Seçime Giden Hollanda’da Geçici Hükûmet, Uganda ile Göç Anlaşmasına Vardı
Yapılan ön anlaşmaya göre Uganda’da kurulacak transit merkez, Hollanda’nın kabul etmediği sığınmacıların geri dönüş noktası olacak. Ancak bölgedeki insan hakları ihlalleri ve 29 Ekim’de Hollanda’da yapılacak erken seçim nedeniyle plana şüpheyle bakılıyor.

Hollanda’daki geçici hükûmet, reddedilen sığınmacıların Uganda topraklarında kurulacak bir transit merkez üzerinden ülkelerine geri gönderilmesini öngören tartışmalı bir anlaşmaya imza attı. 22 Eylül’de başlayan 80. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sırasında duyurulan plan, Avrupa’da giderek yükselen “sığınmacıları üçüncü ülkelere gönderme” trendinin yeni bir örneği olurken, insan hakları örgütlerinden muhalefet partilerine kadar birçok kesimde tepkiyle karşılandı. Anlaşmanın seçim atmosferine denk gelmesi ise tartışmayı daha da hararetli kılıyor.
Hollanda ve Uganda Arasındaki Göç Anlaşması Neyi İçeriyor?
Hollanda Adalet ve Göç Bakanı David van Weel (VVD) ile Uganda Dışişleri Bakanı Odongo Jeje Abubakar, New York’ta imzalanan niyet mektubu ile ilk adımı attı. Buna göre, Hollanda’da iltica talebi reddedilen ve doğrudan geri gönderilemeyen kişiler için Uganda’da küçük ölçekli bir “geçici konaklama merkezi” kurulacak. Burada kalacak kişiler, daha sonra kendi ülkelerine iade edilecek.
Planın maliyeti veya Uganda’ya gönderilen kişilerin haklarını korumak için hangi somut önlemlerin alınacağına dair ayrıntılar henüz kamuoyuna açıklanmadı. Van Weel, anlaşmanın sınırlı sayıda reddedilen mülteciyle küçük ölçekli bir denemeyi içerdiğini söyledi. Ancak uzun vadede merkezin daha geniş çaplı bir işlev kazanıp kazanmayacağı belirsiz. Hollanda hükûmeti, projenin ulusal ve uluslararası hukukla uyumlu hâle getirilmesi için AB kurumları, BM ajansları (IOM, UNHCR) ve Uganda makamlarıyla koordinasyon içinde olduklarını vurguluyor.
İnsan Hakları Kaygıları Nedeniyle Plan Eleştirildi
Uganda’nın mülteciler konusunda bölgesel olarak önemli bir aktör olduğuna şüphe yok. Ülkede hâlihazırda yaklaşık 1,5 milyon mülteci bulunuyor ve bunların çoğu Güney Sudan ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden geliyor. Ancak uzmanlara göre bu tablo olumlu bir örnek olmaktan uzak.
Hollanda kanalı RTL Nieuws’a konuşan göç araştırmacısı Lucy Hovil, Uganda’daki kamplarda mültecilerin ve yerel halkın “hayatta kalma mücadelesi verdiğini” hatırlatarak, Hollanda’dan gönderilecek kişilerin de benzer koşullara mahkûm edilme riskine dikkat çekiyor.
Dahası, Uganda son yıllarda insan hakları ihlalleriyle gündemde. 2023’te kabul edilen katı anti-LGBT yasası, muhalefete yönelik baskılar ve Demokratik Kongo’nun doğusundaki çatışmalara dolaylı müdahale suçlamaları, ülkenin “güvenli üçüncü ülke” olarak nitelendirilmesini tartışmalı hâle getiriyor. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) da anlaşmanın, “zorla tutulma ve hukuki güvencelerin ortadan kaldırılması riskini” barındırdığını belirtiyor.
Avrupa’da Yeni İltica Politikası: “Outsourcing”
Uganda ile imzalanan bu niyet mektubu, Avrupa’da giderek güçlenen bir eğilimin parçası. 2022’de İngiltere’nin Ruanda ile yaptığı anlaşma, yargı süreçleri ve Temmuz 2024’te İşçi Partisinin iktidara gelmesi nedeniyle uygulanamadan iptal edilmişti. 2024’te ise İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Arnavutluk ile bir anlaşma imzalamış ve ardından iltica başvuruları reddedilen sığınmacıları burada kurduğu merkezlere sevk etmeye başlamıştı. Bu girişim daha sonra yargı kararı nedeniyle sonlandırılmış olsa da Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından olumlu karşılanmıştı. Avrupa Komisyonu ise mart ayında, üye devletlerin sığınma başvurularını üçüncü ülkelerde işleme alabileceği yeni düzenlemeler önermişti.
Uganda benzer “outsourcing” (dışarıya devir) anlaşmalara yabancı değil. Geçtiğimiz yaz ABD ile, sınır dışı edilen göçmenlerin kabulüne dair bir protokol üzerinde uzlaşmaya varmıştı. Dolayısıyla Hollanda ile yapılan anlaşma, Uganda’nın kendisini “Avrupa ve ABD’nin sığınmacı yükünü taşıyan” bir ülke konumuna yerleştirmeye çalıştığının göstergesi.
Göç Anlaşmasının Hollanda Siyasetinde Etkisi
Uganda anlaşmasının siyasi bağlamı da dikkat çekici. Geçici hükûmetin adımı, aslında aşırı sağcı Özgürlük Partisinin (PVV) uzun süredir savunduğu bir öneriden kaynaklanıyor. PVV lideri Geert Wilders, göç karşıtı politikaları seçim kampanyasının merkezine koymuş durumda.
Anlaşmanın imzalanması, geçici hükümetin seçim öncesinde sağ seçmene “harekete geçiyoruz” mesajı verme çabası olarak yorumlanıyor. Ancak aynı zamanda bu hamle, koalisyonun göç politikaları yüzünden çöktüğü gerçeğini de hatırlatıyor. Haziran ayında hükûmetin düşüşünde en büyük rolü oynayan mesele yine iltica politikasına dair düzenlemelerdi.
29 Ekim’de yapılacak seçimler öncesinde göç meselesi yeniden siyasetin en keskin tartışma alanına dönüşmüş durumda. Muhalefet partileri anlaşmayı hem hukuki hem insani boyutuyla eleştiriyor ve yeni bir hükûmetin bu planı iptal edebileceğini dile getiriyor. Wilders’in partisi PVV’nin anketlerde oy oranı yüzde 20 civarında seyrediyor. PVV yine sandıktan birinci çıksa da önceki hükûmeti düşmeye iten süreç nedeniyle diğer partilerin PVV ile koalisyon yapmak istemeyeceği konuşuluyor. Anketlere göre ikinci sırada yüzde 16 oranlarıyla Yeşil Sol-İşçi Partisi İttifalı (GroenLinks–PvdA) ve Hristiyan Demokratlar (CDA) bulunuyor. Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisinin (VVD) ise yüzde 10 civarında oy alabileceği tahmin ediliyor.
İltica Rakamları: Kriz Gerçekten Ne Boyutta?
Varılan anlaşıyı tartışmaya açan bir diğer boyut ise güncel iltica rakamları. Hollanda’da 2024 yılında 32 bin 175 kişi iltica başvurusu yaptı: Bu rakam, 2023’e göre yüzde 16’lık bir düşüş anlamına geliyor. Buna rağmen hem önceki hükûmet hem de geçici hükûmet, artan toplumsal baskı ve sağ partilerin söylemleri nedeniyle göçü hâlâ “kriz” olarak tanımlıyor.
Uzmanlara göre, sayılar tek başına büyük bir acil durumu yansıtmıyor. Ancak siyasi atmosfer, göçün algısını gerçekliğinden daha büyük bir mesele hâline getiriyor. Uganda anlaşması da bu bağlamda, “kriz algısına verilen siyasi bir cevap” olarak görülüyor. RTL’nin siyasi muhabiri Roel Schreinemachers, “Van Weel üzerinde anlaşmayı hızlı bir şekilde sonuçlandırması için büyük baskı var,” sözleriyle süreci yorumladı ve ekledi: “[Van Weel’in partisi] VVD, seçim kampanyasında göç konusunda sonuçlar gösterebilmek istiyor.”
Şu an için anlaşma yalnızca bir niyet beyanı niteliğinde. Hangi ülkelerden gelen sığınmacıların Uganda’ya gönderileceği, maliyetin ne olacağı, insan haklarının nasıl korunacağı gibi kritik sorular henüz yanıtlanmış değil. Seçimlerden sonra kurulacak yeni hükümetin anlaşmaya yaklaşımı belirleyici olacak. Eğer sağ partiler güçlü çıkarsa Uganda planı genişleyebilir; aksi durumda rafa kaldırılabilir. Şu an içi kesin olan şey, göç ve sığınma meselesinin Hollanda siyasetinin merkezinde yer almaya devam edeceği. (P)