Dosya: "Moda ve Kimlik"

Kızılcık Şerbeti ve Kızıl Goncalar Örneğinde Erkek Tesettür Modasının Görünmeyenleri

Moda ve kıyafet davranışlarını genelde hep kadınlar üzerinden tartışıyoruz. Peki erkeklerin kıyafetleri bir hikâye anlatmıyor mu? Erkeklerin kıyafet seçimlerinin, kadınlara kıyasla görünmez olması erkekliğe ve dahası dindar ve/veya muhafazakâr erkekliğe dair nasıl bir manzara ortaya çıkarıyor?

2 Temmuz 2024

Moda gerek kültürel gerek sembolik sermayelerin yeniden üretildiği, tüketildiği, yarıştırıldığı, yeni anlamlar kazandığı ve çoğu zaman kimlikle iç içe geçmiş bereketli bir sosyolojik alan. Giyinmenin seçime tâbi olduğu ve dolayısıyla kişisel zevki, sınıfsal bedensel edimleri (habitusu) ve görgüyü görünür kıldığı varsayımı, modayı gündelik yaşamın mikro politiğine içkin önemli bir katman hâline getiriyor. 

İroniktir ki, kimi zaman daha az parçalı giyimler, kişiye daha opak bir hikâye anlatırken; daha çok parçalı ve katmanlı giyimler daha şeffaf bir resim sunabiliyor. Bu anlamda, “hiper-görünür” [1]  olan kadın tesettürü, özellikle başörtüsü ile kombinlendiğinde, kaçınılmaz bir şekilde çok daha geniş anlamlara sahip olabilecek tesettür kavramının ana görseli hâline geliyor. 

Türkiye ve Fransa gibi ülkelerdeki kamusal alanda başörtüsü yasaklarına karşı geliştirilen “örtünmenin bir tercih olduğu” vurgusu ve meselenin haklar çerçevesinde bir söylem içinde tartışılması da, tesettürün kadın tesettürüne ve onun da başörtüsüne indirgenmesine; yakından bakanlar için dinî bir vecibe olmasının ötesinde sosyolojik olarak “ciddi”, uzaktan bakanlar içinse egzotik ve “öteki” olmasına katkıda bulundu.

Erkek Modasını Konuşmak

Dolayısıyla kadın tesettür modasının yıllar içerisinde birikmiş bu ağırlığı karşısında erkek tesettür modasının varlığı bile sorgulanır hâle geldi. Bunun da ötesinde, kadının örtünme imkânları, yorumlanması ve tesettürlü insanın davranışları açısından öyle bir mercek altına alındı ki, erkek modasını konuşmak ancak söylem ve şartların kıyaslanması ile mümkün olabiliyor. Öyle ya, kadınların kıyafet seçimleri yeri geliyor ahlaki duruşlarına, fıkhi yorumlamalarına, hatta yeri geliyor sömürgeciliğe karşı duruşlarına dair bilgiler içerirken, erkeklerin kıyafetleri farklı anlatılar içeriyor yahut sessiz kalma hakkını kullanabiliyor. Belki Cuma namazına gitmeden önce kısa şortunu uzunuyla değiştiren erkekler var ama, erkeklerin bugün popüler kültürde tartıştığımız şekilde bir örtünme ya da açılma hikâyesi yok. 

Paris ve New York moda haftaları, Met Gala kırmızı halısı gibi yerlerdeki seküler moda dünyasının “gender-bending”[2] tasarımları, sosyal medya vesilesiyle çok daha erişilebilir hâle gelse de Türkiye bağlamında gündelik hayatta erkek giyimleri görece maskülen kesimlerin yaygın olduğu ve siyaseten “nötr” bir çizgi üzerinde ilerliyor. Erkekler için dinî kimliğin işaretleri daha sınırlı bir uzamda; uzun bırakılmış sakal gibi daha yoruma açık yahut cübbe, şalvar, sarık gibi daha niş ve tarihsellik iddiası taşıyan bir alanda sıkışmış gibi görünüyor. Öte yandan Nûr sûresi 30. ayete atıfla zikredilen “erkeğin tesettürü gözündedir” ifadesi, erkek giyimi ile tesettürü arasındaki ilişkiyi neredeyse tartışmaya kapatır bir şekilde yok sayıyor yahut ikinci plana atıyor. 

Peki erkeklerin kıyafetleri bir hikâye anlatmıyor mu? Erkek seçimlerinin, kadınlara kıyasla görünmez olması erkekliğe ve dahası dindar ve/ya muhafazakâr erkekliğe dair nasıl bir manzara ortaya çıkarıyor? 

Öncelikle belli bir şekilde giyinmeye kafa yormanın bile bir duygusal yatırım yükü olduğunu gözlemlemek mümkün. Kendi giyinen erkekler ve annesinin yahut eşinin kıyafetlerini seçtiği erkekler, evlendikten sonra “giyinmeyi öğrenen” yahut giydirilen adamlar… Kimi için giyimine kafa yormak sosyal bir gereksinim ve oyunu kurallarına göre oynamak olurken; kimi içinse “bu işlerden anlamamak” erkekliğin şanından sayılabiliyor. Hasılı özenli veya özensiz giyinmek, tesettür kaygısı dâhil edilmeden bile kişilerin toplumsal cinsiyet algısına dair birtakım işaretler ve duygulanım ekonomileri içeriyor. 

Müslüman Erkeğin Modern Görünmez Tesettürü 

Öte yandan, göbek ile diz kapağı arasının örtülü olması kuralına hassasiyet göstermek, vücudun hâlâ İslami anlamda tesettürlü bir biçimde ancak yarı çıplak olabildiği göz önüne alındığında, erkek tesettür dünyasını görünmez kıldığından, tüketim kültürüne de kadın tesettür modasından farklı yansıyor. “Hızlı moda” markalarının mayo bölmelerinde diz altında birkaç seçenek barındırmaları, erkek tesettürü temsiline dâhil sayılabilir mi?

Sorun şu ki, tesettürün hem örtü hem kimlik beyan etme fonksiyonu, kültürel olarak iç içe örülmüş şekilde yorumlanıyor. Örneğin, şalvarın avret yerlerini bolluğuyla maskelemesi sebebiyle bir erkek tesettür kıyafeti türü olduğunu savunabiliriz belki. 

Peki yakasız gömleği veya belli tarzda uzatılıp düzeltilmiş ya da düzeltilmemiş sakalın erkek tesettür modasına dâhil olduğunu söyleyebilir miyiz? Sünnet olduğu için sakalını uzatan ile padişah rollerine özendiği için sakalını uzatanın tesettürleri var mıdır, bir midir ya da sadece Allah katında mı bir ayrım ifade edebilir? Yakalı gömlekten daha tesettürlü olmayan, ancak kimileri tarafından “kafirlere benzememek için” benimsenen yakasız gömlek, erkek için daha tesettürlü sayılabilir mi?

İşe alınırken, bir dükkana girdiğinde veya sokakta yürürken insanın gördüğü muamele kıyafetine göre değişirken, Müslüman bir erkeğin modern görünmez tesettürü ile neredeyse kostümleşmiş görünür tesettürü arasında, Türkiye tarihinde darbeler sonrası şekillenen ve “bedel ödemek” üzerine kurulu Müslüman personasını şekillendiren bir tercihler silsilesi ve bunların oluşturduğu önemli bir kültürel fark var. Bu fark, kimi zaman çelişkiler üzerinden kurulu söylemlerde zuhur ederken, kimi zaman da dindar muhafazakâr kimliği tek tip algılayan bir “öteki bakış” tarafından karikatürize edilebiliyor. Bu tasvirleri en kristalize gördüğümüz yerler de genelde diziler oluyor.

Dizilerde Erkek Tesettürü: Kızılcık Şerbeti

Türkiye’de sermayenin ve kültürel hegemonyanın el değiştirmesine verilen olumlu olumsuz tepkilere kıyasla, muhafazakâr insanların çeşitli temsilleri yakın zamana kadar ekranlara yansımamıştı. Yine de gerek sosyal medyada gerek komik skeçler içeren şovlarda kadınların tesettürü ahlaki açıdan eleştirilirken; erkeklerde muhafazakarlaşma ile kültürel dejenerasyonun el ele gittiğini ima eden birtakım betimlemeler toplumsal hafızada yerini aldı. 

 Ekranlarda teknik olarak ne seküler ne de dindar bir kıyafet olan ve ilk bakışta profesyonellik ile bağdaştırılan takım elbiseler bile detaylara inilince, yerine göre farklı hassasiyetlerin sözcüsü hâline geldi. Oturmayı zorlaştıracak kadar dar kesilmiş kumaş pantolonlar ile babet çoraplı kombinler, nargile kafeleri, masalara bırakılan lüks araba anahtarlarını ve dolayısıyla görgüsüzlüğü, “zengin olmuş ama adam olamamışlığı” sembolize etti. 

Gerek klasik gerek spor giyimde saygın bir iş adamına benzemek ile mafyatik bir görüntü vermek arasındaki ince çizgiler, tek tek giyilen parçaların ötesinde sınıfsal bedensel edimleri vurguladı. Tesettür, bu denklemde akla sermaye ilişkilerinde saygınlık tesis etme başarısı, yani bazı oyunları doğru oynamanın sonrasında gelen bir düşünce olarak ya var oldu ya olmadı. 

Kızılcık Şerbeti’nin Fatih’i ve Ömer’i vücutlarına oturan, ancak fazla dar olmayan takım elbise kesimleri ile içlerine giydikleri uygun kazaklar ve kısa kesilmiş kirli ama bakımlı sakalları ile “Cuma’ya giden, muhafazakâr ancak dindarlığı sorgulanabilir” karakterlerin sermaye ile ilişkisini, en azından seküler dünyada tahayyülünü somutlaştırıyor. 

Bu karakterlerin, aşina olanlar için bakınca muhafazakâr ama aynı zamanda ‘secular-passing’ olmaları hem muhafazakârlar hem sekülerler için sinir bozucu. Zira, Doğa’yı kandırıp kendi zehirli dünyasında sürükleyen Fatih’in büyüsü, dindarlığına değil sınıfsal edimlerine dayanıyordu. Aynı şekilde, dindarlar için de Fatih’in hem kendi tesettürüyle hem de hayatına değen kadınların tesettürüyle kurduğu muğlak ilişki, hem erkek hem de üst sınıf olmanın getirdiği ayrıcalıklarıyla hiç yüzleşmediğinden çıldırtıcı gerçeklerin tecessümü olarak karşımıza çıkıyor.  “Dozunda muhafazakâr” ve dolayısıyla iyi amca Ömer’in bir erkek giyim mankenine benzer kombinleri ise neden başarılı ve güvenilir erkek giyiminin bir “boş gösteren” olma ihtiyacı taşıdığını yeniden düşündürüyor. 

Kızıl Goncalar’daki Cüneyd

Kız çocuklarının okumasına izin vermeyen hayali Faniler tarikatını anlatan Kızıl Goncalar dizisinde ise erkek tesettürünün kostümleşmiş örneklerine rastlıyoruz. Cübbe, şalvar ve sarık; yaralı, duyarlı ve dâhi Cüneyd Efendi’nin üstünde âdeta bir süper kahraman kostümü havasındayken, Müyesser ve Naim’in zoruyla okuldan alınıp aynı kombini giymesi emredilen küçük Efe’nin bedeninde yürek burkan bir boyunduruğa dönüşüyor. Rızanın ön plana çıktığı bu meselede tesettür, yine örtünmenin ötesinde politik bir anlam kazanıyor. 

Bununla birlikte, sıcak havalarda dizinde şortu ve üstünde kısa kollu T-shirt’i ile yanında kimi zaman yüzü de örten bol kıyafetleri ile tam tesettürlü eşi ile gezen Müslüman erkek resminin yanında, “Cüneyd Efendi kombini”, fıkhi yorum farkının ötesinde cinsiyetler açısından daha denk bir tesettür anlayışının mümkün olduğunu da düşündürüyor. 

Cübbeyi, aynı zamanda ilim ve takva kavramlarını bir sembolik sermayeye dönüştüren bir statü sembolü olarak da düşünmek mümkün. Zira, daha dünyalık görevlerle uğraşan Arif Efendi ve Bahadır, cübbe değil Tanzimat dönemini anımsatan pantolon-ceket takımları ile fes giyiyorlar. Tarikatın çirkin yüzünü temsil eden cahil Naim’in, parasıyla Sadi Hüdai Efendi’yi uzağa düşürmeye çalışan hain Affan’ın yanında işe girmesi ile Efe’yi mecbur bıraktığı şalvarı ve cüppeyi çıkarıp tavus kuşu edasıyla takım elbise giymesi, Naim gibilerin tesettür de dâhil olmak üzere tüm dinî hassasiyetlerini çıkar ilişkileri için nasıl harcayabildiğini gösteriyor. 

Kızılcık Şerbeti’nde Kayhan’ın Resul Bey’e yaranmak için giydiği yakasız gömlek ile Naim’in takım elbisesini Nadire, Meryem ve Levent’e göstermeye çalışması, bu hikâyelerde muhafazakâr erkeklerin kimin için giyindiğini sorgularken, tesettürün Allah’la kurulan ilişki açısından anlamını, varlığını ve işin ibadet boyutunu ideolojik bir yorumun altında maskeliyor. Doğrusu, “erkek tesettür modası diye bir şey var mı, olabilir mi, gerekli mi” gibi sorular, erkek tesettürünün gerek sünneti yerine getirme amacıyla gerekse karikatürize etmek amacıyla, kostümleşmiyorsa veya makro siyasetin dikkatini cezbetmiyor ise gündeme alınmayan bir hassasiyet olduğunun altını çiziyor. 

 

Dipnotlar

[1] Reina Lewis, Muslim Fashion adlı kitabında başörtülü giyim stillerinin “hiper-görünür” ve fakat okunaksız olduğunu ifade eder.

[2] gender-bending: toplumsal cinsiyet normlarını büken

Esma Güney Aksoy

Lisans ve yüksek lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde tamamlayan Güney Aksoy, Çukurova Üniversitesi Arkeoloji bölümünde ikinci lisans eğitimine devam etmektedir. Ağırlıklı olarak duygulanım sosyolojisi, medya ve hukuk antropolojisi alanları ile ilgilenen yazar, aynı zamanda Fidiro Kahvesi ve Talking Anthropology podcastlerinin yapımcı ve sunucularından biridir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler