Sally Rooney: “Filistin Halkıyla Dayanışmamı Ne Olursa Olsun Sürdüreceğim”
İrlandalı yazar Sally Rooney, Palestine Action’a desteği nedeniyle Birleşik Krallık’taki ödül törenine katılamadı. Grubun “terör örgütü” ilan edilmesi ve 1.600’den fazla kişinin gözaltına alınması, yazar için de benzer bir risk oluştururken ülkedeki Filistin dayanışmasına yönelik baskıları da bir kez daha gündeme getirdi.

Son haftalarda kültür ve sanat dünyasında Gazze konusunda İsrail’e yönelik tepkiler yoğunlaşıyor. Hollywood’dan Javier Bardem, Emma Stone, Joaquin Phoenix ve Mark Ruffalo’nun da aralarında bulunduğu 4 binden fazla oyuncu ve sinema sektörü çalışanı, Gazze’deki insani krize karşı İsrail’in devlet destekli film endüstrisini boykot etme sözü verdi. Film Workers for Palestine (Filistin için Film İşçileri) girişiminin öncülük ettiği bu kampanya, kültür-sanat alanında Filistin’le dayanışmanın giderek daha kolektif bir nitelik kazandığını gösteriyor. Birleşik Krallık ise bir yandan Eylül 2024’te İsrail’e yönelik silah satışını kısıtlarken ve geçtiğimiz günlerde Filistin Devleti’ni tanırken, diğer yandan Filistin’le dayanışma gösteren gruplara yönelik baskıları sürdürüyor. Bu çelişkiyi gündeme taşıyan isimlerden biri de, Birleşik Krallık’a gitmesi hâlinde gözaltına alınma ihtimali bulunan İrlandalı yazar Sally Rooney oldu.
Ödül Törenine Katılamayan Rooney’nin Filistin Halkıyla Dayanışma Mesajı Okundu
Sally Rooney, bu hafta kazandığı bir kitap ödülünü almak için Birleşik Krallık’a gitmediğini, çünkü Palestine Action adlı protesto grubuna verdiği destek nedeniyle tutuklanabileceğinden endişe ettiğini açıkladı. İngiliz hükûmetinin Temmuz 2025’te “terör örgütü” ilan ettiği gruba bağış yaptığı bilinen Rooney, aktivistlerin kısa süre önce bir Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) üssüne girerek iki jete 7 milyon sterlinlik zarar verdiği eylem sonrası risk altında olduğunu söyledi. 2020’de kurulan Palestine Action, kuruluşundan bu yana İsrail ordusuyla bağlantılı İngiliz şirketlerini hedef alıyor.
34 yaşındaki Sally Rooney, Intermezzo romanıyla Sky Arts ödülüne layık görüldü. Ancak Londra’daki törende kendisi yerine yayınevi Faber’in editörü Alex Bowler bir açıklamasını okudu. Açıklamada yazar, “şiddet içermeyen savaş karşıtı protestoya” verdiği destek nedeniyle artık Birleşik Krallık’a güvenle giremeyeceğinin söylendiğini ifade etti ve şu sözleri ekledi:
“Bu ödülü almak beni çok duygulandırdı ve minnettar hissettiriyor. Intermezzo’yu yazmayı gerçekten çok sevdim ve hayatında bir yer bulduğunu bilmek benim için çok şey ifade ediyor (…) Artık Birleşik Krallık’a güvenli bir şekilde giremeyeceğim; potansiyel olarak tutuklanma riski taşıyorum. Bu bağlamda, bu gece eserimi onurlandırdığınız için sizlere daha da içten teşekkür etmek istiyorum ve tüm insan hayatının onuruna ve güzelliğine olan inancımı, Filistin halkıyla olan dayanışmamı bir kez daha vurgulamak istiyorum.”
Ünlü Romancı Sally Rooney Kitap Gelirlerini Palestine Action’a Bağışlamıştı
Temmuz ayındaki yasaklamadan bu yana Palestine Action ile bağlantılı olarak 1.600’den fazla kişi gözaltına alındı. Rooney, The Guardian’a verdiği demeçte, “Barışçıl protestocular benzeri görülmemiş sayılarda tutuklandı ve sanatsal-kültürel hayat üzerindeki sonuçlar daha yeni başlamış durumda” dedi. BM soruşturma komisyonunun İsrail’in Filistin halkına karşı soykırım işlediğini tespit ettiğini hatırlatarak, Palestine Action’ın çalışmalarını “cesur ve hayati” bulduğunu ve her koşulda desteklemeye devam edeceğini vurguladı.
Rooney, Ağustos 2025’te yaptığı açıklamada dört kitabından elde ettiği gelir ile Normal İnsanlar ve Arkadaşlarla Sohbetler dizilerinden kamu yayıncısı BBC aracılığıyla kazandığı gelirleri Palestine Action’a aktardığını duyurmuştu. BBC ise konuya dair yaptığı açıklamada, söz konusu uyarlamalar dışında Rooney ile herhangi bir yeni proje yürütülmediğini ve yazarın hiçbir zaman kurumun kadrolu çalışanı olmadığını vurguladı.
Rooney ayrıca Irish Times’ta yayımlanan makalesinde, “Eğer bu durum beni Birleşik Krallık yasalarına göre bir terör destekçisi yapıyorsa, öyle olsun” ifadelerini kullandı. 2018’de yayımlanan ikinci kitabı Normal İnsanlar’ın 2020’de diziye uyarlanmasıyla uluslararası şöhret kazanan Rooney, daha önce de BDS (Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar) hareketini desteklemişti. Üçüncü romanı Güzel Dünya, Neredesin’in İsrail’de yayımlanmamasına karar vermiş, İbraniceye çevrilmesine itiraz etmediğini ancak kitabının İsrail’de basılmasını istemediğini açıklamıştı.
Filistin’i Tanıyan Birleşik Krallık, Filistin Dayanışmasını Engelliyor
Rooney’nin Birleşik Krallık’a gelmesi hâlinde karşılacağı hukuki durumun belirsizliği sürüyor. Avukat-yazar Sadakat Kadri, “Terörizmi destekleme niyetiyle para almak, 2000 Yasası’nın 15. maddesi uyarınca bir suçtur” diyerek, Rooney’nin “bir terörist olarak tutuklama emri olmaksızın gözaltına alınabileceğini” belirtti. Kadri, yazarın örneğin bir kitap festivalinde görüşlerini açıklaması hâlinde yargılanabileceğini, bu yasağın ise “fahiş ölçüde orantısız” olduğunu vurguladı.
Öte yandan geçtiğimiz hafta sonu Başbakan Sir Keir Starmer, Birleşik Krallık’ın Filistin Devleti’ni resmen tanıdığını açıkladı. X platformunda yayımladığı mesajda, “Orta Doğu’daki büyüyen dehşet karşısında barış ve iki devletli çözüm ihtimalini canlı tutmak için harekete geçiyoruz” ifadelerini kullandı.
Karar, Avustralya, Kanada ve Portekiz’in benzer açıklamalarının ardından geldi. Dışişleri Bakanlığı, tanımanın “1967 sınırları temelinde, eşit toprak takaslarıyla belirlenecek geçici sınırlar üzerinden yapıldığını ve gelecekteki müzakerelerle nihai hâle geleceğini” duyurdu. Ancak hükûmetin bu adımı atmasına rağmen, İsrail karşıtı protestolara yönelik baskıcı tutumu çelişkili bulunuyor. Silah şirketleri alan Palestine Action’a hedef alan İngiliz hükûmeti, Eylül 2024’te de İsrail’e yönelik silah satışını kısıtladığını duyurmuştu.
Birleşik Krallık’ta Terörist İlan Edilen Palestine Action Grubu Kimdir?
2020’de Huda Ammori ve iklim aktivisti Richard Barnard tarafından kurulan Palestine Action, kısa sürede İngiltere’de terörle mücadele tartışmalarının merkezine oturdu. İlk eylemlerinde İsrail’in en büyük silah üreticisi Elbit Systems’ın Birleşik Krallık’taki faaliyetlerini hedef alan grup, “İsrail’in soykırımcı ve apartheid rejimine küresel katılımı sona erdirmek” amacıyla hareket ettiğini duyurdu.
Sonraki yıllarda Elbit’in ortağı UAV Tactical Systems ve küresel savunma şirketi Leonardo başta olmak üzere birçok firmayı işgal ederek, ablukalar ve sprey boya eylemleriyle faaliyetlerini aksattı. Grup ayrıca sembolik hedeflere yöneldi: 1917’deki Balfour Deklarasyonu’nun mimarı Arthur Balfour’un Cambridge’deki portresini tahrip etti, Manchester Üniversitesi’nden İsrail’in ilk devlet başkanı Chaim Weizmann’a ait iki büstü kaçırdı.
Ancak Haziran 2025’teki bir eylem dönüm noktası oldu. Aktivistler, Birleşik Krallık’ın en büyük hava üssü RAF Brize Norton’a girerek iki Airbus Voyager yakıt ikmal uçağını boya ve levye ile tahrip etti. 7 milyon sterlinlik zarara yol açtığı bildirilen bu olay, hükûmeti gruba karşı daha sert adımlar atmaya yöneltti.
“Terörle Mücadele” Kapsamında Palestine Action’a Yöneltilen Suçlamalar
Haziran 2025’teki RAF Brize Norton eyleminin ardından, dönemin İçişleri Bakanı Yvette Cooper, Palestine Action’ı terör örgütü ilan etti. Böylece grup, Hamas, El Kaide ve IŞİD gibi örgütlerle aynı kategoriye kondu. Karar; BM uzmanları, insan hakları örgütleri ve siyasetçiler tarafından kınandı. Yasak kapsamında örgüte üye olmak veya destek vermek 14 yıla kadar hapis cezasıyla karşılanabiliyor; finansman sağlamak da aynı ölçüde ağır bir suç kabul ediliyor.
Yasaklama kararından kısa süre sonra, 6 Eylül’de Londra’da düzenlenen protestoda 890 kişi gözaltına alındı. Tutuklananlardan 33’ü, eyleme katılım dışında farklı suçlamalarla da yargılanıyor. Bu davaların bir kısmında, polis ve güvenlik görevlilerine yönelik şiddet iddiaları gündeme geldi. İçişleri Bakanı Shabana Mahmood ise, “Filistin’i desteklemek ile yasaklı bir terör örgütünü desteklemek aynı şey değildir” diyerek, grubu destekleyenleri gözaltına alan polislerin yanında olduğunu açıkladı.
Palestine Action’ın kurucu ortağı Huda Ammori, yasağın ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle Yüksek Mahkeme’ye başvurma hakkı elde etti. Ancak hükûmetin, sürecin ilerlemesini engellemek için Temyiz Mahkemesi’nden destek istemesi bekleniyor.
Polis, Palestine Action’a destek vermeyi düşünenleri “terör suçu mahkûmiyetinin sonuçlarını dikkatle düşünmeleri” konusunda uyardı. Yetkililer ayrıca, bir grubun yasaklanmasının Gazze’deki savaşa ilişkin protesto hakkını ortadan kaldırmadığını da vurguladı.
Yüzlerce Yazardan Çağrı: “Gazze’deki Soykırımın Adını Koyalım”
Gazze’de işlenen suçlara karşı ses çıkarma kaygısı başka edebi ortamlarda da yankı bulmuştu. Mayıs ayında Fransız gazetesi Libération’da yayımlanan bir metinle İsrail’in eylemlerini “soykırım” olarak adlandırmaya çağırmıştı. 300 yazarın imzaladığı yazının arasında Nobel Edebiyat Ödüllü Annie Ernaux ve Jean-Marie Gustave Le Clézio da bulunuyordu.
Yazarlar, İsrail bakanları Bezalel Smotrich ve Itamar Ben Gvir gibi isimlerin kamuya açık “soykırım niyetini dile getiren” açıklamalarını kınadı. Metinde, “‘Soykırım’ terimi bir slogan değildir; hukuki, siyasi ve ahlaki sorumluluklar taşır. 7 Ekim 2023’te sivillere yönelik suçların savaş suçu olarak tanımlanması ne kadar acil idiyse, bugün de buna ‘soykırım’ demek zorundayız” denildi.
Goncourt ödüllü Leila Slimani ve Mohamed Mbougar Sarr’ın da imzaladığı metin, İsrail’e yaptırım uygulanmasını, acil ateşkesi, İsrailli rehinelerle birlikte İsrail hapishanelerinde tutulan binlerce Filistinlinin serbest bırakılmasını talep etti.
Aynı dönemde Zadie Smith, Ian McEwan, Elif Şafak ve Russell T Davies’in de aralarında bulunduğu 400’den fazla yazar ve kurum, Gazze’de ateşkes çağrısı yapan bir açık mektuba imza attı. “Soykırımcı” olarak tanımladıkları İsrail’in askerî harekâtını kınayan metin, BM uzmanları ile Amnesty International ve Human Rights Watch raporlarına atıfla Gazze’de soykırım işlendiğini vurguladı; gıda ve ilaç yardımlarının engelsiz ulaştırılması gerektiğini, aksi hâlde İsrail hükûmetine yaptırım uygulanmasını savundu. (P)