Bürgergeld

Bürgergeld Kaldırıldı, Grundsicherung Başlıyor: Sosyal Yardım Alanları Ne Bekliyor?

Almanya, sosyal devletin çehresini değiştirecek yeni bir reforma imza attı. Bu reformla birlikte, yaklaşık üç yıl önce büyük vaatlerle yürürlüğe giren "Bürgergeld" (Alm. "Vatandaşlık Parası") rafa kaldırılıyor. 1 Temmuz 2026’dan itibaren sistemin adı "Grundsicherung" (Alm. "Temel Güvence") olacak. Ancak değişen sadece isim olmayacak, kurallar da hiç olmadığı kadar sertleşecek.

Bürgergeld Kaldırıldı, Grundsicherung Başlıyor: Sosyal Yardım Alanları Ne Bekliyor?
Grundsicherung - Temel Güvence, Foto: Janet Worg, shutterstock.com

Almanya’da federal hükûmet, 17 Aralık 2025 tarihinde milyonlarca kişiyi doğrudan ilgilendiren radikal bir karara imza attı. Bu kararla birlikte, yaklaşık üç yıl önce büyük vaatlerle Hartz IV sisteminin yerine getirilen Bürgergeld (Alm. “Vatandaşlık Parası”) dönemi resmen sona eriyor. Hükûmetin onayladığı yeni yasa tasarısına göre, sistemin adı 1 Temmuz 2026 itibarıyla “Grundsicherung” (Alm. “Temel Güvence”) olacak. Ancak bu değişim sadece bir isim değişikliğinden ibaret değil; devletin yardıma muhtaç vatandaşlarına bakış açısında köklü bir zihniyet değişimini ve “disiplin” odaklı bir döneme geri dönüşü temsil ediyor.

Almanya’nın Sosyal Yardım Serüveni

Bu radikal kararın arka planını anlamak için Almanya’nın son yirmi yıllık sosyal yardım serüvenine bir göz atmak gerekiyor:

Hartz IV Öncesi Dönem (2005 Öncesi): 2005 yılına kadar Almanya’da sosyal devlet, vatandaşına sadece hayatta kalacağı kadar değil, kazandığı sosyal statüyü koruyacak kadar yardım etme prensibiyle çalışıyordu. Yardımlar daha cömertti ve “sosyal yardım” (Alm. “Sozialhilfe”) ile “işsizlik yardımı” (Alm. “Arbeitslosenhilfe”) keskin hatlarla ayrılmıştı. İşsizlik yardımı, işsizlik parası hakkı sona eren kişiler için bir ara basamak niteliğindeydi ve en önemli özelliği kişinin önceki gelirine bağlı olmasıydı. Bu şu demekti: Uzun yıllar çalışıp prim ödemiş bir kişi, işsiz kaldığında sosyo-ekonomik statüsünü ve yaşam standardını belirli bir seviyede koruyabiliyordu. Sosyal yardım ise, hiç çalışmamış veya işsizlik yardımı hakkı olmayanlara yönelik, yani diğer tüm desteklerin tükendiği durumlarda devreye giren bir yoksulluk yardımıydı ve kişilerin önceki gelirlerinden bağımsızdı. O dönem, devletin müdahalesi bugünkü kadar zorlayıcı değildi. Devlet, bir kişiyi kendi mesleği dışındaki bir işte çalışmaya zorlayamıyordu. Bir usta marangoza “git temizlik yap” denilmesi yasal olarak zordu; bireyin toplumsal statüsü ve mesleki onuru korunuyordu.

Hartz IV Dönemi (2005 – 2022): Fakat 2000’li yılların başında işsizlik 4,3 milyona dayanmış, yönetim cömert yardımlar altında ezilmişti. 2005 yılında Şansölye Gerhard Schröder, “Ajanda 2010” kapsamında Hartz IV sistemini getirdi ve “Teşvik et ve talep et” ilkesi ön plana çıktı. Buradaki teşvik, devletin bireyin işgücü piyasasına geri dönmesi için sunduğu yardım ve imkânları (danışmanlık, eğitim vb.) kapsıyordu.  Talep ise, bireyin yardıma muhtaçlığını gidermek için göstermesi gereken aktif çabayı ve sorumluluğu (sunulan işleri kabul etmek gibi) ifade ediyordu. Reformun getirdiği en temel ve radikal değişiklik, mevcut işşizlik yardımı (Alm. “Arbeitslosenhilfe”) ve sosyal yardımın (Alm. “Sozialhilfe”), işsizlik parası (Alm. “Arbeitslosengeld II”, halk dilinde Hartz IV) adı altında tek bir yardımda birleştirilmesiydi. Bu reformun sonuçları hem ekonomik hem de sosyal açıdan devasa oldu: Statü koruma dönemi bitti. Mühendis de vasıfsız işçi de aynı düşük “asgari geçim” tutarına mahkum edildi ve iş seçme imkânı zorlaştı. En ufak bir randevu ihlalinde veya iş reddinde yardımlar kesildi. İnsanlar yardımın kesilmesinden korktuğu için çok düşük ücretli işleri kabul etmek zorunda kaldı. Bu durum, tam gün çalışmasına rağmen devletten ek yardım almak zorunda kalan milyonlarca kişilik bir “çalışan yoksul” sınıfı doğurdu. Hartz IV, toplumda bir korku ve damgalanma aracı hâline geldi. Kısacası o dönemde sistem, yardım alanlar üzerinde ağır bir baskı kuran, en ufak bir kural ihlalinde ödemeleri kesen ve insanları ne pahasına olursa olsun çalışmaya zorlayan bir yapıya sahipti. Hartz IV, yıllarca toplumsal bir yara ve “yoksulluğun sembolü” olarak görüldüğü için, 2023 yılında yerini daha esnek ve korumacı bir yapı olan Bürgergeld’e bıraktı.

Bürgergeld Dönemi (2023 – Temmuz 2026): 2023 yılında “Trafik Lambası” koalisyonu, Hartz IV’ün yarattığı sosyal travmayı iyileştirmek için Bürgergeld’i (Alm. “Vatandaşlık Parası”) getirdi. Bürgergeld, pandemi sonrası dönemde insan onuruna daha yakışır bir sistem olarak tasarlanmıştı. Yardım miktarı, enflasyon da dikkate alınarak Hartz IV’e göre artırılmış ve tek bir kişi için aylık 563 avroya kadar yükseltilmişti. Bürgergeld ile devlet, vatandaşına güvenmeyi seçti, ağır yaptırımları kaldırdı ve insanların hemen herhangi bir işe girmesi yerine kalıcı bir meslek edinmesine öncelik verdi. Ancak 2024 ve 2025 yıllarında yaşanan ekonomik durgunluk, yüksek enflasyon, rekor seviyedeki bütçe açığı ve iş dünyasından yükselen “çalışmak artık cazip değil” feryatları, Bürgergeld’in sonunu hazırladı. Uzmanlar, özellikle asgari ücretle çalışanlar ile yardım alanlar arasındaki gelir farkının çok kapanmasının toplumsal barışı zedelediğini savunarak sistemin revize edilmesini bir zorunluluk olarak değerlendirdi.

“Temel Güvence” Nedir?

Planlanan Temel Güvence Dönemi (Temmuz 2026’dan itibaren): Geçtiğimiz günlerde ilan edilen yeni reformla birlikte, “şefkatli devlet” modeli yerini yeniden “denetleyici devlet” modeline bırakıyor. 2026 yılının Temmuz ayında yürürlüğe girecek olan yeni sistem, bir önceki sistemin sunduğu pek çok ayrıcalığı ortadan kaldırmayı hedefliyor. En dikkat çekici değişiklik yaptırımlar konusunda yaşanıyor. Yeni sistemde, makul bir iş teklifini mazeretsiz reddeden, iş başvurusunda bulunmayan veya kendisine sunulan bir gelişim kursunu reddededen bir kişinin yardımı, üç ay boyunca %30 oranında -yani ayda yaklaşık 150 avro- kesilebilecek. Şimdiye kadar bu tür kesintiler çok daha hafifti. Randevu ihlallerinde ise şu kural geçerli olacak: İki kez randevuya gidilmemesi durumunda bir aylık %30 kesinti uygulanacak. Üçüncü ihlalde ise yardımların tamamen kesilmesi gündeme gelecek; bu durumda ilgili kişi “ulaşılamaz” kabul edilecek. Hatta barınma masraflarının karşılanmaması riski de doğacak. Eğer kişi bir ay içinde kuruma gelirse, kesilen yardımlar geriye dönük ödenecek; gelmezse hak tamamen düşecek.

Ayrıca, Bürgergeld döneminde vatandaşın birikmiş parasına dokunulmayan bir yıllık “koruma süresi”nin (Alm. “Karenzzeit”) de tamamen kaldırılması planlanıyor. Artık sisteme başvuran herkesin mal varlığı ilk günden itibaren titizlikle incelenecek ve kişiden önce kendi birikimlerini tüketmesi istenecek. Örneğin, bekâr bir kişi için korunan varlık sınırı (Alm. “Schonvermögen”) 40 bin avrodan kademeli olarak daha düşük seviyelere çekilecek.

Hükûmetin bu hamlesindeki temel amaç, hem sosyal yardım maliyetlerini düşürerek bütçede tasarruf sağlamak hem de Almanya’nın kanayan yarası hâline gelen “iş gücü açığını” kapatmak olarak açıklanıyor. Özellikle düşük ücretli sektörlerde çalışacak eleman bulunamaması, siyasetçileri “yardım alanları çalışmaya zorlayacak” yöntemlere yöneltti. Yeni düzenleme ile Bürgergeld’in en büyük vaatlerinden biri olan “önce eğitim” prensibi terk edilerek “önce iş” prensibine geçiliyor. Bu, artık Jobcenter’ların (Tr. “İş Kurumu”) kişiyi uzun süreli bir meslek okuluna göndermek yerine, temizlik, lojistik veya hizmet sektörü gibi acil eleman aranan alanlara hızlıca yönlendireceği anlamına geliyor.

Reformun bir diğer kritik ayağını ise konut ve ısınma giderleri üzerindeki denetimlerin sıkılaştırılması oluşturuyor. Bürgergeld döneminde konutun büyüklüğü ve maliyeti daha az sorgulanırken, Temmuz 2026’dan itibaren Jobcenter’lar konutun “makul” olup olmadığını ilk günden itibaren denetleme hakkına sahip olacak. Eğer konut belirlenen sınırların üzerindeyse, kişiden daha ucuz bir eve taşınması veya aradaki farkı kendisinin ödemesi istenecek.

Yeni Sisteme Yönelik Eleştiriler Neler?

Sonuç olarak Almanya, sosyal yardımda yirmi yıllık döngüsünü tamamlayarak başladığı noktaya, daha sert bir “temel güvence” sistemine geri dönüyor. Almanya’nın sosyal devletteki bu keskin dönüşü, toplumun tüm kesimlerinde derin bir çatlağa yol açmış durumda. Hükûmet kanadı, sistemi daha sert ve yaptırım odaklı hâle getirerek işe yerleştirmeyi hızlandırmayı amaçlarken; sosyal kuruluşlar bu durumu anayasal bir hak olan “insanca yaşam asgariyesine” bir saldırı ve “sosyal politik bir gerileme” olarak niteliyor. Almanya Sosyal Birliği VdK Başkanı Verena Bentele bu reformun bir “çark etme/geriye dönüş” olduğunu savunuyor. Temel kaygılardan biri, baskı odaklı bu düzenlemelerin yoksulluğu ve evsizliği körükleyeceği yönünde. Hatta VdK, yaptırımların bir kısmını anayasaya aykırı bulduğu gerekçesiyle süreci yargıya taşımaya hazırlanıyor. Sanayi odaları ve işveren birlikleri ise karardan memnun, atılan bu adımın istihdamı artırmak ve çalışanların motivasyonunu korumak için kaçınılmaz olduğunu savunuyor.

Kısacası, 1 Temmuz 2026 itibarıyla Almanya’da yardım alan 5,3 milyon kişi için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; devletin sağladığı destek artık bir “vatandaşlık hakkı” gibi değil, ağır şartlara ve aktif iş birliğine bağlı bir “geçici destek” olarak işleyecek. Bürgergeld’in getirdiği esneklik yerini daha sıkı kurallara bırakırken, devlet ve vatandaş arasındaki bu yeni uzlaşmanın nasıl bir sonuç vereceğini zaman gösterecek. Almanya, sosyal devletin sınırlarını yeniden çizerken; bu değişimin insanların hayatına nasıl dokunacağı ve toplumsal dokuyu nasıl şekillendireceği önümüzdeki yılların en önemli gündem maddelerinden biri olacak. (P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi #0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler