliği bir “devlet meselesi” olarak görülüyor. Almanya, ABD’nin ardından İsrail’in en büyük silah tedarikçisi konumunda bulunuyor.
Almanya’nın İsrail’e Silah İhracatı Ne Durumda?
Merz’in yeni silah ihracatlarını onaylamayacağını açıklamasının ardından, Federal Meclise verilen yanıtlar ise farklı bir tablo ortaya koyuyor. Meclisteki Sol Parti milletvekillerinin Federal Ekonomi Bakanlığına yönelttiği bir soru önergesine verilen cevaba göre, Almanya ihracatı durdurma kararından sonra bile İsrail’e en az 2,46 milyon avro değerinde silah ihracatına onay verdi.
Federal Meclis’in yanıtına göre, 26 Haziran-8 Ağustos arasındaki yaklaşık bir buçuk aylık dönemde 530 bin avro değerinde silah ihracatı yapıldı. Merz’in “kısmi silah ambargosu” olarak yorumlanan açıklamasının ardından, yani 9 Ağustos-22 Eylül 2025 tarihleri arasındaki dönemde ise İsrail’e silah ihracatı devam etti. Bu süre zarfında Almanya, İsrail’e 2,45 milyon avro değerinde yeni silah ihracatı izni verdi. Aynı yanıtta, “devletin yüksek çıkarları” gerekçesiyle hangi askerî malzemelerin gönderildiğine dair ayrıntılı bilgi paylaşılamayacağı da belirtildi.
Yani, Merz’in açıklamasının ardından geçen ilk beş haftada Almanya’dan İsrail’e herhangi bir ihracat izni verilmezken, 13-22 Eylül tarihleri arasında 2,45 milyon avro değerinde silah sevkiyatının yapıldığı biliniyor. Bu durum, Merz’in açıklamalarına rağmen silah ticaretinin tamamen durmadığını, sadece azalarak devam ettiğini gösteriyor.
Almanya’nın Silah İhracatı Soykırımda Kilit Rol Oynuyor
Almanya, 7 Ekim’deki Hamas saldırılarının ardından İsrail’e silah ticaretini yoğunlaştırmıştı. Mayıs ayında Federal Meclis’in bir soru önergesine verdiği cevaba göre 7 Ekim 2023’ten 13 Mayıs 2025’e kadar ülkenin İsrail’e silah ticareti 485 milyon avro tutarındaydı.
Merz hükûmetinden önceki trafik lambası koalisyonu dönemini de kapsayan bu silah ihracatları, CDU-SPD büyük koalisyonu esnasında da devam ettirilmişti. Merz hükûmetinin göreve yeni başladığı ilk beş haftada bile Almanya’nın İsrail’e silah sevkiyatı 3,99 milyon avroyu bulmuştu.
Almanya’nın İsrail’e yaptığı silah ihracatı, İsrail’in uluslararası hukuka aykırı işgal ve soykırım eylemlerini sürdürmesinde kritik bir rol oynuyor. Sol Parti Fraksiyonu Savunma Politikaları Sözcüsü Ulrich Thoden, Almanya’nın sadece yeni ihracatları durdurmakla kalmayıp, önceden onaylanmış silah sevkiyatlarını da askıya alması gerektiğini vurguladı. Thoden, “Aksi takdirde federal hükümet, İsrail ordusunun Filistinli sivil halka karşı işlediği uluslararası hukuka aykırı suçlarına yardımcı olma riskiyle karşı karşıya kalır.” ifadelerini kullandı.
Alman Silahlarıyla İnsan Hakları İhlalleri
Alman silahları ilk kez tartışmalı bir şekilde savaş bölgelerine gönderilmiyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) verilerine göre Almanya, dünyada en büyük beşinci silah ihracatçısı konumunda. Küresel silah ihracatında ABD yüzde 43 ile birinci sırada yer alırken, onu Fransa yüzde 9,6, Rusya yüzde 7,8, Çin yüzde 5,9 ve Almanya yüzde 5,6 ile takip ediyor.
2024 yılında Ukrayna, Alman silah ihracatının en önemli hedef ülkesiydi. Almanya 2024 yılında Ukrayna’ya 4,4 milyar avroluk bir silah ihracatı gerçekleşmişti. Bununla birlikte Almanya’nın silah ihracatının yüzde 90’ı, AB ya da NATO üyesi olmayan ve Almanya’nın jeopolitik partnerleri arasında da sayılmayan ülkelere gerçekleşiyor. Özellikle İsrail gibi derin insan hakları ve 2023 sonrasında da soykırımla suçlanan ülkelere yönelik Alman silah ticareti eleştirilerin merkezinde yer alıyor.
Greenpeace’in Almanya’nın 1990 yılından itibaren son 30 yıldaki silah ihracatını incelediği ve 2020 yılında yayınlanan raporda, Almanya’nın savaş bölgelerine silah ihracatının bir istisna olmadığı, özellikle de Orta Doğu, Güney Asya ve Güney Amerika’ya Alman silahlarının gönderildiği belirtiliyordu. Rapor, dünya genelindeki birçok ülkede Alman silahlarıyla savaşların yürütüldüğünü ve insan hakları ihlallerinin gerçekleştirdiğini ortaya koymuştu.
Almanya’nın Silah İhracatına Dair Düzenlemeleri
Aslında insan hakları ihlallerinin yürütüldüğü bölgelere silah sevkiyatı, Almanya’nın anayasal ilkeleriyle de çelişir durumda. Alman Anayasasına göre silahlar, diğer ticari araçlar gibi değerlendirilmediği için silah ihracatında özel kurallar geçerli olmak zorunda.
Federal hükûmetin tanımına göre Almanya’nın silah ihracat politikasının “kısıtlayıcı” ve “değer odaklı” olduğu belirtiliyor. Hükûmet tarafından yapılan açıklamaya göre Almanya’da “silah ihracatı, ekonomi politikasının bir aracı değil ve diğer ihracatlar gibi değerlendirilmiyor.” Federal hükûmetin katı kurallar benimsediği ve kendi ifadesiyle “son derece kısıtlayıcı bir onay politikası” izlediği ifade edilse de İsrail’e yönelik silah ihracatı söz konusu olduğunda bu “kısıtlayıcı” politikanın tutarlı bir şekilde sürdürülmediği söylenebilir.
Almanya’da silah ürünlerinin ihracatı özel bir izne tabi ve bu izin ancak söz konusu ihracatların incelemesinden sonra veriliyor. Bu incelemede silah ihracatının yapılacağı ülkedeki genel insan hakları durumu ve ilgili ürünlerin insan hakları ihlallerinde kullanılmaması veya krizlerin derinleştirilmemesi gibi kriterler kullanılıyor.
Şimdiki koalisyondan önceki trafik lambası koalisyonu, Alman silahlarının demokratik olmayan devletlere gitmesini engellemek için “Silah İhracatı Kontrol Yasası”nı (Rüstungsexportkontrollgesetz) değiştirmeyi planlamış, fakat erken seçimler nedeniyle bu düzenleme hayata geçirilememişti.
İsrail’e yönelik silah ihracatının, Almanya’nın anayasal düzenlemelerine aykırı bir şekilde sürdürülmesinin arkasında ise birkaç neden bulunduğu öne sürülüyor. Almanya bir yandan İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırımı bir “savunma savaşı” olarak nitelendirip, Birleşmiş Milletler’in 51. Maddesi kapsamındaki “savunma hakkı” ile ilişkilendiriyor. Öte yandan ise Almanya’nın İsrail başta olmak üzere diğer ülkelere silah ihracatını arttırmasının, ülke içindeki endüstrinin güçlenmesine ve Almanya’nın silah sistemlerini tek başına üretebilecek kapasiteye gelmesine hizmet ettiği düşünülüyor.
Almanya İsrail’a Silah Sevkiyatı Nedeniyle Uluslararası Adalet Divanında Yargılanıyor
Latin Amerika ülkesi Nikaragua, 2024 yılının Nisan ayında Uluslararası Adalet Divanında (UAD) Almanya’yı Gazze’deki soykırıma ortak olmakla suçlayarak bir dava açmıştı. Lahey’de açılan davada, Almanya’nın İsrail’e silah sevkiyatı ve yakın siyasi ilişkileri nedeniyle Gazze’deki soykırımı desteklediği iddiası ele alınıyor. Bu dava, bir Avrupa ülkesinin İsrail’e verdiği destek nedeniyle ilk kez Birleşmiş Milletler’in en üst mahkemesinin karşısına çıkması nedeniyle büyük önem arz ediyor.
Nikaragua’nın UAD’deki temsilcisi Carlos Argüello Gómez, Berliner Zeitung’a verdiği söyleşide, “Almanya’ya İsrail’in ikinci en büyük silah tedarikçisi olması nedeniyle dava açtık. ABD (İsrail’e) silahların yüzde 75 ile 80’ini gönderirken, İsrail’in silahlarının yüzde 20’si ise Almanya’dan geliyor.” açıklamasında bulundu. Gómez, Kasım 2023’te İsrail’in Almanya’ya sattığı ve “savaş tecrübesi geçirmiş” silahları kapsayan 3,6 milyar dolarlık bir anlaşmaya dikkat çekerek şunları söyledi: “‘Savaş tecrübesi olan’ ifadesi, bu silahların daha önce Filistinlilere karşı kullanıldığı anlamına geliyor. Bu da (İsrail ile Almanya arasındaki) bu ilişkinin ne kadar absürt olduğunu açıkça gösteriyor.”
Almanya’nın İsrail’e silah sevkiyatı ile ilgili en temel argümanı olan “İsrail’in güvenliğinin sağlanması” iddiası ise Gómez’e göre oldukça anlamsız. İsrail’in dünyadaki en güçlü on silahlı devletten biri olduğunu söyleyen Gómez, şu ifadelerde bulundu: “İsrail, İran veya Mısır’dan daha güçlü; oysa bu ülkelerin nüfusu İsrail’in katbekat fazlası. İsrail’in sadece konvansiyonel silahları değil, nükleer silahları da var. İsrail’in hayatta kalabilmek için Alman silahlarına ihtiyaç duyduğu düşüncesi mantıksızdır. İsrail bölgesel bir süper güç, silah ihracatçısı. Buna rağmen Almanya, İsrail’i her ne pahasına olursa olsun korumak gerektiğini iddia ediyor. Bu, gerçeğin çarpıtılması demek.”
Uluslararası hukuk uzmanı Selman Aksünger’e göre, UAD nezdinde Almanya’ya karşı açılan davada da görüldüğü üzere, üçüncü ülkeler silah destekleri sebebiyle İsrail’in işlediği suçlardan sorumlu tutulabilirler. UAD’nin 26 Ocak’ta Gazze’de “muhtemel bir soykırım riski” bulunduğuna hükmetmesi, üçüncü devletler açısından, destek vermemenin yanı sıra söz konusu soykırımı “önleme yükümlülüğü” de doğuruyor.