Emeğin 2025 Bilançosu: İşçi Hakları Daralıyor, Baskılar Artıyor
Grev, toplu pazarlık ve sendikal örgütlenme gibi haklar, dünya genelinde rekor düzeyde ihlal ediliyor. ITUC’un 2025 Küresel Haklar Endeksi raporu, işçilerin temel özgürlüklerine yönelik baskıların sistematikleştiğini ve sendikal hareketin küresel çapta tarihsel bir kuşatma altında olduğunu ortaya koyuyor.

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), işçi haklarının dünya çapındaki durumunu ortaya koyan Küresel Haklar Endeksi 2025 yılı raporunu yayınladı. Küresel Haklar Endeksi, her yıl ülkeleri kolektif işçi haklarına uyum düzeylerine göre derecelendiriyor ve hükûmetlerin ve işverenlerin uluslararası kabul görmüş işçi haklarını nasıl ihlal ettiğini belgeliyor. Raporda, 2025 yılında işçiler için çalışma şartlarının en kötü olduğu 10 ülke de belirtildi: Bangladeş, Belarus, Ekvator, Mısır, Eswatini, Myanmar, Nijerya, Filipinler, Tunus ve Türkiye.
151 Ülkenin Sadece 7’sinde İşçilerin Çalışma Şartları İyileşti
ITUC endeksi, işçiler ve sendikalar için küresel krizin giderek kötüleştiğini tespit ediyor. 2025 yılında, dünya genelindeki her 5 ülkeden 3’ünün ortalama puanı düşerken, Avrupa ve Amerika kıtaları Endeksin başladığı 2014 yılından bu yana en kötü seviyelerine geriledi. 2025 yılı raporuna göre 151 ülkeden sadece 7 tanesi işçi hakları ile ilgili iyi bir puan aldı. Veriler, adalete erişim, ifade ve toplanma özgürlüğü ve toplu sözleşme hakkı da dahil olmak üzere temel hak ihlallerinde keskin bir tırmanış olduğunu gösteriyor.
Rapor, kötüye gidişi işçilere karşı artan “düşmanca bir ortam” olarak tanımlıyor. Araştırmalara göre dünya çapında giderek artan sayıda devlet otoritesi, sivil toplum kuruluşlarını – ve potansiyel olarak sendikaları – “yabancı ajan” olmakla suçluyor ve sendikaların rollerini daha da gayrimeşrulaştıran yasaları kabul ediyor. Grev hakkı ve sendikaya kaydolma hakkına yönelik ihlallerin rekor seviyelerde seyretmeye devam ettiğini kaydeden rapor, çalışanların temel özgürlüklerine yönelik artan baskıların altını çiziyor.
2025 verilerine göre, işçilerin temel hakları dünya genelinde ciddi biçimde ihlal edilmeye devam ediyor. Rapora göre ülkelerin yüzde 87’sinde grev hakkı, yüzde 80’inde ise toplu pazarlık hakkı ihlal edildi. Ayrıca yüzde 75’i, işçilerin sendika kurma ya da sendikalara üye olma hakkını kısıtladı. İncelenen ülkelerin yüzde 72’sinde işçilerin şikâyetçi olmak istedikleri durumlarda konuyu yargıya taşıma imkânları yok ya da adalet sistemlerine erişimleri oldukça kısıtlanmış durumda.
Dünya Genelinde Sendika Faaliyetleri ve Sendikal Haklar Kısıtlanıyor
2025 yılında ülkelerin yüzde 72’sinde işçilerin adalete erişimi ya tamamen ortadan kalktı ya da ciddi ölçüde kısıtlandı. Bu oran, 2024’te kaydedilen yüzde 65’e kıyasla önemli bir artış anlamına geliyor ve endeksin bugüne kadarki en yüksek seviyesini oluşturuyor.
Örneğin, 2018 yılında Filipinler’de yerlerinden edilmiş yerli topluluklara insani yardım sağlayan aktivistlere yönelik suçlamalar hâlâ sürüyor. Öte yandan, iki Fransız sendikacı, 2022 yılında -somut delillerle gerekçelendirilmemiş- ulusal güvenlik suçlamalarıyla tutuklanmalarının ardından İran’da ağır koşullar altında ve hukuka aykırı biçimde gözaltında tutulmaya devam ediyor. 1 Mayıs kutlamaları sırasında Benin’de işçilerin tutuklanması, kamusal ifade özgürlüğüne yönelik baskının arttığını ortaya koydu. Rusya Federasyonu’nda ise koronavirüs gerekçesiyle uygulanan sıkılaştırılmış kamusal etkinlik kısıtlamaları hâlâ yürürlükte ve yetkililere sağlık önlemleri gerekçesiyle sendikal toplantıları yasaklama yetkisi vermeye devam ediyor.
Raporda ayrıca, ülkelerin yüzde 45’inde ifade ve toplanma özgürlüğüne yönelik saldırılar olduğu kaydedildi. Bu oranın ITUC endeksi çıkartılmaya başladığından beri kaydedilen en yüksek seviye olduğu belirtildi.
71 ülkede, yetkililer işçileri tutukladığı ve/veya hapsettiği tespit edilen çalışmada; bu oranın 2024’te 74 ülke ile kaydedilen rekor seviyeye kıyasla küçük bir iyileşme olduğu, ancak 2014’te kaydedilen oranın neredeyse iki katı olduğu vurgulandı. Örneğin, rapora göre, Kamboçya’da bir sendika başkanı, bir kumarhane işçisinin tutuklanmasına karşı internet üzerinden yaptığı konuşma nedeniyle mahkum edildi. Hong Kong’da ise aralarında iki sendika liderinin de bulunduğu aktivistler demokratik bir konsey seçim sürecine katıldıkları için mahkum edildi.
Her 4 ülkeden 3’ünde işçilerin örgütlenme ve örgütlenme özgürlüğü hakları ihlal edildiği tespit edildi ve bu durumda önceki yıla kıyasla bir değişiklik görülmediği aktarıldı. Malezya’da küresel ambalaj firması Amcor, “sendika kırma” kampanyasının bir parçası olarak bir sendika sekreterini haksız yere işten çıkardı. Multimilyarder Jeff Bezos’a ait Amazon şirketi, Kanada’da ilk sendikalı iş gücünün kurulmasına Quebec’teki depolarını kapatarak karşılık verdi ve 2.000 kişinin iş kaybına neden oldu.
Raporda sendikalaşmaya şiddetle karşılık verildiği örneklere dikkat çekiliyor. Silahlı haydutlar Haiti’de bir sendika liderinin evine saldırarak onu ailesiyle birlikte kaçmaya zorladı. Yine başka bir silahlı grup, Zimbabve’de bir lityum madeninde düzenlenen 1 Mayıs etkinliğine katılan beş sendikacıyı şiddet kullanarak zorla dışarı çıkardı. Kamerun, Kolombiya, Guatemala, Peru ve Güney Afrika’da sendikacılar ise işçi haklarını savundukları eylemleri nedeniyle öldürüldüler.
Avrupa ve Amerika’da Aşırı Sağın Yükselişi ile İşçi Hakları Hedefte
Avrupa ve Amerika ülkeleri, ITUC endeksi tarihinde bugüne kadarki en kötü puanlarını aldı. ITUC’a göre Avrupa genelinde aşırı sağcı siyasi partilerin ve hareketlerin yükselişi, işçilerin ve sendikaların haklarında daha fazla erozyon yaşanması riskini artırdı. İtalya’daki aşırı sağcı Giorgia Meloni hükûmeti, karayolu veya demiryollarının kapatılmasını içeren protesto ve grevlerin suç sayılmasını ve altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilmesini önerdi.
Belçika’da, Federal İnsan Hakları Enstitüsünün yaptığı yüksek sesli itirazlara rağmen yürürleğe geçirilen yeni bir yasa, protestolar sırasında “devlet otoritesine kötü niyetli saldırıyı” suç sayıyor. Flaman milliyetçisi ve neoliberal parti N-VA liderliğinde 2025 başında kurulan koalisyon hükûmeti, son olarak, kamuya açık alanlarda yapılan protestoların yargı yoluyla yasaklanmasını talep ediyor.
Belçika, Finlandiya ve Fransa’daki yetkililer grev yapan işçilere yönelik baskılarını sürdürürken, Arnavutluk, Macaristan, Moldova, Karadağ ve Birleşik Krallık’taki hükûmetler grev hakkını kısıtlamak için -işleyişin aksamaması gereken- “temel hizmetler” tanımını aşırı derecede genişleterek yasal yetkileri kötüye kullandı. Yunanistan, Macaristan, Sırbistan, İsviçre ve Türkiye’de şirketler, sendikal faaliyetleri bilinçli biçimde engelleyerek çalışanlara zarar verdi. Bu işçi karşıtı iklim, Ermenistan, Yunanistan, Hollanda, Moldova ve Kuzey Makedonya’da işveren ağırlıklı olan ve işverenlerin çıkarlarını önceleyen “sarı sendikaların” ortaya çıkışına da tanıklık etti.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde 2024 yılına kıyasla hafif bir iyileşme eğilimi göstermiş olsa da işçi hakları açısından en kötü bölge olmaya devam etti. Bu iki bölgedeki ülkelerin tamamında toplu pazarlık, sendika kurma, sendikaya üye olma ve sendikaya kaydolma hakları ihlal edildi.
Asya-Pasifik bölgesindeki ülkelerde ise , bir önceki yıla göre küçük çaplı bir iyileşme gözlemlenmesine rağmen yönelik şiddet vakaları neredeyse iki katına çıktığı ve daha fazla ülkede işçilerin ifade ve toplanma özgürlüğü üzerindeki baskıların arttığı kaydedildi.
Afrika ülkelerinin 2024’te 3,88 olan ortalama puanı 2025’te 3,95’e çıktı ve böylece ITUC endeksi tarihindeki en kötü ikinci seviyesini gördü. Buradaki ülkelerin yüzde 90’ından fazlasında grev, toplu pazarlık ve sendikal haklar engellenmiş durumda.
Trump’ın Başkanlığa Dönüşüyle İşçi Hakkı İhlalleri Arttı
ITUC raporuna göre Amerika’da yeniden iş başı yapan Donald Trump yönetimi, işçilerin toplu iş sözleşmesi haklarını yerle bir etti ve sendika karşıtı milyarderleri ekonomi politikalarının odağına ve icra makamına taşıdı. Trump yönetimi göreve geldikten kısa bir süre sonra, göreve başlamasından itibaren 30 gün içinde federal işçilerle varılan hiçbir toplu iş sözleşmesinin onaylanmayacağını açıklamıştı.
Trump yönetiminin hükûmet harcamalarını azaltmaya yönelik politikaları, devlet kurumlarında çok sayıda işten çıkarmanın da sebebi oldu. Trump yönetimi buna yönelik olarak 47.000 Ulaştırma Güvenliği İdaresi çalışanının toplu sözleşme hakkı da dahil olmak üzere sendikal korumalarını ellerinden almak için harekete geçmişti. Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlığında yaklaşık 80.000 çalışana Mart 2025 ortasına kadar istifa etmeyi kabul etmeleri halinde kıdem tazminatı teklif edilmişti.
Eğitim Bakanlığı ise, iş gücünün neredeyse yarısı olan 1.300 personeli işten çıkarmayı planladığını duyurmuştu. Ocak 2025’te Trump, Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu’nun (NLRB) genel danışmanını ve üç kurul üyesinden birini görevden almıştı. Rapora göre bu eylem, kurulun yeter sayısını ortadan kaldırarak, işçilerin örgütlenme ve toplu pazarlık yapma haklarını korumak ve haksız iş uygulamalarını ele almakla sorumlu kurumu etkili bir şekilde felç etmişti. Bir federal yargıç Mart ayı sonunda görevden alınan yönetim kurulu üyesinin görevine iade edilmesini emretti.
Sınırlı Kazanımlara Rağmen Sendikaların İhlallere Karşı Mücadelesi Zorlaşıyor
ITUC bağımsız sendikaların güçlülerden hesap sorma, demokratik özgürlükleri savunma ve çalışan insanların çıkarlarını koruma konusundaki rolü her zamankinden daha hayati olduğu vurguluyor. Rapora göre çok uluslu şirketler, özellikle yurt dışındaki faaliyetlerinde sendika karşıtı uygulamaları ve işçi hakları ve refahını göz ardı etmeleriyle ün yapmış olmaları nedeniyle, sıklıkla bu mücadelenin merkezinde yer alıyor. İhlaller, kötü çalışma koşullarından sendikal hak ihlallerine kadar uzanıyor. Raporun sonunda uluslararası düzenleme ve uygulamalardaki boşluklar ve eksiklikler nedeniyle bu büyük şirketlerden hesap sormanın zor olduğu vurgulanıyor.
Tüm bu gerilemelere karşın, sendikal haklar alanında sınırlı da olsa bazı kazanımlar da kaydedildi. Kanada’da Haziran 2024’te kabul edilen bir düzenlemeyle, grev sürecinde işverenlerin grev kırıcı işçi çalıştırması kamu güvenliği ve mülkiyet gibi istisnai durumlar dışında yasaklandı. Sendikalarla yürütülen kapsamlı istişarelerin ardından yasalaşan bu adım, grev hakkının fiilen korunması açısından önemli bir ilerleme olarak değerlendiriliyor. Uzmanlara göre, grev sırasında dışarıdan işçi istihdam edilmesi, işçilerin pazarlık gücünü zayıflatarak grev hakkını etkisizleştiriyor.
Gana’da ise Maden İşçileri Sendikasının yürüttüğü kampanya sonucunda, çalışanların maaşlarını ve sosyal haklarını ödemeyen İngiltere merkezli bir şirketin maden ruhsatı iptal edildi. Mauritius’ta ise tekstil ve hazır giyim sektörlerinde çalışan göçmen işçilerin sendikal haklarına yönelik mücadeleler öne çıktı. Mauritius Sendikalar Konfederasyonu, borç yükü altındaki ve tehditlere maruz kalan göçmen işçilerin korunması için aktif rol üstlenmeye devam etti.
Öte yandan rapora göre, çatışmalar ve siyasi istikrarsızlık, Suriye ve Yemen gibi ülkelerde işçilerin en temel haklara bile erişimini engelliyor. Yemen’de devlet kurumlarının çöküşü, sendikal faaliyet özgürlüğünü doğrudan etkilerken; Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra, işçilerin örgütlenmesi ve haklarını geri kazanmasına yönelik bazı girişimler başlamış durumda. Ayrıca, Gazze’deki İsrail saldırılarının Filistinli işçiler üzerindeki etkisine de dikkat çekiliyor. Raporda, Gazze’deki çatışmalar ve Batı Şeria’daki kısıtlamalar sebebiyle, iş gücü piyasasını istikrarsızlaştığı ve binlerce kişi işini kaybederken, 200 bini aşkın Filistinli çalışanın da almaları gereken ücretlerden mahrum kaldığı belirtiliyor.