“Yaşayanların Mezarlığından Çıktık”: İsrail’in Serbest Bıraktığı Filistinliler Kimler?
Trump arabuluculuğunda yürütülen ateşkesin ardından yaklaşık 2.000 Filistinli serbest bırakıldı. Ancak bazıları evlerine dönemedi, sürgüne gönderildi. İşkence tanıklıkları ve hâlâ hapiste olan binlercesi, özgürlüğün bile gözetim altında yaşandığı bir Filistin gerçeğini hatırlatıyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda yürütülen müzakereler sonucunda, 10 Ekim sabahı Gazze’de ateşkes yürürlüğe girdi. Görüşmeler Mısır’da yapıldı; anlaşmanın ilk aşamasında esir takası öne çıktı. İsrail ordusu, mutabakatta belirtilen “sarı hat” bölgesinden çekildiğini duyurdu.
13 Ekim’de İsrail’in serbest bıraktığı Filistinliler, Gazze’nin güneyinde Han Yunus’taki Nasır Hastanesi önünde aileleriyle buluştu. Olayı yerinde takip eden basın mensuplarına göre hastane önünde yüzlerce kişi birikti; ambulans sirenlerine karışan tezahüratlar ve dualar arasında serbest kalanlar beklendi. Görgü tanıkları, kalabalığın içinden küçük bir kızın babasına koştuğunu aktardı: 21 ay sonra özgürlüğüne kavuşan Abdulmuiz Dahlan’a. Dahlan’ın kameralara yansıyan ilk sözleri şunlardı: “Hamdolsun, yaşayanların mezarlığından çıktık.”
Dahlan, İsrail’in Ekim 2023’te Gazze’ye başlattığı saldırılar sırasında tutuklanan binlerce Filistinliden yalnızca biri. İki yıl süren savaşın ardından gelen bu takasla yaklaşık 2.000 Filistinli serbest kaldı. Karşılığında Hamas, elinde tuttuğu 48 İsrailliden hâlen hayatta olan 20 kişiyi teslim etti. Gazze’deki karşılamalar sevinç ve hüzün arasında kaldı; birçok aile için bu “özgürlük”, yılların kaybı ve yeniden ayrılık ihtimaliyle yan yana duruyor.
Serbest Kalan Filistinliler Kimler?
Al Jazeera’nın haberine göre İsrail, bu takas kapsamında 250 siyasi mahkûmu serbest bıraktı. Bunların çoğu uzun ya da müebbet hapis cezalarına çarptırılmıştı; 157’si El Fetih üyesiydi ve yalnızca dokuzu Gazze dışındandı. Ayrıca Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre, son iki yılda 1.718 Filistinli “zorla kaybedilen kişi” olarak listelendi. Bunların beşi çocuk, ikisi kadındı. Çoğu Gazze’den alınmış, İsrail’in askerî kamplarda herhangi bir yargı kararı olmadan şekilde tutulmuştu.
Filistinli insan hakları örgütleri, bu gözaltı kamplarında aç bırakma, tıbbi ihmal, dayak ve cinsel şiddet vakalarının sistematik hâle geldiğini belirtiyor. 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail gözaltı merkezlerinde en az 77 Filistinli esir hayatını kaybetti.
Gazze’de Yıkıntılar Arasında Bir Kavuşma
Basın kuruluşlarının paylaştığı görüntülerde, Gazze’ye dönen birçok eski tutuklunun evlerini yerle bir olmuş bulduğu görülüyor. Buna rağmen, yıkıntıların ortasında birbirine sarılan ailelerin görüntüleri ülke genelinde yayılmış durumda.
İsrail ordusunun Şifa Hastanesi’ne düzenlediği baskında tutuklanan İyad Afane de ateşkes sonrası serbest bırakılanlar arasındaydı. Cibaliya Mülteci Kampı’nda ailesine kavuşan Afane, Filistin medyasına şunları söyledi: “Bugün benim için yeni bir hayatın başlangıcı. Hapishanede çektiğimiz acılar tarif edilemezdi. Her gün yüz kez ölüyorduk.”
Afane, hastalanan mahkûmların çoğuna tıbbi destek verilmediğini, 7 Ekim’den sonra işkencelerin daha da ağırlaştığını anlattı. Şimdi özgür kalan diğer esirlerle birlikte Gazze’yi yeniden inşa etmeyi hayal ettiğini söyledi.

Fotoğraf: Abdalhkem Abu Riash – Anadolu Ajansı
Çocukların ve Kadınların Sessiz Tanıklığı
Serbest bırakılanların hikâyeleri sadece Gazze’nin enkaza dönmüş sokaklarında değil, uluslararası basında da dolaşıyor. Al Jazeera’nın aktardığına göre, 17 yaşında bir gencin öyküsü bölge halkı arasında fısıltıyla paylaşılır olmuş. Adı gizli tutuluyor, çünkü ailesi hâlâ korkuyor. İki yıl boyunca babasının nerede olduğunu bilmeden büyümüş; kendisi de birkaç ay boyunca İsrail’in “sorgu merkezlerinden” birinde tutulmuş. Annesi, yerel medyaya yaptığı kısa açıklamada şöyle demiş: “Oğlum gözlerimin önünde büyümüştü ama geri geldiğinde bambaşkaydı. Konuşmuyor, çok zayıf. Sadece Allah’a şükrediyor.”
Kadın esirlerden ikisi de Gazze’ye döndü. İnsan hakları örgütlerinin paylaştığı bilgilere göre, onlardan biri sağlık çalışanıydı ve görev başındayken gözaltına alınmıştı. Akrabaları, “Hâlâ gülümsüyor olması bile mucize,” diyerek onu karşıladıklarını anlattı. Bu hikâyeler, uluslararası raporlarda geçen sayısal bilgilerin arkasındaki insan yüzlerini hatırlatıyor. Pek çoğu, hâlâ neden serbest bırakıldıklarını ya da yakınlarının nerede tutulduğunu tam olarak bilmiyor.
“Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz”
Han Yunus’taki Nasır Hastanesi önünde ailesine kavuşan Abdulmuiz Dahlan, o anı kaydeden kameralara konuştu: “Bu özgürlük, halkımızın direnişinin bir sonucudur. Unutmayacağız, affetmeyeceğiz.”
Dahlan gibi pek çok eski tutuklu, İsrail hapishanelerinde yaşadıklarını “yaşayanların mezarlığı” olarak tanımlıyor. Filistinli insan hakları örgütü Addameer’in raporuna göre, açlık, uykusuzluk, tecrit ve fiziksel şiddet uzun süredir sistematik bir politika hâline gelmiş durumda.
İsrail merkezli insan hakları kuruluşu B’Tselem de benzer bir tablo çiziyor. Kuruluş, Filistinli mahkûmlara yönelik kötü muamelenin “devlet politikası” seviyesinde olduğunu ve özellikle tıbbi bakım ile adil yargı hakkının sistematik biçimde engellendiğini belgeliyor. B’Tselem, İsrail’in Gazze’deki eylemlerini soykırım olarak niteleyen iki İsrailli STK’dan biriydi.
İsrail makamları ise bu suçlamaları reddediyor; hapishane sistemlerinin uluslararası standartlara uygun olduğunu savunuyor. Ancak Guardian’ın derlediği verilere göre, Ekim 2025 itibarıyla İsrail hapishanelerinde 11.056 Filistinli bulunuyor ve bunların en az 3.500’ü “idari gözaltı” statüsünde, yani herhangi bir suçlama yöneltilmeden tutuluyor.
Serbest Bırakılanların Hepsi Evlerine Dönemedi
Al Jazeera’nın edindiği bilgilere göre, takas kapsamında serbest kalan 250 mahkûmun 154’ü Filistin’e dönemedi. İsrail’in kararıyla Mısır’a götürülen bu kişiler, üçüncü ülkelere gönderilmek üzere bekletiliyor. Henüz nereye yerleştirilecekleri açıklanmadı.
Ramallah’ta kardeşini bekleyen Umm Abed, The Guardian muhabirine şunları söyledi: “Bize iki gündür ‘gelecek’ diyorlardı. Şimdi duyduk ki Gazze’ye sürülmüş. Eğer oraya giderse, onu bir daha göremem. Bu nasıl özgürlük?”
Ailesiyle vedalaşamadan sürgüne gönderilen bu esirlerin çoğu, uzun yıllar hapis yattıktan sonra yeniden belirsizliğe itildi. Bir Filistinli hak savunucunun sözleri, bu durumu özetliyor: “Bu, mezarlıktan çıkıp sınır ötesine sürülmek. Yaşamak ama köksüz kalmak.”
Ateşkes Serbest Bırakılanların Özgürlüğünün Sürmesini Garanti Ediyor mu?
ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda Mısır’da yürütülen görüşmelerin ardından 1o Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes, en azından şimdilik çatışmaları durdurdu. İsrail ordusu, “sarı hat” olarak anılan bölgeden çekildiğini duyurdu. Ancak geçmişteki ateşkeslerde olduğu gibi bu sürecin ne kadar kalıcı olacağı belirsiz.

Fotoğraf: Abdalhkem Abu Riash – Anadolu Ajansı
Uzmanlara göre İsrail, esir takaslarını ve gözaltı politikalarını -yine- bir tür siyasal kontrol mekanizması olarak kullanıyor olabilir; dolayısıyla bu serbest bırakmalar, kalıcı bir barış sürecinden çok, statükoyu sürdürülmesi anlamına gelebilir.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nden (ECFR) araştırmacı Tahani Mustafa, sürecin serbest bırakılan mahkûmlar açısından kırılganlığına ve özgürlüklerinin garanti altında olmadığına dikkat çekiyor: “İsrail, geçmişte serbest bıraktığı mahkûmların bir kısmını haftalar içinde yeniden tutukladı. Bu, hapsetmenin bir pazarlık aracı olarak kullanıldığını gösteriyor.”
Al-Haq adlı sivil toplum kuruluşundan Araştırmacı Murad Jadallah ise tabloyu şöyle özetliyor: “İsrail, Filistin toplumunu farklı yollarla zayıflatmaya çalışıyor. Çocukların tutuklanması da bu stratejinin bir parçası.”
Batı Şeria’daki Sessiz “Kutlama” ve Hâlâ Serbest Bırakılmayan Filistinliler
Filistin Ulusal Yönetimi’nin idari merkezi olan Ramallah’ta, Ofer Cezaevi çevresinde toplanan kalabalığa İsrail askerleri göz yaşartıcı gazla müdahale etti. İsrail ordusu, dağıttığı broşürlerde “kutlama yapılmaması, bayrak asılmaması, toplu buluşmalardan kaçınılması” uyarısında bulundu.
Basına konuşan bir mahkûm yakını şöyle dedi: “Oğlum serbest kaldı ama sevinemiyoruz. Bayrak asarsak yeniden tutuklanabilir.” Bu yasaklar, özgürlüğün bile gözetim altında yaşandığını hatırlatıyor. Olayı yerinde takip eden The Guardian muhabirinin ifadesiyle, “Filistinliler bugün hem özgürlüğü hem korkuyu aynı anda yaşıyor.”
Batı Şeria’nın Ramallah kentinde, serbest bırakılan esirleri taşıyan otobüsler kente yaklaştığında kalabalık bariyerleri aştı. The Guardian muhabirine konuşan tanıklara göre, bazı mahkûmların yüzlerinde taze yara izleri, yanaklarında çökük hatlar vardı. Bir adam, yıllar önce tutuklanan kuzenini beklerken, “Birini gördüğünüzde tanımakta zorlanıyorsunuz. Zayıflamışlar, gözleri çukurda. Ama hâlâ yaşıyorlar,” dedi.
“Takas Barışın Başlangıcı, Ama Henüz Adalet Yerini Bulmuş Değil”
Serbest kalanlar arasında El Fetih üyesi Saber Masalma da vardı. 2002’de tutuklanıp müebbet hapse mahkûm edildiği aktarılan Masalma, 24 yıl sonra özgürlüğüne kavuştu. Kuzeni onu gördüğünde cep telefonunu çıkarıp ailesiyle görüntülü konuşma başlattı. Görüntülerde Masalma’nın yüzü tanınmaz hâlde, sesi titrekti: “Beni tanımayacaksınız.” Kuzeni o anı şöyle tarif etti: “O artık bir gölge gibi, ama biz onu yeniden hayata döndüreceğiz.”
Serbest bırakılanlar arasında, Filistin’in en tanınan siyasi tutuklularından Marwan Barghouti ve Ahmed Saadat olmadığı belirtildi. Ayrıca Gazze’nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesi’nden Aralık 2024’te kaçırılan doktor Dr. Hüsam Ebu Safiyye de listede yer almadı. Araştırmacı Jadallah’a göre bu eksiklik, Filistin toplumunda karışık duygular yaratıyor: “Halk, bu takasın kalıcı barışın başlangıcı olmasını umuyor ama henüz adalet yerini bulmuş değil.”
7 Ekim 2023’ten önce tutuklanmış binlerce Filistinli hâlen İsrail hapishanelerde kalmaya devam ediyor. Siyasi tutukluları takip eden Filistinli insan hakları örgütü Addameer’e göre, İsrail tarafından esir alınanların sayısı 7 Ekim 2023’ten bu yana 5.200’den 11.100’e yükselmişti. (AA/P)