Aşırı Sağın Yerel Seçim Hesabı: Uzun Vadeye Oynayan Temkinli Strateji
Fransa'da aşırı sağın lokomotif partisi Ulusal Birlik, mart ayındaki belediye seçimlerine büyük bir sıçrama hedefiyle değil, riskleri sınırlayan uzun vadeli bir strateji ile hazırlanıyor. Parti, bazı bölgelerde kendi adı ve logosu olmadan yarışan adaylar ve merkez sağa dönük mesajlarla ülke genelindeki etkisini artırmayı hedefliyor.
Fransa’da Mart 2026’da yapılacak belediye seçimlerine yaklaşılırken, aşırı sağ parti Ulusal Birlik (Rassemblement national – RN), geçmiş seçimlerde takip ettiği “yüksek beklenti-yüksek risk” döngüsünden bilinçli biçimde uzak duran bir strateji izliyor. Parti, anketlerdeki yükselişine ve 2024 genel seçimlerinde yakaladığı ivmeye rağmen, bu yerel seçimleri büyük bir sıçrama anı olarak değil, kontrollü ve kademeli bir yerleşme süreci olarak kurguluyor. Açık hedefler koymaktan kaçınan RN, sınırlı sayıda belediye kazanımını ve geniş bir coğrafyada görünür olmayı yeterli sayarak, olası başarısızlıkların siyasi maliyetini baştan sınırlamayı amaçlıyor.
Bu yaklaşım, RN’nin seçimlere üç ayaklı bir planla hazırlandığını gösteriyor: Beklentileri düşük tutarak başarı anlatısını garanti altına almak; partinin adının hâlâ dirençle karşılandığı bölgelerde “logosuz” adaylarla görünmeden genişlemek; ve belediye seçimlerini merkez sağ seçmenle temas kurmanın bir aracı hâline getirerek, aşırı sağa karşı kurulan geleneksel “cumhuriyetçi cepheyi” zayıflatmak. Yerel düzeyde teknik görünen bu hamleler, 2026 Senato seçimleri ve 2027 cumhurbaşkanlığı yarışına uzanan daha geniş bir siyasi hesapla bağlantılı.
RN’nin Yerel Seçim Stratejisi: “Az Kazan Ama Çokça Görün”
Fransa’da 15 ve 22 Mart 2026’da yapılacak belediye seçimleri yaklaşırken, RN’nin izlediği bu temkinli çizgi dikkat çekiyor. Parti, kaç belediye kazanacağına dair iddialı hedefler açıklamak yerine, yaklaşık 600 belediyede aday listesi çıkarabilmeyi dahi bir başarı olarak sunuyor. Le Monde’un aktardığına göre parti yönetimi, bu yaklaşımı bir geri çekilme değil, “kontrollü büyüme” stratejisi olarak tanımlıyor.
Bu temkinli tutumun arkasında iki temel hesap bulunuyor. İlki, 2020 belediye seçimlerinde yaşanan zayıf performansı telafi etmek. Covid-19 salgını koşullarında yapılan o seçimlerde düşük katılım RN’nin belediye meclislerindeki temsil gücünü ciddi biçimde azaltmıştı. Altı yıl sonra ise savunulması gereken belediye sayısının azlığı, parti açısından bir avantaja dönüşmüş durumda. RN, Paris, Lyon ve Marsilya gibi büyük şehirlerde sınırlı başarı beklentisi taşısa da Toulon’u kazanmayı ve Perpignan’ı elde tutmayı yeterli bir vitrin olarak görüyor. İkinci hesap ise 2027’ye giderken yerel düzeyde patlak verebilecek skandalların ulusal ölçekte yaratabileceği zararı sınırlamak. Bu nedenle parti, belediye seçimlerini bir “yönetme kapasitesi sınavı”ndan çok, riski düşük bir geçiş aşaması olarak ele alıyor.
RN kampanya direktörü Julien Sanchez’in sıkça dile getirdiği “nicelik değil nitelik” vurgusu da bu çerçevede okunuyor. Parti içinde dile getirilen temel kaygı, hızlı ve denetimsiz yerel büyümenin, merkezin kontrol edemediği riskli figürleri öne çıkarma ihtimali. Bu tür aktörler, RN’nin uzun süredir inşa etmeye çalıştığı “normalleşmiş ve iktidara hazır parti” imajını zedeleyebilecek unsurlar olarak görülüyor.
RN Her Yerde Kendi Adı ve Logosuyla Seçime Girmiyor
RN’nin bu seçim dönemindeki en dikkat çekici hamlelerinden biri, küçük ve orta ölçekli belediyelerde “etiketsiz” adayları kendisine yaklaştırmak için geliştirdiği 13 maddelik “taahhüt metni” mekanizması. Bu sistem, RN adının hâlâ itici bulunduğu bölgelerde partinin doğrudan görünmeden etkisini artırmasını hedefliyor. Adaylar RN logosuyla yarışmak zorunda değil; ancak partinin desteğini almak için bu metni imzalayarak belirli siyasi yükümlülükleri kabul ediyor.
Public Sénat’ın aktardığına göre taahhüt metninin programatik içeriği, vergi artışlarına karşı duruş ve güvenliği öncelik hâline getirme gibi “klasik RN” çizgisiyle uyumlu. Ancak asıl kritik olan, imzacıların cumhurbaşkanlığı seçiminde RN adayını desteklemeyi ve Senato seçimlerinde RN listelerinden yana oy kullanmayı taahhüt etmesi. Bu şartlar, belediye seçimlerini doğrudan 2026 Senato ve 2027 cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağlayan bir siyasi sözleşme niteliği taşıyor.
Bu bağlantı, Fransa’daki “parrainage” sistemi nedeniyle önem kazanıyor. Cumhurbaşkanlığına aday olabilmek için, çoğu belediye başkanı olmak üzere en az 500 seçilmişten destek imzası toplanması gerekiyor. Aynı seçilmişler, Senato üyelerini de belirliyor. RN, bu nedenle belediye seçimlerini hem 2027 için gerekli imzaları garanti altına almanın hem de bugün yalnızca üç olan senatör sayısını artırmanın bir aracı olarak görüyor.
Ancak Huffington Post’un da işaret ettiği gibi bu modelin zayıf bir noktası var: Taahhütlere uyulmaması hâlinde uygulanacak yaptırımların belirsizliği. Parti sözcüleri, şartlara uymayan isimlerin “seçmene teşhir edileceğini” söylüyor; ancak kurumsal bir yaptırım mekanizması net değil.
Aşırı Sağ ve Merkez Sağ Arasındaki Sınırlar Bulanıklaşıyor mu?
Mart ayında yapılacak belediye seçimleri, 2027’deki cumhurbaşkanlığı seçimine bir yıl kala düzenleniyor olması nedeniyle ülke genelindeki seçmen tercihleri adına önemli göstergeler sunacak. Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) lideri Jean-Luc Mélenchon‘un seçimleri “prova koşusu” olarak tanımlaması, LFI’nin de RN karşısında kendi tabanını mobilize etmeye çalıştığı şeklinde yorumlanıyor. Siyasi düşünce kuruluşu Fondation Jean Jaurès’ten Émeric Bréhier’e göre hem RN hem de LFI, seçimleri bir “mesaj sandığı”na çevirmeye çalışacak; siyaset bilimci Olivier Rouquan ise yerel meselelerin seçmen açısından hâlâ belirleyici olduğunu hatırlatıyor.
Uzmanlara göre yerel seçimleri ulusal siyaset açısından belirleyici hâle getirme çabası, RN açısından iki hedefe hizmet ediyor: Düşük başlangıç noktasından hareketle sınırlı kazanımları bile “zafer” anlatısına dönüştürmek ve merkez sağ ile aşırı sağ arasındaki sınırları daha da bulanıklaştırmak. Bu nedenle RN, bir yandan merkez sağdaki Cumhuriyetçiler (LR) partisi tabanına “zaten bize geliyorsunuz” mesajı verirken, diğer yandan LR elitlerini ikiyüzlülükle suçlayarak -ülkedeki aşırı sağla iş birliği yapmama tutumu olan- cordon sanitaire’i içeriden aşındırmaya çalışıyor. L’Opinion’un aktardığına göre eski LR Başkanı Éric Ciotti’nin bu süreci 1983’te Dreux’da aşırı sağın ilk büyük yerel başarısına benzetmesi de, bu tartışmanın sembolik boyutunu güçlendiriyor.
RN yönetimi, 2026 belediye seçimlerini büyük bir sıçrama hedefinden ziyade, riski sınırlı tutarak yerel ağı genişletmeye yönelik bir aşama olarak tanımlıyor. Parti, bu yolla 2027 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yereldeki temsilini ve manevra alanını artırmayı amaçlıyor.
Ancak bu süreçte RN’nin karşı karşıya olduğu bir diğer risk ise “sorunlu adaylar” meselesi. Geçmişinde ırkçı, antisemitik veya aşırı söylemler bulunan isimler, yerelde seçilebilir olsalar bile partinin ulusal düzeydeki “normalleşme” iddiasını zedeleyebiliyor. 2024 yasama seçimlerinde yaşanan bu tür krizlerin ardından RN’nin aday eleme sürecini sıkılaştırması, 2027’ye giderken radikal görüntüyü sınırlama çabası olarak değerlendiriliyor. Siyaset yasağı alan Marine Le Pen’in başlattığı temyiz sürecinin henüz sonuçlanmamış olması nedeniyle cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı henüz bilinmiyor. Le Pen’in aday olaması durumunda mevcut Genel Başkan Jordan Bardella’nın yarışması bekleniyor. (P)