İngiliz Ordusuna Afganistan’daki Savaş Suçlarını Örtbas Suçlaması
Birleşik Krallık özel kuvvetlerindeki üst düzey komutanların, 2010-2013 yılları arasında İngiliz askerlerinin Afgan sivilleri keyfi şekilde öldürdüğü iddialarını örtbas ettiği öne sürüldü. Bu tartışmalar, ABD ve Avustralya’nın Afganistan’daki savaş suçlarını da yeniden gündeme taşıdı.
Birleşik Krallık özel kuvvetlerinin üst düzey komutanlarının, Afganistan’da görev yapan askerlerin sivilleri keyfi biçimde öldürdüğüne dair iddiaları örtbas ettiği öne sürüldü. İddialar, “Afganistan’daki Yasadışı Öldürmeler” başlıklı kamu soruşturmasında ifade veren emekli bir üst düzey subayın tanıklığıyla gündeme geldi.
1 Aralık’ta kamuoyuna açıklanan belgelere göre, “N1466” kod adıyla anılan eski özel kuvvetler subayı, Birleşik Krallık özel kuvvetlerinin iki eski direktörünün 10 yılı aşkın süre önce Afganistan’da işlenen yasa dışı öldürmelere dair uyarıları bilerek görmezden geldiğini söyledi.
İhbarcı subay, 2011 yılında Afganistan’dan gelen operasyon raporlarını incelediğinde, “endişe verici bir örüntü” fark ettiğini belirtti. Bu raporlarda, bazı gece baskınlarında öldürülen kişi sayısının ele geçirilen silah sayısıyla örtüşmediği tespit edilmişti. Bir olayda dokuz Afgan erkeğin öldürüldüğünü, ancak yalnızca üç silah ele geçirildiğini aktaran N1466, askerlerin eğitimlerde “karşılarına çıkan tüm savaş çağındaki erkekleri, tehdit oluşturup oluşturmadıklarına bakmadan öldürmekle” övündüklerini de duyduğunu ifade etti.
“Suçları Biliyorlardı, Ama Gizlediler”
Subay, elde ettiği bulguları dönemin Özel Kuvvetler Direktörü’ne ilettiğini, fakat direktörün bu iddiaları askerî polise bildirmek yerine “taktikleri gözden geçirme” adı altında yüzeysel bir inceleme başlattığını söyledi. N1466 bu süreci “gerçeği bastırmak için yapılmış sahte bir inceleme” olarak tanımladı.
2012 yılında göreve gelen ikinci özel kuvvetler direktörü de davranış biçimini değiştirmedi. Aynı yıl, Afganistan’ın Nimruz vilayetinde yapılan bir gece baskınında genç bir çiftin yataklarında vurularak öldürüldüğü, yanlarında uyuyan iki küçük çocuğun da ağır yaralandığı öne sürüldü. Olayın askeri ya da sivil polise hiç bildirilmediği belirtildi.
İhbarcı subay, 2015’te bu defa doğrudan askerî polise giderek olayı rapor ettiğini, ancak çok geç kaldığı için derin bir pişmanlık duyduğunu anlattı:
“Geriye baktığımda, o noktadan sonra boş yere ölen insanları, anne babalarının yanında yataklarında vurulan o iki küçük çocuğu düşündükçe, bütün bunlar, eğer o dönemde gereken adımlar atılsaydı, muhtemelen yaşanmazdı.”
Birleşik Krallık’ın Afganistan’daki operasyonları, İngiliz ordusunun en seçkin birliklerinden biri olan Special Air Service (SAS) tarafından yürütülmüştü. SAS, özellikle gece baskınları ve rehine kurtarma operasyonlarındaki “başarılarıyla” tanınsa da, insan hakları örgütleri, bu operasyonların bazılarına ilişkin öldürme yetkisinin kötüye kullanıldığı uyarısında bulunmuştu.
80 Sivilin Ölümü İnceleniyor
Soruşturma, 2010 ile 2013 yılları arasında Birleşik Krallık özel kuvvetlerinin yaklaşık 80 Afgan sivili yasa dışı şekilde öldürüp öldürmediğini araştırıyor. BBC’nin 2023’te yayımladığı bir belgeselde, SAS timlerinden birinin yalnızca altı ay içinde 54 kişiyi şüpheli koşullarda öldürdüğü ortaya çıkarılmış, bunun üzerine hükûmet bağımsız bir kamu soruşturması başlatmıştı.
BBC ve The Guardian’ın haberlerine göre, daha önce Kraliyet Askeri Polisi tarafından yapılan bazı incelemelerde “yeterli delil bulunamadığı” gerekçesiyle hiçbir suçlama yöneltilmemişti. Ancak yeni tanık ifadeleri, önceki soruşturmaların kasıtlı biçimde sınırlandırılmış olabileceği yönünde yeni tartışmalar başlattı.
Soruşturma, hem ordunun iç denetim mekanizmalarını hem de komuta zincirinin şeffaflığını mercek altına alıyor. Yetkililer, soruşturmanın sonucunun, “gelecekte benzer ihlallerin önlenmesi ve mağdurların adalet arayışının desteklenmesi” açısından büyük önem taşıdığını belirtirken, soruşturmanın 2026 yılı içinde neticelenmesi bekleniyor.
Kraliyet Cephesinden Gelen İtiraf
Afganistan’daki operasyonlara ilişkin tartışmalar, yalnızca özel kuvvetlerle sınırlı değil. 2023’te yayımlanan anı kitabında Sussex Dükü Prens Harry, 2012–2013 yıllarında Afganistan’da Apache helikopter pilotu olarak görev yaptığı dönemde 25 kişiyi öldürdüğünü açıklamıştı. “Bu sayıdan ne gurur, ne de utanç duyuyorum diyen Prens Harry, öldürdüğü kişileri ise “satranç tahtasındaki taşlar” olarak nitelendirmişti.

Prens Harry, ABD’deki Apache helikopter pilotu eğitimi sırasında ©defenceimages / Flickr
Değişiklikler: Perspektif
Kitabında, “Savaşın karmaşası ve sıcağı içinde, o 25 kişiyi insan olarak düşünmedim. İnsanları insan olarak görürseniz onları öldüremezsiniz” diye yazan Prens Harry, “Onlar sadece tahtadan alınan satranç taşlarıydı — kötü adamlar, iyi adamları öldürmeden önce ortadan kaldırılmıştı.” diye ekliyor. Prens Harry kitabında ayrıca aldığı askerî eğitim sırasında, “Bana onları ‘öteki’ olarak görmeyi öğrettiler ve bunu çok iyi yaptılar.” diyor.
Birleşik Krallık’ta ve uluslararası kamuoyunda büyük tepkiyle karşılanan Prens Harry’nin söz konusu ifadeleri sonrası bazı insan hakları savunucuları onu savaşın insani boyutunu küçümsemekle suçlarken, Taliban yetkilileri ise “savaş suçunu meşrulaştırdığı” eleştirisinde bulunmuştu. Harry’nin açıklamaları, ordu içinde de sert eleştirilere neden oldu. Emekli komutan Albay Tim Collins, kitabı “trajik bir para kazanma girişimi” olarak nitelendirdi ve Harry’nin açıklamalarının askerî değerlere ve geleneklere aykırı olduğunu savundu.
Prens Harry’nin açıklamaları, Afganistan’da görev yapan askerlerin ölümcül güç kullanma yetkilerinin sınırlarını ve düşmanı insandışılaştırma anlayışını bir kez daha gündeme getirdi.
Siviller Öldürüp Parmaklarını Hatıra Olarak Saklandılar
Benzer savaş suçu iddiaları daha önce Afganistan’da görev yapan Amerikan askerleri hakkında da gündeme gelmişti. 2010 yılında on iki Amerikan askerinin Kandahar’daki sivilleri “eğlence için” öldürdüğü, kurbanlara ait parmak, kafatası, bacak kemiği ve diş gibi parçaları hatıra olarak sakladığı ve cesetlerle fotoğraf çektirdiği ortaya çıkmıştı.
Soruşturma belgelerine göre olayların planı, daha önce Irak’ta görev yapmış olan Kıdemli Çavuş Calvin Gibbs tarafından başlatılmıştı. Gibbs, Irak’taki tecrübelerinden hareketle askerlerine “birine el bombası atıp öldürmenin ne kadar kolay olduğunu” överek anlatmış ve daha sonra bir grup askerle birlikte “kill team”, yani bir cinayet timi kurmuştu. Öldürdüğü kişi sayısını baldırına yaptırdığı kafatası dövmeleriyle kayda geçiren Gibbs, çıkarıldığı mahkemede sivilleri öldürdüğünü reddetmiş, ancak cesetlerden parça toplama iddialarını doğrulayarak, “Bunu bir geyik avlamadaki boynuzları saklamaya benzetiyorum.” demişti.
Askerlerin çektiği “hatıra” fotoğrafları, öldürülmüş Afgan sivillerin cesetleri ve vücut parçalarını, ayrıca bazı askerlerin bu cesetlerle avlanmış bir hayvanın yanında poz verir gibi poz verdiklerini gösteriyordu. Avukatlar, söz konusu görüntülerin içerik bakımından Irak’taki Ebu Gureyb Cezaevi’nde çekilen aşağılayıcı mahkûm fotoğraflarından bile daha vahim olduğunu belirtmişti. Ebu Gureyb fotoğrafları bir dönem dünya genelinde büyük öfke ve protestolara yol açmıştı.
Cinayetler, bir askerin, uyuşturucu kullanan ve sivillerin mallarını çalan bir grup askeri üstlerine bildirmesi üzerine başlatılan soruşturmayla gün yüzüne çıkmıştı. Pentagon, olayların ABD ordusunun uluslararası imajına ciddi zarar verdiğini açıklamış, bu tür vakaların nadir olduğunu iddia ederek birkaç bireyin davranışlarının tüm kuvvetin tutumunu yansıtmadığını ileri sürmüştü.
Brereton Raporu: “Avustralya İçin Ulusal Bir Utanç”
Benzer savaş suçu iddiaları, Afganistan’da görev yapan Avustralya Savunma Kuvvetleri (Australian Defence Force – ADF) askerleri için de gündeme gelmişti. 2020 yılında yayımlanan Brereton Raporu, ADF üyelerinin 39 kişinin keyfi şekilde öldürülmesi ve iki kişinin kötü muamele görmesiyle bağlantılı olduğuna dair “inandırıcı bilgi” bulunduğunu ortaya koydu. Rapor, 2005–2016 yılları arasında 25 özel kuvvet mensubunu kapsayan 23 ayrı olay tespit etti. Bu olaylar, sivillerin ve savaş esirlerinin hedef alındığı, yasa dışı öldürme ve kötü muamelenin söz konusu olduğu ciddi ihlalleri içeriyordu.
Rapor için yapılan soruşturma kapsamında yüzlerce görüşme, binlerce saatlik tanıklık ve 60 bin sayfayı aşan delil incelendi. Ancak soruşturmanın sonuçlarının ceza soruşturmalarına dönüştürülmesi mümkün olmadı. Olayların üzerinden geçen zaman, birçok ilgili personelin Avustralya’nın iade yetkisi dışındaki ülkelere gitmesi ve soruşturma sürecindeki usul sorunları nedeniyle, yalnızca bir eski asker hakkında savaş suçu davası açılabildi.
Öte yandan raporun bulgularıyla ilgili olarak Savunma Bakanı Richard Marles, “Bu, daima ulusal bir utanç konusu olarak kalacak” diyerek üst düzey savunma komutanlarının askerî nişanlarının geri alındığını duyurmuştu.
Brown Üniversitesi’nin Costs of War (Savaşın Maliyeti) araştırmasına göre, ABD’nin Afganistan’ı işgal ettiği 20 yıl boyunca devam eden savaşta tahminen 241 bin kişi doğrudan savaş nedeniyle hayatını kaybetti. Savaşın yol açtığı açlık, hastalık ve yaralanmalar nedeniyle ölenlerin sayısı ise çok daha fazla ve bunların büyük çoğunluğunu sivil kayıplar oluşturuyor. (P)