'belçika'da genel seçimler'

Bölünme Senaryosunu Erteleyen Belçika’da Hükûmet Kurulabilecek mi?

Belçika halkı, Flaman Bölgesi’ni ayırmayı öneren partileri beklenenden daha az oylarla ilk sıralara taşıdı. Seçim öncesinde aşırı sağcı Vlaams Belang’ın federal parlamentodaki en büyük parti olacağını gösteren tahminlerin aksine Yeni Flaman İttifakı (N-VA) birinci sırayı aldı. Şimdi ülke yeni bir hükûmet kurma sürecinde. Peki, Belçika tarihinde çoğunlukla sancılı geçen bu süreç, bu defa nasıl seyredecek?

Belçika Başbakanı Alexander de Croo, ülkesindeki genel seçimde partisi Flaman Open Vld'nin başarısızlığı nedeniyle, istifa etti. Fotoğraf: Shutterstock- Gints Ivuskans

Belçikalı seçmenlerin yeni federal, bölgesel ve Avrupa Parlamentosu üyelerini seçtiği 9 Haziran Pazar günkü üçlü seçimin iki galibi Flaman sağcı Yeni Flaman İttifakı (N-VA) ve Frankofon liberal Reformcu Hareket (MR) oldu. Belçika’yı oluşturan Flaman, Valon ve Brüksel bölgeleri arasında en fazla dikkat çeken seçim sonuçları Flaman Bölgesi’nden geldi.

Flaman bölgesinde sonuçlar anketçilerin beklediği yönde olmadı. Aylardır aşırı sağcı ve ayrılıkçı Vlaams Belang’ın (VB) kuzeydeki Flaman Bölgesi’nde büyük bir zafer kazanarak hükûmeti kurma yetkisini ele geçirmesi bekleniyordu. Ancak parti düşük bir performans göstererek N-VA’nın gerisinde kaldı. VB seçimleri kazandığı takdirde partinin seçim vaatlerinden birisi olan Flaman Bölgesi’nin ülkeden ayrılması planını tartışmaya açması bekleniyordu. Vlaams Belang’ın rakibi sağ muhafazakâr parti Yeni Flaman İttifakı (N-VA) ise Flaman Bölgesi’ndeki oylarının yüzde 25,6’sını alarak Belçika’nın en büyük partisi oldu.

Fransızca konuşulan Valon Bölgesi’nde ise liberal Refomcu Hareket (MR), yerelde uzun süredir iktidarı sıkı sıkıya elinde tutan ve bölgesel yönetimin her düzeyine derinlemesine yerleşmiş durumda olan Sosyalist Parti (PS) için büyük bir sürpriz olarak sandıktan birinci parti olarak çıktı. Liberal Reformcu Hareket (MR) Valon Bölgesi’nde oyların yaklaşık yüzde 32’sini alıp birinci oldu. Merkez parti Les Engagés ise bu bölgede ikinci oldu.

Yeşiller (Groen) ise, Avrupa’nın büyük bölümünde olduğu gibi Belçika genelinde de net bir kayba uğradı.

Başbakan De Croo Mağlubiyeti Açıkça Kabul Etti

Flamanların liberal partisi Open VLD ise bir diğer kaybeden oldu. Flaman oylarının yüzde 8,7’sini alarak 2019’a kıyasla yüzde 4,8 puanlık bir düşüş yaşayan Başbakan De Croo’nun partisi seçim akşamı gazetecilere yaptığı açıklamada gözyaşlarına hâkim olamadı: “Bu bizim için çok zor bir akşam, kaybettik.” sözleriyle veda etti ve ekledi:

“Bu seçimlerin galipleri olan N-VA, Vlaams Belang ve Vooruit’i kutluyorum. Ve Fransızca konuşulan Belçika’daki MR dostlarımızı. Bizim için bu özellikle zor bir akşam, kaybettik. Yarın itibariyle Başbakanlık görevimden istifa edeceğim. Ancak Liberaller güçlüdür, geri döneceğiz.”

Belçika’da Seçmen, Merkez Sağa Yöneldi: Nerede ve Nasıl?

2019’da yapılan bir önceki federal seçimlerde Flaman Bölgesi’ndeki seçmen ezici bir çoğunlukla sağa, Valon Bölgesi’ndeki seçmen ise ağırlıkla sola oy vermişti: Çıkan bu tabloda Belçika fiilen ikiye bölünmüş gözüküyordu.

9 Haziran’da yapılan seçimlerde ise, ülke genelinde sağa doğru bir kayma olduğu gözlemlenmiş durumda. Bu konuya ilişkin Katolik Louvain Üniversitesi’nden Prof. Vincent Laborderie AFP haber ajansına yaptığı bir açıklamada, “Flaman Bölgesi’nin sağda, Valon Bölgesi’nin ise solda yer aldığı son 50 yılın geleneksel Belçika anlatısından tamamen uzaklaşıyoruz.” sözleriyle sonuçları yorumladı ve devam etti: “Seçmen kitlesinde merkez sağa doğru yapısal bir kayma olduğu izlenimini ediniyoruz.”

Ülke, birkaç yıl içinde Belçika’yı bölme planına girişecek olan Vlaams Belang’ın -Avrupa Parlamentosu Seçimleri’ndeki aşırı sağ dalganın da etkisiyle- galip çıkacağı bir sonuca hazırlanıyordu. Fakat Flaman Bölgesi’nde N-VA’nın birinci çıkmasıyla bu senaryo gerçeğe dönüşmedi. Sonuçlar, uzun süredir aşırı sağcı parti Vlaams Belang’ın zaferine kendini hazırlayan ülkedeki siyaset kurumunu rahatlatmış olabileceği yönünde yorumlandı.

Belçika’nın Meşhur Hükûmet Kur(ama)ma Süreci Bu Sefer Daha Kolay mı Olacak?

Bölgesel farklılıklara uyum sağlamak için benzersiz bir çaba gösteren Belçika’da seçim günü, doğrudan ya da dolaylı olarak en az altı meclise seçilecek temsilcilerin belirlenmesi ve altı hükûmetin kurulması için sandıklar kurulmuştu.

Peki Belçika’da hükûmetin kurulması her seferinde yüzlerce gün sürmeli mi? Bu sefer seyrin farklı olabileceği yönünde işaretler masada: Kraliyet Sarayı’ndan yapılan açıklamada Kral Philippe tarafından bir “bilgilendirici” (Fr. informateur) atandığı belirtildi. Belçika’da seçim sonuçlarının kesinleşmesinden sonra hükûmet kurulma aşamasına geçildiğinde “bilgilendirici”nin rolü şu şekilde tarif ediliyor:

“(…) Kral daha sonra bir bilgilendirici atar. Bilgilendirici, çeşitli taraflardan yeni bir hükûmetin kurulmasına ilişkin görüş ve istekleri hakkında bilgi toplayan deneyimli bir siyasetçidir. Çoğunluğa nasıl ve hangi ortaklarla ulaşılabileceğini kontrol eder. Kral’a rapor verir ve Kral’a bir formatör atanması konusunda tavsiyede bulunur.” 

Kral Philippe’nin seçimlere katılan tüm partilerin liderlerini kabul etmesinin ardından, 12 Haziran’da bu “bilgilendirme görevinin” Bart De Wever’e verildiği ve bunu mümkün olan en kısa sürede yapmasının beklendiği açıklandı. Bart De Wever meclisteki en büyük parti N-VA’nın lideri ve ayrıca başbakanlık koltuğuna da bizzat talip. De Wever, partilerle görüşmelere başlamış durumda.

Belçika’nın yazılı olmayan siyasi kurallarından biri ise, Başbakanın çoğunluktaki en büyük partiden olması gerekliliği. Hâlihazırda N-VA, Vooruit CD&V, MR ve Les Engagés arasında kurulması öngörülen koalisyon uzmanların beklediği gibi gerçekleşirse, başbakanlık koltuğu N-VA’lı bir siyasetçiye geçecek demektir.

26 Haziran’da ise hükûmet kurma aşamasında bir sonraki adıma geçildi. Belçika Kralı Philippe, Yeni Flaman İttifakı (N-VA) Başkanı ve 9 Haziran parlamento seçimlerinin galibi Bart De Wever’i yeni bir federal hükûmet kurulmasına yönelik görüşmeler için ön formatör (Fr. “préformateur”) olarak atadı. Wever’in 10 Temmuz’da Kral’a olası ittifaklarla alakalı rapor vermesi gerekiyor.

Hükûmet kurma aşamasının son safhasında ise Kral tarafından seçilecek asli bir formatör, (Fr. “formateur”) koalisyon kurması beklenen partiler arasında bir hükûmet anlaşmasının sağlanması amacıyla görüşmeleri koordine edecek. Formatörün riyasetinde yürütülen müzakereler başarılı olursa bu formatörün federal hükûmetin başına geçmesi bekleniyor.

Belçika’da Kral’ın yetkileri her ne kadar sembolik olarak algılansa ve yetkileri sınırlı olsa da ülkede önemli bir siyasi etkiye sahip. Kral, özellikle federal hükûmetin kurulmasında önemli bir rol oynuyor ve ayrıca kabinedeki bakanları da atıyor.

Seçimin Diğer Öne Çıkan Konuları

Alman Bölgesi ise hâlihazırda kendi hükûmetini kurmuş durumda. 9 Haziran’da yapılmış olan seçimlerden sadece dört gün sonra, Almanca Konuşan Topluluk (Communuaté Germanophone) Belçika’da yeni bir hükûmet kuran ilk bölge yönetimi oldu. Bölge partisi ProDG, Hristiyan Demokrat CSP ve liberal PFF’den oluşan koalisyon bölge meclisindeki 25 sandalyenin 16’sına sahip.

Seçim sonuçlarındaki bir başka dikkat çekici husus ise, seçmenlerin oy verme sürecinde eğitim seviyesi ile verdikleri parti arasındaki korelasyon oldu. Belçika İstatistik Kurumu Statbel’in verilerine göre eğitim faktörü partilere yönelimi etkiledi. Flaman aşırı sağ partisi Vlaams Belang’ın üniversite mezunu olmayanların daha fazla yaşadığı belediyelerde, Yeşiller’in (Groen) ise eğitim seviyesinin yükseldiği seçim bölgelerinde daha iyi performans gösterdiği görüldü.

Solun Oy Kaybetmesi Artan Güvenlik Sorunuyla mı Alakalı?

Belçika’da ise neredeyse tüm siyasi partiler 2024 seçimlerinde 2019’a kıyasla daha sağcı bir pozisyon aldı: Klasik bir Belçika manzarası olan başkent Brüksel ve Valon Bölgesi’nde sol partilerin birinci çıktığı ve Flaman Bölgesi’nde sağ partilerin önde olduğu tablo, bu seçimde değişti: Belçika genelinde siyasetin bütünü sağa kaymış oldu. Peki, Belçika’da sağın kazanımları hangi etkenlere bağlanıyor? Bu soru üzerine düşünürken bir takım iç dinamiklere göz atmakta fayda var:

Öncelikle siyasi gözlemciler seçmen kitlesinin sağa kayışını hayat pahalılığındaki artışa, göç ve “yeşil dönüşüm” politikalarının yüksek maliyetine ilişkin endişelere bağlayarak bir çerçeve çiziyor. Ulusal ekonomilerin kötüye gittiği ve ekonomik zorlukların daha yüksek derecede hissedildiği zamanlarda sağ partilerin veya ana akımın dışında yer alan partilerin desteğinin arttığı bilinen bir gerçek.

Uyuşturucu şiddeti ve güvenlik sorunu ise bir başka etken. Özellikle Brüksel’de artan uyuşturucu kaçakçılığı ve bununla bağlantılı silahlı saldırılar genel olarak bir güvenlik eksikliği hissini ortaya koyan sebepler olarak ele alınıyor.

Bölgesel anlamda, Sosyalist Parti’nin (PS) güvenlik konusundaki eylemsizliğinin bedelini ödediği yönünde bir uzlaşma mevcut. Hâlihazırda Sosyalist Parti Brüksel’de krizden en çok etkilenen bazı belediyeleri yönetiyor: Saint-Gilles, başkent Brüksel ve Anderlecht.

Oylarını arttıran MR bu bağlamda Belçika adalet sisteminin iyileştirilmesi için seçim boyunca kampanya yürütmüştü ve sık sık daha sert cezalar verilmesi ve genel olarak şartlı tahliye koşullarının sıkılaştırılması gerektiğini dile getirmişti.

“Vivaldi” Koalisyonun Sonu

Alexander De Croo’nun liderliğinde 2020’de göreve başlayan yedi partili koalisyon Belçika medyası tarafından “Vivaldi Koalisyonu” olarak adlandırılmıştı.  Bu çok parçalı koalisyon, liberal Başbakan Alexandre de Croo liderliğinde, dört bileşeninin İtalyan bestakar Antonio Vivaldi’nin (1678-1741) Dört Mevsimi’ni yansıtması nedeniyle bu adı almıştı: Liberaller MR ve Open VLD için mavi; ekolojistler Ecolo ve Groen için yeşil, Hıristiyan demokratlar CD&V için turuncu ve sosyalistler PS ve Vooruit için kırmızı.

Şimdi ise federal hükûmetin kurulmasına yönelik mevcut müzakereler N-VA, CD&V, Vooruit, MR ve Les Engagés arasında bir ittifaka doğru ilerliyor ve olası koalisyonun adının “Arizona” olması bekleniyor: Koalisyonlara ad takmaya hevesli Belçika kamuoyunun benimsediği bu ismin arkasında söz konusu partilerin renkleri ve sembollerinin ABD’deki bu eyalet yönetiminin bayrağını andırması yatıyor.

Hükûmet krizleri konusunda kötü bir şöhrete sahip olan Belçika’da Haziran 2010’daki seçimlerden sonra federal hükûmet ancak 541 gün süren sıkı müzakerelerden sonra göreve başlayabilmişti. Mayıs 2019’daki seçimlerin ardından da 494 günlük bir hükûmet kurma süreci yaşanmıştı.

Medine Tezcan

Uluslararası Londra Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler ve Uluslararası İlişkiler eğitimini tamamlayan Medine Tezcan, İsveç Genç Müslümanlar (SUM) Derneğinin başkan yardımcılığını yapmıştır. Tezcan, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler