'İltica'

Başarı mı Hayal Kırıklığı mı? – Almanya’nın Mülteci Karnesi

2015 yılında Almanya, Şansölye Angela Merkel’in “Wir schaffen das” (Tr. "Başaracağız") sözüyle dünyaya güçlü bir mesaj vererek, milyonlarca mülteciye kapılarını açtı. Peki, aradan geçen on yılda Almanya mülteci politikasıyla neleri başardı? Eğitimden istihdama, barınmadan sosyal katılıma uzanan çok katmanlı bir bilanço…

Fotoğraf: @4kclips, shutterstock.com

2015-2016 yılları arasında Almanya’ya bir milyondan fazla mülteci geldi. 31 Ağustos 2015’te düzenlenen basın toplantısında, Şansölye Angela Merkel, artan mülteci sayısıyla beraber ortaya çıkacak uzun vadeli zorluklara dikkat çekmişti: İnsana yakışır barınma imkânı sağlamak, mültecileri iş hayatına, eğitim sistemine ve topluma entegre etmek. Bu konuşmada Merkel, meşhur “Başaracağız” anlamına gelen “Wir schaffen das” ifadesini kullanmıştı. Bu çağrı, o dönem ülkelerine sığınan milyonlarca insan için umut ışığı olurken, Almanya’da siyasi ve toplumsal alanda derin etkiler yarattı. Aradan geçen on yılda, mültecilerin entegrasyonu ve yaşam koşulları üzerine yapılan kapsamlı araştırmalar, başarıların yanı sıra hâlâ daha varlığını koruyan sorunları da ortaya koydu.

Peki, o günden bu yana Almanya mülteci politikasıyla neleri başardı?

Bu soruya yanıt ararken, Almanya’da göç, uyum ve kültürel çeşitlilik alanlarında düzenli olarak bilimsel araştırmalar ve veriler yayımlayan Mediendienst Integration  adlı kuruluşun güncel çalışmasına başvurduk. Aşağıda, bu çalışmada öne çıkan bazı önemli verileri ve bulguları özetledik.

Mülteciler İş Hayatında Ne Ölçüde Yer Alıyor?

2015-2016 yıllarında Almanya’ya gelen mültecilerin büyük bir kısmı, aradan geçen on yıl içinde iş hayatına katıldı. Bu entegrasyon, geçmişteki mülteci dalgalarıyla karşılaştırıldığında oldukça hızlı gerçekleşti. Örneğin 2014 sonunda, yani çok sayıda mültecinin Almanya’ya gelmesinden önce, “mülteci kökenli ülkelerden” yalnızca 70 bin kişi Almanya’da sosyal güvenlik sistemine kayıtlı olarak ya da küçük çaplı işlerde çalışıyordu. 2024 yılı itibarıyla bu sayı 731 bin 800’e ulaşarak on kattan fazla artmış durumda.

2015 yılında Almanya’ya gelen mültecilerin yaklaşık üçte ikisi (%64) ücretli bir işe sahip ve bunların neredeyse dörtte üçü tam zamanlı çalışıyor. Son yıllarda da mültecilerin istihdam oranı sürekli artış gösteriyor. Çalışabilir durumdaki mülteci erkeklerin büyük bir kısmı (%86) çalışıyor. Ancak kadınlarda bu oran %33 ile daha düşük bir orana tekabül ediyor. Genel olarak mültecilerin çalışma oranı %64. Yani her 10 mülteciden yaklaşık 6’sı çalışma hayatında yer alıyor. Bu oran, sadece tam zamanlı işleri değil, yarı zamanlı ve mini işler gibi tüm çalışma türlerini kapsıyor.

Mültecilerin sosyal güvenlik sistemine kayıtlı istihdam oranları da önemli ölçüde yükseldi: Bu oran, 2016 ortasında %14,6 iken, 2024 sonunda %45,9’a çıktı. Karşılaştırma olarak, Almanya’daki tüm yabancılar arasında sosyal güvenlik sistemine kayıtlı istihdam oranı %55,1’e denk geliyor.

2016 ortasında mülteciler arasındaki işsizlik oranı %52 iken, 2024 sonunda bu oran %28,3’e geriledi. Genel nüfustaki işsizlik oranı ise %7 seviyesinde. 2024 sonunda 287 bin 300 mülteci işsizdi. Kısacası mülteciler arasında işsizlik oranı önemli ölçüde azaldı. Ama mevcut oran genel nüfustaki %7’lik işsizlik oranının hâlâ çok üzerinde.

2024 Aralık itibarıyla yaklaşık 158 bin mülteci kadın çalışıyor. Bu, kadınlar arasında %27 civarında bir orana tekabül ediyor. Erkek mültecilerde ise bu oran %57. Mülteci kadınların işgücü piyasasına katılımı erkeklere göre düşük. Bu durumun çocuk bakımında yer alma, dil yeterliliği eksikliği ve düşük eğitim ve mesleki deneyim gibi üç temel sebebi bulunuyor.

  • Çocuk Bakımı: Mülteci kadınlar çoğunlukla ev işleri ve çocuk bakımından sorumlu. Kadınların %76’sı çocuklu bir hane içinde yaşarken, erkeklerde bu oran %38.
  • Dil Yeterliliği: 2016-2020 yılları arasında kadınların Almanca dil becerileri gelişti ama erkeklere kıyasla daha düşük kaldı. 2020’de erkeklerin %53’ü iyi seviyede Almanca bilirken, kadınlarda bu oran %26. Kadınlar çocuk bakımı yüzünden dil kurslarına katılmakta zorlanıyor ve yeterli özel kurslar bulunmuyor.
  • Eğitim ve Mesleki Deneyim: Mülteci kadınların mesleki deneyimi erkeklere göre daha az. 2020’de kadınların sadece %33’ü mesleki deneyim bildirdi, erkeklerde bu oran %80. Ayrıca kadınlar daha çok Almanya’da zor erişilen mesleklerde (örneğin öğretmenlik) deneyime sahip. Kadın mültecilerde eğitim seviyesi genellikle düşük; yarısından fazlası diplomasız, %20’si lise seviyesinde, sadece %3’ü mesleki eğitim düzeyinde bulunuyor.

Mültecilerin çalıştığı sektörler ise oldukça çeşitli. Özellikle, lojistik, ulaşım, gıda, temizlik, turizm, makine ve inşaat gibi alanlarda istihdam ediliyorlar. Bir kısmı uzmanlık gerektiren işlerde çalışsa da, uzmanlık gerektirmeyen ve yardımcı hizmet niteliğindeki işlerde çalışanların oranı genel nüfusa göre daha yüksek.

Sonuç olarak, Almanya’ya 2015’ten sonra gelen mültecilerin iş gücü piyasasına entegrasyonu, özellikle 1990’larda Batı Balkanlar’dan gelen mültecilerle kıyaslandığında daha hızlı ve yaygın şekilde gerçekleşmiş durumda.

Eğitim Sisteminde Mülteci Çocuklar

2015-2016 yıllarında Almanya’ya gelen mültecilerin yaklaşık dörtte biri çocuk ve genç olarak kayda geçerken, bu yaş grubundaki koruma talep edenlerin sayısı, 2015 ile 2016 arasında 250 binden fazla artış göstermişti. Bu artış okullarda da hızla kendisini gösterdi. 2014 yılında ülkedeki genel eğitim veren okullarda, mülteci kökenli ülkelerden yaklaşık 34 bin öğrenci vardı. Bu sayı 2016’da 187 bine, 2017’de ise 230 bine yükseldi. Mülteci kökenlilerin tüm öğrenciler içindeki payları ise 2014’ten 2017’ye yüzde 0,4’ten yüzde 2,8’e çıktı.

Öğrencilerin köken dağılımı da değişti: Yabancı öğrenciler arasında mülteci oranı yaklaşık %6’dan %27’ye yükseldi. En çok Suriyeli kökenli öğrenci vardı. 2022-2023 eğitim yılında benzer bir artış yaşandı: Ukrayna’dan gelen 200 binden fazla mülteci çocuk ve genç okullara kaydoldu. Böylelikle yabancı öğrenciler arasındaki mülteci oranı yaklaşık %43’e ulaştı.

Almanca bilmeyen çok sayıda mülteci öğrencinin hızla kabul edilmesi okullarda büyük zorluklar yarattı. Birçok okul, “hoş geldin” ya da hazırlık sınıfları kurdu; burada mülteci öğrenciler diğerlerinden ayrı tutulup önce Almanca öğrenmeleri amaçlandı. Ancak bu yaklaşım eleştirildi çünkü çoğu zaman planlı bir müfredat olmadan yapılıyor ve yeni gelen çocukların entegrasyonunu engelliyordu.

2022’de yapılan bir araştırma, öğrencilerin normal sınıflarda eğitim almalarının özellikle matematik ve Almanca derslerinde başarıyı artırdığını gösterdi. Bazı eyaletler bu eleştirilere yanıt vererek farklı bir yol izlemeye başladı: Öğrenciler normal sınıflarda eğitim görürken ayrıca Almanca desteği aldı. Bu yöntem özellikle Ukraynalı öğrencilerde uygulandı. Yine de kısa sürede bu kadar çok öğrenciyi kabul etmek eğitim sistemi için büyük bir sınav oldu. Öğretmen ve sınıf yetersizliği devam ediyordu ve birçok öğretmen de Almanca bilmeyen çocuklarla çalışmaya yeterince hazırlıklı değildi.

Mülteci Çocukların Okul Başarısı Ne Durumda?

2015-2016’da okula başlayan mülteci öğrencilerin hangi diplomaları aldığına dair elde kesin veriler bulunmasa da çeşitli araştırmalar şunları gösteriyor: Mülteci öğrenciler çoğunlukla yaşlarına uygun olmayan sınıflarda yer alıyor. Özellikle büyük yaştakiler için entegrasyon zor; daha uzun süre ilkokulda kalıyor, meslek ya da özel eğitim okullarına daha sık gidiyor ve diğer öğrencilere göre daha sık diplomasız okuldan ayrılıyorlar.

Göçmen çocuklarda eğitim sorunları genellikle ailenin sosyo-ekonomik durumundan kaynaklanırken, mülteci çocuklarda bunun yerine dil bariyerleri, eğitim hayatının kesintiye uğraması ve yurtlarda yaşamanın zor koşulları etkili oluyor. Ortalama olarak, mülteci gençler kaçış yolculuğu ve sonrasında bir yılı aşkın süre okula gidemiyor.

Mülteciler ve Barınma Krizi

Mültecilerle ilgili en büyük sıkıntılardan biri barınma alanında yaşandı. Mültecilerin nerede yaşayacaklarıyla ilgili özel kurallar mevcut ve bu kurallar 2015’ten beri onların yaşam koşullarını önemli ölçüde etkiledi. Göçlerin fazla olduğu dönemlerde, mültecilerin çoğu önce kabul merkezleri veya toplu barınma yerlerinde kaldı. Ama zamanla bazıları özel dairelerde ya da küçük evlerde yaşamaya başladı. Ancak bazen bir evde birden fazla aile kalmak zorunda kaldı.

2019 verilerine göre, 2013–2016 arasında Almanya’ya gelip koruma statüsü alan kişilerin %17’si hâlâ ilk yerleştirildikleri merkezlerde yaşıyordu. Bu durum, mülteci barınmasının “kalıcı geçici”liğe dönüştüğünü gösteriyordu. Tanınan mültecilerin ise 2023’e kadar yaklaşık %25’i hala toplu barınma yerlerinde yaşıyordu.

Belediyeler, taşınma hakkı olan mültecilerin uzun süre barınma yerlerinde kalmasının ciddi bir sorun hâline geldiğini belirtiyordu. Bu durumun başlıca sebepleri arasında uygun fiyatlı konut yetersizliği ve konut piyasasında karşılaşılan ayrımcılık yer alıyordu. Bu nedenle birçok mülteci, ekonomik olarak zayıf bölgelere, yani kiraların daha düşük olduğu ama iş olanaklarının da az olduğu yerlere yönelmek zorunda kaldı.

2016’da yürürlüğe giren bir yasa, mültecilere ilk üç yıl boyunca geldikleri eyalette kalma zorunluluğu getirdi. Amaç, “yoğunluk bölgeleri” oluşmasını önlemekti. Ancak bu düzenleme ile meydana gelen hareket kısıtlaması, sosyal uyum ve iş bulma şansını önemli ölçüde sınırladı. Araştırmalar, yer değiştirme hakkına sahip olan kişilerin çok daha hızlı iş bulduklarını, sosyal çevre edindiklerini ve entegrasyonda başarılı olduklarını gösteriyor. Özgür hareketlilik, sadece bir yer seçme meselesi değil; sosyal hayata katılımın temel bir koşulu hâline geldi.

Ukrayna’dan gelen mülteciler içinse farklı bir durum söz konusuydu. Onlar, Almanya’ya vardıkları andan itibaren ikamet yerlerini serbestçe seçebildiler. Bu durum ve toplumun büyük destek göstermesi sayesinde, 2023 yılı itibarıyla Ukraynalı mültecilerin %79’u özel konutlarda yaşamaya başladı. Hatta %38’i, daha ilk aşamada doğrudan bir daireye yerleşti.

Uzmanlar, barınmanın mültecilerin entegrasyonu ve yaşam kalitesi açısından kilit bir rol oynadığını vurguluyor. Araştırmalar, toplu konutlardan özel dairelere geçişin zaman içinde mümkün olduğunu, ancak bu konutların çoğunlukla düşük donanıma sahip olduğunu gösteriyor. Güvenli mahallelerde ve iyi donanımlı evlerde yaşayan mültecilerin barınma memnuniyeti daha yüksek. Mültecilerin çoğu hâlâ büyük şehirleri tercih ediyor, bu da kentsel alanlarda konut baskısını artırıyor.

Almanya’nın Mülteci Karnesi

“Wir schaffen das” sözünün üzerinden geçen on yıl, Almanya’nın göç ve entegrasyon alanında hem önemli ilerlemeler kaydettiğini hem de birçok zorlukla yüzleştiğini ve yüzleşmeye devam ettiğini gösteriyor. Bu on yıl boyunca, binlerce mülteci istihdam edildi, işgücü piyasasına entegrasyon da geçmiş mülteci dalgalarına kıyasla daha hızlı gerçekleşti. Ancak kadınların işgücü piyasasına katılımı oldukça kısıtlı. Eğitim sistemine entegre edilen yüz binlerce çocuk, hâlâ büyük zorluklarla karşı karşıya ve özellikle kalabalık barınma merkezlerinde yetersiz öğrenme koşullarıyla mücadele ediyorlar.

Barınma sorunu ise en önemli ve kalıcı sorunlardan biri olarak öne çıkıyor: Hareket kısıtlamaları ve konut yetersizliği nedeniyle pek çok kişi uzun yıllar geçici merkezlerde yaşamak zorunda kaldı. Almanya bu on yılda çok şeyi başardı, ancak gerçek anlamda kalıcı, adil ve kapsayıcı bir entegrasyonun sağlanabilmesi için hâlâ gidilecek uzun bir yol var gibi görünüyor.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler