'Ayrımcılık'

Trump Amerikası ile Güney Afrika Arasındaki “Beyaz Mülteciler” Krizi

Trump yönetimi, "ırk ayrımcılığı" mağduru olduğunu belirttiği beyaz Güney Afrikalı çiftçilere ABD'nin kapısını açtı. Güney Afrika hükûmeti ise bu karara sert tepki göstererek, gidenleri ''korkaklıkla'' suçladı. Peki bu hızlandırılmış mülteci kabul sürecinin arkasında gerçekten bir zulüm mü var? Yoksa Elon Musk'ın da dahil olduğu bir siyasi çıkar çatışması ve toprak reformu karşıtlığı mı yatıyor?

Güney Afrika'nın Rustenburg şehrinde "Çiftlik cinayetlerini durdurun" döviziyle protesto yapan beyaz Güney Afrikalı bir grup. Fotoğraf: Snap2Art - Shutterstock.

Güney Afrika ile ABD arasında son dönemde artan diplomatik gerilim, beyaz Güney Afrikalı çiftçilere mülteci statüsü verilmesiyle yeni bir boyut kazandı. Trump yönetimi, bu kişilerin siyahilerin liderliğindeki hükûmet tarafından ırk temelli ayrımcılığa uğradığını savunurken, Güney Afrika tarafı bu iddiaları asılsız olarak nitelendiriyor. Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, ülkeden ayrılanları “korkaklıkla” suçlarken, ABD yönetimi ise toprak reformu ve idari başkent Pretoria’nın İsrail karşıtı tutumu gibi gerekçelerle Güney Afrika’ya yönelik yaptırım kararları almış durumda. Mesele yalnızca bireysel göç kararlarını değil, uluslararası siyasette ırk, mülkiyet ve tarihsel adalet tartışmalarını da yeniden alevlendirdi.

Güney Afrika’nın yerel gazetelerinden Daily Maverick’in haberine göre Ramaphosa, Free State eyaletinde katıldığı bir hasat festivalinde, ABD’ye iltica eden beyaz Güney Afrikalılara ilişkin basına açıklamalarda bulundu. Ramaphosa, mültecilerin ülkelerini terk ettikleri için üzgün olduklarını tahmin ettiğini belirterek, “ABD Başkanı (Donald) Trump gibi birine sahip oldukları için heyecanlı hissediyor olmalılar,” dedi. Ramaphosa bu kişilerin Güney Afrika’daki değişim ve dönüşüme olumlu bakmadıkları için kaçtıklarını belirtti: “Güney Afrikalılar olarak dirençliyiz. Sorunlarımızdan kaçmıyoruz (…) Ülkemizdeki tüm (etnik) gruplara bakarsanız, siyahi ve beyaz, bu ülkede kaldılar çünkü bu bizim ülkemiz ve sorunlarımızdan kaçmamalıyız. Burada kalmalı ve sorunlarımızı çözmeliyiz. Kaçıyorsanız korkaksınızdır ve bu gerçek bir korkaklıktır.”

Güney Afrika’ya Göre ABD’ye İltica Eden Beyazlar “Mülteci” Değil

Güney Afrika Uluslararası İlişkiler ve İş Birliği Bakanı Ronald Lamola da yaptığı açıklamada, Güney Afrika’da beyazların ırksal temelli zulüm ve baskıya uğradığına dair hiçbir kanıt bulunmadığını belirtti. Lamola, resmî istatistiklerin zulüm ve baskı iddialarını desteklemediğini kaydederek, ülkedeki suç olaylarının ırk ayrımı yapmaksızın herkesi etkilediğini söyledi. Beyazlara yönelik herhangi bir zulüm olmadığı için, uluslararası mültecilik tanımına göre, iltica eden grubun bu statüye sahip olamayacağının altını çizen Lamola, “Gidenler, bize göre bu (mülteci) statüsüne hak kazanmamıştır,” dedi.

ABD Başkanı Donald Trump, Güney Afrika’nın 63 milyonluk nüfusunun yüzde 8’inden fazlasını oluşturan beyazların “siyahilerin liderliğindeki hükûmet tarafından ırk ayrımcılığına” uğradığını iddia ediyor. Güney Afrika’daki beyaz toplumun büyük bölümünü, yüzyıllar önce sömürge döneminde gelen Hollanda kökenli çiftçilerin torunları olan Afrikaner etnik grubu oluşturuyor.

Beyaz Saray’dan 7 Şubat’ta yapılan açıklamada, Güney Afrika’nın “2024 tarihli Toprak Kamulaştırma Yasası”, İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açtığı “soykırım” davası ve İran ile “yakın ilişkiler” kararı gerekçe gösterilerek, bu ülkeye yönelik yardımlara son verilmesine ilişkin yürütme kararı alındığı belirtilmişti.

Trump, ayrıca Güney Afrika yönetiminin kendilerine kötü davrandığını ileri sürerek, “beyaz Güney Afrikalı çiftçilere” mülteci statüsü verilmesini gündeme getirmişti. ABD hükûmetinin, Güney Afrika’nın yürütme başkenti Pretoria’ya gönderdiği ekiplerin, 8 binden fazla başvuruyu incelemesinin ardından yaklaşık 100 kişiye mülteci statüsü verilmişti.

ABD’nin Bu Kararındaki Asıl Mesele Güney Afrika’daki Toprak Reformu Mu?

ABD’deki Güney Afrika Ticaret Odası (SACCUSA), yaklaşık 70.000 kişinin ABD’ye göç etme talebiyle web sitelerine kayıt yaptırdığını duyurdu. Kurumun başkanı Neil Diamond, başvuranların çoğunun Afrikaner ya da İngilizce isimler taşıdığını, 25-45 yaş aralığında olduklarını ve yanlarında bakmakla yükümlü oldukları kişilerle göç etmeyi planladıklarını belirtti. SACCUSA, bu talepleri içeren listeyi Pretoria’daki ABD Büyükelçiliği makamına ilettiklerini açıkladı.

Diamond, Newzroom Afrika yayın kuruluşuna verdiği demeçte, ABD merkezli iş grubunun resmî bir hükûmet organı olmadığını ama yeniden yerleşim hakkında daha fazla bilgi talepleri ile dolup taştıktan sonra tesadüfen ilgi kaydına dahil olduğunu söyledi. Aynı zamanda Güney Afrika’nın beyaz azınlığı, ırkçı apartheid sisteminin sona ermesinin üzerinden 30 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen ülkedeki özel mülkiyete ait toprak ve servetin büyük çoğunluğuna sahip olduğu ifade ediliyor.

Güney Afrika ile ABD arasındaki gerilim, Ocak ayında Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’nın “kamu yararına” olması koşuluyla devletin tazminat ödemeksizin topraklara el koymasına izin veren bir yasa tasarısını imzalamasıyla tırmandı. Ancak hükümet, bu yasa kapsamında henüz hiçbir araziye el konulmadığını açıkladı. Bu adım, aktivistlerin ve politikacıların tarım arazilerini beyaz azınlıktan yeniden dağıtmak için yıllardır sürdürdükleri toprak reformu çağrılarının ardından geldi. ABD, Güney Afrika’nın iç politikasını eleştirerek hükûmeti toprak sahibi beyaz çiftçilerin topraklarına herhangi bir tazminat ödemeden el koymakla suçladı.

Siyahi Nüfusun Toprak Sahipliği Oranı Yüzde 4

Güney Afrikalı siyahi nüfusun yüzde 90’ından fazlasını oluştururken, 2017 tarihli bir rapora göre özel mülkiyete ait arazilerin yalnızca yüzde 4’üne sahipler. Bu açıdan Güney Afrika’da ırkçı apartheid sisteminin sona ermesinden bu yana geçen otuz yılda toprak reformunun yavaş ilerlemesi nedeniyle hayal kırıklığı yaşanıyor.

Ramaphosa, Trump’ın eleştirilerine Güney Afrika’nın hiçbir araziye el koymadığını ve yeni tasarının “anayasanın rehberliğinde eşitlikçi ve adil bir şekilde halkın araziye erişimini” sağladığını söyleyerek yanıt verdi. Güney Afrika’dan yapılan açıklamalara rağmen iki ülke arasındaki gerginlik daha da kötüleşti. Mart ayının başında ABD, Güney Afrika’nın Vaşington Büyükelçisini sınır dışı etti ve Dışişleri Bakanı Marco Rubio Güney Afrika Cumhurbaşkanı Ramaphosa’yı “ırkçı bir politikacı” olarak tanımladı.

ABD ayrıca Güney Afrika’yı, Pretoria’nın Başbakan Benjamin Netanyahu hükûmetini Filistinlilere karşı soykırım yapmakla suçladığı Uluslararası Adalet Divanında (ICJ) İsrail’e karşı “saldırgan” bir tutum takınmakla eleştirmişti. İsrailliler bu iddiayı şiddetle reddetmişti. Trump ayrıca geçtiğimiz ay ülkeye yapılan kalkınma yardımlarını kesmişti.

İlk Afrikaner ‘Mülteci’ Grubu Amerika’ya Vardı: Sivil Toplum ve Kilise Tepkili

Mayıs ayının ortasında Trump’ın davetine cevaben 59 beyaz Güney Afrikalıdan oluşan bir grup, kendilerine mülteci statüsü verilecek olan ABD’ye ulaştı. Başkan Donald Trump, ülkenin Afrikaner (Felemenkçede Afrikalı anlamına gelen ve Güney Afrika’daki yerleşimci soylu nüfusu adlandırmak için kullanılan kelime) azınlığının mülteci başvurularının “ırk ayrımcılığı” mağduru oldukları için hızlandırıldığını söyledi.

Başkan Trump’ın Afrikaner mültecileri kabul etmeye açık olması, ABD’nin diğer ülkelerden gelen göçmen ve sığınmacılara yönelik daha geniş çaplı bir baskıya giriştiği bir döneme denk geliyor. Trump yönetimi, savaş bölgelerinden gelen başvuru sahipleri de dahil olmak üzere diğer tüm mülteci kabullerini durdurmuştu. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), bu adımı acımasız bir ırkçılık olarak nitelendirerek, çoğu siyahi ve Afgan mülteci olmak üzere binlerce kişinin ABD’ye sığınma talebinin reddedildiğini söyledi. Örneğin, 2025’in başlarında HRW, ABD’nin Panama’ya sınır dışı ettiği 299 üçüncü ülke vatandaşından 48’iyle yaptığı görüşmelerde, bu kişilerin ABD’ye iltica başvurusunda bulunmak istediklerini, ancak bu taleplerinin dikkate alınmadığını ve herhangi bir iltica süreci başlatılmadan sınır dışı edildiklerini belgelemişti.

Güney Afrika hükûmeti, ABD büyükelçiliğinin başvuruları ülke içinde değerlendirmesine izin verdi ve grubun Johannesburg’daki ana uluslararası havaalanından kiralanan bir uçağa binmesine izin verdi. Bu görüntüler, normalde zulümden kaçan mültecilerle ilişkili sahnelere benzememesi nedeniyle dikkat çekti. 12 Mayıs günü başkent Vaşington yakınlarındaki Dulles Havaalanı’na inen bir grup beyaz Güney Afrikalı, ABD’li yetkililer tarafından sıcak bir şekilde karşılandı.

Mültecilerin ABD’deki işlemleri genellikle aylar, hatta yıllar sürüyor, ancak bu grup hızlı bir şekilde takip edildi. Birleşmiş Milletler mülteci ajansı UNHCR, BBC’ye yaptığı açıklamada, genellikle olduğu gibi incelemeye dahil olmadığını doğruladı.

Pazartesi günü doğrudan Afrikalıların mülteci başvurularının neden diğer gruplardan daha hızlı işleme alındığı sorusuna Trump, bir ”soykırım” yaşandığını ve özellikle “beyaz çiftçilerin” hedef alındığını söyledi: “Çiftçiler öldürülüyor, beyazlar ama beyaz ya da siyahi olmaları benim için fark etmiyor. ”

ABD Kamuoyundan Gelen Tepkiler

Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin Demokrat Partili kıdemli üyesi Gregory Meeks BBC’ye yaptığı açıklamada Trump yönetiminin mültecileri yeniden yerleştirmesinin “Sadece ırkçı bir köpek düdüğü değil, tarihin siyasi saiklerle yeniden yazılması,” anlamına geldiğini söyledi.

Protestan cemaatlerden biri olan Episkopal Kilisesi, Afrikalılara tanınan “ayrıcalıklı muamele” nedeniyle mülteci yerleştirme konusunda artık federal hükûmetle çalışmayacağını açıkladı. Bu haberi X’te yorumlayan Başkan Yardımcısı JD Vance, “Çılgınca” paylaşımında bulundu.

Uluslararası Mülteci Yardımı projesinde avukat olan Melissa Keaney BBC’ye yaptığı açıklamada Beyaz Saray’ın Afrikalıların gelişini hızlandırmaya yönelik kararının “çok fazla ikiyüzlülük ve eşitsiz muamele” anlamına geldiğini söyledi. Kuruluş, Ocak ayında ABD Mülteci Kabul Programını (USRAP) süresiz olarak askıya alan Trump yönetimine dava açıyor. Bu politikanın, şartlı olarak onaylanmış 120,000’den fazla mülteciyi belirsizlik içinde bıraktığını söyledi.

Kimdir Bu ABD’nin İltica Hakkı Verdiği Afrikanerler?

South African History Online’a (SAHO) göre modern Afrikanerlerin esas olarak 17. Yüzyılın ortalarında Afrika’nın güney ucuna yerleşen Batı Avrupalıların soyundan geliyor. SAHO, Hollandalı (%34,8), Alman (%33,7) ve Fransız (%13,2) yerleşimcilerin bir karışımı olarak, kendilerini “tamamen Afrika toprağıyla” özdeşleştiren “benzersiz bir kültürel grup” oluşturduklarını belirtiyor. Konuştukları dil olan Afrikaans, Hollandacaya oldukça benziyor.

Bu topluluk Afrika’da köklendikçe, Afrikanerler ve diğer beyaz topluluklar siyahileri topraklarını terk etmeye zorlamıştı. Afrikanerler aslında çiftçi anlamına gelen “Boerler” olarak da biliniyor. 1948’de Güney Afrika’nın Afrikaner liderliğindeki hükûmeti ırk ayrımcılığını daha da ileri bir seviyeye taşıyarak apartheid ya da diğer bir deyişle ırk ayrımcılığı rejimini kurmuştu. Bu, ırklar arası evlilikleri yasaklayan, birçok vasıflı ve yarı vasıflı işi beyazlara ayıran ve siyahileri “township” ve “homeland” adı verilen yerlerde yaşamaya zorlayan yasaları içeriyordu. Siyahilerin iyi bir eğitim almalarına da izin verilmedi. 1950’lerde Afrikaner lider Hendrik Verwoerd, “Siyahilere asla eğitimin daha yeşil otlakları gösterilmemelidir. Hayattaki konumlarının odun kesmek ve su çekmek olduğunu bilmeliler,” demişti.

Güney Afrika’daki Afrikaner hâkimiyeti 1994 yılında siyahilerin ilk kez ülke çapında yapılan bir seçimde oy kullanmasına izin verilmesiyle sona erdi ve Nelson Mandela’nın liderliğini yaptığı Afrika Ulusal Kongresi (ANC) iktidara geldi.

ABD’nin Öne Sürdüğü Soykırım İddialarının Kaynağı Ne?

Günümüze kadar Afrikalıları ve genel olarak beyaz toplumu temsil edenler de dahil olmak üzere Güney Afrika’daki hiçbir siyasi parti Güney Afrika’da bir soykırım olduğunu iddia etmemişti. Trump’ın seçildiği ilk dönemde de dillendirdiği iddiaların, çoğu kaynağa göre beyaz çiftçilere yönelik saldırılardan ya da internette dolaşan yanıltıcı bilgilerden kaynaklandığı belirtiliyor.

Afrikaner kökenli yazar Max du Preez BBC’nin Newsday adlı radyo programına verdiği demeçte beyaz Güney Afrikalıların zulme uğradığı iddialarının “tamamen saçmalık” olduğunu ve “hiçbir şeye dayanmadığını” söyledi. Güney Afrika polisinin rakamlarına göre 2024 yılında çiftliklerde ve daha küçük tarım arazilerinde 44 cinayet kaydedildi ve öldürülenlerin sekizi çiftçiydi. Güney Afrika ırklara göre ayrılmış suç istatistiklerini rapor etmiyor ancak ülkedeki çiftçilerin çoğunluğu beyaz, işçiler gibi çiftliklerde yaşayan diğer insanlar ise çoğunlukla siyahi.

Mart ayında Güney Afrika’nın ABD Büyükelçisi Ebrahim Rasool, Başkan Trump’ı “Beyazların mağduriyetini köpek düdüğü olarak kullanmakla,” suçladıktan sonra sınır dışı edilmiş, ABD de Rasool’u “ırkçılık yapmakla” suçlamıştı. Şubat ayında ise Güney Afrikalı bir yargıç, zengin bir hayırseverin beyaz üstünlükçü grup Boerelegioen’e yaptığı bağışı içeren bir miras davasında karar verirken soykırım fikrini “açıkça hayal ürünü” ve “gerçek değil” diyerek reddetmişti.

Güney Afrika ırk faktörüyle ilişkili resmî suç rakamlarını açıklamıyor ancak son yayınlanan veriler Ekim ve Aralık 2024 tarihleri arasında ülkede 6.953 kişinin öldürüldüğünü ortaya koydu: Bu 6.953 kişiden 12’sinin çiftlik saldırılarında öldürüldüğü belirtildi. Bu 12 kişiden de birinin çiftçi, beşinin çiftlik sakini ve diğer dört kişinin ise muhtemelen siyahi çalışanlar olduğu aktarıldı.

Güney Afrika’da Beyazlar Ayrımcılığa Uğruyor mu?

Beyaz azınlığın yönetimi 1994 yılında sona ermiş olsa da apartheid rejminin ülkedeki etkileri hâlâ hissediliyor. Ortalama yaşam standartları Güney Afrika’da beyaz toplum için siyahilerden çok daha yüksek. Güney Afrika İstihdam Eşitliği Komisyonunun yakın tarihli bir raporuna göre, beyazlar ülkenin ekonomik olarak aktif nüfusunun yalnızca %8’ini oluşturmasına rağmen üst düzey yönetim görevlerinin %62,1’ini işgal ediyor. Hükûmet ise bu durumu “Ekonomik Güçlendirme” ve “İstihdam Eşitliği” yasaları ile değiştirmeye çalışıyor.

İshtidamla ilgili yasanın değiştirilmiş bir versiyonu, beyaz olmayan çalışanların sayısını artırmayı amaçlayan şirketler için katı hedefler içeriyor. Bu yasalar birçok Güney Afrikalı tarafından memnuniyetle karşılanırken, Afrikaner toplumun bazı üyeleri bu yasaların iş ve devlet ihaleleri almalarını zorlaştırdığını düşünüyor. Ayrıca, örneğin iş fırsatlarının yetkililerin arkadaşlarına ve akrabalarına verilmesi gibi yolsuzluklara yol açabileceği yönünde eleştiriler de var.

Eleştirenler arasında, iktidardaki koalisyonun bir parçası olmasına rağmen, kısa süre önce İstihdam Eşitliği Yasası’nda yapılan değişikliğe mahkemede itiraz eden ve yasanın “ekonomimizde halihazırda olduğundan çok daha fazla insanı marjinalleştireceğini” söyleyen Demokratik İttifak da bulunuyor.

Spor Bakanı Gayton McKenzie kısa bir süre önce, bakanlığındaki bir işin sadece Renkli, Asyalı ve beyaz nüfusa açık olduğu ilan edilince eleştirilerin hedefi olmuştu. Bakan bu hareketi savunarak İstihdam Eşitliği Yasası’nı uyguladığını ve “tüm ırkların temsil edilmesini” sağladığını, çünkü departmanındaki insanların çoğunun siyahi olduğunu söyledi.

Afrikanerlerin Hepsi ABD’nin İltica Hamlesinden Memnun Değil

Afrikanerlerin hepsi ise yaşanan süreç hakkında aynı fikre sahip değil ve ülkeden ayrılmayı gerektiren bir durumun söz konusu olmadığını düşünenler de var. Trump’ın Güney Afrika’dan mülteci kabul etme teklifinin ardından Afrikaner lobi grubu Solidarity web sitesinde “Güney Afrika’da kalmak için on tarihi neden” başlığıyla bir makale yayınlarak göç etme fikrine karşı çıktı. Sağ çizgideki Freedom Front Plus adlı partinin lideri geçen hafta parlamentoda yaptığı konuşmada Güney Afrika’ya bağlı olduklarını söyledi. Meclis üyesi Corné Mulder, “Afrika’ya bağlıyız ve burada kendimiz ve çocuklarımız için bir gelecek inşa edeceğiz” dedi.

Gazeteci ve sanatçı Richard Poplak Güney Afrika yerel medya kuruluşu Daily Maverick’e yazdığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı: ”Yanılgıya kapılmayın: Güney Afrika şiddet dolu bir yer. Dökülen kan aniden gelir, acımasızlığı genellikle eski öfke ve nefretlerden kaynaklanır. (…) Erişime açık çok fazla istatistik var: Kurbanların orantısız bir kısmı siyahi ve yoksul. Kural basit: Ne kadar az şeye sahipseniz, o kadar çok zarar görürsünüz.”

Daily Maverick’in editörlerinden Stephen Grootes ise Trump yönetiminin bu kararının ABD tarihindeki bir ilk olduğuna dikkati çekti. İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana ABD, “mülteci aramak” için yetkililerini belli bir yere göndermemişti.

Elon Musk’ın Güney Afrika’da Starlink Gündemi

Güney Afrika doğumlu olan Trump yönetiminin önemli üyelerinden Elon Musk, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, ülkenin “ırkçı mülkiyet yasalarına” atıfta bulunarak, sahibi olduğu uydu internet servis sağlayıcısı Starlink’in engellendiğini öne sürmüştü: “Sırf siyahi olmadığım için Güney Afrika’da faaliyet göstermeme izin verilmiyor.”

Starlink’in Güney Afrika’da faaliyet gösterebilmesi için şebeke ve hizmet lisansları alması gerekiyor ve bu lisansların her ikisi de tarihsel olarak dezavantajlı grupların yüzde 30 oranında sahipliğini gerektiriyor. Burada kastedilen Güney Afrika’nın ırkçı apartheid sistemi sırasında ekonomiden dışlanan çoğunluktaki siyahi nüfusu olarak görülüyor.

Telekomünikasyon ve yayıncılık sektörlerinde düzenleyici bir kurum olan Güney Afrika Bağımsız İletişim Kurumu (Icasa) BBC’ye Starlink’in lisans için hiçbir zaman başvuruda bulunmadığını söyledi. Musk ayrıca Güney Afrika’nın dördüncü büyük partisi olan Ekonomik Özgürlük Savaşçılarını (EFF) mitinglerinde söylediği bir şarkı aracılığıyla soykırımı “aktif olarak teşvik etmekle” suçlamıştı. (AA/P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler