Nakit Paranın Kalmadığı Gazze’de Halk Gıdaya Nasıl Erişiyor?
İki yılı aşkın süredir süren İsrail saldırıları ve insani yardımın engellenmesi, Gazze’de yaşamı felce uğrattı. Halk gıdaya ulaşmak için karaborsaya ve komisyonculara başvurmak zorunda; ancak nakit para kıtlığı dijital ödemeleri de işlevsiz kıldı. Çaresiz kalan Gazzeliler artık gıdayı, eşyalarını takas ederek temin etmeye çalışıyor.

İki yılı aşkın süredir devam eden İsrail saldırıları Gazze’de sadece çok boyutlu bir yıkım ve soykırım ortamıyla sonuçlanırken, olağanüstü koşullara rağmen hayatını sürdürmeye çalışan ve insani yardımın kısıtlanması nedeniyle karaborsaya yönelmek zorunda kalan Gazzelilerin gıdaya erişimini daha da zorlaştıran başka faktör daha söz konusu: Gazze’de para dolaşımı da neredeyse imkânsız hâle geldi. Nakit para temin etmesi gereken finans kurumları kağıt üzerinde olsa da çalışır durumda değil.
Nakit Sisteminin Çöküşü ve Komisyon Ekonomisi
Gazze’de bankacılık altyapısı uzun süredir fiilen devre dışı. Filistin Bankası, Kahire-Amman Bankası ve El Kudüs Bankası gibi kurumların şubeleri fiziksel olarak ayakta görünse de çalışmıyor; ATM’ler kapalı, pos cihazları çalışmıyor. Kamu görevlileri aylarca maaş alamıyor; uluslararası kuruluşların çalışanları, hesaplarında para bulunsa dahi bunu nakde çeviremiyor.
New York Times’ın ağustos ayında paylaştığı saha gözlemlerine göre, İsrail 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’ye hiçbir yeni nakit girişine izin vermedi. Bu nedenle piyasada dolaşan banknotlar hızla yıprandı, yırtık ve bantlanmış paralar artık birçok dükkân tarafından kabul edilmiyor. Palestine Monetary Authority, savaş öncesi Gazze bankalarında bulunan 290 milyon doların yaklaşık 180 milyonunun yağmalandığını veya el konulduğunu bildiriyor. Bakat bu meblağa kimin el koyduğu da belirsiz; kimi kaynaklar Hamas’ı, kimileri İsrail ordusunu işaret ediyor. Sonuçta piyasada kalan para hem azaldı hem güvenilirliğini kaybetti. Para, sadece “yıpranmış” değil, ekonomik anlamını yitirmiş durumda.
Bu boşlukta bir komisyon ekonomisinin doğduğu belirtiliyor. Bankalar ve ATM’ler kapalı olduğu için, banka havalelerini nakde çeviren aracılar sahada fiilen paraya erişimin tek kanalı hâline geldi. İnternet kafelerde, dükkân aralarında ya da sokak köşelerinde nakit satışı yapılıyor; hesabına 1.000 şekel gelenin eline ancak 500 şekel geçiyor. Bu aracılar, savaş öncesinde ellerinde kalan nakit stoklarıyla geçim sağlıyor. Komisyon oranları yüzde 50’lileri görmüş durumda. 22 yaşındaki gazeteci Şahad Ali, New York Times’a verdiği demeçte yaşadığı durumu şöyle özetliyor: “300 dolarlık telif gelirim için 144 dolar komisyon ödedim. Çalıştığın emeğin yarısını geri almak bile başarı sayılıyor.”
Bu tablo artık “istisna” değil, normal hâline geldi. Gazze’de para, geçim aracı olmaktan çıkıp başlı başına bir ticaret metasına dönüştü.
Bankacılık sisteminin çökmesiyle birlikte, likidite bir savaş silahına dönüşüyor: İsrail’in yeni nakit girişini engellemesi, finansal akışı kontrol ederek halkın alım gücünü fiilen ortadan kaldırıyor.
Artık birçok Gazzeli için nakit değil, takas hayatın ana para birimi. Un-mercimek, sıvı yağ-pirinç gibi bire bir takaslar, hatta giysi, mont veya ev eşyalarının temel gıda karşılığında el değiştirmesi giderek yaygınlaşıyor. Bu “eşya karşılığı gıda” ekonomisinde değerler gün içinde bile değişiyor; standart fiyat referansı ortadan kalktıkça, pazarlık gücü ve erişim de yok oluyor.
Halk İhtiyaçlarını Karşılamak İçin Tek Seçeneği: Karaborsa
Nakit yokluğunun temel gıda fiyatlarında sert bir enflasyona da yol açtığı belirtiliyor. Eylül 2025 itibarıyla, paylaşılan fiyat izleme örneklerine göre şekerin kilosu savaş öncesinde 0,89 dolar iken şu an 100 doların üzerine çıkmış durumda. 25 kg’lık un çuvalının fiyatının 223-891 dolar aralığında dalgalandığı dile getiriliyor. Sabun, bebek bezi ve akaryakıt gibi temel ihtiyaç ürünlerine ulaşmak yükselen fiyatlar nedeniyle imkansız hale gelmiş durumda.
Fiyatların seyrinde mal girişine ilişkin kısıtlamaların belirleyici etkisi var. Kısıtlamalar sıkılaştığında fiyatlar hızla yükseliyor; ateşkes dönemlerinde alışverişe konu ürün girişi arttığında geçici düşüşler gözleniyor. Ancak bu düşüşler, savaş öncesi seviyelerin katbekat üzerinde kalıyor.
Fiyatlar belirli bir eşiğin üstüne çıktığında, insanlar aslında fiilen pazardan dışlanıyor; sebze-meyve gibi kalemler hane bütçelerinin dışında kalıyor. Buna dayanıklılık ise satılabilir varlıkların (altın, ev eşyası, giysi) mevcudiyetine ve aile-diaspora ağlarından gelen desteğin aracılar üzerinden nakde çevrilebilmesine bağlı hâle geliyor. Bu ise komisyon kaybı ve fiyat oynaklığı nedeniyle her ay hızla eriyor.
Dijital Ödemeler: Kısıtlı Çözüm, Yeni Engeller
Nakit yokluğunda başvurulan kartla veya dijital ödemeler de elektrik kesintileri, zayıf internet ve sık kopan telefon ağları sebebiyle süreklilik sağlayamıyor. Pos cihazlarının enerjisiz kalması, ağ erişimi olsa bile işlem tamamlama oranlarını düşürüyor. Bu nedenle pratikte “dijital cüzdan” kullanımı sınırlı bir kitleyle sınırlı anlarda mümkün olabiliyor.
UNICEF’in bulgularında, dijital ödeme almayı kabul eden satıcı sayısının azaldığı; kabul edenlerin ise nakit ihtiyacı nedeniyle dijitale ek ücret istediği bildiriliyor. Bu tablo, “nakit yoksa dijitale geç” önermesinin de sahadaki karşılığını zayıflatıyor. Nakit kanalında yüksek komisyon ve fiziksel erişim sorunu; dijital kanalda altyapı, regülasyon ve kabul engelleri… Her iki kanalın aynı anda tıkanması, Gazze halkını takas ve gayriresmî çözümlere yöneltiyor. Bu da kırılgan grupları (çocuklar, yaşlılar, bakıma muhtaçlar) gıdaya erişimde daha da dezavantajlı kılıyor.
Bütün bunlara ek olarak dünyadan toplanan bağışlara dair süreçler de karmaşık ilerliyor. Örneğin, önde gelen bağış toplama platformlarından GoFundMe, Gazze’ye yönelik insani yardımları engellemekle suçlanıyor. Hayır kuruluşları ve aktivistler, platformun Filistin’le ilgili bağış kampanyalarını gerekçesiz biçimde kapattığını ve milyonlarca dolarlık yardımı dondurduğunu söylüyor. Londra merkezli The Sameer Project’in 250 bin dolarlık bağışı iptal edilirken, Gazze’deki bireysel yardım sayfaları da “uygunsuzluk” gerekçesiyle kapatıldı. Eleştirmenler, İsrail ve Ukrayna için açılan kampanyaların benzer denetime tabi tutulmadığını, bunun dijital sansür ve çifte standart oluşturduğunu belirtiyor. GoFundMe ise tüm kampanyaların “standart doğrulama sürecinden geçtiğini” savunuyor. Aktivistler, bu uygulamaların Gazze’ye ulaşan sınırlı yardım kanallarını daha da daralttığını ve alternatif platformlara geçişi hızlandırdığını söylüyor.
Elektrik, internet ve ağ kesintileri nedeniyle dijital cüzdanlar neredeyse çalışmıyor. İsrail Maliye Bakanlığı, Nisan 2025’te Bank of Palestine’e gönderdiği bir mektupla, dijital cüzdanların “militanlarca kullanılabileceği” iddiasıyla e-cüzdan limitini 3 000 şekelden 500 şekele düşürttü. UNICEF’in yaz izlemeleri, dijital ödemeyi kabul eden satıcı oranının yüzde 20’nin altına indiğini gösteriyor; kabul edenlerin çoğu da dijitale ek komisyon istiyor. Diğer bir deyişle “dijital geçiş” çözüm değil, yeni bir engel hâline geldi.
İsrail’in “Raflar Dolu” Propagandası
İsrail, ağustos ayında bir sosyal medya kampanyası başlatarak “Gazze’de kıtlık yok” mesajını dünyaya yaymaya çalıştı.
Al Jazeera’da bu konuda kendi tanıklığını anlattığı bir yazı yayımlanan Gazzeli aktivist Ahmad Abushawish, bu kampanyada paylaşılan görüntülerdeki marketleri şöyle anlatıyor: “Raflarda un, yumurta, yağ var; ama bunlar bizden çok kameralar için.”
Gerçekten de bazı bölgelerde geçici olarak ticari mallar görülüyor. Fakat Abushawish’in bildirdiği fiyatlar insanlık fahiş seviyelerde:
- 1 kg şeker = 70 dolar
- 1 kg un = 26-45 dolar
- 1 yumurta = 5 dolar
- Küçük pizza = 18 dolar
- Bir fincan kahve = 9 dolar
Diğer bir deyişle bazı ürün ve gıdalar satışta ama halkta bunları alabilecek para yok. Abushawish şöyle diyor: “Gıdanın kendisi bir işkenceye dönüştü: Görmek mümkün, dokunmak yasak.”
Bu tablo bir istisna değil, planlı bir stratejinin sonucu. Abushawish ve diğer Gazzeli tanıklar, İsrail’in yardımların önünü keserken aynı anda ticari mallara geçici izin verdiğini aktarıyor. Böylece kameralarda dolu market rafları görünüyor; fakat halkın alım gücü olmadığı için o bolluk sadece “görsel” kalıyor.
Yardım Konvoylarının Yağmalanması
Le Monde gazetesinin 1 Ekim 2025 tarihli saha röportajları, bu mekanizmanın nasıl çalıştığını gözler önüne seriyor: Her gün BM’ye ait yardım kamyonları, Gazze yollarında binlerce aç insanın saldırısına uğruyor. Bazı kamyonlar gıdaya erişemeyen halk tarafından yağmalanıyor, bazıları silahlı gruplar tarafından ele geçiriliyor. Dünya Gıda Programı tarafından paylaşılan Eylül 2025 verilerine göre, 991 konvoydan yalnızca biri depolara ulaşabildi.
Yardımın yolda dağılması, iki sonucu doğuruyor:
- Ürünlerin bir kısmı karaborsada satışa çıkıyor.
- Yardımların “ücretsiz dağıtım” işlevi ortadan kalkıyor, ürün pazara meta olarak geri dönüyor.
Bu pazarlar, bazen “silahlı koruma” hizmeti satın alan özel taşeronlarca işletiliyor. Bir konvoyun güvenli geçişi için 40 bin dolara kadar koruma ücreti ödeyenlerin olduğu belirtiliyor. Bu maliyetler, ürün fiyatlarına doğrudan yansıyor. Böylece, yardım malı dahi “satın alınabilir” bir ürüne dönüşüyor: Kâr zinciri, açlık krizini daha derinleştiriyor.
Peki bu gruplar kim? Gazze’de yardım konvoylarını hedef alan “silahlı gruplar”, çoğunlukla savaşın ardından dağılmış eski güvenlik unsurları, yerel silahlı fraksiyonlar ve açlıkla hayatta kalmaya çalışan sivil çetelerden oluştuğu belirtiliyor. İsrail’in Hamas’a bağlı polis güçlerini dağıtması, UNRWA’nın yardım ağını devre dışı bırakması ve konvoy güzergâhlarını tek taraflı belirlemesiyle oluşan güvenlik boşluğunu bilerek sürdürerek bu ortamın doğmasına zemin hazırlıyor. Abushawish fahiş fiyatlarla sonuçlanan süreci şöyle özetliyor:
“Gazze’ye girdikten sonra, mallar birkaç elden ve başından itibaren şişirilmiş fiyatlar belirleyen İsrailli tedarikçilerin aracı zincirinden, silahlı gruplara rüşvet veya “koruma ücreti” ödeyen tüccarlardan ve daha sonra satmak için malzeme stoklayan spekülatörlerden geçer. Gıda raflarına ulaştığında, değeri o kadar artmıştır ki, tüketilmek yerine sergilenmek üzere bir lüks ürün haline gelmiştir.”
İsrail’in Propaganda Mekanizması: Görüntü, Gerçekliğin Yerine
Karaborsa mallardan oluşan pazarlara dair İsrail’in kullandığı “piyasalar dolu” söylemi, uluslararası kamuoyunu ikna etmeyi hedefliyor. Rafları dolu market görüntüleri, gerçekte ticari giriş izni verilen belirli bölgelerden seçiliyor. Bu propaganda, hem insani yardım çağrılarını etkisizleştirme hem de uluslararası kurumları “abartılı rapor” yapmakla suçlama yapma amacı taşıyor.
Abushawish’in ifadesiyle: “Bu, planlı bir aşağılama biçimi. Aç insanlara yiyecek değil, bunların görüntüsü sunuluyor.” Yani gıda artık sadece besin değil; bir iletişim aracı, bir propaganda sahnesi. Le Monde muhabirlerinin de belirttiği gibi, İsrail’in seçici yardım izinleriyle birlikte özel şirket ve STK’lara ayrıcalık tanıması, “gıda geçişi”ni siyasallaştırıyor.
İki Yılın Ardından Gazze’de Yıkımın Bilançosu
İsrail’in 8 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü saldırılarda en az 67 bin 139 Filistinli hayatını kaybetti, 169 bin 583 kişi yaralandı.
Mayıs 2025’ten bu yana İsrail ve ABD güdümlü “Gazze İnsani Yardım Vakfı” (GHF) tarafından yürütülen dağıtım bölgelerinde düzenlenen saldırılarda 2 bin 605 kişi öldü, 19 bin 124 kişi yaralandı. Aralarında 154 çocuğun da bulunduğu en az 459 kişi açlıktan öldü.
Gazze’deki yıkım, ölü sayısının ötesinde: 169 bin kişi kalıcı yaralanmalarla yaşamını sürdürüyor. UNICEF’e göre, 3 000-4 000 çocuk bir veya daha fazla uzvunu kaybetti. Sağlık sistemi çökmüş durumda; hastaneler azalan malzemelerle, çoğu zaman anestezisiz çalışıyor. Son iki yılda 34 hastane dâhil en az 125 sağlık tesisi hasar gördü, 1 722 sağlık ve yardım çalışanı öldürüldü.
BM uzmanlarına göre su ve sanitasyon ağının yüzde 89’u tahrip edilmiş durumda ve hanelerin yüzde 96’sı temiz suya erişemiyor. Ağustos 2025 itibarıyla tüm konutların yüzde 92’si, ticari tesislerin yüzde 88’i yıkılmış durumda. Yaklaşık 2 milyon Filistinli yerinden edildi.
Eğitim altyapısı da çöktü: 63 üniversite binası dâhil 2 300’den fazla okul tahrip oldu. Kalan okullar sığınma alanına dönüştü, 780 eğitim personeli hayatını kaybetti. Okulların yüzde 92’sinin tamamen yeniden inşası gerekiyor. (P)