Almanya

Almanya’da Halkın Yüzde 65’i İsrail’in Savaş Suçu İşlediğini Düşünüyor

Almanya’da yapılan ankete göre halkın büyük çoğunluğu İsrail ordusunun Gazze’de savaş suçu işlediğini düşünürken, yarısından fazlası ülkenin tarihî sorumluluğunun İsrail devletine değil Yahudi halkına yönelik olması gerektiğini savunuyor.

Almanya’da Halkın Yüzde 65’i İsrail’in Savaş Suçu İşlediğini Düşünüyor
©Achim Wagner /Shutterstock.com

Ağustos 2025’te yapılan bir araştırmaya göre, Almanya’da yaşayan halkın büyük çoğunluğu, Gazze ve İsrail’e yönelik dış politikanın uluslararası hukuka dayalı ve insan haklarını gözeten bir yaklaşım sergilemesi gerektiğini düşünüyor. Alman Küresel ve Bölgesel Çalışmalar Enstitüsü (GIGA) tarafından gerçekleştirilen ve Friedrich-Ebert-Stiftung tarafından finanse edilen araştırma, Alman kamuoyunun dış politika ile ilgili görüşleri ile hükûmetin uygulamaları arasındaki farkı anlamak açısından önemli veriler sunuyor.

Ankette, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı askerî operasyonlara ilişkin halkın tutumu, medyanın bu konuyu yansıtma biçimi, antisemitizm algısı ve Almanya’nın tarihi sorumluluk anlayışı incelendi. 1050 katılımcıyla yapılan ankete katılanların yüzde 68’i, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yönelik saldırılarında savaş suçu işlediğini kabul ediyor. Benzer şekilde, katılımcıların yüzde 65’i İsrail ordusunun Gazze’de savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediğini düşünüyor; yüzde 59’u ise İsrail’in askerî müdahalelerinin Filistinli halka yönelik bir soykırım olarak değerlendirilebileceğini belirtiyor.

16 Eylül 2025’te BM tarafından oluşturulan bir komisyon, İsrailli yargıç Navi Pillay başkanlığında, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere karşı bir soykırım işlediğini tespit etti. Bu değerlendirme, Amnesty International, Human Rights Watch ve ECCHR gibi uluslararası insan hakları örgütlerinin önceki analizlerini ve önde gelen soykırım uzmanlarının görüşlerini doğruluyordu.

“Almanya’nın Tarihi Sorumluluğu İsrail’e Değil, Yahudi Halkına Yönelik”

Ankete göre halkın büyük çoğunluğu hükûmetin İsrail’e yönelik dış politikasının insan hakları ve uluslararası hukuka dayalı olmasını istiyor. Bulgular, Alman halkının İsrail’e koşulsuz desteğe karşı olduğunu, aynı zamanda hem İsrail hem Filistin halkının haklarını dikkate alan bir politika talep ettiğini ortaya koyuyor. Katılımcıların yüzde 78’i, Almanya’nın İsrail’i insan hakları ihlallerinde eleştirmesi gerektiğini ve çifte standart uygulamaması gerektiğini vurguluyor.

Alman kamuoyunun yalnızca yüzde 10’u İsrail’in güvenliğinin Almanya’nın devlet politikası olması gerektiğini savunurken, yüzde 61’i İsrail eleştirisi ile antisemitizmin birbirinden ayrılması gerektiğini düşünüyor. Ayrıca, katılımcıların yüzde 56’sı Almanya’nın tarihî sorumluluğunun İsrail devletine değil, Yahudi halkına yönelik olması gerektiğini belirtiyor.

Katılımcıların üçte ikisinden fazlası (yüzde 68) hükûmetin İsrail’e Gazze ambargosunu sonlandırma ve kalıcı bir ateşkes için baskı yapmasını talep ediyor. Görüşüne başvurulanlardan sadece yüzde 18’lik bir kesim İsrail’e daha fazla askerî destek verilmesini istiyor.

“Alman Medyasında İsrail Anlatısı Öne Çıkıyor”

Anketin medya bölümüne ilişkin bulgular, Alman kamuoyunun Ortadoğu haberlerinin sunumu konusunda net bir memnuniyetsizlik yaşadığını gösteriyor. Katılımcıların yalnızca yüzde 39’u Alman medyasının Gazze ve İsrail’e dair haberlerini dengeli bulurken, yüzde 37’si bunun aksini düşünüyor. Ayrıca yüzde 40, medyada İsrail yanlısı seslere Filistin yanlısı görüşlerinden daha fazla yer verildiğini ifade ediyor.

Katılımcıların yüzde 43’ü, Alman medyasının İsrail hükûmetinin söylemlerini çoğu zaman sorgulamadan benimsediğini belirtirken, medyanın Filistinlilerin “insanlıktan çıkarılmasına” katkı sağlandığını düşünenlerin oranı yüzde 30’da kalıyor. Bu veriler, kamuoyunda Ortadoğu haberlerinin tarafsızlığına ilişkin belirgin bir güvensizlik bulunduğuna işaret ederken, toplumun hatırı sayılır bir kesiminin de bu konuda kararsız olduğunu ortaya koyuyor.

Halkın Yüzde 66’sı İsrail’e Silah Satışına Karşı

Anket sonuçları, Almanya’nın Gazze bağlamındaki uluslararası yükümlülükleri konusunda kamuoyunda ciddi bir kaygı bulunduğunu gösteriyor. 1948 tarihli BM Soykırım Sözleşmesi uyarınca soykırımı önleme ve cezalandırma sorumluluğunu hatırlatan araştırma, Uluslararası Adalet Divanı’nın Ocak 2024’te İsrail’in Filistinlilere yönelik eylemlerine ilişkin “gerçek ve acil soykırım riski” tespit ettiğini vurguluyor. Ayrıca Almanya, Nicaragua’nın açtığı davada İsrail’e “soykırıma yardım etmekle” suçlanarak Divan karşısında hesap vermek zorunda. Buna rağmen Alman hükûmeti, silah ihracatının tamamen durdurulması ya da yaptırımlar gibi somut tedbirlere ihtiyaç olmadığını savunuyor.

Anket, Alman kamuoyunun İsrail’e yönelik askerî ve siyasi destek konusunda büyük ölçüde sınırlayıcı bir tutum benimsediğini ortaya koyuyor. Katılımcıların yalnızca yüzde 18’i Almanya’nın İsrail’e daha fazla askerî destek vermesini isterken, yüzde 66’sı buna açıkça karşı çıkıyor. Halkın güçlü bir çoğunluğu, Alman hükûmetinin İsrail’in uluslararası hukuku ihlal eden eylemlerini açıkça kınaması (yüzde 67) ve İsrail’e yeni silah ihracatını durdurması (yüzde 66) gerektiğini savunuyor. Ayrıca yüzde 51, Almanya’nın İsrail ile askerî ve polis işbirliğini askıya almasını destekliyor.

İsrail hükûmeti üyelerine yaptırım uygulanması fikrine katılanlar yüzde 47 iken, yasa dışı İsrail yerleşimlerinden yapılan ithalatın yasaklanmasını destekleyenler ise yüzde 53 ile hafif bir çoğunluk oluşturuyor. Genel ekonomik yaptırımlar için destek yüzde 44’te kalırken, akademik ve bilimsel işbirliğinin tamamen durdurulmasına sıcak bakanların oranı düşük olsa da (yüzde 32), bu işbirliklerinin İsrail’in işgal politikaları ve Gazze’deki ihlallerle bağlantılı olması hâlinde yüzde 47’lik bir kesim bu ortaklıkların hemen sonlandırılması gerektiğini düşünüyor.

Araştırmayı yürüten Prof. Dr. Thomas Richter (GIGA), Prof. Dr. Christine Binzel (Friedrich-Alexander Üniversitesi Erlangen-Nürnberg) ve Prof. Dr. Peter Wetzels (Hamburg Üniversitesi), kamuoyu ile dış politika arasındaki uçurumun kritik bir şekilde ele alınması gerektiği konusunda uyarıyor.

Af Örgütü: “Almanya’nın, İsrail’e Silah İhracatı Hukuka Aykırı”

Bu bağlamda, Almanya’nın İsrail’e yönelik silah politikaları da yeniden tartışmaların odağında. Almanya, geçtiğimiz ağustos ayında İsrail’e silah sevkiyatlarını askıya almış, 24 Kasım’da ise bu kısıtlamanın kaldırarak İsrail ile silah ticaretine devam kararı vermişti. Uluslararası Af Örgütü’nden Esther Major, bu kararın soykırıma ortak olmak anlamına geldiğini belirtiyor.
Uluslararası Af Örgütü Avrupa Araştırma Direktör Yardımcısı Esther Major, Alman hükûmetinin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları nedeniyle uyguladığı silah ihracatı kısıtlamalarını kaldırma kararının “pervasızca ve hukuka aykırı” olduğunu söyledi.

Major, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatı kısıtlamalarını kaldırma kararına ilişkin yaptığı değerlendirmede bu kararın, İsrail’e Filistinlilere karşı soykırıma devam edebileceği mesajını verdiğini belirtti. Majowr, “Almanya’nın İsrail’e silah ihracatını kısmen askıya alma kararını kaldırması, pervasızca ve hukuka aykırıdır ve İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırıma ortak olma riski taşımaktadır.” dedi.

Major, silah ihracatını kısmen kaldırma kararının, soykırım dolayısıyla uluslararası toplumun hükûmete uyguladığı anlamlı bir baskının sonucu olduğunu dile getirerek, “Almanya’nın yasal yükümlülüklerine aykırı olan bu tehlikeli hamlesi derhal geri alınmalı ve diğer ülkeler tarafından takip edilmeli.” değerlendirmesinde bulundu. Soykırım Sözleşmesi ve Cenevre Sözleşmelerinin, Holokost ve diğer zulümlerin tekrarlanmasının önüne geçilmesi için kabul edildiğini anımsatan Major, Almanya’nın da bu sözleşmeler kapsamında soykırımı önlemesi ve cezalandırması gerektiğini vurguladı.

“Almanya’nın Geçmişi, Onu Hukuki Sorumluluklarından Muaf Tutmaz”

Major, Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in, “tarihî sorumluluk” adı altında İsrail’e koşulsuz destek vermesine ilişkin, “İsrail’e karşı ‘tarihî sorumluluk’ hakkındaki açıklamalar bizi yanıltmamalıdır, Almanya’nın geçmişi, mevcut hükûmeti İsrail’in soykırım ve savaş suçlarını önleme yükümlülüğü dahil uluslararası hukuk sorumluluklarından muaf tutmaz.” değerlendirmesinde bulundu.

Merz’in, Gazze’deki ateşkesin “istikrar kazandığını” öne sürmesine ilişkin Major, İsrail’in soykırımının sona ermediğini, ateşkesin Gazze’deki yaşamın normale döndüğü yönünde tehlikeli bir algıya neden olduğunu kaydetti. Major, dünyanın, İsrail’in Gazze’ye sınırlı miktarda insani yardım girmesine izin vermesine aldanmaması gerektiğini vurguladı.

Almanya’nın İsrail ile yakın ilişkilerinin, soykırım dahil uluslararası hukuka aykırı diğer suçlarını sona erdirmek için önlemler alma konusunda daha fazla sorumluluk ve fırsat sunduğunu ifade eden Major, Berlin hükûmetinin, bu suçlara ortak olmamak için harekete geçmesi gerektiğini söyledi.

“İsrail’in Niyetinin Değiştiğini Gösteren Hiçbir Kanıt Yok”

Major, İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere sunduğu koşullarda anlamlı bir değişiklik yaşanmadığının altını çizerek, “İsrail’in niyetinin değiştiğini gösteren hiçbir kanıt yoktur.” ifadesini kullandı. Almanya’nın İsrail’e yönelik silah ihracatına yeniden başlama kararının gerekçesi olarak Gazze’deki “ateşkesi” ve sözde istikrarı göstermesinin “samimiyetsiz” olduğunu vurgulayan Major, İsrail’in, Filistinlilerin hayatta kalabilmeleri için gerekli olan malzemelerin girişini ve hizmetlerin yeniden sağlanmasını ciddi şekilde kısıtlamaya devam ettiğini aktardı.

Major, Almanya’da polisin Filistin’e destek gösterilerinde uyguladığı şiddete ilişkin, “Almanya, Filistinlilerle ilgili endişelerini ve dayanışmalarını barışçıl şekilde ifade eden insanları hedef alma konusunda uzun bir geçmişe sahip.” değerlendirmesinde bulundu. Bu baskının sadece Filistin’e desteği susturmak için yapılmadığını dile getiren Major, baskının, Alman yetkililerin uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uymaları ve İsrail’e silah ihracatını sonlandırılması çağrılarını da susturduğuna dikkati çekti.

Major, Uluslararası Af Örgütünün, Alman polisinin barışçıl toplanma ve ifade özgürlüğü haklarını korumak yerine sıklıkla şiddetle bastırdığı ve bunu yaparken cezasız kalmasından endişe duyduğunu vurguladı. Bu barışçıl protestoculara yönelik şiddetli baskının, “Müslüman ve Arap karşıtı ırkçılığın” rolünü değerlendirmek için uzun süredir bir soruşturma yapma çağrısında bulunan Major, İsrail’e silah tedarik etmeye devam eden hükûmetlerin, Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal etmiş olabileceğini hatırlattı.

“AB’yi, AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nı Askıya Almaya Çağırıyoruz”

Avrupa Birliği’nin (AB) İsrail’in uluslararası insani hukuku birçok kez ihlal ettiğini tespit etmesine rağmen bu konuda “feci şekilde” başarısız olduğunu belirten Major, “Uluslararası Af Örgütü, AB’yi, AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nı askıya almaya çağırmaktadır.” ifadesini kullandı. Major, ayrıca AB’ye, silah ve ilgili teknoloji ihracatına yönelik ambargo ve İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında gasb ettiği yerlerle ticaret dahil İsrail’in uluslararası hukuku ihlal etmesine katkı verecek her türlü işbirliğini askıya alma çağrısında bulunduklarını aktardı.

Esther Major, AB’nin ortak eylemde bulunmaması durumunda üye ülkelerin ilgili önlemleri tek taraflı olarak alması gerektiğine işaret etti. (AA/P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi #0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler