'Uluslararası Toplum'

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Nedir?

Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli, yani İngilizce ismiyle “Intergovernmantal Panel on Climate Change” (IPCC) iklim değişikliğiyle ilgili bilimsel verileri değerlendiren bir Birleşmiş Milletler kuruluşu. “Uluslararası Toplum” serisinde IPCC’yi inceliyoruz.

Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli, Birleşmiş Milletler bünyesinde iklim değişikliği ile ilgili bilimsel raporlar yayınlıyor. Fotoğraf: Wikimedia Commons | Değişiklikler: Perspektif

Son yıllarda iklimle ilgili konular gündemde. Çeşitli ülkelerin yasal düzenlemelerinde artık iklim değişikliği konusuna daha fazla yer ayrılıyor. Küresel ısınmanın 1,5 derecenin altında tutulması gerektiği artık bütün dünya kamuoyu tarafından biliniyor. Peki bu kararlar neye göre veriliyor? Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, yani İngilizcesiyle “Intergovernmental Panel on Climate Change” (IPCC) tam da burada karşımıza çıkıyor.

İki yüze yakın üyeden oluşan IPCC’nin ana görevi, dünya çapında yürütülen iklim hakkındaki araştırmaların sonuçlarını bir araya getirerek bunları siyasi mercilere sunmak. IPCC raporları iklim araştırmasında “altın standart” olarak kabul edilse de panele ciddi eleştiriler de yöneltiliyor.

IPCC Nedir: Kuruluş Süreci ve Amacı

IPCC’nin tarihi, güncel araştırmalara dayalı önerilerde bulunmak amacıyla 1985 yılında oluşturulan “Sera Gazı Danışma Grubu” adlı bilimsel bir kurula dayanmaktadır. Bu kurul, iklim biliminin karmaşık yapısı karşısında yetersiz kalınca 1988’de Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) hayata geçirildi. Bir araya gelen bilim insanlarının görevi ise, panele hem uzmanlıklarıyla katkı sunmak hem de hükûmetlerinin resmî temsilciliğini üstlenmek olarak belirlendi. IPCC’nin üyeleri 195 hükûmetten oluşurken, kurulun gözlemciliği 190 örgüt tarafından yürütülüyor. IPCC’nin merkezi İsviçre’nin Genf şehrinde bulunuyor.

IPCC, 2007 yılında ABD başkan yardımcısı Al Gore ile birlikte Nobel Barış Ödülü’nü aldı. Aynı zamanda kurulun bünyesinde bilimsel araştırmalar yapan yüzlerce araştırmacıya da teşekkür sertifikaları verildi.

IPCC’nin Görevi ve Etki Alanları

IPCC’nin ana görevi, küresel ısınmanın etkileri ve risklerinin yanı sıra emisyonların azaltılması ve küresel ısınmaya uyum sağlama stratejileri hakkında dünya çapında yapılan araştırmaların sonuçlarını bir araya getirip bilimsel açıdan değerlendirmek.

Kurul, iklim değişikliğiyle ilgili çalışma alanlarını üç farklı kategoriye ayırıyor. Birinci grup bilimsel bulguların derlemesini yaparken, ikinci grup da iklim değişikliğinin sonuçlarını inceleyip toplumun iklim değişikliğine nasıl uyum sağlayabileceğine dair cevaplar arıyor. Üçüncü grup ise, iklim değişikliğiyle nasıl mücadele edilebileceğini ele alıyor.

Elde edilen sonuçlar altı yılda bir toplanıp iklim değişikliğinin nedenlerine, sonuçlarına ve risklerine odaklanılarak rapor hâline getiriliyor. Değerlendirme raporları iklim değişikliğinin güncel durumu, olası etkileri ve alınabilecek önlemler hakkında bilimsel bir çerçeve sunuyor. Özel raporlarda ise belirli konular işlenerek derinlemesine analizler yapılıyor. Sera gazı envanterleri için yöntem ve standartlar belirlenip metodolojik olarak ele alınıyor. Son olarak, siyasi mercilere yol göstermek için bilimsel bulgular yine IPCC tarafından sadeleştirerek özetleniyor.

IPCC’nin sunduğu raporları, doğrudan siyasi öneriler olarak düşünmek hata olur. IPCC daha ziyade kamuoyu ve siyaset için temel kaynak olarak kullanılabilecek bilgiyi üretmektedir. Sonuncusu 2023 yılında olmak üzere IPCC şimdiye dek altı rapor yayımlamış durumda.

IPCC’ye Yönelik Eleştiri ve Sorunlar

IPCC her ne kadar bilimsel bir kurum olsa da hatasız olduğu söylenemez. Hazırladığı raporlardan organizasyon şekline kadar IPCC ciddi eleştirilerle karşılaşmaktadır. Bunlardan bir tanesini süreçlerin yavaş ilerlemesi olarak özetleyebiliriz. IPCC’nin raporları hazırlaması ve onaylaması yıllar sürdüğü için kurulun genelde güncelliğini yitirmiş verilerle karar vericilere yol göstermeye çalıştığı sıkça eleştirilen konulardan bir tanesi. Ayrıca IPCC raporlarında iklim değişikliğine dair bilimsel belirsizliklerin fazlaca vurgulanmasının, iklim felaketine yönelik siyasi eylem ihtiyacını gölgelediği vurgulanıyor.

Kurula iklim değişikliğine şüpheyle yaklaşan çevrelerden yöneltilen bir diğer eleştiri ise, IPCC’nin kuruluş amacının küresel ısınmaya ispatlar bulmak olması ve tam da bu nedenle farklı görüş ve araştırmalara en başından yer vermediği yönünde. IPCC’nin iklim değişikliğini abarttığı ve toplumlarda iklim felaketine dair panik oluşturduğu iddia ediliyor. Fakat IPCC’nin önceki raporlarındaki tahminler daha sonra vuku bulan durumlarla karşılaştırıldığında bu iddianın tam tersi ortaya çıkıyor. İklim değişikliğinin etkileri, IPCC’nin raporlarında belirttiğinden çok daha hızlı ve yoğun bir şekilde ilerliyor. Bu ise, iklim değişikliğinin IPCC raporlarında abartılmaktan ziyade azımsandığını gösteriyor.

Örneğin, 2000 yılında yayımlanan bir IPCC raporunda 1980 ve 2030 yılları arasında karbondioksit emisyonlarına dair tahminler farklı yapılmıştı. Fakat 2021 yılına kadarki gerçek emisyonların tahminlere çok yakın olduğu, hatta çizilen en kötü senaryodan bile daha fazla gerçekleştiği görülüyor.

IPCC’nin Nobel ödülü aldığı 2007 yılında yayımlanan bir raporda, Himalaya’daki buzulların 2035 yılına kadar eriyeceği iddiası yer alıyordu. Fakat daha sonra bu iddianın tutarsız olduğu ve uzmanlar tarafından doğrulanmamış bir araştırmanın alıntılanmasından kaynaklandığı ortaya çıkmıştı.

IPCC’ye Siyasi Müdahale İddiaları

IPCC’nin hatalı tahminlerine yönelik başka bir örnek ise, deniz seviyesinin yükselmesiyle ilgiliydi. Kurulun 2001 yılında yayımladığı üçüncü raporda deniz seviyesinin yılda ortalama 1,9 mm yükseleceği tahmin edilmekteydi. Fakat 20 yıl aradan sonra hazırlanan raporda 2006 ve 2018 yılları arasında deniz seviyesinin yılda ortalama 3,7 mm yükseldiği tespit edildi.

IPCC’nin dördüncü raporunda kullanılan iklim modellerinde de benzer bir yanılsama söz konusuydu. Kurul, kuzey kutbundaki buzulların, 1950 yılından beri on yılda bir yüzde 2,5 oranında küçüldüğünü tahmin etmişti. Oysa gerçek oran tahmin edilenin neredeyse üç katıydı.

Kurula yöneltilen en ciddi itham ise, siyasi bir örgüt olması iddiasıydı. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ndeki temsilciler, hükûmetler tarafından seçiliyor. Bu durum ise siyasetçilerin kendileriyle aynı fikirdeki bilim insanlarını seçtiği şüphesini doğuruyor. Yani danışmanın danışanına duymak istediğini söyleme ihtimali çok yüksek. Nitekim bu açıdan IPCC raporlarının onay sürecinde hükûmetlerin siyasi müdahaleleri olabileceği ve rapordaki bazı ifadelerin yumuşatıldığı ileri sürülüyor.

Ayrıca raporların ne kadar kapsayıcı olup olmadığı da farklı bir tartışma konusu. Son olarak IPCC raporlarında gelişmekte olan ülkeler ve yerel toplulukların bilgi ve ihtiyaçlarının dikkate alınmadığı da eleştiriler arasında yer alıyor.

Değişen Dünyada IPCC’nin Dönüşümü

İklim değişikliğinin yadsınamayacak sonuçları kâinatın bozulan mizanındaki yansımalarıyla hepimizin gözünün önünde. Tam da burada Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) gibi söz sahibi kurumlara büyük görevler düşüyor. Öncelikle iklim değişikliğiyle ilgili hususların bu kadar hız ve ivme kazandığı bir çağda kurulun buna ayak uydurarak raporlamaları teknolojinin imkânlarından da faydalanarak daha hızlı yapması zorunluluklardan birisi.

Her ülkenin ve coğrafi bölgenin birikimleri ve ihtiyaçları birbirinden farklılık gösteriyor. Bunları da göz önünde bulundurarak, gelişmiş ülkelerin toplum ve siyasi düzenlerini merkeze almak yerine daha kapsayıcı anlayışla raporların üretilmesi teoride mümkün.

Son olarak, bu denli büyük ve uluslararası bir kurumun, siyasi baskılarla raporların manipüle edilmesine fırsat vermeyerek bilimsel bulguları daha net ve tarafsız bir şekilde sunması ise temel bir zorunluluk.

Hemen her gün, haber başlıklarında ya da analizlerde hükûmetler arası kuruluşlar ve uluslararası sivil organizasyonlar, gündelik söylemlerimizde sıklıkla çözüm sunması beklenilen küresel aktörler olarak anılıyor. Peki bu kurumların tarihi, yetkileri ve yetersiz kaldıkları meseleler nelerdir? “Uluslararası Toplum” serisinde küresel aktör olarak görülen kurumların ve önemli uluslararası anlaşmaların izini sürüyoruz.
TIKLA

Merve Fatma Ören

Berlin Teknik Üniversitesinden Çevre Mühendisliği mezunu olan Merve Fatma Ören İklim Değişikliği ve Çevre alanında çalışmalar yapmakta ve dergilerde yazılar kaleme almakta.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler