Fransa’da Ifop Krizi: Anket Dava Edilirken BAE Bağı İddiası Gündeme Geldi
Fransa'da Müslüman gençlerin "yeniden İslamlaştığını" tespit eden Ifop anketi, yöntemsel hatalar ve bulguları "İslamcılık" kavramı üzerinden damgalayıcı şekilde yorumladığı yönündeki eleştiriler sonrasında dava edildi. Araştırmayı sipariş eden medya ağının Birleşik Arap Emirlikleri’nin Avrupa’daki etki operasyonlarıyla bağlantılı olabileceği iddiaları tartışmayı daha da büyüttü.

Fransa’da genç Müslümanların dinî pratiklerini ve “İslamcılık”la ilişkilerini ölçtüğü belirtilen Ifop firmasına ait araştırmanın bulgularının, açıklanmasının ardından ülke çapında sert tartışmalara yol açtı. Çalışmanın özellikle genç kuşaklarda artan dindarlığı “rigorisme” (bağnazlık) ve “İslamcı akımlara sempati” yorumlarıyla değerlendirmesi, hem Müslümanları temsil eden kurumların hem de bazı akademisyenlerin tepkisini çekti. Tartışma, dört il düzeyindeki Müslüman dinî konseyinin (CDCM) Paris Adli Mahkemesine suç duyurusunda bulunmasıyla yargı sürecine taşındı. Gündeme gelen yeni bir iddia ise araştırmanın Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkili bir karalama kampanyası kapsamında yapıldığını gündeme getirdi.
Araştırmaya Yöneltilen Bilimsel, Hukuki ve Toplumsal Eleştiriler
Müslümanları temsil eden kuruluşlar ve çeşitli uzmanlar, soru formülasyonlarındaki muğlaklık, telefon anketlerinde bilinen yaş yanlılığı ve düşük örneklem hacminin hassas kavramları ölçmek için yetersiz olduğunu savunuyor. Le Monde’a konuşan akademisyenler çalışmanın yöntemine dair daha kapsamlı eleştiriler yöneltti. Siyaset sosyoloğu Vincent Tiberj, soruların “dini bağnazlık sonucuna varmaya eğilimli kapalı bir çerçeve sunduğunu”belirtirken; eski İçişleri Bakanlığı İslam uzmanı Bernard Godard, dindarlık artışıyla “İslamcılık”ın sistematik biçimde ilişkilendirilmesini “spekülatif ve yanıltıcı” buldu. Uluslararası ilişkiler uzmanı Haoues Seniguer ise “İslamcılık”, “şeriat” ve “radikalizm” gibi kavramların muğlak tanımlarla kullanıldığını ve bunun saha gerçekliğini çarpıtabileceğinidile getirdi.
1977 tarihli yasa, özellikle hassas toplumsal konular üzerine yapılan kamuoyu araştırmalarında “objektiflik” ilkesinin sınırlarını gündeme getiriyor. CDCM’lerin başvurusu, bu ilkenin din ve azınlıklar gibi alanlarda nasıl yorumlanacağına dair emsal niteliğinde olabilir.
Müslüman temsilciler, anketin sunuluş biçiminin mevcut kutuplaşmayı artırabileceği ve yükselişte olduğu belirtilen antimuslim saldırılarla birleştiğinde “Müslümanların topluca şüpheli bir kategori” olarak algılanmasına katkıda bulunabileceğini ifade ediyor. İçişleri Bakanlığının verileri, Müslüman karşıtı vaka sayısının 2024’e göre kıyasla yüzde 75 arttığını gösteriyor.
“Yönlendirilmiş Sorular, Polemik İçin Kullanılan Sonuçlar”
Fransa İslam Konseyi (CFCM) dört bölgesel yapı (Loiret, Aube, Bouches-du-Rhône ve Seine-et-Marne CDCM’leri) 24 Kasım’da “objektiflik ilkesinin ihlali” gerekçesiyle Ifop anketine karşı şikâyet dilekçesi verdi. Konseylerin avukatları Raphaël Kempf ve Romain Ruiz, anketin 19 Temmuz 1977 tarihli kamuoyu yoklamaları yasasının öngördüğü tarafsızlık standartlarını karşılamadığını savunuyor.
Avukatlar, yayımladıkları açıklamada çalışmanın yönlendirilmiş sorulara dayandığını, azınlıkta kalan cevapları öne çıkararak polemik üretmeye elverişli bir çerçeve sunduğunu ve dolayısıyla kamuoyunda yanlış algı ve ayrımcı yorumlara kapı araladığını belirtiyor.
CDCM Loiret’ten bir kaynak, Saphirnews’e yaptığı değerlendirmede konseylerin amacının “belirli bir kurumu hedef almak değil”, hassas toplumsal konularda yapılan kamuoyu araştırmalarında “asgarî bilimsel ve etik standartların korunması gerektiğini hatırlatmak” olduğunu kaydediyor. Kaynak, bazı soruların formülasyonu ve sonuçların topluma sunuluş biçiminin “yanlış anlamalara açık” olduğunu ifade ediyor.
Müslüman Temsil Kurumlarının Tepkileri: “Dindarlık Bir Tehditmiş Gibi Sunuluyor”
Çalışma, Fransa’daki önde gelen Müslüman temsil kurumlarından da yoğun eleştiri aldı. İslami temsil kuruluşlarının çatı örgütü olan Fransız Müslüman İnanç Konseyi (CFCM), anket sorularında yer alan “şeriat”, “İslamcılık”, “Müslüman Kardeşler” gibi kavramların muğlak olduğunu ve telefon anketi yönteminde katılımcıların bu terimleri doğru anlamlandıramama ihtimalinin yüksek olduğunu dile getirdi. Konsey ayrıca yaş grupları arasındaki beyana dayalı dindarlık farkının telefon anketlerinde bilinen bir yanlılık olduğuna dikkat çekti: Yaşlı katılımcıların dinî pratiklerini eksik beyan etmeye, Gençlerin ise toplumsal baskı ve dışlanma algısı nedeniyle kimlik vurgusunu abartmaya daha yatkın olduğuna işaret etti. Fransa’daki teşkilatı CFCM’ye üye olan İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) de yayımladığı “Müslümanların kriminalize edilmesine son verilmeli!” başlıklı açıklamasıyla araştırmanın metodolojik sorunlarına dair akademiden gelen eleştirilerin ciddiye alınması çağrısında bulundu.
İslamofobiyle Mücadele Gözlemevi de her iki kurum da anketin yorumlanma biçiminin “Müslüman dindarlığını güvenlik riskiyle ilişkilendiren söylemleri güçlendirdiği” konusunda uyarıda bulundu. Açıklamalarda, anket verilerinin özellikle aşırı sağ çevrelerde “Fransa’daki Müslümanların cumhuriyet değerlerine bağlı olmadığı” şeklindeki iddiaları desteklemek için kullanıldığı ifade edildi. Paris Ulu Camii benzer bir eleştiriyi dile getiren bir açıklama yayımladı.
Fransa Müslümanları (MF) adlı federasyon ise, anketin sonuçlarının genç Müslümanların dinî pratiklerini “radikalleşme” eğilimiyle ilişkilendirmesini eleştirerek, düzenli ibadetin otomatik biçimde aşırılık göstergesi olarak okunmasının “bilimsel temeli olmayan bir yaklaşım” olduğunu belirtti. Örgüt, sosyal bilim literatürünün, düzenli dinî katılımın çoğu durumda toplumsal uyumla ilişkili olduğuna işaret ettiğini vurguladı.
Siyaset kanadından da araştırmaya bazı sert tepkiler geldi. Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (LFI) Milletvekili Paul Vannier, anketi “İslamofobik bir düzmece” olarak nitelerken çalışmanın “milyonlarca kişiyi potansiyel ‘İslamcı’ veya ‘terörist’ gibi resmeden bir bileşim ürettiğini” söyledi. Milletvekili Bastien Lachaud ise anketi “şüphe, korku ve ayrıştırma yaratmak üzere hazırlanmış bir çalışma” olarak tanımladı. Sol partilerden birçok isim, anket sonuçlarının medyada özellikle güvenlik eksenli tartışmalarla ilişkilendirilerek “Müslümanların topluca kriminalize edilmesi riskine” dikkat çekti.
Ifop’un Yanıtı: “Metodolojik Standartlara Uygun Bir Çalışma Yaptık”
Ifop yöneticileri ise suçlamaları geri çeviriyor. Politika ve Güncel Olaylar Direktörü François Kraus, haber ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada anketin “30 yılı aşkın süredir toplanan bir veri serisinin devamı olduğunu”, “herhangi bir ön yargıyla hazırlanmadığını” ve “Ifop’un standart metodolojik protokollerine uygun biçimde yürütüldüğünü belirtti. Kraus, CDCM’lerin suç duyurusunu “yanlış varsayımlar üzerine kurulu” olarak nitelendirdi.
Ifop Genel Müdürü Frédéric Dabi ise BFM-TV’de yaptığı açıklamada, anketi sert ifadelerle eleştiren iki LFI milletvekilinin (Bastien Lachaud ve Paul Vannier) kurumu “hedef hâline getirdiğini” savundu ve hakaret/iftira suçlamasıyla bu isimlere karşı şikâyetçi olacaklarını duyurdu. Dabi, bazı çalışanların sosyal medyada tehdit içerikli mesajlar aldığını ifade etti.
BAE Bağlantılı Ağlara Dair Sorular: Ifop Anketini Kim Sipariş Etti?
Anketin arkasında bulunan kurum da tartışmanın büyümesinde etkili oldu. Çalışma, kamuoyunda fazla tanınmayan Écran de Veille adlı dergi tarafından sipariş edildi. Derginin, “Müslüman Kardeşler” hareketi ve Katar karşıtı içerikler üreten Global Watch Analysis grubuna bağlı olduğu biliniyor.
Middle East Eye’ın ve bazı araştırmacı gazetecilerin yürüttüğü soruşturmalara göre, bu yayınların finansmanı geçmişte İngiltere merkezli, ortakları gizli bir şirket olan Countries Reports Publishing üzerinden sağlanmış ve şirketin Birleşik Arap Emirlikleri’nin Avrupa’daki medya ve etki operasyonlarıyla bağlantılı olduğu iddia edilmişti.
Bu iddialar, Mediapart ve EIC ağı tarafından ortaya çıkarılan “Abu Dhabi Secrets” dosyasına dayanıyor. Belgelerde, BAE’nin İsviçre merkezli Alp Services adlı özel istihbarat şirketine en az 5,7 milyon avro ödeyerek Avrupa’da binin üzerinde kişi ve kurum hakkında Müslüman Kardeşler bağlantısı iddiası içeren karalama kampanyaları yürüttürdüğü aktarılmıştı.
Ifop ise, siparişi veren kuruluşların yalnızca konu başlığı belirleme sürecine dahil olduğunu, soru formülasyonlarının ve nihai raporun tamamen kendi sorumluluklarında bulunduğunu vurguladı. Libération gazetesine kısa bir cevap veren Écran de Veille yöneticisi Atmane Tazaghart, yabancı etki iddialarını reddetti.
Benzer Bir BAE Kampanyasının Avusturya’da da Yapıldığı İddia Edilmişti
Araştırmacı gazetecilerin aktardığı bilgilere göre, BAE’nin Avrupa’daki etki çalışmalarına ilişkin iddialar daha önce Avusturya’da “siyasal İslam” soruşturmaları bağlamında da tartışma yaratmıştı. Avusturya’daki araştırmacı gazetecilik dergisi Profil‘in de ulaştığı “Abu Dhabi Secrets” olarak tanınan belgelerde, Alp Services’in hazırladığı listelerin 2020’de Avusturya’da yürütülen geniş çaplı “Operation Luxor” soruşturmasıyla kesiştiği; bazı akademisyenlerin ve sivil toplum temsilcilerinin bu listelerde Müslüman Kardeşler bağlantılı gibi fişlendiği öne sürülmüştü. Bu kişilerden Farid Hafez, hem Avrupa’da hem de ABD’de şirket ve ilişkili uzmanlar aleyhine dava açmıştı. Bu örnekler, Fransız Müslüman temsil kurumlarının bir bölümünün Ifop anketine dair endişelerini “yalnızca metodoloji sorunu değil, daha geniş bir enformasyon ve etki mücadelesi bağlamı” içinde değerlendirmesine neden oldu.
Ifop çalışmasının tetiklediği tartışma, Fransa’da bir süredir devam eden “Müslüman Kardeşler” ve “siyasal İslam” eksenli güvenlik tartışmalarıyla da kesişiyor. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un talebiyle hazırlanan ve Mayıs 2025’te sızmasıyla birlikte yoğun polemik yaratan 73 sayfalık “Fransa’da Müslüman Kardeşler ve Siyasal İslam” raporu, hareketi şiddetten ziyade “entrisme”, ağ kurma ve yumuşak güç stratejileriyle toplumsal dönüşüm hedefleyen bir yapı olarak tanımlamış; ülkede 139 cami ve 280 derneğin bu ağlarla ilişkili olduğunu iddia etmişti. Rapor, sol partilerden ve sivil toplumdan “komplocu”, “kriminalize edici” ve “Müslümanları hedef tahtasına koyan” bir çerçeve sunduğu gerekçesiyle sert eleştiriler almıştı. LFI lideri Jean-Luc Mélenchon, Ulusal Güvenlik Konseyinin raporu gündeme almasını “Marine Le Pen’in tezlerinin meşrulaştırılması” olarak nitelendirirken; CFCM, kullanılan kavramların muğlaklığının milyonlarca Müslüman için “sürekli şüphe atmosferi” yarattığını belirtmişti. Önceki hükûmet döneminde başlatılan bu çizgi, Ekim 2025’te göreve gelen yeni hükûmet tarafından da sürdürülürken, yeni İçişleri Bakanı Laurent Nuñez son açıklamalarında “radikal İslam’ın sızmasına karşı eylem planının üçüncü aşamasına geçmenin acil olduğunu” söyledi. (P)





