'ABD'

Trump Tabanında Çatlak Açan Yeni Epstein Dalgası

Jeffrey Epstein dosyası, yeni e-postaların ortaya çıkmasıyla yeniden Amerikan siyasetinin merkezine oturdu. Trump’tan Clinton’a uzanan temas ağı ve Kongredeki “tam şeffaflık” tartışması, MAGA tabanında çatlaklar yaratırken adalet sistemine duyulan güvensizliği daha da derinleştiriyor.

Fotoğraf: miss.cabul - Shutterstock.

Jeffrey Epstein, dünya kamuoyunda finans dünyasında yükselerek kazandığı servetiyle reşit olmayan kız çocuklarına yönelik sistematik istismar ağı kurmuş ve yıllar boyunca Amerika’nın “elit” çevrelerine kök salmış kirli bir suçlu olarak tanındı. 2019’da cezasını çekmek üzere bulunduğu New York Metropolitan Cezaevi’nde “intihar ettiği” açıklanan Epstein, kurumsal çürümenin, etik erozyonun ve adaletsizliğin sembolü hâline geldi.

Çok Sayıda Siyasetçi ve Ünlü İsmi Şüphe Altında Alan Epstein Dosyaları

Amerika’nın eski başkanlarından Bill Clinton’dan mevcut ABD Başkanı Donald Trump’a, İngiliz kraliyet ailesinden Prens Andrew’den eski İsrail Başbakanı Ehud Barak’a, aktör Kevin Spacey’den sihirbaz David Copperfield’a, ünlü fizikçi Stephen Hawking’den hukukçu Alan Dershowitz’e, Michael Jackson’dan manken Naomi Campbell’a kadar yüzlerce ünlü ismin adı bu skandalla anıldı.

ABD’nin değişmeyen gündemi hâline gelen Epstein’in geçen hafta yayımlanan e-postaları, karanlık ilişkileri aydınlatmak yerine yıllardır devam eden tartışmaları büyüttü. ABD Temsilciler Meclisi Denetim Komitesinin açıkladığı 20 bin sayfanın üzerindeki e-postalar içinde özellikle Epstein’in Trump’la ilgili ifadelerinin yer aldığı belgeler siyasal fay hatlarını hareketlendirdi.

Trump dışında çok sayıda önemli isimle yazışmaların yer aldığı e-postalar Epstein’in iş ve siyaset dünyasındaki temaslarının, resmî kanalların dışına uzanan “paralel” bir diplomatik nüfuz hattı oluşturduğunu ortaya koyuyor.

Trump e-postalara ilk tepkisini Truth Social üzerinden vererek, “Demokratlar, Epstein yalanını tekrar gündeme getiriyor. Bunu, hükümetin kapanması ve birçok diğer konuda ne kadar kötü performans gösterdiklerini gizlemek için yapıyorlar. Sadece çok kötü veya çok aptal bir Cumhuriyetçi bu tuzağa düşer.” ifadelerini kullandı.

MAGA Tabanındaki Çatlaklar ve Giderek Artan Şeffaflık Talebi

Epstein skandalıyla ilgili gelişmeler, Trump’ın tabanı Amerika’yı Yeniden Büyük Yap yani MAGA ekosisteminde iki ana eğilimi belirginleştiriyor. Trump’ı her durumda savunan sadık tabanla belgelerin açıklanmasını isteyen aşırı sağ figürler ve sosyal mecralarda etki alanı yüksek isimlerin oluşturduğu eleştirel grup. İlk grup, Trump’a yönelik Epstein iddialarını reddederek “Demokratların komplosu” diye yorumluyor. İkinci grup ise yönetimin yeterince şeffaf olmamasını eleştiriyor.

Adalet Bakanlığı ve ABD Federal Soruşturma Bürosunun (FBI) temmuz ayında yayımladıkları raporda, incelenen belgelerin başka kimseyi suçlamaya yeterli delil sunmadığını ileri sürmesi tep[kileri artırmıştı. Trump’ın devreye girmesi ve Adalet Bakanı Pam Bondi’ye sahip çıkmasıyla tabanından yükselen Epstein eleştirileri kısmen yatışmıştı. Ancak son Epstein dalgasıyla yeniden ivme kazanan krizin Trump için en hassas boyutunu, MAGA tabanı ve Cumhuriyetçiler içinde belirginleşmeye başlayan çatlaklar ve seçmenlerin konuya bakışı oluşturuyor.

Yapılan anketler, Epstein belgelerinin açıklanması konusundaki toplumsal talebin yüksekliğine ve Trump’ın bu krizi yönetme notunun düşük olduğuna işaret ediyor. PBS News – NPR ve Marist’in ekim ayında yayımladığı ankete göre Amerikalıların yüzde 77’si, kurbanların isimleri gizlenmiş olarak tüm dosyaların yayımlanmasını istiyor. Quinnipiac Üniversitesinin ağustos ayındaki anketine göre seçmenlerin yüzde 67’si Trump yönetiminin Epstein dosyasını ele alış biçimini onaylamazken, yüzde 19’u onaylıyor. Bu orana bakılacak olursa Cumhuriyetçi seçmenin yüzde 44’ünün Trump yönetiminin Epstein dosyasını ele alış biçimini onaylamadığı, yüzde 34’ünün ise onayladığı görülüyor.

Yine Pew Research’ün ağustos ayında yaptığı bir başka anket de benzer sonuçlara işaret ediliyor. Amerikalıların yüzde 70’i Trump yönetiminin bu konudaki açıklamalarına çok az veya hiç güvenmezken yüzde 25’i ise güveniyor. Bu veriler yalnızca Epstein dosyalarının politik riskine değil aynı zamanda şeffaflık ve etik sorgulamalara da işaret ediyor. Tüm bu tablo, Epstein dosyasının yalnızca geçmişteki bir skandal değil Trump’ın taban birliğini, ideolojik çizgisini ve liderlik otoritesini zorlayan çok katmanlı bir stres testi olduğunu gösteriyor.

Bu sıkışmayı fark eden Trump, kendisine yönelik e-posta paylaşımlarına tepki olarak Adalet Bakanı Pam Bondi’ye, Epstein’in ABD eski başkanlarından Bill Clinton başta olmak üzere Reid Hoffman, Larry Summers, J.P. Morgan ve Chase gibi birçok kişi ve kurumla olan ilişkilerini inceletme talimatı verdi. Bondi bu görevi New York Güney Bölgesi Savcısı Jay Clayton’ın üstleneceğini açıkladı.

Atılan bu karşı soruşturma adımıyla Trump, son e-posta dalgasıyla oluşan Epstein gündemini kendisinden uzaklaştırarak Demokrat figürleri tartışma zeminine çekmeye çalışıyor. Trump bu stratejiyle MAGA tabanını ve Cumhuriyetçileri daha fazla konsolide ederek içeriden yükselen eleştirilerin yönünü değiştirmeyi hedefliyor. Ancak Adalet Bakanlığının bağımsızlığıyla ilgili kırılgan bir alan oluşturabilecek bu güç kullanımı, Cumhuriyetçi bazı milletvekillerindeki “çekingen” muhalefeti keskinleştirme ve merkez sağ ile bağımsız seçmenlerde erozyon oluşturma potansiyeli taşıyor.

Trump’ın Amerikan Kongresindeki Zorlu Sınavı

Ortaya çıkan e-posta fırtınası dinmeden Washington’da şimdi de 218 imzayı tamamlayarak ABD Temsilciler Meclisine sunulan Epstein belgelerinin tamamının açıklanmasıyla ilgili tasarı en önemli gündem olarak öne çıkıyor. Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, Trump’ın engelleme girişimine rağmen dört Cumhuriyetçi milletvekilinin de desteğiyle 218 imzaya ulaşan tasarıyla ilgili bu hafta oylama yapılabileceğini duyurdu.

Eğer tasarı, 435 üyeli Temsilciler Meclisinde salt çoğunluk olan 218’in üzerinde kabul yönünde oy alırsa, belgelerin açıklanmasına mesafeli duran Trump yönetimine karşı Cumhuriyetçi Parti içindeki kırılmanın boyutu açısından önemli bir sonuç doğuracak. Aynı zamanda Amerikan siyasetinin güç, sadakat ve şeffaflık eksenlerindeki çok boyutlu bir sınavına da işaret edecek.

Bu tasarı Temsilciler Meclisi oturumunda yapılacak oylamadan geçerse benzer bir tablo ABD Senatosunda da yaşanabilir. Ancak 52 sandalyeye sahip olan Cumhuriyetçiler Senatoda daha belirleyici konumda. Senatoda Demokratların 45, bağımsızların ise 2 koltuğu bulunuyor.

Tasarı Senato’dan da geçerse Trump’ın önüne gelebilir. Bu durumda Trump tasarıyı veto ederse üçte iki nitelikli çoğunluk gerekecek. Temsilciler Meclisi’nde 290, Senatoda 67 oy. Bu noktada Kongre’de yaşanacak sürecin seyrine bağlı olarak Trump yönetimi üzerindeki şeffaflık baskısı daha da artabilir. Tasarının geçmesi ve Trump’ın onaylaması hâlinde Adalet Bakanlığı ile FBI’ın arşivinde saklanan yüz binlerce sayfalık belge, 300 GB’ın üzerinde dijital veri, 40 bilgisayardan çıkan dokümanlar ve görseller açıklanabilir.

Ancak Trump, mağdurların kişisel bilgilerinin gizliliği ve ulusal güvenlik gibi gerekçelerle belge yayımlamayı sınırlı tutma yoluna gidebilir. Bu durumda tam şeffaflık isteyen kesimlerle Trump yönetimi arasındaki tartışmaların uzun vadede sürebileceği görülüyor. Tasarı reddedilirse, Trump güçlü liderlik retoriğini yeniden vurgulayarak Demokratların “komplosunu” boşa çıkarma söylemini daha güçlü kullanabilir. Ancak bu durumda Epstein belgelerinin açıklanmasını güçlü şekilde talep eden halkta, özellikle bağımsız ve etik odaklı seçmenlerde ciddi bir memnuniyetsizlik oluşabilir.

Cumhuriyetçiler Kampındaki Trump-Greene Gerilimi

Epstein dosyası üzerinden Trump’ı eleştiren ve belgelerin açıklanması yönündeki tasarıya destek veren Georgia eyaleti Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Üyesi Marjorie Taylor Greene, tehditler aldığını açıkladı. Greene’in “Dünyanın en güçlü adamı tarafından hedef gösterilmek güvenliğimi tehlikeye atıyor” ve “Epstein’in kurbanlarının korkusunu şimdi daha iyi anlıyorum” sözleri, Epstein tartışmasının parti içinde yarattığı etik ve siyasi fay hattını görünür kılıyor.

Trump’ın çıkışlarının ardından destekçilerinin Greene’i hedef alması, Cumhuriyetçi Partide sessiz bir çatlağın büyüdüğüne işaret ediyor. Greene’in “Amerikan siyasetinin zehirli doğası sona ermeli” çıkışı ise Epstein fırtınasının yalnızca Trump’ın değil, tüm siyasi yapının sorgulanmasına zemin hazırladığını gösteriyor. Bu durum, Epstein dosyasının yeni dalgasının Trump’ın parti tabanında şimdilik küçük olsa da giderek artan bir çözülmeye yol açabileceğini gösteriyor.

Bir İllüzyona Dönüşen “Amerikan Adaleti”

Yıllarca Epstein’in mağdurlarının sesini yeterince duyuramaması ve dosyaların tam olarak açılamaması, “elit” çevrelerle ilişkili isimlerin korunması nedeniyle adalet sisteminin bir “illüzyona” dönüştüğü kanaatini güçlendiriyor. Epstein skandalıyla ilgili yaşananlar, Amerikan adaletinin kağıt üzerinde tarafsız, pratikte ise güç ilişkileriyle şekillenen bir yapıya sahip olduğunun göstergesidir.

20 yıl hapis cezasına çarptırılan Epstein’in sağ kolu Ghislaine Maxwell’in Florida’daki yüksek güvenlikli hapishaneden alınarak Teksas’taki minimum güvenlikli, dikenli telleri olmayan daha rahat bir tesis Bryan Federal Prison Camp’e nakledilmesi bile Amerikan adaletinin seçiciliğinin en çarpıcı kanıtı.

Sonuç olarak, Kongrede karanlık skandalın belgelerinin tam açıklanması için verilen siyasi mücadele, toplumdan yükselen “şeffaflık” beklentisine ve herkese eşit adalet taleplerine giden yolu açabilecek mi? Bu sorunun cevabını önümüzdeki günler gösterecek. Jeffrey Epstein dosyası, Amerika’da yalnızca bir suçlunun geçmişiyle sınırlı bir tartışma değil aynı zamanda adaletin yeterince işlemediği, güçlülerin dokunulmazlık zırhıyla korunduğu ve kurumsal yapının en zayıf noktalarını görünür kılan bir “sistem testi” hâline gelmiş durumda. Epstein gündemi şimdi “Gerçekler ne kadar açığa çıkacak?” sorusu etrafında daha güçlü dönüyor. Kongre aritmetiği, parti içi gerilim ve toplumsal baskıların birleşimi, Washington’da önümüzdeki haftaların oldukça sert geçeceğine işaret ediyor.

*Bu yazı Anadolu Ajansı’nın analiz metni olarak yayımlanmıştır. Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Perspektif’in editöryal politikasını yansıtmayabilir.​​​​​

Ertuğrul Cingil

Amerikan siyaseti üzerine uzmanlaşan gazeteci ve yazar Ertuğrul Cingil, 2015- 2018 yılları arasında AA Amerika temsilciliğini yapmıştır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler