Wilders Krizi: Hollanda’da Koalisyon Çöktü, Siyaset Yeniden Şekilleniyor
Hollanda'da, İslam ve göç karşıtı Özgürlük Partisinin (PVV) lideri Geert Wilders’in partisini koalisyondan çekmesiyle, dört partiden oluşan hükûmet henüz bir yılını doldurmadan düştü. Wilders, mevcut kabinenin göç politikalarını uygulamakta yetersiz kaldığını öne sürdü.

2023 seçimlerinin ardından Hollanda’da kurulan en sağcı koalisyon hükûmeti, göç politikaları üzerinden yaşanan ikinci büyük krizle bir yılını doldurmadan çöktü. İslam ve göç karşıtı söylemleriyle öne çıkan Geert Wilders’in Özgürlük Partisi (PVV), koalisyondan çekilerek hükûmetin sonunu getirirken, bu gelişme hem siyasi partilerde hem de kamuoyunda sert tepkilere yol açtı. Ülkede kısa aralıklarla yaşanan iki hükûmet krizi, göç meselesinin yalnızca toplumsal değil, aynı zamanda siyasi istikrarı da derinden etkileyen bir meseleye dönüştüğünü gözler önüne seriyor.
Geçmişten Bugüne: Göç Politikaları Üzerinden İki Hükûmet Krizi
Hollanda’da 2023 yılının Temmuz ayında, iktidardaki koalisyon partileri göçmenlerin aile birleşimini kısıtlayan yasa tasarısı üzerinde anlaşamayınca hükûmet düşmüş, ülke aynı yılın Kasım ayında erken seçime gitmişti. Göçmen ve İslam karşıtı söylemlerin damga vurduğu seçim sürecinin ardından, aşırı sağcı Geert Wilders’in liderliğindeki PVV rekor oy alarak seçimin galibi olmuştu.
Önceki dört hükûmette en büyük parti konumundaki Demokrasi İçin Halk Partisi (VVD), daha önce benimsediği Wilders ile iş birliği yapmama politikasından vazgeçerek PVV ile koalisyona gitmişti. Temmuz 2024’te, bu iş birliğine Yeni Toplumsal Sözleşme (NSC) ve Çiftçi-Vatandaş Hareketi (BBB) de katılmış ve dört partili yeni bir koalisyon hükûmeti kurulmuştu.
Ancak koalisyon ortakları, seçim galibi olmasına rağmen daha önce ırkçılıktan mahkûmiyet almış olan Geert Wilders’in başbakan olmasına rıza göstermemiş, bunun yerine teknokrat kimliğiyle öne çıkan ve Hollanda İstihbarat Servisi (AIVD) ile Göç ve Vatandaşlık Dairesi (IND) gibi kurumlarda üst düzey görevlerde bulunmuş Dick Schoof başbakanlığa getirilmişti.
Göç karşıtlığı temelli politikalarla yola çıkan koalisyon, şimdiye dek uygulanmış en sıkı göç politikalarını hayata geçirme vaadinde bulunmuş, göç bakanlığına da PVV’den aşırı sağcı Marjolein Faber getirilmişti. Ancak göç konularında kâğıt üzerinde uzlaşmış görünen bu dört sağ parti için işler beklenildiği gibi gitmedi.
Kuruluşundan kısa bir süre sonra iki kez dağılma tehlikesi atlatan koalisyonun geleceği, Wilders’in sunduğu 10 maddelik planla yeniden krize girdi. “Sınır Aşıldı” başlığıyla duyurulan bu plan, ülkenin iltica politikalarında radikal değişiklikler öngörüyordu. Plan; yeni sığınmacı kabulünün tamamen durdurulması, aile birleşimi başvurularının askıya alınması, Hollanda’da bulunan tüm Suriyelilerin ülkelerine topluca geri gönderilmesi, yeni iltica merkezlerinin açılmaması ve mevcutların kapatılması gibi tartışmalı maddeler içeriyordu. Ayrıca, şiddet veya cinsel suçlardan hüküm giymiş çifte vatandaşların vatandaşlıklarının iptal edilerek sınır dışı edilmeleri ve kara sınırlarının korunması için ordunun devreye sokulması da planın öne çıkan başlıkları arasındaydı.
Wilders, bu taleplerin kabul edilmemesi halinde partisinin hükûmetten çekileceğini duyurdu. Diğer koalisyon ortaklarının planı imzalamayı reddetmesi üzerine, PVV’li bakanların istifa ettiği açıklandı. Böylece, Hollanda tarihinin en sağcı hükûmeti, kamuoyuna duyurdukları sert göç planlarının neredeyse hiçbirini hayata geçiremeden, henüz ilk yılı dolmadan dağılmış oldu. Son iki yılda ülkede göç politikaları sebebiyle ikinci kez bir hükûmet düşmüş oldu.
En Sağ Koalisyonun Sonu: Muhalefet ve STK’lardan Eleştiriler
Wilders’in ülkeyi yeniden seçim sürecine sürükleyen bu hamlesi, siyasi partilerden ve sivil toplum kuruluşlarından geniş çaplı tepkilere yol açtı. Koalisyonun başbakanı olarak görev yapan Dick Schoof, hükûmetin düşmesini “gereksiz ve sorumsuz” olarak niteleyerek, PVV’li bakanların istifalarını Kral Willem-Alexander’a sunacağını açıkladı. Daha önce koalisyona katılma gerekçelerini “göçü durdurmak, toplumu korumak ve Hollanda’nın islamizasyonunu frenlemek” olarak ifade eden BBB lideri Caroline van der Plas da Wilders’i ülkenin değil, kendi siyasi çıkarlarının peşinden gitmekle suçladı ve alınan kararı “sorumsuzluk” olarak tanımladı. Wilders’in kararına yönelik bir diğer eleştiri de koalisyonun ikinci büyük partisi VVD’nin lideri Dilan Yeşilgöz-Zegerius’tan geldi. Dört partinin de göç politikasında ortak hedeflerde uzlaşmaya açık olduğunu savunan Yeşilgöz, bu kopuşun ardından bir sonraki seçimden sağ bir koalisyonun çıkamayacağı yönündeki endişesini dile getirdi.
Buna karşın, bazı siyasi aktörler koalisyonun dağılmasını memnuniyetle karşıladı. Ana muhalefetteki Yeşil Sol – İşçi Partisi (GL–PvdA) ittifakının lideri Frans Timmermans, hükûmetin düşüşünü “rahatlatıcı” olarak değerlendirerek, Hollanda’nın gerçek çözümler sunan ve toplumu birleştiren daha kapsayıcı bir hükûmeti hakettiğini belirtti. Göçmen kökenli seçmenler tarafından desteklenen DENK partisinin lideri Stephan van Baarle ise dağılan koalisyonu “Hollanda’nın şimdiye dek gördüğü en ırkçı hükûmet” olarak tanımladı. Koalisyonun insan haklarına, Müslümanlara ve genel olarak ülkeye ciddi zarar verdiğini savunan van Baarle, “iyilik adına aşırı sağı hükûmet dışında tutma mücadelesinin bugün başladığını” söyledi. Siyasi aktörlerin yanı sıra, mülteci haklarını savunan VluchtelingenWerk Nederland ve Centraal Orgaan Opvang Asielzoekers gibi kuruluşlar da hükûmetin çöküşünü olumlu bir gelişme olarak karşıladıklarını belirtti.
Tüm bu eleştirilere rağmen Wilders, gazetecilere verdiği demeçte “Hollanda’nın bir sonraki başbakanı olacağını” iddia etti.
Hollanda’yı Ne Bekliyor?
Wilders’in partisini hükûmetten çekmesiyle dağılan koalisyonun ardından Schoof hükûmetinin istifası ve ülkenin yeniden seçimlere gitmesi bekleniyor. Yeni seçimin tarihi henüz netleşmese de, önceki seçim süreçleri göz önünde bulundurulduğunda seçimlerin bu yılın son aylarında ya da gelecek yılın ilk aylarında yapılması öngörülüyor. Bu süreçte mevcut bakanlar geçici olarak görevlerine devam edecek.
Ancak yeni bir hükûmet kurma girişimi de zorlu olabilir. Kamuoyu yoklamaları, dağılan koalisyonun özellikle PVV dışındaki partiler açısından ciddi bir oy kaybı yaşadığını gösteriyor. Ipsos I&O tarafından yapılan bir ankete göre, seçmenlerin yalnızca %10’u hükûmetin iyi politikalar izlediğini düşünüyor. Maurice de Hond’un 26 Nisan 2025 tarihli anketinde ise sol ittifak GL-PvdA ilk kez PVV’yi geride bırakarak 29 sandalye ile birinci sıraya yükselmiş durumda. PVV’nin sandalye sayısı 28’e düşerken, NSC Kasım 2023 seçimlerinde kazandığı 20 sandalyeden yalnızca 1’ini koruyabiliyor. Çiftçi-Vatandaş Hareketi (BBB) ise 7 sandalyeden 3’e gerilemiş görünüyor. Koalisyondaki tek istisna, seçmen desteğini korumayı başaran ve hatta artıran VVD. Dilan Yeşilgöz’ün liderliğindeki parti anketlerde 26 sandalye ile ikinci sırada yer alıyor. Bu veriler, yeni seçimlerde siyasi dengelerin önemli ölçüde değişebileceğine ve hükûmet kurma sürecinin oldukça çetin geçeceğine işaret ediyor.