'Soykırım'

Sivil İnisiyatiflerden Soykırım Karşısında Adalet Arayışı: Gazze Mahkemeleri

İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçları ve soykırım iddialarına karşı uluslararası hukuk mekanizmalarının yetersiz kalması, sivil toplumun adalet arayışını tetikledi. Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul ve Berlin’de düzenlenen iki ayrı “Gazze Mahkemesi”, soykırımın sorumlularını, kök nedenlerini ve çözüm yollarını tartıştı.

23 Ekim-26 Ekim tarihleri arasında İstanbul'da düzenlenen Gazze Mahkemesi, İsrail'in savaş suçları ve soykırım eylemlerinin cezalandırılmasını talep ediyor. | Fotoğraf: Anadolu Ajansı

“Gazze, insanlık tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu dönüm noktası adaletin değil, güce dayalı bir küresel sistemin hâkimiyetidir.”

Bu sözler, 23-26 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da üçüncü ve nihai oturumu gerçekleştirilen Gazze Mahkemesi adlı inisiyatife ait. Dünya genelinden yüzlerce hukukçu, aktivist, gazeteci ve kanaat önderini buluşturan girişim, uluslararası hukukun Gazze’deki soykırım karşısındaki başarısızlığını “insanlığın ortak vicdanı” adına sorguluyor. Eski BM Filistin Özel Raportörü Richard Falk’un öncülüğünde yürütülen Mahkeme’de, Michael Lynk, Hilal Elver, Raji Sourani, Susan Akram, Prof. Cemil Aydın, Penny Green gibi isimlerin yanı sıra Ilan Pappe, Naomi Klein, Cornel West, Mahmood Mamdani ve eski BM çalışanı Av. Craig Mokhiber gibi tanınmış entelektüeller yer aldı.

Esin Kaynağı Güney Afrika Olan Mahkeme: “Yaşananlar Köklü Bir Sömürgecilik Projesi”

26 Ekim’de açıklanan karar metninde Gazze Mahkemesi, İsrail’in Gazze’de gıda, ilaç ve insani yardıma erişimi sistematik biçimde engellediğini; açlığı ve kitlesel cezalandırmayı bir silaha dönüştürdüğünü belirtti. Bu eylemlerin toplu cezalandırma ve soykırım mekanizmaları oluşturduğu vurgulandı.

Mahkeme ayrıca Gazze’deki vahşetin, Filistinlileri insanlıktan çıkaran Siyonist üstünlükçü ideolojiye ve apartheid sistemine dayandığını tespit etti. “Gazze’de yaşananlar izole bir eylem değil, köklü bir sömürgecilik projesinin parçasıdır.” ifadesi karar metninde öne çıktı.

Güney Afrika’daki apartheid karşıtı hareketten esinlenen Mahkeme, devletlerin sessizliğine karşı sivil toplumun devreye girmesini hedefliyor. Üç gün süren oturumlarda, tanıklıklar ve dijital deliller aracılığıyla İsrail’in sistematik suçları belgelenerek kamuoyuna sunuldu.

Berlin’deki Gazze Mahkemesi: Almanya’nın Sorumluluğu Masada

İstanbul’daki oturumla eş zamanlı olarak, 25 Ekim 2025’te Berlin’de Uluslararası Hukuk İçin Alman Hukukçular (DJfdV) inisiyatifi tarafından bir başka Gazze Mahkemesi daha düzenlendi. Bu mahkeme, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 80. yılı vesilesiyle Almanya’nın uluslararası hukuk kapsamındaki sorumluluklarını merkeze aldı. Berlin’deki Gazze Mahkemesi kapsamında yapılan oturumda Almanya’da “nehirden denize özgür Filistin” sloganının kriminalize edilmesi, Almanya’nın Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülükleri ve Gazze’deki suçlara ilişkin Almanya’ya yönelik olası yargı süreçleri de ele alındı.

DJfdV, daha önce federal hükûmete hitaben yayımladığı bir açık mektupta İsrail’in uluslararası hukuk ihlallerine karşı tavır alınması çağrısında bulunmuştu. Almanya’nın Filistin yanlısı gösterileri yasaklaması ve bu eylemlere yönelik polis şiddeti, hem BM İnsan Hakları Konseyi uzmanlarının hem de sivil toplumun sert eleştirilerine neden olmuştu.

İki Mahkemenin Ortak Mesajı: Hesap Verilebilirlik

Hem İstanbul hem Berlin’deki Gazze Mahkemelerinin ortak mesajı netti: “İsrail, uluslararası hukuka aykırı eylemlerinden dolayı yargılanmalı.” Hem Berlin hem de İstanbul’daki sivil Gazze Mahkemeleri, sadece İsrail’in değil, bu suçlarda iş birliği yapan medya ve siyasi aktörlerin de “suç ortağı” olduğu mesajını kamuoyuyla paylaştı. İstanbul’daki Mahkeme’nin en çarpıcı tespitlerinden biri de, ABD ve Batılı hükûmetlerin İsrail’in suçlarına ortak olduğu yönündeydi. Eski BM Gıda Hakkı Özel Raportörü Prof. Dr. Hilal Elver, Gazze’de açlığın soykırımın bir parçası hâline geldiğini belirterek, “Saldırıların durması, açlığın etkilerinin biteceği anlamına gelmiyor. Özellikle çocuklar üzerindeki etkileri uzun sürecek.” dedi.

İstanbul’daki Gazze Mahkemesi’ne katılan Gazeteci Lily Lynch ise, Batı medyasının “seçici habercilikle” İsrail’in suçlarını örtbas ettiğini, Filistinli kurbanları “insanlık dışı” şekilde resmettiğini vurguladı. ABD’li gazeteci ve film yapımcısı Katie Halper de benzer şekilde, “Batı medyası, 7 Ekim’de toplu tecavüz yalanını yayarken, İsrail’in cinsel şiddet suçlarını görmezden geldi.” ifadelerini kullandı.

Buna karşın Berlin’deki sivil mahkemede konuşan gazeteci Fabian Goldman, Almanya’daki gazete ve medya platformlarının Gazze’deki soykırımda kullandığı dili sorguladı. “7 Ekim’den birkaç gün sonra Filistinli aktörler bir ‘soykırım’dan söz ederken Alman medyası bu gerçeği yok saydı.” diyen Fabian Goldman, Almanya’daki basın çalışanlarının soykırımın tanımlanması konusundaki rollerine dikkat çekti.

Gazze’de Sağlık Sisteminin Bilinçli Yok Edilişi

Her iki mahkeme de Gazze’de sağlık altyapısının hedef alınmasını “soykırım eylemi” olarak değerlendirdi. Sınır Tanımayan Doktorlar üyesi Dr. Javid Abdelmoneim, İstanbul’daki Gazze Mahkemesi’nde İsrail’in hastaneleri ve sağlık çalışanlarını kasıtlı olarak hedef aldığını, su ve kanalizasyon altyapısını bilinçli şekilde tahrip ettiğini belirtti. Aynı oturumda konuşan Norveçli acil tıp uzmanı Prof. Dr. Mads Gilbert, “Filistinliler birer rakam değil; bizim gibi aileleri, sevdikleri olan insanlar. Sağlık krizinin temel nedeni İsrail işgalidir.” dedi.

Buna karşın Berlin’deki Gazze Mahkemesi de Gazze’de sağlık alanındaki yıkımı sahada görev yapan Dr. Qassem Massri’nin tanıklığıyla ortaya koydu. Berlin’de çocuk hastalıkları alanında kıdemli doktor olan ve Gazze’nin kuzeyindeki Beit Hanoun’da doğup büyüyen Massri, Gazze’deki sağlık altyapısının sistemli biçimde yok edildiğine dair görgü tanıklıklarını mahkemede paylaştı.

Massri, 17 Ekim’de İsrail’in El-Ehli Baptist Hastanesine yönelik saldırısında yaklaşık 500 kişinin öldürüldüğüne dikkat çekerek, İsrail’in hastanelere yönelik saldırılarının soykırımın başlarında inkâr edildiğini belirtti. Gelinen noktada Gazze’deki 36 hastanenin çok büyük bir çoğunluğunun servis dışı kaldığını söyleyen Massri, şu anda Gazze’de yalnızca üç hastanenin kısmi olarak sağlık hizmeti verebildiğini ifade etti.

Gazze Mahkemeleri Ne Anlama Geliyor?

İstanbul’daki ve Berlin’deki sivil Gazze Mahkemeleri, özellikle uluslararası hukukun soykırımı durdurma ve sorumlularını cezalandırma konusunda etkisinin sorgulandığı bir dönemde, farklı ülkelerdeki sivil inisiyatiflerin adalet arayışını ortaya koyuyor. Filistinli gazeteci Ramzy Baroud’a göre bu mahkemeler, Gazze halkının sebatıyla da yakından alakalı. “Gazze halkının toplu direnişi, dünyanın gözünü açtı. İsrail’in savaş suçları artık gizlenemiyor.” diyen Baroud, sivil mahkemelerin önemine vurgu yaptı.

Filistinli insan hakları savunucusu Sahar Francis, İstanbul’daki Gazze Mahkemesi’nin resmî bir mahkeme olmasa da önemli bir işlev gördüğünü belirterek, “Bu mahkemeden çıkan güçlü mesajlar, İsrail’in yargılanması için sağlam bir zemin oluşturuyor.” dedi.

İstanbul’daki Gazze Mahkemesi süreci Kasım 2024’te Londra’da başlamış, ilk genel oturum Mayıs 2025’te Saraybosna’da gerçekleştirilmişti. Berlin’deki Gazze Mahkemesi ise bir günlük hibrit (online ve Berlin’de) bir program olarak gerçekleşti. (AA, P)

Perspektif’le Avrupa gündemini günlük takip etmek ister misiniz? Perspektif bültenine kaydolun, Avrupa'daki gelişmeler e-posta kutunuza gelsin.

 

admin

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ulusaşırı Türk toplulukları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler