Paris İklim Anlaşması Nedir ve Hayatımızı Nasıl Etkileyecek?
Paris İklim Anlaşması, özellikle son aylarda yeniden gündemde. Peki komplo teorileri ile bezenmiş iklim tartışmasından nasibini alan bu anlaşma metni tam olarak neleri öngörüyor ve neden eleştiriliyor? "Uluslararası Toplum" serisinde bu sorulara cevap aradık.

Paris İklim Anlaşması ile tarım ve hayvancılık bitecek, yerine laboratuvarda et üretimine mi geçilecek? Bundan sonra her adımımız takip mi edilecek? Seyahatlerimiz kısıtlanacak mı? Şehir planlamasında “15 dakikalık şehir” konseptine mi geçiş yapacağız? Amerika Birleşik Devletleri, Paris İklim Anlaşması’ndan neden çekildi?
Paris İklim Anlaşması’na Genel Bir Bakış
Paris İklim Anlaşması, bu ve bunun gibi birçok soru ve iddiayı gündeme taşıdı. Peki nedir bu Paris İklim Anlaşması? Bu uluslararası anlaşma metni hakkında, özellikle Türkiye’de sıkça tartışılan konulara daha derin bir bakış atalım.
Günümüzün en büyük sorunlarından biri olan iklim değişikliğiyle mücadele için 12 Aralık 2015 tarihinde Fransa’nın başkentinde 195 devlet bir araya gelerek Paris İklim Anlaşması’nı kararlaştırdı. Bu anlaşma 2016 yılında yürürlüğe girdi. Anlaşma, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 2020 yılından sonra Kyoto Protokolü’nün sona ermesiyle iklim değişikliği rejimini düzenlemeyi ve küresel sosyoekonomik dayanıklılığı güçlendirmeyi hedefliyordu.
Devletlerden Gelen Katkılar ve İlerleme İlkesi
Kyoto Protokolünden farklı olarak yalnızca gelişmiş ülkeler değil, gelişmekte olan ülkeler de Ulusal Katkı Beyanları’na (İng. “National Determined Contribution” – NDC) katıldılar. Bu hedeflerin ise her ülkenin kendisi tarafından belirlenmesi kararlaştırıldı. Yani Paris İklim Anlaşması, ülkelere herhangi bir yaptırım veya mecbur kılınan somut hedefler sunmuyor. Ancak katılımcı ülkeler yeni uygulamaya göre her beş yılda bir daha yüksek hedefler sunmak durumundalar. Bir önceki yıla kıyasla daha yüksek hedef koyma anlamına gelen bu duruma ise “ilerleme ilkesi” deniliyor.
Yeni Ekonomik Düzen: Karbonsuzlaştırma ve Finansman
Paris İklim Anlaşması hem aşağıdan yukarıya (ülkelerin kendi hedeflerini belirlemesi) hem de yukarıdan aşağı (küresel raporlama ve izleme) yaklaşımlarını birleştiren bir anlaşma ve “vaat ve izleme” sistemine dayanıyor. Bu anlaşmaya göre gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında sorumluluklar konusunda farklılıklar var. Finansman, şeffaflık ve uygunluk konularında anlaşma ülkelere esneklikler tanıyor, en az gelişmiş ülkelerin kapasitesine göre bir farklılığı mümkün kılıyor.
Dünya çapındaki ortalama ısının yükselmesinin kısıtlanması, emisyonun azaltılması ve iklim değişikliğine uyum sağlanması; ayrıca finansal kaynakların iklim koruma hedefleri doğrultusunda yönlendirilmesi Paris İklim Anlaşması’nın dünya ekonomisini değiştirmeye yönelik ana hedeflerini oluşturuyor. Ancak bu hedefleri eleştirenler de var: Yapılan eleştiriler, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere borçlanması ve bağımlı olma tehlikesini de gündeme getiriyor.
Anlaşmaya Yönelik Eleştiriler: Eşitsizlik ve Yaptırımlar
Anlaşmanın somut hedefi dünya çapındaki ısı artışını sanayi devrinin öncesine kıyasla 2 derecenin altında tutmak, hatta 1,5 derece ile sınırlandırmaktır. Fakat UNEP raporları şimdiye kadar belirlenen hedeflerin dünya çapındaki ısı artışını 2 derecenin altında tutmak için yeterli olmadığını gösteriyor. Bu hedefe ulaşmak için 2050-2100 yılları arasında iklime zararlı gazların salınımıyla emilimi arasında eşit bir denge olmak zorunda. Bunun için de ilk önce ekonomide ve yaşam biçiminde karbonsuzlaştırma hedefleniyor.
Uygulamaya yönelik “15 dakikalık şehir” veya hayvancılıkta kısıtlama gibi konseptleri ise ülkeler kendileri belirliyor. Ayrıca atmosferdeki iklim gazlarını emen ormanlar ve bataklıklar gibi doğal karbon yutaklarının korunması ve güçlendirilmesi anlaşmada yer alıyor. Paris İklim Anlaşması’nın başka bir hedefi ise ülkelerin iklim değişikliğinin sonuçlarıyla baş etme kabiliyetini güçlendirmek ve böylece iklim değişikliğine uyum sağlanmasını gerçekleştirmek. Anlaşmada gelişmekte olan ülkelere yapılması istenen finansal desteklerin az emisyonlu ve dayanıklı bir gelişim için uyumlu hâle getirilmesi isteniyor.
ABD’nin Anlaşmadan Çekilme Kararı ve Bunun Etkileri
Paris İklim Anlaşması ile varılan uzlaşıya göre her ülke gönüllülük esasına dayalı olarak sera gazı azaltım hedefleri belirliyor ve bunları beş yılda bir güncelliyor. Dönüşümün dünya çapında sağlanması için gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelere yıllık 100 milyar dolar finansman desteğinde bulunuyorlar. Ayrıca ülkelerin ilerleyişi izleniyor ve raporlanıyor.
Anlaşma kapsamında iklimi korumaya yönelik ulusal hedefler düzenli olarak kontrol ediliyor fakat hedeflere ulaşılmadığında yaptırım mekanizması uygulanmıyor. 2022’de kurulan Kayıp ve Zarar Fonu, 2025 yılında projeleri finanse etmeye başladı. COP29’da, gelişmekte olan ülkeler için yıllık 1 ila 1,3 trilyon dolar arasında yeni bir iklim finansmanı hedefi belirlendi. Bu hedefe, gelişmiş ülkelerin kamu, özel ve hayırsever kaynakları bir araya getirilerek ulaşılması bekleniyor. Fakat ABD’nin Donald Trump’ın kararıyla anlaşmadan ikinci kez çekilmesi ülkenin iklim finansmanlarına katkılarını durdurdu ve gelişmekte olan ülkelerin enerji dönüşümünü de olumsuz etkiledi.
İklim Adaleti Tartışmaları ve Geleceğe Dair Endişeler
Paris İklim Anlaşması’na başka karşı argümanlar da mevcut. Örneğin “iklim adaleti” ilkesinin anlaşmada yeterince karşılık bulmadığı görülüyor. Bazı Afrika ülkeleri veya Hindistan gibi devletler, kalkınma haklarının bu anlaşma ile kısıtlandığını savunuyor. Veya Çin gibi gelişmekte olan ülke olarak tanınan ülkeler yüksek karbon salınımlarına sebep oldukları hâlde daha az sorumluluğa sahip olabiliyorlar.
Anlaşmada öngörülen karbon ticareti mekanizmaları büyük şirketler için bir “yeşil aklama” (green washing) yolu olabilir. Büyük kirletici firmaların, gerçek emisyon azaltımı yapmak yerine sadece “karbon kredisi” alarak sorumluluktan kaçma tehlikeleri de mevcut.
Anlaşmanın olumlu yönleri olmakla birlikte iklim değişikliği üzerindeki etkisi ve kapsayıcılığı henüz tartışmalı olduğu için günümüzde bir değerlendirme yapmak oldukça zor.