AB, İsrail ile Olan Ortaklık Anlaşması’nı Askıya Alacak mı?
Gazze’deki insani krize yönelik artan tepkiler, AB-İsrail ilişkilerinde yaptırım beklentisini güçlendirdi. Fakat AB içinde fikir birliği sağlanmış değil. Basına sızan bir taslak belgeye göre, Ortaklık Anlaşması'nın tamamen askıya alınması da AB’nin masasında. Gözler 15 Temmuz’daki Dışişleri Konseyi toplantısında.

Avrupa Parlamentosu üyeleri, 8 Temmuz’da Avrupa Birliği’ne (AB) tekrar çağrıda bulunarak AB’nin İsrail ile olan Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınmasını ve hedefe yönelik yaptırımlar uygulanmasını talep etti. Gerekçe olarak, Gazze Şeridi’nde uluslararası hukukun ciddi şekilde ihlal edilmesi gösterildi. Bu talepler, Fransa’da Orta Doğu’daki durum hakkında yapılan genel kurul oturumunda dile getirildi. Toplantı, 15 Temmuz’da yapılacak AB Dışişleri Konseyi zirvesi öncesinde gerçekleşti. Söz konusu zirvenin gündeminde AB-İsrail Ortaklık Anlaşması da yer alacak.
Basına Sızan Taslak Belgeye Göre AB Farklı Senaryolar Üzerinde Çalışıyor
Gazze’deki ağır sivil kayıplar, abluka ve insani yardımların engellenmesi nedeniyle, İsrail’in uluslararası insan hakları hukukunu ihlal ettiği yönündeki endişeler son zamanlarda iyice artmıştı. Mayıs ayında, başını Hollanda’nın çektiği 17 AB üyesi ülke de, İsrail ile olan ortaklık anlaşmasının gözden geçirilmesi için çağrıda bulunmuştu. Ayrıca aralarında Uluslararası Af Örgütü (İng. “Amnesty International”) ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (İng. “Human Rights Watch”) bulunan 113 insan hakları örgütü de AB’ye anlaşmayı askıya alması çağrısı yapmıştı. Bu çağrılar ve kamuoyu baskıları üzerine Avrupa Dış İlişkiler Servisi (EEAS), İsrail’in insan hakları yükümlülüklerine uyup uymadığını analiz eden bir iç rapor hazırladı. Rapor, 15 Temmuz 2025’te AB dışişleri bakanlarına sunulmak üzere hazırlandı.
Avrupa Dış İlişkiler Servisi (EEAS) tarafından hazırlanan ve 10 Temmuz’da kısmen basına sızdırılan taslak belgede, “İsrail’in AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın 2. maddesi kapsamında insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair göstergeler bulunduğu” tespiti yer aldı. Ayrıca raporda şu değerlendirmeye de yer verildi: “7 Ekim 2023’teki terör saldırılarına yanıt olarak İsrail, geniş etki alanına sahip silahları yoğun nüfuslu bölgelerde kullanarak yoğun bir askeri operasyon başlatmış; Gazze’ye temel mal ve hizmetlerin girişi ve dağıtımı konusunda ciddi kısıtlamalar getirmiştir.”
EEAS’ın sızdırılan taslak belgesinde yer alan AB’nin olası yaptırımları listesinde, ticaret ve diğer alanlarda yakın iş birliğini öngören AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın “tamamen askıya alınması” da dahil olmak üzere çeşitli seçeneklerin yer aldığı aktarılıyor. Diğer öneriler arasında ise anlaşmanın sadece siyasi diyaloğa ilişkin kısmının askıya alınması bulunuyor. Bu adım, Brüksel ile Netanyahu hükûmeti arasındaki resmî temasların durdurulması anlamına geliyor. Her iki adım da, AB üyesi 27 ülkenin oy birliğini gerektiriyor.
AB İçindeki Çekişme: Almanya, Çekya ve Macaristan Freni
Raporda, anlaşmanın ticari ilişkiler bölümünün askıya alınmasının, yani İsrail ürünlerine tanınan ticari imtiyazların geri çekilmesinin, nitelikli çoğunluk oylamasıyla kabul edilebileceği ve bu nedenle geçme olasılığının daha yüksek olduğu belirtiliyor. Belgede, yasa dışı yerleşim mallarına ithalat yasağı, Erasmus+ ve Horizon gibi öğrenci ve bilim insanları için yürütülen AB programlarından men, teknik iş birlikleri ve karşılıklı mutabakat anlaşmalarının sınırlandırılması gibi tamamlayıcı alternatif tedbirler de bulunuyor.
Fakat Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşimlerden yapılan ithalatın tamamen yasaklanması için tüm üye ülkelerin onayı gerekiyor. Yine de belgeye göre, İsrail’e yönelik izlenebilecek bu tarz bir politika, oybirliği sağlanamazsa dahi, ülkelerin ulusal düzeyde tekil olarak uygulayabileceği bir önlem olabilir.
Anlaşmanın tamamen askıya alınması için gereken oy birliğinin önündeki en büyük engel olarak Almanya, Macaristan ve Çekya’nın muhalefeti görülüyor. Bu ülkelerin açık itirazları sebebiyle şu aşamada AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın tamamen askıya alınması olası görülmüyor. Kısacası, AB içinde her ne kadar baskı artsa da, derin görüş ayrılıkları sürmeye devam ediyor. Buna karşın, ticaret faslının ya da araştırma‑kültür programlarının dondurulması Konsey’deki nitelikli çoğunlukla mümkün ve bazı diplomatlar “kademeli yaptırım” senaryosunu daha gerçekçi bir seçenek olarak değerlendiriyor.
Kaja Kallas’ın Oturuma Katılmaması Tepki Çekti
AB’nin en üst düzey diplomatlarından Kaja Kallas, Haziran ayında Avrupa liderleriyle yapılan bir toplantının ardından, Macaristan ve Almanya gibi kararlı müttefiklerin muhalefetine rağmen İsrail’e karşı atılabilecek adımları belirlemekle görevlendirilmişti. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın, 8 Temmuz’da gerçekleşen oturumda konuyla ilgili olarak Komisyon’u temsilen bulunması beklenmesine rağmen oturuma katılmaması sebebiyle milletvekillerinin eleştirilerine maruz kaldı.
Genel Kurul’da, AB Konseyi adına konuşan Danimarka Avrupa İşleri Bakanı Marie Bjerre, birliğin bölgedeki barış ve istikrara bağlılığını yineledi ve AB’nin İsrail ile İran arasındaki son çatışmaların durmasını memnuniyetle karşıladığını söyledi. Ayrıca Gazze’ye insani yardım erişiminin önemi vurgulandı ve iki devletli çözüm desteği yinelendi.
AB Komiseri Wopke Hoekstra ise, Gazze’deki insani kriz ve İran’ın nükleer programı konusundaki endişeleri dile getirdi. Hoekstra, AB’nin İsrail’e, Filistinlilere insani yardımın ulaşabilmesi için “somut, net ve uygulanabilir değişiklikler yapması” çağrısında bulunduğunu; ancak şu ana kadarki adımların yetersiz kaldığını kabul etti. Hoekstra, “Yakıtın acilen girişine izin verilmezse, Gazze Şeridi’ndeki insani operasyonların tamamen çökmesi an meselesi. Bunu başka türlü ifade edemeyiz.” dedi. Ayrıca durumun 15 Temmuz’daki toplantıda tekrar değerlendirileceğini belirtti.
Slovak milletvekili Ľuboš Blaha, İsrail’i “21. yüzyılda soykırım yapmakla” suçladı ve AB’nin çifte standart uyguladığını söyledi: “Rusya’ya yaptırımlar uygulanıyor ama İsrail’e gelince tek bir söz bile söylenmiyor, hiçbir adım atılmıyor.”
Yeşiller/EFA grubundan Fransız milletvekili Mounir Satouri ise, “soykırım, apartheid ve etnik temizlik kanıtlarını” hatırlatarak AB üye devletlerinin eylemsizliğini eleştirdi: “Netanyahu’yu ve ölüm saçan politikalarını durdurabiliriz. Artık uyanmamız gerekiyor… Tarih sizi yargılayacak.”
Albenese, AB Vatandaşlarını İmza Kampanyasına Katılmaya Davet Etti
Birleşmiş Milletler’in İşgal Altındaki Filistin Toprakları Özel Raportörü Francesca Albanese, konuyla ilgili olarak sosyal medyada yayımlanan video mesajında şu çağrıyı yaptı:
“Bir soykırımın kronikçisi olarak anılmanın hiçbir onuru, hiçbir gururu yok. Bu artık durmalı. Ve eğer hâlâ devam ediyorsa, bu aynı zamanda Avrupa Birliği’nin oynadığı o acınası rolden de kaynaklanıyor. Bana öyle geliyor ki Avrupa Birliği, üye devletlerin uluslararası hukuka uymamak için kullandığı bir mazeret ya da bir bahane hâline gelmiş durumda. Şu anda Avrupa Birliği’nin kurucularının mezarlarında ters döndüğünü düşünüyorum. Bu, gençlik dönemimde hayalini kurduğum Avrupa değil. O yüzden hukuk okumaya karar verdim: Her zaman adaletin ve insan haklarının yanında durmak için. Ve şu anda tam da bunu yapıyorum. Bazen bunun bedeli ağır oluyor ama Filistin’de, özellikle Gazze’de yaşayan insanların yaşadıklarıyla kıyaslandığında hiçbir şey.”
Ayrıca Albenese tüm Avrupa vatandaşlarını imza kampanyasına katılarak İsrail ile AB arasındaki Ortaklık Anlaşması’na karşı çıkmaya davet etti:
“Avrupalı vatandaşlar olarak, İsrail ile yapılan Ortaklık Anlaşması’na karşı durmak gibi mutlak bir sorumluluğumuz var. Biz 450 milyon kişiyiz. Ve içimizden yalnızca küçük bir azınlık ideolojik, ekonomik ya da finansal olarak İsrail’in yaptıklarıyla bağlantılı. Ama çoğunluğumuzun şu an yaşanan bu ahlaki öfkeyi ve çaresizliği hissetmediğine inanamıyorum. Biz çaresiz değiliz. Yalnızca gücümüzü harekete geçirmemiz gerekiyor. Bu da, bizi temsil etmeyen bu Ortaklık Anlaşması’na açıkça karşı çıkarak başlayabilir. Avrupalı siyasetçilere mesaj verin: İmza kampanyasına katılın.”
Filistin Büyükelçisi: “Gazze’ye Yardımlar Artmadı, AB Anlaşmayı Askıya Almalı”
Filistin’in Viyana Büyükelçisi Salah Abdel Şafi, AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın İsrail tarafından ihlal edildiğini belirterek, Avrupa Birliği’nin bu nedenle anlaşmayı askıya alması gerektiğini söyledi. AB Dışişleri Konseyi’nde bazı ülkelerin buna karşı çıktığını hatırlatan Şafi, “İhlal açıkça ortadayken anlaşmanın sürmesi çifte standarttır.” açıklamasını yaptı.
AB’nin, İsrail ile iletişimin insani yardım akışı için gerekli olduğu yönündeki argümanına karşı çıkan Şafi, yardım girişinde bir artış gözlenmediğini, çocukların açlıktan öldüğünü ve gıda merkezlerinin hedef alındığını ifade etti. “Açlık hâlâ bir savaş aracı olarak kullanılıyor. Bu yüzden AB’nin anlaşmayı askıya alma sorumluluğu var.” diye konuştu.
İspanya’nın İsrail’e silah ambargosu çağrısı ve bazı liman işçilerinin İsrail’e mal yüklemeyi reddetmesi gibi adımları hatırlatan Şafi, İsrail’e yönelik boykot ve yaptırım taleplerinin arttığını, demokratik ülkelerin bu kamuoyu baskısını görmezden gelemeyeceğini vurguladı.
“İsrail’in Müttefikleri Soykırım Davasında Sorumlu Tutulmaktan Çekiniyor”
Filistin’in Viyana Büyükelçisi Salah Abdel Şafi, neredeyse tüm dünyanın iki devletli çözümü savunduğunu belirterek, bu çözümü destekleyen ülkelerin Filistin’i tanımasının tutarlılık göstergesi olduğunu söyledi. Tanımanın sahadaki durumu değiştirmese de, uluslararası hukukta anlamlı bir adım olacağını vurguladı.
Şafi, Avrupa’daki halkın artan duyarlılığı ve İsrail’in uygulamalarının artık gizlenemez hale gelmesinin, bazı liderleri açıklama yapmaya ittiğini ifade etti. “Böyle bir politikayı savunabilecek aklı başında bir siyasetçi düşünemiyorum.” dedi.
Uluslararası Adalet Divanında görülen soykırım davasına dikkat çeken Şafi, mahkemenin Güney Afrika lehine karar vereceğini ve bunun ardından İsrail’in yakın müttefiklerinin -özellikle Almanya, İngiltere ve İtalya’nın- silah tedariki yoluyla suç ortaklığı nedeniyle sorumlu tutulabileceğini savundu. “Bu endişe, birçok ülkenin sert adımlardan kaçınmasının nedenlerinden biri.” diye konuştu.
AB, İsrail ile Yeni Bir Mutabakata Vardığını Duyurdu: 15 Temmuz’da Ne Karar Çıkacak?
AB ülkelerinin İsrail hükûmeti üzerindeki baskıyı artırması ve AB’de Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınmasını talep eden seslerin artması üzerine, AB dün İsrail ile, Gazze Şeridi’ne insani yardımların artırılmasını amaçlayan önemli bir mutabakata vardığını duyurdu. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, bu anlaşma sayesinde Gazze’ye açılan sınır kapılarının sayısının artırılacağını, bölgeye gönderilen yardım ve gıda sevkiyatlarının ciddi oranda çoğaltılacağını, hayati altyapıların onarılacağını ve insani yardım çalışanlarının güvenliğinin güçlendirileceğini belirtti.
Kallas, önlemlerin yakında hayata geçirilmesinin planlandığını, yardım malzemelerinin doğrudan ihtiyaç sahiplerine ulaşacağını ve bunların Hamas’ın kontrolüne geçmesinin engelleneceğini vurguladı. İsrail tarafından ise konuyla ilgili henüz resmî bir açıklama yapılmadı.
AB’den gelen bu hamlenin, İsrail’e yönelik eleştirileri yumuşatmaya yönelik bir adım ve somut yaptırımlardan kaçınmak için bir ara yol arayışı olma ihtimali bulunuyor. AB’nin içindeki farklı görüşler ve üye ülkeler arasındaki fikir ayrılıkları, İsrail’e karşı daha sert tedbirlerin alınmasını şu aşamada engelliyor. Bu nedenle anlaşmanın askıya alınması talebinin, 15 Temmuz’daki Dışişleri Konseyi toplantısında nasıl bir karşılık bulacağı merak konusu.
AB ve İsrail Arasındaki Ortaklık Anlaşması Nedir?
1995’te imzalanıp 2000’de yürürlüğe giren AB-İsrail Ortaklık Anlaşması, taraflar arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin yasal temelini oluşturuyor. Anlaşma, özellikle sanayi ve tarım ürünlerinde serbest ticareti kolaylaştırıyor ve siyasi diyalog ile iş birliği için kurumsal çerçeve sunuyor.
AB, İsrail’in en büyük ticaret ortağı konumunda. 2024’te İsrail’in ihracatının yüzde 28,8’i AB’ye, ithalatının yüzde 34,2’si AB’den gerçekleşti. Yıllık ticaret hacmi 42,6 milyar avro seviyesinde. Anlaşma zamanla genişletilerek İsrail’in AB politikalarına ve komşuluk stratejisine entegrasyonu sağlandı. İsrail ayrıca Euromed iş birliğinin de parçası.
Anlaşmanın 2. maddesi, ilişkilerin “insan hakları ve demokratik ilkelere saygı” temelinde yürütülmesini şart koşuyor. Ancak özellikle Şaron ve Netanyahu dönemlerinde bu ilkelere ciddi şekilde aykırı uygulamalar sürdü. AB içindeki diplomatik çevrelere göre Gazze ve Batı Şeria’daki durum, İsrail’in bu yükümlülüklere uymadığına işaret ediyor. (AA/P)





