Cinsel Şiddeti İfşa Eden IDF Başsavcısı Daha Önce Neleri Örtbas Etmişti?
Sde Teiman askerî merkezinde bir Filistinli tutukluya yönelik cinsel şiddet görüntülerini sızdırdığını itiraf eden IDF Başsavcısı Yifat Tomer-Yerushalmi gözaltına alındı. Olay, İsrail askerlerinin işlediği suçların cezasız bırakılmasına dair tartışmaları yeniden gündeme getirirken, Netanyahu hükûmeti ise İsrail askerlerinin yaptığı işkenceye değil, bunun ifşa edilmesine tepki gösterdi.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) Askerî Başsavcısı Tümgeneral Yifat Tomer-Yerushalmi, Sde Teiman askerî gözaltı merkezinde Gazze Şeridi’nden getirilmiş, ismi açıklanmayan Filistinli bir tutukluya yönelik kötü muamele ve birden fazla askerin karıştığı cinsel saldırı görüntülerinin medyaya sızdırılmasının ardından istifa etti, kısa süre kayboldu ve gözaltına alındı. Olay, İsrail’de hem ordunun tutuklulara yönelik uygulamalarına hem de askerî yargı mekanizmasının işleyişine dair tartışmaları yeniden gündeme getirdi.
Tomer-Yerushalmi, 31 Ekim 2025’te yayımladığı istifa mektubunda bazı materyallerin medyada yer almasına “bizzat onay verdiğini” belirtti. Mektubunda, bu kararı “ordunun itibarını hedef alan yanlış propagandaya karşı gerçeği göstermek amacıyla” aldığını yazdı.
İstifasının ardından ailesi, kendisinden haber alamadıklarını belirterek kayıp başvurusunda bulundu. Akşam saatlerinde Tel Aviv yakınlarında sahilde sağ bulundu; hastanede yapılan muayenenin ardından “gizli bilgi sızdırmak, görevi kötüye kullanmak ve soruşturmayı engellemek” suçlamalarıyla gözaltına alındı. İsrail polisi, soruşturmanın “devlet güvenliğiyle ilgili gizli materyallerin yetkisiz paylaşımı” kapsamında yürütüldüğünü açıkladı.
Sde Teiman’daki Şoke Edici Görüntüler
Kısa bir süre önce uluslararası medyada yayılan Ağustos 2024 tarihine ait bir video, Sde Teiman askerî hapishanesinde tutulan bir Filistinli esirin Force 100 adlı (Yechidat Me’a – יחידת מאה) birliğe mensup İsrailli askerler tarafından yerde sürüklendiğini, darbedildiğini, elektroşok cihazıyla şiddete maruz kaldığını ve cinsel saldırıya uğradığını gösteriyordu. Kayda alınan cinsel saldırı esnasında diğer İsrail askerlerinin kalkanlarını kaldırarak tecavüz anını saklamaya çalıştıkları da görülüyordu.
Haaretz gazetesinin ulaştığı soruşturma dosyalarına göre mağdur, olaydan sonra ağır yaralandı ve birden fazla ameliyat geçirdi. İsrail askerlerin topluca yaptığı cinsel saldırıya dair iddialar, Ağustos 2024’te ilk basına yansıdığında insan hakları örgütlerinin bu vakayı “tekil bir olay değil, sistematik bir ihmalin göstergesi” olarak nitelemişti.
Olaya dair sızdırılan yeni görüntülerin ardından bazı askerler gözaltına alındı ve haklarında askerî yargı süreci başlatıldı. Ancak İsrail kamuoyunda tartışma kısa sürede suçun kendisinden uzaklaşıp görüntülerin sızdırılmasına odaklandı. Aşırı sağcı gruplar, “askerlere iftira atıldığı” gerekçesiyle protestolar düzenledi; bazı siyasetçiler sızıntıyı “ordunun itibarsızlaştırılması” olarak değerlendirdi.
Netanyahu Hükûmeti ve Ordu Skandaldan Değil, Bunun İfşa Edilmesinden Şikâyetçi
Başbakan Benjamin Netanyahu, olayın “İsrail ordusunun imajına yönelik en ciddi halkla ilişkiler saldırılarından biri” olduğunu söyleyerek tam kapsamlı bir soruşturma başlatılmasını istedi. Savunma Bakanı Israel Katz, Tomer-Yerushalmi’nin “ordu üniformasını taşımaya hakkı olmadığını” belirtti. Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir de istifayı kabul ettiğini ve “ordu içindeki disiplinin korunması için gerekli adımların atılacağını” açıkladı.
Basına konuşan bazı askerî kaynaklar, sızıntının IDF içinde “güven zincirini zedelediğini” belirtti. Buna karşılık insan hakları örgütleri ve bazı hukukçular, görüntülerin yayımlanmasını “kamu yararı” çerçevesinde değerlendirirken, soruşturmanın yönünün “işlenen suçlardan çok ifşa eylemine çevrilmesini” eleştirdi.
Olayda adı geçen bazı askerlerin, soruşturma sürecinin ardından avukatlarıyla birlikte basın açıklamaları yaptığı ve kimliklerini gizleyerek konuştuğu bildirildi. İsrail basınında yer alan haberlere göre, askerler basın karşısına maskeli olarak çıktı, haklarındaki suçlamaları reddetti ve “ordu emirlerine uygun davrandıklarını” savundu. Bazı bağımsız medya hesaplarında yer alan görüntülerde ise askerlerin, destekçileriyle birlikte “We will win” (Kazanacağız) sloganı attıkları görülüyor. Olay, İsrail iç kamuoyunun bazı kesimleri için bir ideolojik bir dayanışma sembolü hâline gelmekte.
Bu dönemde aşırı sağcı aktivistler ve bazı milletvekilleri, sızıntıyı “ordunun itibarına yönelik sabotaj” olarak tanımlayarak Tel Aviv ve Beerşeva’da askerleri destekleyen küçük gösteriler düzenledi. Bu gösterilerde “ordunun elinin bağlanmasına izin vermeyin” yazılı pankartlar taşındı. Aynı günlerde, insan hakları örgütlerinin çağrısıyla Kudüs’te yapılan sessiz protestoda ise Sde Teiman’daki tutuklulara yönelik muamele eleştirildi.
The Israeli soldiers who gang-raped a Palestinian detainee at the Sde Teiman torture center held a press conference boasting that they are still free. They proudly declared: “We will prevail!”
As for the Israeli army’s military prosecutor who dared to investigate their case — an… pic.twitter.com/escQE8f59h— Issa Amro عيسى عمرو 🇵🇸 (@Issaamro) November 3, 2025
Başsavcı Tomer-Yerushalmi, Benzer Suçları Soruşturmamakla Suçlanıyordu
Haaretz gazetesinin üst düzey askerî kaynaklarden edindiği bilgilere göre, Tomer-Yerushalmi görev süresi boyunca Gazze’deki bazı olaylarda soruşturma açmayı erteledi veya sınırlı tuttu. 2024 Nisan’ında yedi World Central Kitchen gönüllüsünün öldüğü hava saldırısı, 2025 Mart’ında 15 sağlık çalışanının hayatını kaybettiği operasyon ve aynı yıl Khan Yunis hastanesine düzenlenen tank saldırısı dosyalarında soruşturma açılmadı. Kaynaklar, başsavcının “sağ kanattan gelen hedef göstermeler” nedeniyle karar almaktan çekindiğini ileri sürdü. Bu bilgiler, Tomer-Yerushalmi’nin istifasına kadar geçen dönemde siyasî baskıların askerî hukuk süreçlerini etkilediği yönündeki tartışmaları güçlendirdi.
Sde Teiman tesisi, insan hakları örgütlerinin raporlarında daha önce de kötü muamele iddialarıyla yer almıştı. 2024 boyunca yayımlanan belgelerde, tutukluların “elleri kelepçeli, başları torbalı şekilde uzun süre bekletildiği, darp edildiği ve çıplak aramalara maruz bırakıldığı” aktarıldı. The Guardian’ın analizine göre, bu bulgular söz konusu merkezin “operasyonel değil, yapısal bir disiplin sorununa” işaret ediyor.
Başsavcı’nın talimatıyla sızdırılan son videodan önce bu olaya dair suçlamalar Ağustos 2024’te de medyada yer almış ama İsrail ordusu suçlamaları reddetmişti. Bu dönemde ilk açılan ama ilerletilmeyen soruşturma kapsamındaki askerlerden biri kimliğini gizlemeyi bırakıp sosyal medyada yayımladığı bir videoda kimliğini açıklayarak İsrail kamuoyundan destek talep etmişti. Söz konusu video, Instagram hesabı üzerinden paylaşılmış ve kısa sürede binlerce kez izlenmişti.
BM Komisyonu: “Sistematik Cinsel Şiddet, İsrail’in Savaş Yöntemi”
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Eylül 2025’te yayımlanan Filistin Üzerine Uluslararası Soruşturma Komisyonu (UN CoI) raporuna göre, İsrail güvenlik güçlerinin gözaltındaki Filistinlilere yönelik “zorla soyma, cinsel taciz, tecavüz tehdidi ve cinsel saldırı” uygulamaları “standart operasyon prosedürü” hâline geldi.
Gazeteci Mehdi Hasan’ın sorularını yanıtlayan Komisyon üyesi Chris Sidoti, bu eylemlerin “ya doğrudan emirle ya da üst düzey askerî ve sivil yöneticilerin örtük teşvikiyle” gerçekleştiğini belirtti. Raporda, “cinsel ve toplumsal temelli şiddetin sıklığı ve yaygınlığının, bu eylemlerin giderek bir savaş yöntemi olarak kullanılmaya başlandığını” gösterdiği vurgulandı.
BM Komisyonu’nun tespitleri, Sde Teiman’daki olayın tekil bir suçtan ziyade, kurumsal uygulamalara dair uluslararası düzeyde belgelenmiş iddialarla kesiştiğini ortaya koydu.
İfşaatın Ardından İç ve Uluslararası Yankılar
Filistinli tutukluya yönelik cinsel saldırı iddiasının sanıkları, askerî mahkemede tutuksuz yargılanıyor. Tomer-Yerushalmi hakkındaki dava ise “devlet güvenliği belgelerinin yetkisiz paylaşımı” suçlamasıyla sivil yargı tarafından görülecek. Savunma tarafı, sızıntının “uluslararası insancıl hukuk ve kamu yararı gereği” yapıldığını savundu.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği olayın “uluslararası insancıl hukuk ihlali kapsamına girdiğini” bildirdi. Avrupa Birliği Dış İlişkiler Servisi, bağımsız soruşturma çağrısı yaptı. ABD Dışişleri Bakanlığı, “İsrail ordusunun iddiaları ciddiyetle ele alması gerektiğini” belirten kısa bir açıklamayla yetindi. İsrail’deki B’Tselem, Adalah ve Yesh Din gibi sivil toplum kuruluşları ise, davanın “askerî adalet sisteminin bağımsızlığına ilişkin sınamaları” gündeme taşıdığını ifade etti.
Sde Teiman davası, İsrail ordusunun tutuklulara yönelik uygulamaları ve askerî yargı süreçlerinin bağımsızlığı konularında uzun süredir süregelen tartışmaları yeniden canlandırdı. İnsan hakları örgütleri, askerî soruşturmaların çoğu zaman “operasyonel hata” kapsamında değerlendirildiğini ve ağır ihlallerin nadiren ceza davasına dönüştüğünü vurguluyor.
Bu tartışmalar bağlamında Yifat Tomer-Yerushalmi, hem geçmişte soruşturmaları erteleyen bir hukuk yetkilisi olarak hem de Sde Teiman’daki görüntüleri sızdıran kişi olarak iki farklı biçimde gündeme geldi. Hukuki süreçler iki eksende sürüyor: Filistinli tutukluya yönelik cinsel saldırı iddiasının sanıkları askerî mahkemede, başsavcı ise “gizli bilgi sızdırmak” suçlamasıyla sivil mahkemede yargılanıyor. Birleşmiş Milletler raporlarında vurgulanan “insan hakları ihlallerine ilişkin cezasızlık” konusu da, bu dosyanın uluslararası hukuk düzleminde nasıl değerlendirileceğine dair tartışmaların odağında yer alıyor. (P)





