'ABD'

ICE Baskınları: Sokaklardan 400 Bin Göçmeni Toplatan Trump Nerede Duracak?

ICE operasyonları, Trump yönetiminde iç güvenlik politikalarının merkezine yerleşti. 400 binden fazla kişinin sınır dışı edildiği yeni dönemde, şiddet kullanımı ve muhalif göçmenlere yönelik gözaltılar insan hakları tartışmalarını derinleştiriyor.

8 Haziran 2025 | Los Angeles, California | Los Angeleslılar, şehir merkezinde düzenlenen protestoda ICE baskınlarına ve Başkan Donald Trump’ın göçmenlik politikalarına karşı gösteri düzenliyor. | Fotoğraf: Michael Goldsmith - Sua Sponte Photography - Shutterstock.com

Amerika Birleşik Devletleri’nde Donald Trump’ın ikinci başkanlık döneminin başladığı Ocak 2025’ten bu yana, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Ajansı (ICE) tarafından yürütülen operasyonların sıklığı ve şiddeti belirgin biçimde arttı. Federal ajanlar, istihbarat mekanizmaları ve devriyeler aracılığıyla belgesiz göçmenleri tespit edip sınır dışı ediyor. Bu uygulamalar, başta New York, Illinois ve Los Angeles olmak üzere birçok eyalette protestolar ve toplumsal gerginliklere yol açtı.

Özellikle Oregon’un Portland kentinde, haftalardır süren protestolar hemen her gece federal güvenlik güçleriyle çatışmaya dönüşüyor. Kentin bazı bölgeleri “savaş alanına” benzetilirken, yakın mahallelerde yaşayanların zaman zaman gaz maskesiyle evlerinde oturdukları haberleri basına yansıdı.

ICE’ın düzenlediği geniş kapsamlı baskınlar ve sınır dışı işlemlerine karşı protestolar sürüyor. Gösterilerin büyük bölümü ajansın binalarının önünde gerçekleşiyor. Katılımcılar arasında, Trump’ın göçmen karşıtı uygulamalarına ve Ulusal Muhafız birliklerini kentlere gönderme planına tepki gösteren sol gruplar ile bu politikaları destekleyen sağ gruplar yer alıyor. Bazı karşılaşmalar şiddet olaylarına dönüşürken, özellikle sağ görüşlü göstericilerin bu anları sosyal medyada canlı yayınladığı bildiriliyor.

400 Bin İnsanı Sınır Dışı Ettiren Trump: “Bence ICE Daha Fazlasını Yapabilir”

Donald Trump, 2024 yılındaki seçim kampanyasında yasa dışı göçmenleri “hayvanlar” ve “insan değil” sözleriyle nitelendirmişti. Başkanlık görevine başladıktan sonra Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Ajansı (ICE) aracılığıyla yürütülen sınır dışı operasyonlarının kapsamı genişletildi. İç Güvenlik Bakanlığı verilerine göre Trump yönetimi döneminde şu ana kadar 400.000’den fazla kişi sınır dışı edildi; yıl sonuna kadar bu sayının 600.000’e ulaşması bekleniyor.

Trump ve göçmen karşıtı danışmanları, ICE’a verilen bu geniş yetkilerin ve ek kaynakların, “Amerikan sokaklarını suçlulardan arındırmak” amacıyla kullanıldığını savunuyor. Ancak 21 Eylül 2025 itibarıyla ICE gözaltı merkezlerinde tutulan 59.762 kişiden 42.755’inin (yüzde 71,5) hiçbir sabıka kaydı bulunmuyor. Suç kaydı olanların büyük kısmı ise trafik ihlalleri gibi küçük suçlardan hüküm giymiş durumda.

Trump, 2 Kasım’da CBS News’in 60 Minutes adlı programında yaptığı açıklamada, bu operasyonların yetersiz olduğunu belirterek “Bence yeterince ileri gitmediler.” dedi. Ayrıca 2024 seçim kampanyası döneminde vadettiği toplu sınır dışı planının, “Biden ve Obama tarafından atanmış liberal yargıçlar tarafından engellendiğini” iddia etti.

Aynı röportajda, ICE ajanlarının zaman zaman şiddet kullanmasına dair soruya ise şu yanıtı verdi: “Evet, çünkü insanları dışarı çıkarmak zorundasınız. Birçoğu katil. Birçoğu, suçlu oldukları için ülkelerinden atılmış insanlar.”

Trump’ın bu ifadeleri, ICE ajanlarının operasyonlar sırasında şiddet uyguladığını gösteren fotoğraf ve videoların kamuoyuna yansımasının ardından geldi. Ancak veriler, Trump’ın iddialarını desteklemiyor. NBC News’in ICE iç kayıtlarına dayandırdığı rapora göre, bir önceki ABD Başkanı Joe Biden dönemindeki son üç ayda ve Trump döneminin ilk beş ayında ICE tarafından gözaltına alınan göçmenlerin yalnızca yüzde 6’sı cinayet, yüzde 11’i cinsel saldırı suçlarından hüküm giymiş kişilerden oluşuyor.

Şedit Politikalar, Terörle Mücadele Eylemlerine Benzemekle Eleştiriliyor

Trump’ın açıklamaları, başkanın agresif göçmen gözaltı taktiklerini desteklediğinin ilk göstergesi değil. NBC News’in haberine göre, yönetim, ülke genelinde sınır dışı işlemlerini hızlandırmak amacıyla bazı bölgesel ICE yöneticilerini Sınır Devriyesi (CBP) yetkilileriyle değiştirmeyi planlıyor. Bu adım, göçmenlik politikalarının güvenlik odaklı bir yapıya kaydığı yönündeki eleştirileri güçlendirdi.

CBP’nin görev tanımı, “teröristleri ve yasa dışı silahları ülke dışında tutmak, yasal uluslararası seyahat ve ticareti kolaylaştırmak” olarak ifade ediliyor. Buna karşılık ICE, sınır ötesi suçlar ve yasa dışı göçle mücadeleden sorumlu. CBP yetkililerinin ICE operasyonlarında aktif rol almaya başlaması, belgesiz göçmenlerin terör şüphelileriyle aynı muameleye tabi tutulduğu eleştirilerine yol açtı. İnsan hakları savunucuları, bu durumu “terörle mücadele operasyonlarının göçmenlik politikalarına taşınması” olarak değerlendiriyor. Eleştiriler, göçmenlerin orantısız güç kullanımı ve aşırı güvenlik tedbirleriyle karşı karşıya kaldığı yönünde.

Trump ise bu eleştirilere karşı çıkarak operasyonların yalnızca suçluları hedef aldığını belirtti. Ancak uygulamada, sınır dışı işlemlerinin peyzaj işçileri, tarım çalışanları ve diğer sabıkasız göçmenleri de kapsadığı yönünde bilgiler bulunuyor. Trump, bu konuda “Bakın, çiftçilere ve peyzajcılara herkesten daha çok ihtiyacım var” ifadesini kullandı.

Başkana, suç kaydı bulunmayan kişilerin de sınır dışı edilip edilmeyeceği sorulduğunda, “Bir politika ile başlamalıyız ve bu politika, ülkeye yasadışı olarak girenlerin sınır dışı edileceği şeklinde olmalı” dedi. Trump’a göre bu kişiler, daha sonra ülkeye “yasal yollardan geri dönme” imkânına sahip olabilecek.

2025 ICE Baskınlarının En Ölümcü Yılı Oldu: 20 Kişi Hayatını Kaybetti

Trump yönetiminin göçmenlik politikalarının sertleşmesiyle birlikte, ICE operasyonlarında ölümle sonuçlanan vakalarda artış gösterdi. 23 Ekim’de 24 yaşındaki Honduras vatandaşı Jose Castro Rivera, Virginia’da ICE ajanlarından kaçmaya çalışırken otoyolda bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti. İç Güvenlik Bakanlığı yetkilisi, Rivera’nın “hedefli ve istihbarata dayalı bir denetim operasyonu” sırasında durdurulan bir araçtan kaçtığını, olay yerinde kalp masajı yapıldığını ancak kurtarılamadığını açıkladı.

Bu olay, Trump döneminde ICE baskınlarından kaçarken hayatını kaybeden en az üçüncü kişi olarak kayda geçti.
Ağustos ayında 52 yaşındaki Guatemalalı işçi Roberto Carlos Montoya Valdés, Kaliforniya’nın Monrovia kentinde bir Home Depot mağazasındaki ICE baskınından kaçarken otoyolda bir araç tarafından ezilerek öldü. Uzun süredir inşaat ve çatı işlerinde çalışan Valdés, gündelik işçilerin sıkça buluştuğu bölgede bulunuyordu. Home Depot mağazaları, Trump yönetimi döneminde ICE operasyonlarının öncelikli hedefleri arasında yer aldı.

Bir ay önce, Meksika vatandaşı Jaime Alanís García da Kaliforniya’daki Glass House Farms adlı eyalet lisanslı kenevir tesisinde düzenlenen baskında hayatını kaybetmişti. 56 yaşındaki García, federal ajanlardan kaçarken seranın çatısına tırmanmış ve yaklaşık dokuz metrelik yükseklikten düşerek ağır yaralanmıştı. Otuz yıldır ABD’de yaşayan García, iki gün sonra hastanede yaşamını yitirdi.

NPR’nin verilerine göre, 2025 yılı itibarıyla ICE gözaltı merkezlerinde en az 20 kişi hayatını kaybetti. Bu sayı, 2004’ten bu yana kaydedilen en yüksek ölüm oranı olarak değerlendiriliyor.

Trump’ın 7.500 Kişilik Mülteci Kotası: 2026’da ABD’ye Kimler Sığınabilecek?

Donald Trump yönetimi, 2026 mali yılı için ABD’ye kabul edilecek mülteci sayısını 7.500 kişiyle sınırlandıracağını açıkladı. Bu rakam, 1980 tarihli Mülteci Yasası’ndan bu yana belirlenen en düşük üst sınır olarak kayda geçti. Söz konusu yasa, başlangıçta yıllık 50.000 kişilik bir mülteci kotası öngörüyordu, ancak bu sayı her dönem başkan tarafından değiştirilebiliyordu. Eski Başkan Joe Biden döneminde bu üst sınır 125.000 kişi seviyesindeydi.

Yeni karara göre mülteciler, ülkeye kabul edilmeden önce çok aşamalı güvenlik incelemelerinden geçecek. Kabul sürecinde hem Dışişleri Bakanı hem de İç Güvenlik Bakanı’nın onayı zorunlu olacak.

Trump yönetimi ayrıca, mülteci kabulünde beyaz Güney Afrikalılara öncelik tanıyacağını açıkladı. Bu karar, Güney Afrika hükümetinin “etnik azınlık” konumundaki beyaz vatandaşların topraklarına el koyduğu iddialarına dayandırıldı. Trump, Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’yı “beyaz soykırımı” yapmakla suçlamış, Mayıs ayında oluşturulan özel bir program kapsamında 59 beyaz Güney Afrikalının ABD’ye kabul edildiğini duyurmuştu.

Washington yönetimi, Güney Afrika hükümetinin bu uygulamaları sürdürmesi halinde ülkeye yapılan yardımları kesme tehdidinde bulundu. Trump’ın açıklamaları, insan hakları örgütleri tarafından “ırk temelli göç politikalarına dönüş”olarak nitelendirildi.

Yeni kota kararı, ABD’nin göç tarihindeki kısıtlayıcı ve seçici politikalarla da ilişkilendiriliyor. 1980 öncesinde ABD, yalnızca belirli ülkelerden gelen kişilerin göçüne izin veren yasalar uygulamış ve vatandaşlığa geçiş süreçlerinde ırk temelli kısıtlamalara başvurmuştu. Uzmanlara göre, 2026 kotası bu tarihsel yaklaşımın güncellenmiş bir versiyonu olarak görülüyor.

ICE Baskınları Muhalefeti ve Filistin Destekçiklerini de Hedef Alıyor mu?

Trump yönetiminin göçmenlik uygulamalarına yönelik en sert eleştirilerden biri, ICE operasyonlarının yalnızca yasa dışı göçmenleri değil, yönetimi eleştiren yabancıları da hedef aldığı yönünde. Son aylarda, özellikle Filistin yanlısı gösteriler veya Trump karşıtı protestolar sonrasında gözaltına alınan öğrenciler ve gazeteciler bu tartışmayı güçlendirdi. Filistinli doktora öğrencisi Mahmoud Khalil ve Türk araştırmacı Rümeysa Öztürk, İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonlarını ve ABD’nin İsrail’e desteğini protesto ettikten sonra ICE tarafından gözaltına alındı. İnsan hakları örgütleri, bu olayların “ifade özgürlüğüne karşı misilleme” niteliği taşıdığını savundu.

26 Ekim Pazar sabahı ise İngiliz gazeteci Sami Hamdi, San Francisco Uluslararası Havalimanı’nda federal göçmenlik yetkilileri tarafından gözaltına alındı. Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi (CAIR) yaptığı açıklamada, gözaltının Hamdi’nin ABD’deki konuşma turu sırasında İsrail’i eleştiren açıklamaları nedeniyle gerçekleştiğini belirtti. CAIR, bu durumun “ifade özgürlüğüne açık bir saldırı” olduğunu bildirdi ve Hamdi’nin derhal serbest bırakılmasını talep etti.

İç Güvenlik Bakanlığı Sözcüsü Tricia McLaughlin, Hamdi’nin vizesinin iptal edildiğini doğrulayarak “Terörizmi destekleyen ve ulusal güvenliği tehlikeye atan kişilerin bu ülkede bulunmasına izin verilmeyecektir” açıklamasında bulundu. Aynı konuda Trump’a yakın isimlerden Laura Loomer, sosyal medyada Hamdi’nin gözaltına alınmasında kendi kampanyasının etkili olduğunu öne sürdü. Kendini “gururlu İslamofob” olarak tanımlayan Loomer, daha önce de Gazze’den gelen tüm ziyaretçi vizelerinin askıya alınması için lobi yaptığını iddia etmişti.

Hamdi’nin tutuklanması, Filistin yanlısı görüşleri nedeniyle gözaltına alınan gazeteciler arasında son örnek oldu. Ekim başında El Salvadorlu gazeteci Mario Guevara, “No Kings” adıyla düzenlenen Trump karşıtı protestoyu canlı yayınlarken gözaltına alınmış ve kısa süre sonra sınır dışı edilmişti.

30 Eylül’de ise, Ronald Reagan döneminde atanmış bir federal yargıç, Filistin yanlısı görüşleri nedeniyle yabancı akademisyenleri gözaltına alma ve sınır dışı etme uygulamasının ABD Anayasası’na aykırı olduğuna hükmetti. Kararda, bu uygulamaların “kasıtlı biçimde ifade özgürlüğünü kısıtlama amacı taşıdığı” belirtildi. Bununla birlikte kararın, muhafazakâr çoğunluğun bulunduğu ABD Yüksek Mahkemesi’nde temyiz edilmesibekleniyor. Dışişleri Bakanlığı ise, bu süreçte vize iptallerine devam edileceğini açıkladı.

Baskınlara Karşı Göçmenler, Yasal Hakları Konusunda Bilgilendiriliyor

Trump yönetiminin geniş çaplı sınır dışı operasyonları sürerken, göçmenlere destek sağlayan sivil toplum kuruluşları bilgilendirme kampanyaları yürütmeye başladı. National Immigrant Justice Center (NIJC) ve benzeri kuruluşlar, baskınlar sırasında bireylerin yasal haklarını korumalarına yardımcı olmak amacıyla çeşitli yönergeler yayımladı.

Hazırlanan rehberlerde şu temel öneriler öne çıkıyor:

  • Kapıyı açmadan önce kim olduklarını sorun. ICE ajanları genellikle kendilerini “polis” olarak tanıtıyor, ancak bu tanım doğru değil.
  • Sessiz kalma hakkınızı kullanın. Yetkililere konuşmak veya belge imzalamak zorunda değilsiniz.
  • Herhangi bir belgeyi imzalamayın. Baskın sırasında imzalanan belgeler, göç mahkemelerinde aleyhinize kullanılabilir.
  • Sakin olun ve tanık bulun. Evdeki diğer aile bireylerinin güvenliğini sağlayın, olayları belgeleyin.

Uzmanlara göre bu tür bilgilendirmeler, baskın anlarında can güvenliğini koruma, aile üyeleriyle iletişimi sürdürme ve gözaltı sürecinde hukuki hakların ihlal edilmesini önleme açısından büyük önem taşıyor. NIJC, göçmenlerin ICE ajanlarının statüsünü öğrenmelerini ve her durumda kimlik doğrulaması talep etmelerini tavsiye ediyor: “Göçmenlik görevlileri çoğu zaman kendilerini ‘polis’ olarak tanıtır, ancak onlar polis değildir. Onlara, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) ya da Sınır Devriyesi (CBP) görevlisi olup olmadıklarını sorun.”

Cadılar Bayramı Sırasında Maskeli Ajanlar Sokaklarda Görev Yaptı

Trump yönetiminin maskeli ICE ajanlarıyla yürüttüğü baskınlar sürerken, Cadılar Bayramı esnasında görevli bazı ajanların farklı maskelerle görülmesi kamuoyunda tepkiye yol açtı. Los Angeles çevresinde göçmenlik yetkililerini takip eden bir gözlem grubu, ICE personelinin araçlarında korku filmi karakterleri olan “Chucky” ve “Momo” maskeleriyle görüntülendiğini paylaştı. CNN’in konuyla ilgili yorum talebine karşılık, bir İç Güvenlik Bakanlığı yetkilisinin yalnızca “Mutlu Cadılar Bayramı” yanıtını vermesi tepkileri artırdı.

ICE yetkililerinin sahada siyah maskelerle yüzlerini gizlemesi, son dönemde artan tepkiler nedeniyle sıkça başvurulan bir uygulama haline geldi. İç Güvenlik Bakanlığı, ICE personeline yönelik saldırıların yüzde 1.000, tehditlerin ise yüzde 8.000 arttığını öne sürdü, ancak bu oranlara dair ayrıntılı veri paylaşmadı.

Operasyonların yoğunlaştığı Illinois eyaletinde, Vali JB Pritzker, İç Güvenlik Bakanlığı’ndan Cadılar Bayramı sonrasına kadar tutuklamaların askıya alınmasını talep etti. Talebin nedeni, 1 Kasım Cumartesi günü Chicago’nun Irving Park semtinde, sınır devriye görevlilerinin Cadılar Bayramı geçidine katılan çocuklara göz yaşartıcı gaz kullanması oldu.

İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem, Pritzker’in isteğini reddederek düzenlediği basın toplantısında şu ifadeleri kullandı: “Toplumların güvenliğini sağlamak için yürüttüğümüz hiçbir faaliyeti askıya alma niyetimiz yok.”

Noem, valinin çağrısını “utanç verici” olarak nitelendirdi. Bu açıklama, ICE operasyonlarına yönelik eleştirilerin daha da yoğunlaşmasına yol açtı.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler