Gazze Şeridi

Francesca Albanese: Muktedirlerin Karşısında Yalnız Bırakılan Bir Ses

Birleşmiş Milletler Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, Gazze’ye ilişkin raporları nedeniyle siyasi baskının ötesine geçen bir yaptırım ve tecrit süreciyle karşı karşıya. ABD’nin mali yaptırımları, diplomatik engellemeler ve ana akım medyanın sessizliği, Albanese’yi uluslararası sistem içinde yalnızlaştırıyor.

Francesca Albanese: Muktedirlerin Karşısında Yalnız Bırakılan Bir Ses
Fotoğraf: Wikimedia Commons.

Kasım ayının sonlarına doğru bir öğleden sonra. İtalya’nın Cenova kentine doğru araba kullanıyorum. Yanımda, 1967’den bu yana işgal altındaki Filistin topraklarındaki insan hakları durumuna ilişkin BM Özel Raportörü Francesca Albanese var. Grevdeki liman işçileriyle buluşmak üzere yoldayız. Liman işçileri, İsrail’e gönderilmek üzere yola çıkan silahlar için moratoryum ilan edilmesini ve İtalyan hükümetinin askerî harcamaları artırma planlarının durdurulmasını talep ediyor.

OFAC Listesi ve Albanese’nin İhlal Edilen Diplomatik Dokunulmazlığı

Sağımızda Baie des Anges’ın koyu, mürekkep rengi suları; solumuzda Fransız Alpleri’nin bıçak sırtını andıran zirveleri akıp gidiyor. Gün batımının solan ışığında, kızıl kiremitli ev kümeleri ve şatolar, dalgalı yamaçlara tutunmuş durumda. Sahil yolu boyunca palmiye ağaçları sıralanıyor.

Francesca -uzun boylu, saçlarına gri teller düşmüş, kalın siyah çerçeveli gözlükleri ve halka küpeleriyle- bugün İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri açısından adeta bir kara liste figürü. “İşgal Ekonomisinden Soykırım Ekonomisine” başlıklı raporunun yayımlanmasından yalnızca altı gün sonra, ABD Hazine Bakanlığı’nın Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi (OFAC) listesine alındı. Bu liste, normalde kara para aklama ya da terör örgütleriyle bağlantılı olmakla suçlanan kişi ve kurumlara yönelik yaptırımlar için kullanılıyor.

Trump yönetimi tarafından Francesca’yı hedef almak için silaha dönüştürülen OFAC listesi, BM yetkililerine tanınan diplomatik dokunulmazlığın açık bir ihlali anlamına geliyor. Listede yer alan bir kişiyle çalışan herhangi bir finans kuruluşu, dolar üzerinden işlem yapmaktan men ediliyor; milyonlarca dolarlık para cezalarıyla karşı karşıya kalıyor ve uluslararası ödeme sistemlerinden dışlanıyor.

Şirketler, Bankalar ve “Soykırım Ekonomisi”

Albanese raporunda, aralarında Palantir Technologies, Lockheed Martin, Alphabet Inc., Amazon, International Business Machines Corporation, Caterpillar Inc., Microsoft Corporation ve Massachusetts Institute of Technology’nin de bulunduğu 48 şirket ve kurumu sıralıyor. Ayrıca BlackRock gibi bankalar ve finans kuruluşları, sigorta şirketleri, emlak firmaları ve hayır kurumları da listede yer alıyor.

Rapora göre bu aktörler, uluslararası hukuku ihlal ederek Filistinlilerin işgali ve soykırımı üzerinden milyarlarca dolar kazanç sağlıyor. İsrail’le iş birliği yapan binden fazla kurumsal yapıyı içeren bir veri tabanına dayanan rapor, bu şirket ve kurumların İsrail’le ilişkilerini kesmelerini ya da savaş suçlarına ortaklık nedeniyle hesap vermelerini talep ediyor.

Albanese, İsrail’in “sonsuz işgal” rejimini; silah üreticileri ve büyük teknoloji şirketleri için “sınırsız arz ve talep, neredeyse sıfır denetim ve tam cezasızlık” sunan ideal bir test alanı olarak tanımlıyor. Bu düzende yatırımcılar ile özel ve kamusal kurumlar serbestçe kâr elde ediyor.

Medya, Baskı ve Linç Kültürü

Albanese’nin daha önce yayımladığı “Gazze Soykırımı: Kolektif Bir Suç” ve “Sömürgeci Yok Etme Olarak Soykırım” başlıklı raporları ile Gazze’deki kitlesel katliamlara yönelik sert ve duygulu çıkışları, onu sürekli hedef hâline getirdi.

İtalya’da bulunduğumuz sırada Filistin yanlısı göstericiler, ülkenin önde gelen gazetelerinden La Stampa’nın merkez binasına girdi. Göstericiler gazeteleri etrafa saçtı, duvarlara “Özgür Filistin” ve “İsrail’le Suç Ortaklığı Yapan Gazeteler” gibi sloganlar yazdı.

Francesca bu baskını ve mülke verilen zararı kınadı; ancak bunun, basının görevini yapması için bir “uyarı” olarak görülmesi gerektiğini de ekledi. Bu niteleme, Filistinli gazetecilerin haberlerinin medya tarafından itibarsızlaştırılmasına (7 Ekim’den bu yana İsrail tarafından 278’den fazla gazeteci ve medya çalışanının, 700’ü aşkın aile ferdiyle birlikte öldürülmüş olmasına rağmen) ve İsrail propagandasının sorgulanmadan dolaşıma sokulmasına duyduğu öfkeyi yansıtıyordu. Ne var ki bu sözler, aralarında İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin de bulunduğu eleştirmenleri tarafından Albanese’ye karşı bir linç kampanyası yürütmek için kullanıldı.

Albanese’ye Yönelik ABD Yaptırımları ve Tam Tecrit

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Temmuz 2025’te Albanese’ye yaptırım uygulandığını duyurdu. Bakanlığın açıklamasında, Albanese’nin “açık antisemitizm yaydığı”, “terörü desteklediği” ve ABD, İsrail ile Batı’ya karşı “açık bir küçümseme” sergilediği öne sürüldü. Ayrıca, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (International Criminal Court) tutuklama çağrısı yapması da suçlama konusu edildi.

Bu yaptırımlar, daha önce UCM Başsavcısı Karim Khan ve iki yargıca yönelik şubat ve haziran aylarında alınan benzer kararların ardından geldi.

Albanese’nin ABD’ye girişi yasaklandı; New York’taki dairesi ve banka hesapları donduruldu. Uluslararası bankacılık sisteminden fiilen koparıldı. Kredi kartlarını kullanamıyor, özel sağlık sigortası masraflarını karşılamıyor, adına yapılan otel rezervasyonları iptal ediliyor. Çoğu zaman yalnızca nakit para ya da başkalarının banka kartlarıyla yaşamını sürdürebiliyor.

Bir zamanlar kendisiyle çalışan üniversiteler, insan hakları kuruluşları, akademisyenler ve STK’lar, ABD vatandaşlarına yönelik yaptırım riskleri nedeniyle ilişkilerini kesti. Albanese ve ailesi sık sık ölüm tehditleri alıyor. İsrail ve ABD, onu BM görevinden uzaklaştırmak için yoğun bir kampanya yürütüyor.

Francesca, ezilenlerin yanında kararlılıkla durduğunuzda, sonunda onların gördüğü muameleye maruz kalacağınızın canlı bir kanıtı.

Sıradaki Francesca Albanese Raporunun Konusu: İşkence

İngilizceye çevrilen ve gelecek yıl nisan ayında yayımlanması beklenen “When the World Sleeps: Stories, Words, and Wounds of Palestine” (Dünya Uyurken: Filistin’in Hikâyeleri, Sözleri ve Yaraları) adlı kitabının ABD’de dağıtılıp dağıtılmayacağından emin değil.

“Yaptırıma tâbi bir insanım.” diyor, buruk bir gülümsemeyle. Ancak geri adım atmış değil. Bir sonraki hamlesi, İsrail hapishanelerinde Filistinlilere yönelik işkenceyi belgeleyen bir rapor olacak. 7 Ekim’den önce işkencenin “yaygın olmadığını” söylüyor; fakat bugün artık her yerde. İsrail gözaltısından serbest bırakılanların tanıklıklarını topluyor.

“Bana Arjantin’deki diktatörlük döneminden okuduğum hikâyeleri ve tanıklıkları hatırlatıyor.” diyor. “Durum o kadar vahim. Aynı insanlara yönelik sistematik bir işkence söz konusu. Aynı insanlar alınıyor, tecavüze uğruyor ve geri bırakılıyor; sonra yine alınıyor, yine tecavüze uğruyor ve tekrar geri bırakılıyor.”

“Kadınlar mı?” diye soruyorum. “Her ikisi de” diye yanıtlıyor ve devam ediyor:

“Kadınların size defalarca tecavüze uğradıklarını anlatması… Askerleri tatmin etmeye zorlandıklarını söylemeleri… Bu inanılmaz. Bir kadının bunu söylemesi… Ne yaşadıklarını bir düşünün. Bazı insanlar kelimelerini kaybetmiş durumda. Yaşadıklarından sonra konuşamıyorlar. Konuşamaz hâle geliyorlar.”

Medyanın Tutumu: İsrail’i Olumsuz Göstermemeye Çalışmak

Albanese’ye göre ana akım medya kuruluşları yalnızca İsrail’in yalanlarını tekrarlamakla kalmıyor; İsrail’i olumsuz gösterecek haberleri de sistematik biçimde engelliyor: “Nisan ayında, Ocak ve Şubat 2024’te yaşanan ilk cinsel taciz ve tecavüz vakalarını rapor ettim. Kimse dinlemek istemedi. The New York Times benimle iki saat röportaj yaptı. İki saat. Bununla ilgili tek satır yazmadılar.”

“Financial Times, konunun öneminden dolayı ‘İşgal ekonomisinden soykırım ekonomisine’ raporunun ambargolu bir versiyonuna sahipti.” diye devam ediyor:

“Yayımlamadılar. Basın toplantısından günler sonra ne bir değerlendirme ne de bir haber yayımladılar. Ama raporum hakkında eleştirel bir yazı yayımladılar. Onlarla bir toplantı yaptım. ‘Bu gerçekten çok sarsıcı,’ dedim. ‘Siz kimsiniz? Yaptığınız iş için para almıyor musunuz? Kime sadıksınız, okurlarınıza mı?’ Onları zorladım. Bana, ‘Bunu standartlarımıza uygun bulmadık,’ dediler.”

Ben de ona, bunun the New York Times’ın editörlerin “fazla kışkırtıcı” bulduğu haberleri rafa kaldırma yöntemlerinden biri olduğunu söylüyorum.

“Kaynaklarınız ne olursa olsun itibarsızlaştırıyorlar.” diyerek cevap veriyorum:

“Bu, yayımlamamak için kullandıkları araca dönüşüyor. Bu iyi niyetli bir tartışma değil. Kaynaklarınızın ne olduğuna dair adil bir değerlendirme yapmıyorlar. Hepsini kategorik olarak reddediyorlar. Size gerçeği söylemiyorlar; yani ‘İsrail ve İsrail lobisiyle uğraşmak istemiyoruz’ demiyorlar. Gerçek bu. Bunu söylemiyorlar. Her zaman ‘standartlarımıza uymuyor’ diyorlar.”

“İtalya’da artık özgür bir medya, özgür bir basın yok.” diye yakınıyor Francesca:

“Var ama marjinalde, kenarda. İstisna durumunda. Ana akım gazeteler, büyük güçlerle, finansal ve ekonomik iktidarlarla bağlantılı grupların elinde. Hükûmet, İtalyan televizyonlarının büyük bölümünü -doğrudan ya da dolaylı olarak- kontrol ediyor.”

“Gazze’deki Soykırım Diğer Ülkelerdeki Faşist Eğilimleri Arttırıyor”

Francesca’ya göre Avrupa ve ABD’de faşizme doğru yaşanan kayma, soykırımla doğrudan bağlantılı; buna karşı gelişen direniş de öyle:

“Avrupa’da siyasi liderliğe karşı kaynayan bir öfke ve hoşnutsuzluk var. Aynı zamanda sağın yükselişi nedeniyle birçok ülkede süren bir korku da var. Daha önce bunu yaşadık. Avrupa’da faşizmi bizzat hatırlayan insanlar hâlâ hayatta. Nazi-faşizminin izleri duruyor; hatta travması hâlâ canlı. İnsanlar ne yaşandığını ve neden yaşandığını kavrayamıyor. Filistin insanları sarstı. Özellikle İtalyanları. Belki de kolayca susturulamadığımız, Almanlar ve Fransızlar gibi kolayca korkutulamadığımız için. Fransa’da şoke oldum. Korku ve baskı inanılmaz. Almanya kadar kötü değil ama iki yıl öncesine kıyasla çok daha kötü. Fransa Eğitim Bakanı, ülkenin en yüksek akademik kurumu olan Collège de France’ta Filistin üzerine düzenlenecek bir akademik konferansı iptal etti. Eğitim bakanı! Üstelik bununla övündü.”

Francesca’ya göre bugün elimizde kalan tek umut, sivil itaatsizlik: ticareti ve devleti sekteye uğratan grevler ya da Gazze’ye ulaşmaya çalışan filolar gibi eylemler.

“Filolar, ‘Bir şeyler yapılabilir’ duygusunu yarattı.” diyor. “Güçsüz değiliz. Yeri sarsarak, tekneyi sallayarak bile fark yaratabiliriz. Ardından işçiler devreye girdi. Öğrenciler zaten harekete geçmişti. Farklı protestolar aracılığıyla hâlâ bir şeyleri değiştirebileceğimiz duygusu oluştu. İnsanlar noktaları birleştirmeye başladı.”

“Filistin Bize Tarihten Çıkarmamız Gereken Dersleri Gösteriyor”

Francesca, 24 sayfalık Gazze Soykırımı: Kolektif Bir Suç” başlıklı raporunu ekim ayında Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna sundu. Yaptırımlar nedeniyle bu sunum, Güney Afrika’nın Cape Town kentindeki Desmond ve Leah Tutu Legacy Foundation ev sahipliğinde çevrim içi olarak gerçekleştirildi.

Sunumun ardından İsrail’in Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Danny Danon, “Bayan Albanese, siz bir cadısınız ve bu rapor büyü kitabınızdaki bir sayfadan ibaret.” dedi. Albanese’yi “İsrail’i yalanlar ve nefretle lanetlemeye çalışmakla” suçladı. “Bu rapordaki her sayfa boş bir büyü, her suçlama işe yaramayan bir tılsım; çünkü siz başarısız bir cadısınız.” diye sürdürdü Danon.

“Bu sözler bende bir aydınlanma anı yarattı.” diyen Francesca şöyle devam ediyor:

“Bunu, kadınların yüzyıllar boyunca maruz kaldığı adaletsizlikle ilişkilendirdim. Filistinlilere yapılanlar ve Filistinliler için sesini çıkaranlara yapılanlar, 2025’in kamusal meydanlarda cadı yakmanın karşılığıdır. Bu, Katolik Kilisesi ile aynı çizgide olmayan bilim insanlarına ve ilahiyatçılara yapıldı. Bitkilerin bilgisini elinde tutan kadınlara yapıldı. Dinî azınlıklara, Sámi halkı gibi yerli topluluklara yapıldı.

Filistin, tarihe açılan bir kapıyı araladı; nereden geldiğimize ve frene basmazsak neyi riske attığımıza dair bir kapıyı.”

NOT: Pulitzer ödüllü gazeteci ve savaş muhabiri Chris Hedges’e ait bu yazı, 30 Aralık’ta X sosyal medya hesabında yayımlanmıştır. Yazının İngilizce aslına buradan erişebilirsiniz.

HASENE, Gazze’de sıcak yemek, ekmek ve içme suyu dağıtımlarına devam ediyor. HASENE, bu kapsamda Gazze Şeridi’nin kuzey, güney ve orta kesimlerinde üç farklı dağıtım noktası belirledi. Bağışta bulunmak için buraya tıklayabilirsiniz.
TIKLA

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi #0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler