'Avrupa'

Trumpçılığın Avrupa Açılımı: “Make Europe Great Again”

Trump’ın yeniden göreve gelişiyle ismini sıkça işittiğimiz Heritage Foundation adlı düşünce kuruluşu, “Make Europe Great Again” söylemi üzerinden Avrupa sağını yeniden biçimlendiriyor. Göç, kültür savaşları ve ulusal egemenlik söylemi ekseninde kıtada yeni bir Trumpçı dil inşa ediliyor.

Fotoğraf: Below the Sky - Shutterstock.

Donald Trump’ın ikinci başkanlık döneminde ABD’de muhafazakâr hareketin entelektüel merkezi haline gelen Heritage Foundation adlı düşünce kuruluşu, yalnızca Project 2025 adlı planla Amerikan iç siyasetini yönlendirmedi; aynı zamanda Atlantik’in öte yakasında yeni bir siyasal tahayyülün taşıyıcısı oldu. 922 sayfalık bu belge, yürütme gücünün merkezileştirilmesinden federal bürokrasinin tasfiyesine, göç ve güvenlik politikalarının sertleşmesinden kültür savaşlarının kurumsallaştırılmasına uzanan kapsamlı bir “ulusalcı-devletçi” yönelim tanımlıyordu. Bu yönelimin Avrupa’daki karşılığı ise “Make Europe Great Again” (MEGA) sloganı etrafında şekillendi. MEGA, artık sadece bir retorik değil; Heritage Foundation’ın Avrupa’da ördüğü çok katmanlı ilişki ağının ideolojik çerçevesi haline geldi.

Yeni İdeolojik Hat: “Medeniyet Müttefikleri”

Roma’daki Berlusconi Villası’ndaki demografi konulu konferanstan Paris’in Faubourg-Saint-Honoré semtindeki Cercle de l’Union Interalliée’de düzenlenen kapalı resepsiyonlara, İspanya’daki aşırı sağ parti VOX‘un Madrid’deki mitinglerinden Brüksel ve Washington hattında yürütülen Avrupa Parlamentosu temaslarına kadar uzanan bu yeni siyasi temas hattı, klasik lobi faaliyetlerinin ötesinde stratejik bir yayılmayı temsil ediyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 27 Mayıs 2025 tarihli bir belgesinde geçen “Avrupa’daki medeniyet müttefikleri” (civilizational allies in Europe) ifadesi, bu açılımın artık resmi bir stratejiye dönüştüğünü açık biçimde ortaya koyuyor.

“Make Europe Great Again” Söyleminin Fikri Temeli

Trump’ın “Make America Great Again” mottosundan uyarlanan “Make Europe Great Again” söylemi, ABD ve Avrupa’nın “ortak kültürel mirası” fikri etrafında şekilleniyor. Hristiyanlık, aile, ulusal kimlik, toplumsal düzen, güvenlik ve demografik süreklilik bu mirasın merkezinde yer alıyor. Heritage Foundation Başkanı Kevin Roberts’ın konuşmalarında sıkça tekrarlanan bu medeniyetçi çerçeve, göç ve demografi meselelerini varoluşsal tehditler olarak yeniden tanımlıyor. ABD’de güney sınırında militarizasyonu meşrulaştıran argümanlar, Avrupa’da “yasal göçün kötüye kullanımı” ya da “seküler sol ile radikal İslam’ın ulusal projeyi zayıflattığı” söylemleri üzerinden yeniden üretiliyor. Böylece ABD’de iç güvenlik, Avrupa’da ise kültürel ve demografik bütünlük ekseninde ortak bir tehdit anlatısı kuruluyor.

Heritage Foundation’un Avrupa’daki Temas Ağı

Heritage Foundation’ın Avrupa stratejisi, kapalı devre elit diplomasiyle kurumsal temasları birleştiren çok katmanlı bir yapı üzerine kurulu. Paris’teki Cercle de l’Union Interalliée’de düzenlenen 26 Mayıs 2025 tarihli resepsiyon, bu tarzın en görünür örneğiydi. Davetliler arasında Fransız sağının önde gelen isimleri, Katolik-muhafazakâr fon sağlayıcılar, Le Pen’in Ulusal Birlik ve Éric Zemmour’un Reconquête! partilerine yakın çevrelerden aktörler ve Avrupa Parlamentosunun aşırı sağ kanadından temsilciler vardı. Roberts burada yalnızca bir davetli değil, adeta bir “medeniyet elçisi” gibi karşılandı.

Üç gün süren temaslarda Marion Maréchal, Éric Zemmour, Sarah Knafo, Éric Ciotti ve Jordan Bardella gibi figürlerle görüşmeler gerçekleştirdi. Bu temasların coğrafi kapsamı da geniş: Heritage temsilcileri son bir yılda Macaristan, Çekya, İspanya, Fransa ve Almanya’daki aşırı sağ partilerle defalarca görüştü. Avrupa Parlamentosu kayıtları, vakfın önceki beş yılda bir kez yaptığı resmî temas sayısının son bir yılda yediye çıktığını gösteriyor. Kayıt dışı görüşmelerin sayısı ise çok daha fazla.

Heritage Foundation’un İnsan Kaynağı Stratejisi

Heritage, yalnızca siyasi partilerle değil, düşünce kuruluşları ve sivil ağlarla da iş birliği yürütüyor. Budapeşte merkezli Mathias Corvinus Collegium (MCC) ve Polonya’daki muhafazakâr-milliyetçi çizgideki Ordo Iuris gibi kurumlarla ortak raporlar hazırlayarak Avrupa’nın kurumsal yapısını içeriden dönüştürmeyi amaçlayan politika belgeleri yayımlıyor. Bu ağ, aynı zamanda insan kaynağı transferiyle de güçlendiriliyor. Fransa’da Pierre-Edouard Stérin gibi Katolik-muhafazakâr iş insanları, La Bourse Tocqueville ve Instituto de Formación Política gibi gençlik programları aracılığıyla ABD’deki Heritage modelini kıtaya uyarlıyor. Bu yapılanma, Reagan döneminde uygulanan kadro yerleştirme stratejisinin Avrupa versiyonu olarak işliyor.

Bu genişleme elbette tepkisiz kalmıyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency International) ve Corporate Europe Observatory gibi sivil toplum kuruluşları, bildirilmeyen görüşmelerin ve demokratik normlara aykırı politika transferlerinin AB içinde “yumuşak bir erozyon” yarattığını savunuyor. Heritage ise bu eleştirileri “ulusal egemenlik savunusu” olarak argümanıyla cevaplayarak tartışmayı teknik düzlemden ideolojik bir zemine taşıyor.

Trump’a Kılavuzluk Eden Project 2025’in Avrupa’daki Yankıları

Project 2025’in Avrupa’daki etkileri özellikle göç, kültür politikaları, AB’nin kurumsal yapısı ve ekonomi alanlarında belirginleşiyor. Göç ve sınır politikaları güvenlik merkezli bir dile oturtuluyor; göç artık sosyo-ekonomik değil, “medeniyet krizi” bağlamında tartışılıyor. Fransa’da Le Pen ve Bardella liderliğindeki Ulusal Birlik çevresinde “göç-ulusal bütünlük” bağı neredeyse otomatik bir refleks hâline gelmiş durumda. Aynı güvenlikçi paradigma, Avrupa’daki kimlik ve demografi tartışmalarını da yeniden çerçeveliyor.

Bu söylemin ikinci katmanı kültür savaşları ve biyopolitik düzenlemelerden oluşuyor. ABD’de yıllardır sürdürülen DEI (çeşitlilik, eşitlik, kapsayıcılık) karşıtlığı, “gender ideology” eleştirileri ve kürtaj karşıtı “pro-life” söylemi Avrupa sahnesine uyarlanarak siyasal kimlik mücadelesinin kurucu unsurlarından biri hâline getiriliyor. Brüksel’in dijital düzenlemeleri ve nefret söylemi yasaları “ifade özgürlüğüne müdahale” olarak nitelendirilirken, kamu yayıncılığının fonlarının kesilmesi ve kültürel üretimin “ulusal değerler” çerçevesinde yeniden düzenlenmesi savunuluyor. Bu bütün alanlarda ortak olan, “aile-millet-kimlik” üçgeninin siyasal mobilizasyonun merkezine yerleşmesidir.

Avrupa Birliği’nin İçeriden Dönüşümü

Heritage’ın Avrupa stratejisinin bir başka boyutu, AB’nin kurumsal mimarisini hedef alıyor. MCC ve Ordo Iuris ile hazırlanan “Great Reset” türü raporlar, Komisyon’un yetkilerinin sınırlandırılmasını, Avrupa Birliği Adalet Divanının ulusal hukuk üzerindeki etkisinin azaltılmasını ve merkezî regülasyon kapasitesinin zayıflatılmasını öneriyor. Bu yaklaşım, Avrupa Parlamentosu’ndaki aşırı sağcı Patriots for Europe grubunun söylemleriyle neredeyse birebir örtüşüyor: AB’yi içeriden çözmeyi, ulusal hükümetleri yeniden merkeze almayı amaçlayan bir strateji.

Ekonomik alanda ise Heritage’ın ABD’de savunduğu yüksek tarifeler, üretimin yerlileştirilmesi ve serbest ticaretten kopuşu önceleyen korumacı paradigma, Avrupa’da Yeşil Mutabakat’ın yavaşlatılması ve Çin’le ekonomik mesafenin artırılması biçiminde yankı buluyor. İtalya’nın Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nden çekilmesi, Huawei’nin altyapı projelerinden dışlanması ve sağ-milliyetçi aktörlerin Çin politikasına özel ilgi göstermesi, bu hattın somut yansımaları arasında. Böylece “Make Europe Great Again”, yalnızca bir seçim çağrısı değil; Avrupa’nın siyasal dilini, kurumsal yapısını ve toplumsal önceliklerini dönüştürmeyi amaçlayan geniş bir metapolitik proje haline geliyor.

Avrupa’nın Önünde Yeni Bir Dönem

ABD’de Project 2025’in mimarları Trump yönetiminde kilit pozisyonlara gelirken, Avrupa’da bu model yalnızca aşırı sağ partilerle sınırlı kalmıyor; düşünce kuruluşları, diplomatik atamalar ve Avrupa Parlamentosu ofisleri üzerinden yeniden üretiliyor. Bu stratejik yayılmanın kültür, ekonomi ve haklar alanında doğuracağı sonuçların Avrupa kamuoyu tarafından nasıl karşılanacağı ise önümüzdeki dönemin en belirleyici meselelerinden biri olmaya aday.

Perspektif’le Avrupa gündemini günlük takip etmek ister misiniz? Perspektif bültenine kaydolun, Avrupa'daki gelişmeler e-posta kutunuza gelsin.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler