'Oracle'

Trump’ın Yeni Multimilyarder Gözdesi: Larry Ellison Kimdir?

Bir zamanlar gösterişli yatları ve Hawaii'deki özel adasıyla manşetlerdeydi; şimdi ise Beyaz Saray’ın gölgesinde yeni bir medya düzeni kuruyor. Elon Musk ile yollarını ayıran Trump’ın yeni milyarder müttefiki Larry Ellison, teknolojiyle medya ve siyasetin kesişimindeki en tartışmalı isim hâline geldi. Peki TikTok krizi ile adını duyduğumuz Larry Ellison kim ve ne istiyor?

San Francisco, Kaliforniya, ABD | Oracle CEO’su Larry Ellison, Moscone Center’da düzenlenen Oracle OpenWorld konferansında konuşma yapıyor. | 22 Eylül 2013 | Fotoğraf: drserg- Shutterstock.com

Dünyanın en zengin ikinci adamı Larry Ellison: Bu ismi sadece TikTok gibi stratejik satın alımlarla medya imparatorluğunu genişleterek Rupert Murdoch’ı tahtından eden Oracle şirketinin sahibi olarak tanımıyoruz: Ellison, aynı zamanda, ABD Başkanı Donald Trump’ın yeni gözde milyarderi. Peki geçmişte gösterişe ve şatafata düşkünlüğü ve Bill Gates ile rekabetiyle bilinen, şimdi ise Elon Musk’ın aksine gölgelerde hareket etme başarısıyla dikkat çeken Larry Ellison kimdir?

Evlatlık Verilen Larry Ellison İçin Bir Dönüm Noktası: Üniversiteyi Bırakmak

17 Ağustos 1944’te Manhattan’da doğan Lawrence Joseph Ellison, 19 yaşında bekâr bir anne olan Florence’in oğluydu. Tek başına hem çalışıp hem de çocuğuna bakmakta zorlanan genç Florence, bir süre sonra, Larry 9 aylıkken hastalanınca, bebeği Chicago’nun varlıklı bir bölgesi olan North Side’da yaşayan teyzesi Lillian Ellison ve kocası Louis’in yanına gönderdi. Burada yaşamaya başlayan Larry, 12 yaşına kadar evlatlık olduğunu öğrenmedi.

Ellison’ı evlat edinen babası, çocukluğundaki en etkili figürdü. Louis Ellison, yirminci yüzyılın başlarında ülkelerinden kaçan binlerce Rus Yahudisinden biriydi. Larry ise, yeni ailesi ile birlikte düzenli olarak Sinagog’a gitmesine rağmen, büyüdüğünde kendisini ‘din konusunda kuşkucu’ tanımlayacaktı.

Larry babasından ‘‘Bir milyoner, bir Rus göçmen, tenis şampiyonu ve Kongre adayı’’ olarak bahsediyordu. Büyük Buhran döneminde kiracıları kira ödemeyi bırakınca, Louis bir yıl içinde hem tüm parasını, hem eşini, hem de Kongre seçimini kaybetmişti. Böylede Larry, genç yaşında hem çok fazla şeye sahip olmayı, hep daha fazlasını arzulamayı hem de her şeyi kaybetmeye tanıklık etmişti.

Ellison’un hayatı, ABD’nin Bill Gates, Steve Jobs ve Mark Zuckerberg gibi ‘‘üniversiteyi bırakıp başarıyı yakalayan milyarder’’ hikâyelerine benzer bir örnek sunuyor. Harç ücretleri oldukça pahalı ve çoğu zaman gençleri yıllar boyunca ödemesi zor yüksek faizli krediler almaya zorlayan Amerikan üniversite sisteminin yanı başında, ‘‘üniversiteyi bitirmeden zengin olmak’’ ve ‘’üniversite eğitimine tahammül etmek için fazla dâhi olmak’’ bu isimleri, Amerikan rüyasının Silikon Vadisi’ndeki kahramanları hâline getirmişti. Larry, Chicago Üniversitesini yarıda bıraktıktan bir süre sonra üniversite eğitiminin kendisine istediği yetenekleri kazandırmadığına karar vermişti. Bir süre sonra Illinois Üniversitesinde akademik hayatına devam etmeyi denemiş, ancak bir süre sonra tekrar okulu bırakmıştı.

CIA Projesinden Herkese Karşı Açılan Savaşa: Oracle Şirketi

Larry, programlama ve sorun çözme konusunda doğal bir yeteneğe sahipti. Buna rağmen NASA dahil onlarca teknoloji şirketi tarafından başvuruları reddedilmişti. Keşfedilmek için bir süre uğraşması gereken Larry, kısa zaman sonra Ampex ve Amdahl gibi büyük teknoloji şirketlerinde yer edinmeyi başardı. Ampex şirketinde iken üstünde çalıştığı Oracle kod adlı CIA projesi, daha sonra onun girişimcilik hayatının merkezi ve 815,73 milyar dolar değerini bulan şirketinin başlangıcı olacaktı.

1977’de Larry Ellison, ortakları Bob Miner ve Ed Oates ile daha sonra Oracle Corporation adını alacak yazılım şirketi Software Development Laboratories’i kurdu. Ellison, bu şirketle birlikte sonraki on yılların en büyük teknolojik ve ticari meselelerinden biri olan güvenli veri depolama ve yorumlama konusunda aldığı devrim niteliğinde kararlarla servetini katlayacaktı.

1970lerde IBM mühendisi Edgar F. Codd’un geliştirdiği ‘ilişkisel veri tabanı’ (relational database) teorisi, ilk yayınlandığında, anlaşılması ve dolayısyla uygulanması zor, başarısız bir akademik makale olarak görülmüştü. Codd, 1880lerden beri süregelen veri düzenleme sorununu, yine tarihsel bir ilhamla çözmeyi, yani verileri karmaşık hiyerarşiler yerine basit tablolar hâlinde düzenlemeyi öneriyordu. Bu tabloların birbirine “ilişkilendirilmesiyle” çok farklı sorguların otomatik biçimde yapılabileceğini öne sürdü. Basit ama sağlam cebirsel bir temele dayalı bu kuramı ticari bir ürüne dönüştüren ise Ellison oldu. Codd’un modeli, işletmelerin verilerini yönetmesini sağlayan ilk ticari ilişkisel veritabanı sistemlerinden birini (Oracle Database) geliştirmesinde önemli bir rol oynadı.

Genç Kalmak İsteyen Ellison’un “Gürültülü” Yılları ve “Ölümsüzlük Arzusu”

Yıllar içinde sıradan insanın gündelik hayatına heyecan katmayan ‘sıkıcı’ girişimleri ile servetini büyüten Ellison, iş hayatı dışında yatçılık, tenis oynaması, yaşlanma karşıtı araştırmaları ve Hawaii’de bir adayı satın almak gibi medyatik faaliyetleri ile biliniyordu. Öte yandan 90’lı yıllarda Ellison’ın namı, günümüzdekinden farklıydı. Gücü oranında sessiz ve görünmez olmayı önemseyen diğer milyarderlere kıyasla daha ‘gürültülü’ bir mizacı vardı. 1991 yılının Aralık ayında Hawaii’de -tahta olmaksızın yapılan- vücut sörfü sırasında boynu kırılmış, akciğeri delinmiş ve ağır bir şekilde yaralanmıştı.

Mike Wilson, 1997’de Ellison’ın hayatını ele aldığı biyografisine Tanrı ile Larry Ellison Arasındaki Fark (Tanrı Kendisini Larry Ellison Zannetmiyor) ismini vermişti. Bu dönemde Ellison’ın Bill Gates ile rekabet hâlinde olduğu biliniyordu. ”Sonuçta ha bir milyar dolar eksik ha bir bir milyar dolar fazla!” sözleriyle amacının Gates’in servetinden fazlasını edinmek olmadığını, esas arzusunun onun statü ve gücünü aşmak olduğunu verdiği röportajlarda gizlemiyordu. Ellison’ın felsefesi basitti: ”Kazanmak [benim için] yeterli değil, diğer herkes kaybetmeli”.

Ellison, 53 yaşında, yaşlanma ile ilişkili hastalık ve engellere dair biyomedikal araştırmaların yapılması için kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Ellison Medical Foundation’ı kurdu. Ellison’ın yaşlanmayı engelleme amaçlı yapılan araştırmalara 350 milyon dolar bağışlaması, onun “zamana ve ölüme karşı açtığı bir savaş’” olarak görüldü. Ellison, biyografisini yazan Wilson’a verdiği bir demeçte ”Ölüm bana hiçbir zaman anlamlı gelmedi. Bir insan nasıl varken bir anda yok olabilir, artık var olmayabilir?” sözleriyle hayatın bitmesini kabullenemediğini söylemişti.

Yaşlanmayı ve ölümü aşmaya çalışmak, Calico Labs’i kuran Google’ın kurucu ortağı Larry Page ve Altos Labs Amazon’un sahibi Jeff Bezos ile aynı ligde yarışan ‘tipik’ bir milyarder yapıyordu. İlerleyen yaşına göre oldukça genç görünen Ellison’ın gençlik sırları, ara ara onun renkli kişiliği ile birlikte merak konusu oldu.

Havuç suyu yudumlayıp, yeşil çay içen ve ileri yaşına rağmen spor salonunda saatler harcayan Ellison’ın ölümsüzlük arzusu sadece sağlık konusundaki yatırımlarına yansımadı. Amerikan siyasetine yaptığı bağışlar ve veri teknolojisi ve medya üzerinde kurduğu etki, onun sermaye piyasalarında ve dünyada kalıcı bir etki bırakmasını sağladı.

Ellison’un Siyasi Çizgisi: Clinton Hayranlığından Trump Kampına Tedrici Bir Yolculuk

Silikon Vadisi’nde son 20 yıl içerisindeki siyasi ibre kaymasından Ellison da nasibini aldı. Siyasi sahnede ön planda olmasa da Ellison, Bill Clinton’a (1993-2001) olan takdiri ile biliniyordu. 2002’de Clinton’ı ‘‘olağanüstü bir insan’’ olarak tanımlayan Ellison, Clinton’ı üçüncü bir dönem seçilmesi için anayasa değişikliğine gidilmesine dair şakalar yapıyordu.

Ellison’ın Demokrat Partiden uzaklaşması Barack Obama’nın başkanlık döneminde (2009-2017) başladı. Ellison, Obama ile de teması olmasına rağmen fonlarını Cumhuriyetçi Parti adaylarına kaydırmaya başlamıştı. 2016’da ABD’nin şu anki Dışişleri Bakanı olan Marco Rubio’yu o dönemki başkanlık yarışında on milyonlarca dolar ile destekledi. Rubio’nun kampanyasını yürüten Terry Sullivan daha sonra Ellison için ‘diğer milyarder bağışçılara göre az ilgi isteyen ve çok sık toplantı talep etmeyen biri’ diyecekti.

Rubio’nun yarıştan çekilmesinin ardından, 2018’de, Ellison, kendini ‘tutkusuz, sıkıcı bir orta yolcu’ diye tanımlayarak kendisinin Clinton, Rubio, Senatör Mitt Romney, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ile aynı gemide olduğunu söylemişti. Ellison’ın Donald Trump’a ilk resmî desteği koronavirüsün gölgesinde başkanlık seçimine gidilen 2020 yılında geldi. Bu terchine rağmen, Trump’ın yeniden seçilmesi için kendi düzenlediği bağış toplama etkinliğine Ellison’un şahsen katılmaması dikkat çekmişti.

Bu dönemde pandemiden etkilenen Amerikan ekonomisini yeniden canlandırmak için Beyaz Saray’da oluşturulan danışma kurulunda yer aldı. Aynı yıl Forbes’a verdiği bir röportajında “Trump’ın şeytan olduğunu düşünmüyorum. Onu destekliyorum ve başarılı olmasını istiyorum,” temennisini ifade etti.

Ellison ve Trump İş Birliğinin Başlangıcı

2020 yılının sonunda Oracle TikTok uygulamasının ABD’deki ortağı hâline geldi. Bu, Amerikalıların ve Trump yönetiminin dünyanın en çok kullanılan uygulamalarından olan TikTok’un veri güvenliğine dair göstermelik bir önlem olarak düşünülmüştü. Bu dönemde Trump, Oracle’ın TikTok’u ve Amerika’nın en büyük market zincirlerinden Walmart’ı satın alma girişimlerine destek vermiş ve bu girişimler sonuçsuz kalsa da ikili arasındaki karşılıklı desteği perçinlemişti.

2020 seçimlerinde Donald Trump’ın kaybetmesinin ardından gerçekleşen stratejik telefon görüşmesinde Ellison’ın da bulunduğu iddiası, teknoloji devinin muhafazakâr siyasetin içindeki rolünün düşünüldüğünden de derin olduğunu gösterecekti. İddiaya göre 14 Kasım’da gerçekleşen bu görüşmede Ellison’ın yanısıra, Cumhuriyetçi Partili Senatör Lindsey O. Graham; Fox News sunucusu Sean Hannity; Donald Trump’ın avukatı Jay Sekulow ve hileli sayım yapıldığı yönündeki iddiaları destekleyen Texas merkezli bir kâr amacı gütmeyen kuruluşu olan True the Vote’un avukatı James Bopp Jr. katılmıştı. Larry’nin oğlu David’e 2022 yılında bu görüşme sorulduğunda “Ailemdeki herkes seçimlerin özgür ve adil olduğuna inanıyor ve sonuçları kabul ediyor,” sözleriyle karşılık vermiş ve iddiaları reddetmişti.

Tüm sıcak temaslarına rağmen Ellison, 2022 yılında başlayan Cumhuriyetçi Parti ön seçim sürecinde Donald Trump’a doğrudan destek vermemiş, diğer aday adaylarından Güney Carolina Senatörü Tim Scott’a milyonlarca dolarlık kampanya desteği bağışlamıştı. Ancak Scott’ın azalan popülerliği ile Ellison’ın finansal desteğini azaltmış ve hedef değiştirerek Donald Trump’ın Scott’ı ikinci adamı yapması için lobicilik faaliyetlerine devam etmişti.

Trump’ın Ellison’a Verdiği Unvan: “Her Şeyin CEO’su”

Ellison’ın medya üzerindeki eli, 2020’de Oracle’ın TikTok’u alamamasından sonra da devam etti. Kendini bir ‘ifade özgürlüğü mutlakiyetçisi’ olarak gören arkadaşı Elon Musk ”insanlık için” Twitter’ı satın almak istiyordu. Ellison, 2018’den beri Tesla’nın yönetim kurulunda “bağımsız yönetici” olarak bulunuyordu. Manevi desteğinin yanı sıra Musk’ın yeni sosyal medya tahtına oturması için ihtiyacı olan 44 milyar doların 1 milyar dolarını da Ellison verdi.

Kasım 2024’teki seçimlerde Trump’a aktif bir destek vermeyen Larry, gölgede kalarak faaliyetlerine arka planda devam etti. Öte yandan, Trump’ın ikinci göreve gelme töreni sırasında Beyaz Saray’da iki önemli isimle beraber bir duyuru yapmak üzere beliriverdi: Yapay zeka devi OpenAI şirketinin CEO’su Sam Altman ve SoftBank yatırım yönetimi şirketinin CEO’su Masayoshi Son ile birlikte Amerika’da yapay zeka alt yapısını geliştirmek için Stargate adlı bir ortak bir girişime imza atacaklardı.

O zamana kadar yapay zeka pazarında aracı yazılımlar üreterek istediği yere tam olarak gelememiş Oracle için bu yatırım, önemli bir adımdı. Trump, duyurunun ardında “Larry’e gelince, mesele teknolojinin çok ötesinde. O, her şeyin CEO’su” demişti. Bu taltiften sonra Ellison, Beyaz Saray’a sık gelip gitmeye başladı.

Ellison, 2025 yılında servetini ikiye katlayarak dünyanın servet sıralamasında ikinci oldu, hatta geçtiğimiz eylül ayında kısa bir süreliğine ‘dünyanın en zengin adamı’ unvanını arkadaşı Musk’ın elinden aldı.

Larry’nin Hollywood’u Ele Geçirmek İsteyen Varisi: David Ellison

Öte yandan, 80 yaşına gelen Larry Ellison, küresel medya üzerindeki hâkimiyetini sadece şahsi girişimleri üzerinden sağlamak istemiyordu. Aktörlük yapmayı deneyip başarılı olamayan oğlu David’in yapımlarını destekleyerek Hollywood’a da el atmıştı. 42 yaşındaki David, babasının yıllardır gözüne kestirdiği TikTok hisselerini almasından aylar önce Paramaount yapım şirketini satın alarak sahip olduğu Skydance’in bünyesine kattı. Paramount’ın en prestijli televizyon kanalları olan CBS ve CBS News, yıllardır Donald Trump’ın politikalarını eleştiren yayınlar yapıyordu. Satın alım işlemlerinin tamamlanmasında CBS’in son on yıldır gece talk şov programını sunan ve Demokrat Partili olduğu bilinen Stephen Colbert’in sözleşmesinin yenilenmeyeceği açıklandı. Satış anlaşmasından haftalar önce, Paramount, Trump’ın CBS’i ”Kamala Harris’in röportajını Demokratlara yardımcı olacak şekilde kurgulamakla” suçladığı davayı anlaşmaya bağlayarak 16 milyon dolar ödemeyi kabul etmişti. Trump, satıştan sonra, Ellisonların kendisine milyonlarca dolar değerinde bedava reklam ve program yayınlama sözü verdiğini söyledi. Henüz çiçeği burnunda medya patronu olan David ise, rüşvet söylentilerinin, dahası suçlamalarının, önüne geçmek için her şeyin kitabına uygun yapıldığını ve ”bugünlük hiçbir şeyi politize” etmeyeceklerini ifade etti. David Ellison’ın ilk icraatlarından biri ise Amerikan medyasında Siyonizm propagandası yapması ile tanınan Trump destekçisi Bari Weiss’ı atamak oldu. David, alışveriş sepetine Weiss’ın şirketi The Free Press’i de ekleyerek, 150 milyon dolara şirketi satın almıştı.

Medya hanedanlığının ilk büyük kalesini henüz yeniden dekore etme döneminde olan David, ayağının tozuyla verdiği ilk röportajlarda Warner Bros. Stüdyoları, HBO Max ve ana akım haber devi CNN’in de dahil olduğu Warner Bros. Discovery şirketini de satın almak istemesiyle gündeme geldi. Böylece Ellison ailesinin Vanderbiltlerin demiryollarını ve Rockefellerların ise petrol üzerindeki hâkimiyeti ile kıyaslanan bir medya egemenliği peşinde koştuğu ve bu amaçlarına çok yaklaştıkları, ‘dünyayı yöneten aileler’ ile ilgili komplo teorileri arasından ana akım bir kabule terfi etti.

Ellison ailesinin, dostları Donald Trump’ın otoriter bir rejime meylettiği şu günlerde, söylemi şekillendirmeye yönelik bu agresif tutumu; tüm dünyada sermayenin gücü altında ezilme tehlikesiyle karşı karşıya olan ‘ifade özgürlüğünün’ Amerika’daki geleceği üzerinde kara bulutlar olarak görüldü.

Öte yandan, gücüne güç katmak isteyen ve ”Mahremiyet bir illüzyondur,’‘ şiarı ile haberleşme ve veri dünyasında egemenliğini ilan etmeye çalışan Ellison ailesinin ajandasında önemli bir konu daha var: Yoğun bir destek verdikleri İsrail.

Ellisonların Gündemi: İsrail’in Amerika’daki Tesir Gücünü Korumak

Uzun yıllar muhafazakâr siyasete mesafesiyle tanınan Larry Ellison’ın 2016 yılında Marco Rubio’yu desteklemesi, önceleri şaşkınlıkla karşılanmıştı. Ellison’ın desteği ise ancak 2025 yılında ortaya çıkan yazışmalarla anlaşılacak bazı şartlara bağlıydı.

Larry, 2015 yılının başında, görev süresi bitmek üzere olan Birleşmiş Milletler İsrail Elçisi Ron Prosor ile o dönem Senatör ve muhafazakar parti adayı olan Rubio hakkında e-mail üzerinden istişare yürütmüştü. Rubio, daha o günlerden TikTok’un Amerika’daki hisselerinde gözü olan Ellison için veri güvenliği konusunda halkı Çin’e karşı ayaklandırması ve muhtemel bir satışı teşvik etmesi açısından da önem arz ediyordu. Emaillerde, son görüşmelerinden dolayı mutlu olduğunu ifade eden Prosor, Ellison’ın Rubio hakkındaki değerlendirmesini ve İsrail hakkında konuşup konuşmadıklarını sormuştu. Larry’nin saatler içinde gelen cevabı olumluydu: ”Merhaba Ron. Marco Rubio ile harika bir toplantı yaptım. Onu Tony Blair ile tanıştırdım. Marco, İsrail için harika bir dost olacak.”

2015-2016 ön seçimlerinde Ellison, Rubio adına Cumhuriyetçi Partinin bağış havuzu olan süper PAC’a 5 milyon dolar bağışladı. 2017 yılında ise Ellison, daha doğrudan bir hamle ile Friends of the Israel Defense Forces (FIDF) kurumuna 16.6 milyon dolar yardım yaptı.

Ellison’ın Netanyahu ile ilişkisi şahsi ilişkisi zaman zaman İsrail medyasında gurur, zaman zaman da şüphe kaynağı oldu. “Dünyanın en zengin Yahudisi” olarak da anılan Ellison’ın Hawaii’deki adasında 2020’de koronavirüs pandemisi sırasında tatil yaptığında, Netanyahu İsrail’de hakkında açılan üç yolsuzluk davası ile cedelleşiyordu. Ellison, savcılığın tanıklık için çağırdığı birkaç yüz isimden biriydi. Larry Netanyahu’nun yeterince güçlü bir avukat ekibi tarafından savunulmadığını düşünüyordu. Bunun üzerine Larry İsrailli ünlü film yapımcısı ve istihbarat ajanı olan Arnon Milchan’ı avukatı Ben Tzur’u bırakmaya ikna etti. Milchan başlangıçta bunun kendi imajına ve yasal durumuna zarar verebileceğinden endişe duysa da Larry’den gelen baskılara dayanamadı ve geri adım attı. Bunun üzerine Netanyahu’nun ekibi, Ben Tzur’u arayarak “izin aldık” demiş ve avukatın artık Netanyahu’nun savunmasını üstlenebileceğini bildirmişti.

Ancak tüm bunlar, Ellison’ın 350 milyon doların üstünde bağışta bulunduğu Küresel Değişim İçin Tony Blair Enstitüsü (TBI) yanında neredeyse sembolik kalan bir destekti. TBI çalışanları ile Oracle yöneticileri ortak inzivalar düzenliyor, küresel girişimlerde birlikte çalışıyorlardı. Bu projelerden biri, Savaş sonrası Gazze için, Trump’ın damadı Jared Kushner’ın isteğiyle TBI’nin hazırladığı ”Trump Rivierası” planı idi. Söz konusu plan, Gazze’deki bir etnik temizlik sonrası bölgenin Amerika Birleşik Devletleri tarafından devralınıp yeniden inşa edilmesini ve hayatta kalan Filistinlilerin zorla komşu ülkelere gönderilmesini öngörüyordu.

Larry, Oracle yönetimini devrettiği ‘ikinci adam’larının da İsrail konusunda kendisiyle aynı hedefe sahip olmasına önem verdi. Oracle CEO’su Safra Catz, 2015’te eski İsrail Başbakanı Ehud Barak’a yazdığı bir e-postada şöyle diyordu: ”Amerikan kültürüne İsrail’e duyulan sevgi ve saygıyı yerleştirmemiz gerektiğine inanıyoruz.”

Catz’in bu amaca yönelik önerdiği projelerden biri de İsrail ordusunu yüceltecek şekilde tasarlanmış, İsrailli askerler hakkında bir reality show fikriydi.

Ellison’ın Yeni Çılgın Projesi: TikTok Algoritması

Larry Ellison’ın İsrail’e desteğinin ve kamuya mal olacak ve onu gölgelerden siyaset sahnesine taşıyan en son yatırımı, Oracle’ın yıllardır hedefinde olan TikTok’u ele geçirmeye yönelik oldu. 2025 Eylül ayının sonunda Larry, Amerika’da sosyal medya kullanıcı ve içerik üreticilerinin algoritmalarını derinden etkileyecek bir adım attı. ABD Başkanı Donald Trump’ın TikTok’un ABD operasyonlarına ilişkin başkanlık kararnamesi ile Oracle’ın yaklaşık 14 milyar dolar değerindeki TikTok’un ABD şubesini kontrol etmesine karar verildi. Oracle, dört aylık bir geçiş sürecinin sonunda, özel sermaye grubu Silver Lake ve Abu Dabi merkezli MGX ile birlikte şirketin yaklaşık yüzde 45’ini kontrol edecek.

Oracle’ın bu hamlesi, Arap Baharı’nda ve Amerika Occupy hareketinde ve akabindeki pek çok siyasi hareketin yayılmasında rolü olan sosyal medyanın etkinliğinin temel bir dönüşüme uğrayacağı düşünülüyor. Zuckerberg’ün Facebook ve Instagram algoritmalarını yöneten Meta şirketi, Musk’ın X’i, Ellison’ın TikTok’u. Ellison, ana akım ve sosyal medya alanında İsrail yanlısı ve Cumhuriyetçi eğilimli sermaye kuşatmasının en son, en hevesli ve belki de en güçlü halkası olmak üzere.

Takip eden günlerde Netanyahu’nun sosyal medya’yı yeni bir savaş aracı olarak tanımlaması ve İsrail yanlısı içerikler için influencerlara gönderi başına 7000 dolara kadar ödeme yaptığının ortaya çıkması ile, Oracle’ın teknolojik altyapı müdahaleleri ile İsrail’in kültürel propagandasının paralellik arz edeceğini düşündürüyor.

Gölgelerin Prensi Larry Ellison Ne İstiyor?

Aklından ne geçtiği ve arzu ettiği belki de pek çok dünya liderinden daha önemli hale gelen Larry’nin hikâyesi, bir kuşatma hikâyesi. Gölgelerde uzun süre kalamayacak kadar hırslı olan Larry Ellison, sahip olması gereken güç ve servetten çok daha fazlasına sahip, karanlık ilişkilere sahip ne ilk ne de son kişi. Ancak baş aktörlerinden olmayı seçtiği bu distopya, eğer Larry’nin arzu ettiği noktaya gelirse; gerek ana akım medyada, gerek sosyal medyada ifade özgürlüğü peşinden koşanları yaratıcı çözümler bulmaya, ve kim bilir, belki de son 30 yıllık haberleşme mirasının tersine, çevrim dışı yöntemlere mecbur edecek.

Kaynaklar:

  • Wilson, M. (1997). Difference between God and Larry Ellison: God Doesn’t Think He’s Larry Ellison. William Morrow & Co., Inc.

Esma Güney Aksoy

Lisans ve yüksek lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde tamamlayan Güney Aksoy, Çukurova Üniversitesi Arkeoloji bölümünde ikinci lisans eğitimine devam etmektedir. Ağırlıklı olarak duygulanım sosyolojisi, medya ve hukuk antropolojisi alanları ile ilgilenen yazar, aynı zamanda Peküler Palas, Fidiro Kahvesi ve Talking Anthropology podcastlerinin yapımcı ve sunucularından biridir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler