Nicolas Sarkozy Vakası: Bir Liderin Düşüş Hikayesi
Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Libya finansmanı davasında mahkûm edilip cezaevine girmesi, sadece onun siyasi mirasının çöküşü değil; Fransa’nın kurumlarına ve demokrasiye duyulan güvenin ne kadar kırılgan hâle geldiğinin de çarpıcı bir göstergesi.

Avrupa’da merkez siyasetin çözülmesi ve seçmenlerin devlet kurumlarına duyduğu güvensizliğin hızla artması, kıtanın siyasal dengelerini kökten değiştiriyor. Bu tablo çoğu zaman aşırı sağın yükselişi üzerinden okunuyor; ancak merkez sağın kendi iç çürümeleri ve yolsuzluk krizleri de en az bunun kadar belirleyici. Nicolas Sarkozy’nin 2025 sonbaharında hapse girişi, yalnızca kişisel bir çöküş değil, aynı zamanda Avrupa merkez sağının meşruiyet kaybının sembolik doruk noktası. Bir zamanlar “hiperbaşkan” imajıyla Fransa siyasetini domine eden Sarkozy, şimdi Libya finansmanı davasında aldığı mahkûmiyet nedeniyle 11 metrekarelik hücresinde hayatını sürdüyor.
Sarkozy’nin Çalkantılı Günleri
2007 yılında Nicolas Sarkozy, cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanarak ülkenin en yüksek makamına ulaştı. Ancak bu zaferin ardındaki finansman kaynakları, uzun yıllar sonra Paris Ceza Mahkemesinde kapsamlı bir davanın konusu hâline geldi. Eski cumhurbaşkanı, Libya’nın o dönemki lideri Muammer Kaddafi ile yapıldığı iddia edilen gizli bir anlaşma ile ve seçim kampanyasını bu sayede yasa dışı şekilde finanse etmekle suçlandı. Bu dava, yalnızca Sarkozy’nin siyasi kariyerini değil, aynı zamanda Fransa’daki siyasi sistemin şeffaflığını da sorgulayan bir dönüm noktası oldu.
2024 yılının Aralık ayında Fransa Yargıtayı, eski cumhurbaşkanının yolsuzluk suçlamasıyla “telekulak” davasından aldığı üç yıllık hapis cezasını onaylamıştı; bu ceza bir yıl elektronik kelepçe ile evde infaz edilebilecekti. 2025 yılının Eylül ayına geldigimizde ise Libya finansmanı davasının kararı açıklandı. 25 Eylül 2025’te “suç örgütü kurmak/üyelik”ten suçlu bulunan eski cumhurbaşkanı, 5 yıl kesin hapis, 100.000 avro para cezası ve 5 yıl süreyle siyasi yasak cezasına çarptırıldı. Bu karar, medyada ve siyasette büyük bir deprem etkisi yarattı; ancak aslında gökten zembille inmedi. Zira Paris Ceza Mahkemesi, 2025 Ocak–Nisan ayları arasında 12 hafta boyunca, savcılığın “yüksek yoğunluklu yolsuzluk dosyası” olarak tanımladığı bu karmaşık dosyayı ayrıntılarıyla inceledi. Sarkozy, 2012’de görevden ayrılmasından bu yana üçüncü defa yargılanıyor.
Davanın Temelleri ve Suçlamalar Nelerdi?
Dava, 2012 yılında Kaddafi’nin Sarkozy kampanyasına 50 milyon avro sağlamayı kabul ettiğini gösterdiği iddia edilen belgeleri elde edip yayınlayan Fransız medya kuruluşu Mediapart tarafından başlatılan ve yıllar süren bir soruşturmanın ardından ortaya çıktı. Mediapart, 2012 yılında Libya’nın Sarkozy’nin kampanyasını finanse ettiğini belgeleyen bir rapor yayınlamıştı. Bu rapor, dava sürecini başlatan en önemli unsurlardan biri oldu.
Davanın temelinde, Sarkozy’nin kampanyasının 1969-2011 yıllarında Libya’yı yöneten Kaddafi rejimi tarafından finanse edildiği iddiaları yer alıyor. 6 Ocak‘ta başlayan ve üç ay sürmesi planlanan duruşmalarda, Sarkozy dahil 13 kişi yargılanıyor. Sarkozy, “kamu fonlarının zimmete geçirilmesinden yararlanma”, “pasif yolsuzluk”, “yasa dışı seçim kampanyası finansmanı” ve “suç örgütüne üyelik” suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı.
Davada, Sarkozy’nin yakın müttefikleri olan eski İçişleri Bakanları Claude Guéant ve Brice Hortefeux gibi isimlerle ilgili suçlamalar da mevcuttu. İddialara göre, bu isimler Lübnanlı işadamı Ziad Takieddine aracılığıyla 6 milyon avronun kampanyaya aktarılmasında kilit rol oynadılar. Davada yargılanan isimlerden bir başkası olan eski bakanlardan Eric Woerth de şu anda Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Rönesans Partisinden milletvekili olarak görev yapmaya devam ediyor.
Ayrıca, Libya üst düzey hükûmet görevlisi Musa Kusa‘nın 2006 tarihli bir notunda, Sarkozy’nin kampanyasına 50 milyon avro aktarılması talimatı verildiği öne sürülüyor. Davadaki diğer sanıklar da yüz binlerce avronun aklanması veya gizlenmesine karışmakla itham ediliyordu.
İddianamede, 2011 yılında muhalif silahlı gruplar tarafından öldürülen eski Libya diktatörü Albay Kaddafi’nin kampanyasına yasa dışı yollarla önemli miktarda fon sağladığı ve Sarkozy’nin danışmanları, Kaddafi hükûmetinin bir parçası olan yetkililer ve aracı olarak hareket eden iş adamları veya bankacılar arasındaki bir dizi siyasi ve mali bağı içeren iddialar mevcuttu.
Kaddafi Rejimiyle Temaslar
Davanın konu edindiği olayların kökeni 2005 yılına dayanıyor. Albay Muammer Kaddafi, Libya’yı uluslararası arenaya yeniden kazandırmak için çabalarken, dönemin Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy 2007’de yapılacak seçimlerde cumhurbaşkanlığına aday olmayı planlıyordu. İddialara göre, bu dönemde iki lider arasında gizli görüşmeler başladı. Claude Guéant ve Brice Hortefeux gibi isimler, Libya’daki temasları organize ederken bu görüşmelerin Fransız resmî makamlarından gizli şekilde yürütülmesi, savcıların dikkatini çeken ayrıntılardan birisi.
Savcılar, bu temasların yasa dışı bir kampanya finansmanı planının parçası olduğunu iddia ettiler. Bu görüşmelerde Libya’dan gelen paraların Sarkozy’nin kampanyasına aktarılmasına dair anlaşmalar yapıldığı öne sürüldü. İddialara göre, bu anlaşmaların karşılığında Libya’ya diplomatik ve ekonomik avantajlar sağlandı. Bu iddialar, Sarkozy ile Kaddafi arasında tercümanlık yapan kişilerin yanı sıra Kaddafi rejiminin bazı üyeleri tarafından da dile getirildi.
Davada öne çıkan isimlerden biri olan işadamı Ziad Takieddine, Libya’dan Fransa’ya para transferinde aracı olarak suçlanıyordu. Takieddine, Fransa’dan kaçarak Lübnan’a yerleşmişti ve mahkemeye katılmamıştı. Savcılar, Libya’dan Takieddine’in şirketine 6 milyon Euro’nun transfer edildiğine dair kanıtlar bulunduğunu belirtmişti. Sağlık sorunları olan Takieddine davaninin sonuç kararı açıklanmadan bir kaç gün önce Lübnan’da hayatını kaybetti.
Dava sürecinde savcılar, Sarkozy ve müttefiklerinin kanıtların gizlenmesi için yoğun çaba sarf ettiklerini de öne sürdüler. Örneğin, Claude Guéant’ın 2008 yılında satın aldığı bir dairenin finansmanını “Flaman tablolarının satışı” ile açıkladığı, ancak bu iddiayı destekleyecek bir kanıt sunamadığı belirtilmişti.
İddialara göre, Libya’dan Ziad Takieddine’in Rossfield adlı şirketine 6 milyon avro gönderildiğine dair kanıtlar bulunuyordu. Bu paranın bir kısmının Nicolas Sarkozy’nin seçim kampanyasına yönlendirildiği öne sürülmüştü. Ayrıca, kampanya sırasında Sarkozy’nin başkanı olduğu -2015’te Cumhuriyetçiler adını alan- UMP partisinin genel merkezinde bulunan 250.000 avro nakit, savcılar tarafından şüpheli bulunmuştu.
Fransa-Libya İlişkilerindeki Çıkar Dengesi
Dava sürecinde savcılar, Kaddafi rejiminin sağladığı finansmanın karşılığında birçok avantaj elde ettiğini iddia etti. Bu avantajlar arasında yapılan petrol anlaşmaları, Fransız şirketlerine verilen ihaleler ve gözetleme ekipmanlarının satışı yer alıyor. Ayrıca, Kaddafi’nin kayınbiraderi Abdullah Senussi hakkındaki uluslararası tutuklama kararının kaldırılması da iddialar arasındaydı.
Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığı görevine gelmesinin ardından ilk yurtdışı ziyaretini Libya‘ya yapması ve Kaddafi’yi Paris’te ağırlaması bu iddiaları güçlendiren unsurlar olarak görülüyordu. Kaddafi, Paris ziyaretinde Bedevi tarzı çadırını Elysee Sarayının bahçesine kurarak uluslararası medyanın da dikkatini çekmişti.
Libya’da Neler Olmuştu?
2011 yılına gelindiğinde Arap Baharı hareketinin uzantısı olarak, Libya ordu ve isyancılar arasındaki çatışmalarla çalkalanırken, Kaddafi’nin oğlu Saif el-İslam Kaddafi bir medya röportajında, Sarkozy’nin 2007 başkanlık kampanyası için Libya’dan para aldığını söyledi. Fransa’nın başını çektiği NATO birliklerinin Libya’ya müdahale etmesinden bir hafta önce, rejimin resmî haber ajansı, “Fransız devlet başkanının siyasi kariyerini tehlikeye atması muhtemel bir sırrın” yakında ortaya çıkacağını iddia eden bir rapor yayınladı. 16 Mart’ta, Kaddafi’nin oğlu Saif ise iddiaları kayda geçirdi. Euronews‘e verdiği bir röportajda, Sarkozy’nin “seçim kampanyasını finanse etmek için Libya’dan aldığı parayı iade etmesi gerektiğini” söyledi. Genç Kaddafi, “Bu palyaçodan istediğimiz ilk şey, parayı Libya halkına iade etmesi. Biz ona Libya halkına yardım edebilmesi için yardım ettik, ama bizi hayal kırıklığına uğrattı,” dedi.
Daha sonra, 2012’de araştırmacı haber sitesi Mediapart, Libya gizli servisleri tarafından not olarak sunulan ve Sarkozy’nin kampanyasının 50 milyon avroya kadar finanse edilmesi için bir anlaşmadan bahseden bir belgeyi yayınladı. Aynı yıl, ayrı bir soruşturmanın parçası olarak, Fransız-Lübnanlı bir iş adamı olan Ziad Takieddine benzer bir iddiada bulundu. 2013’te savcılar bir soruşturma başlattı. On yıl süren soruşturma, 20’den fazla ülkeyi, 50 polis baskını ve 70 cilt dava dosyasını içeriyordu.
Sarkozy’nin Savunması ve Sonu
Nicolas Sarkozy, dava sürecinde tüm suçlamaları reddederek kendisinin bir komplo kurbanı olduğunu savundu. Savunmasında, Libya rejimiyle herhangi bir yasa dışı finansman anlaşması yapmadığını ve tüm iddiaların siyasi rakipleri tarafından yönlendirildiğini belirtti. Ancak savcılar, Sarkozy’nin 2007 seçim kampanyası harcamalarının kayıt dışı fonlarla desteklendiğini ve bu durumun Fransa’nın katı seçim finansmanı kurallarını ihlal ettiğini iddia etti. Sarkozy ayrıca, suçlamaların çoğunlukla intikam arayan Kaddafi’nin müttefikleri tarafından yönlendirildiğini söyledi. Sarkozy liderliğinde Fransa, Kaddafi’nin devrilmesine ve Libya isyancılarının elinde ölmesine yol açan NATO’nun hava saldırılarında önemli bir rol oynamıştı.
Yıllar süren soruşturma ve dava sürecinin ardından Nicolas Sarkozy, temyiz mahkemesi tarafından suç örgütü kurmak suçundan hüküm giydi; buna karşılık pasif yolsuzluk, Libya kamu fonlarını zimmete geçirmek ve yasadışı seçim kampanyası finansmanı suçlamalarından ise beraat etti. Günün sonunda Sarkozy’nin cezası 5 yıl kesin hapis, 100.000 avro para cezası ve 5 yıl süreyle siyasi yasak oldu. Nicolas Sarkozy, 21 Ekim’de La Santé Cezaevi’ne konularak Fransa’nin V.Cumhuriyet tarihinde hapse giren ilk eski cumhurbaşkanı oldu. Cezaevine giderken eşi Carla Bruni ile evinden çıkan Sarkozy, destekçileri tarafından alkışlarla uğurlandı. Sosyal medyada “Ben masumum, gerçek er ya da geç ortaya çıkacak” mesajını paylaştı. Sarkozy daha önce bir “adaletsizlikten” ve bazı yargıçların kendisine duyduğu “nefretten” şikâyet etmiş, hatta kendisini, 19. yüzyıl sonlarında sahte bir belgeye dayanarak ve antisemitizmin gölgesinde Şeytan Adası’na sürgün edilen subay Alfred Dreyfus ile kıyaslamıştı.





