'"İslamcılık"'

Ifop’un Fransa Müslümanları Araştırması “İslamcılık” Tartışmalarının Odağında

Fransa’da Müslümanların son 40 yıldaki değişen eğilimlerine dair bazı önemli veriler ortaya koyan Ifop araştırması, özellikle gençlerde artan dindarlık eğilimine dikkat çekiyor. Raporun verileri yorumlama biçimi ise “İslamcılık” tartışmalarını yeniden alevlendirdi ve Müslümanları kriminalize ettiği gerekçesiyle eleştirildi.

Paris Ulu Camii önünde bayram namazını kılan cemaat. Fotoğraf: godongphoto - Shutterstock.

Fransa’da Müslümanların entegrasyonu, ülkenin kültürel kimliği ve “İslamcılık” üzerine süregelen yoğun tartışmaların ortasında, kamuoyu araştırma şirketi Ifop’un yayımladığı yeni çalışma ülkedeki Müslüman nüfusun son kırk yıldaki dönüşümüne ilişkin dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu. Ankete katılan binlerce Müslüman katılımcılara sorulan sorulardan elde edilen veriler, özellikle genç kuşaklarda belirgin bir “yeniden İslamlaşma” (réislamisation) eğiliminin yükseldiğini; dinî pratiklerin güçlendiğini, toplumsal normlara ilişkin tutumların sertleştiğini ve bazı “İslamcı” akımlara yönelik sempati düzeyinin önceki yıllara kıyasla kayda değer biçimde arttığını gösteriyor.

Ifop’un Politika ve Güncel Olaylar Bölümü Direktörü François Kraus, çalışmanın klasik sekülerleşme modelleriyle çeliştiğini vurgulayarak şunu söylüyor: “Bu anket, tam aksine, dinsel uygulamaların yoğunlaştığını, karma yaşam konularında pozisyonların katılaştığını ve siyasi İslam’ın radikal akımlarına yönelik artan bir sempatiyi ortaya koyuyor. Eğilim zamanla zayıflamıyor; aksine gençler üzerinden güçleniyor.”

Araştırmanın Kapsamı ve Metodolojisi

18 Kasım’da yayımlanan Fransa’daki Müslümanlar ile İslam ve İslamcılık Arasındaki İlişkiye Genel Bir Bakış” başlıklı araştırma, Fransa anakarasında ikamet eden 15 yaş ve üzeri nüfusu temsil eden ulusal bir örneklemden seçilen 1005 Müslüman katılımcı üzerinde gerçekleştirilmiştir. Anket, 8 Ağustos ile 2 Eylül 2025 tarihleri arasında telefon aracılığyla gerçekleştirildi.

Örneklemin temsiliyeti, INSEE’nin 2022 nüfus sayımı verileri temel alınarak cinsiyet, yaş, mesleki kategori ve coğrafi kriterler (bölge, kentsel birim büyüklüğü, mahalledeki göçmen oranı) gibi kota yöntemleriyle sağlanmıştır. Ayrıca, sonuçların kıyaslanabilirliğini sağlamak amacıyla, aynı metodolojik protokolü takip eden ve Müslüman olmayan ancak bir dine mensup olan 526 kişilik bir “ayna örneklem” ile de görüşmeler yapıldı. Çalışma, son kırk yıl boyunca yürütülen Ifop anketlerindeki soruların önemli bir kısmını tekrar ederek uzun vadeli eğilimlerin seyrini ölçme hedefi taşıyor.

Müslüman Gençler Diğer İnanç Gruplarındaki Akranlarına Göre Daha Dindar

Ifop raporu, Fransa yetişkin nüfusu içindeki Müslümanların oranının 1985’teki yüzde 0,5’ten 2025’te yüzde 7’ye yükseldiğini ve İslam’ı Katoliklikten (yüzde 43) sonra ülkenin ikinci en büyük dinî topluluğu haline getirdiğini doğruluyor. Rapor, aynı zamanda Müslümanların genel olarak diğer dinlere mensup olanlara göre çok daha yüksek bir dindarlık derecesine sahip olduğunu gösteriyor: Müslümanların yüzde 80’i kendilerini “dindar biri” olarak tanımlarken, bu oran diğer dinlerde yüzde 48’de kalıyor.

Bu dindarlık eğilimi, özellikle genç kuşakta yoğunlaşıyor. 15-24 yaş arası genç Müslümanların yüzde 87’si dindar olduğunu belirtiyor. Daha da ileri giderek, her dört Müslümandan biri, yani yüzde 24’ü, kendisini “aşırı” veya “çok” dindar olarak görüyor; bu yoğun dindarlık, diğer yaş gruplarını geride bırakarak 15-24 yaş arası gençlerde yüzde 30 ile zirveye ulaşıyor.

İbadetlerini Yerine Getirenlerin Sayısı Artıyor, Müslüman Kimliğinin Etkisi Güçleniyor

Ifop, Fransa’daki Müslüman nüfusun, bilhassa genç nesillerin, sosyal bilimler literatüründeki klasik sekülerleşme modeline uymayan, kültürel pratiklerin yoğunlaşması yoluyla güçlü bir kimlik yeniden teyidi sergilediğini belirtiyor.

Vakit namazlarını kıldığını söyleyenlerin sayısı, 1989’dan 2025’e yükselerek yüzde 62’ye ulaştı. Bu oran, 15-24 yaş arası gençlerin yüzde 67’si ile en yüksek seviyededir. Her hafta camiye gittiğini söyleyenlerin oranının da 1989’da yüzde 16 iken 2025’te yüzde 35’e çıktığı görüldü.

Ramazan ayında eksiksiz şekilde oruç tutanların oranı, 1989’daki yüzde 60’tan 2025’te yüzde 73’e yükselmiş durumda. 18-24 yaş arası gençlerin ise yüzde 83’ü ramazan ayında oruçlarını aksatmadığını söylüyor. Benzer bir eğilim, alkol tüketiminde de kendini gösteriyor; Müslümanların yüzde 79’u alkolden uzak duruyor ve 25 yaş altı gençlerde alkol tüketiminin sadece yüzde 12’ye düştüğü ölçüldü.

Giyim Kuralları ve Müslüman Kadınların Başörtüsüne Bakışı

Ifop, Müslüman gençlerdeki artan dindarlığın, giyim kurallarına ve cinsiyetler arası ilişkilere dair tavırlarda net bir şekilde yansıdığını ifade ediyor. Müslüman kadınların yüzde 31’i başörtüsü takarken, bu oran 18-24 yaş arası genç kadınlarda yüzde 45’e ulaşıyor. Bu, 2003 yılına kıyasla üç katlık bir artış anlamına geliyor.

Başörtüsü, büyük ölçüde dinî bir yükümlülükten (yüzde 80) kaynaklansa da, aynı zamanda artan bir “aidiyet gururunu” (yüzde 38) ve kamusal alandaki baskılara karşı bir korunma ihtiyacını da ifade ediyor. Kadınların yüzde 44’ü başörtüsünü “erkeklerin bakışlarını üzerine çekmemek” için, yüzde 42’si ise “güvende hissetmek için” taktığını belirtiyor. Ifop, özellikle kamusal alanda cinsiyetçi baskıya en çok maruz kalan gençler için, başörtüsünün bazen bir “savunma edebi” veya “görünmezlik pelerini” rolü üstlendiği yorumunu yapıyor.

Cinsiyetler Arası Davranış ve İlişkiler

Anket, Müslüman nüfusun önemli bir bölümünün, dinî inançlardan kaynaklanan kurallara uygun olarak karşı cinsle fiziksel veya görsel teması kısıtladığını ifade etmektedir. Katılımcıların yüzde 43’ü, karşı cinsle en az bir tür teması (el sıkışma, karma havuz kullanımı veya öpüşme gibi) reddettiğini belirtmiştir.

Bu durum, Müslüman nüfus içinde cinsiyetler arası ilişkileri düzenleyen kısıtlayıcı dinî normların belirginleştiğini göstermektedir. Bu eğilim, karşı cinsle fiziksel veya görsel teması reddetme oranlarında açıkça görülmektedir: Müslümanların yüzde 33’ü öpüşerek selamlaşmayı (bise), yüzde 20’si karma havuzları kullanmayı, yüzde 14’ü el sıkışmayı ve yüzde 6’sı karşı cinsten bir doktor tarafından tedavi edilmeyi reddettiğini belirtmiştir. Ifop, gençlerdeki bu reddedişin yüksek oranının, toplumsal cinsiyet ilişkilerinde gelecekte daha fazla katılaşma sinyali verdiğini vurgulamaktadır.

Hukuk ve Bilim Açısından Dinî Normların Önceliği

Ifop raporu, bireylerin günlük yaşam kurallarını giderek daha fazla dinin belirlemesiyle birlikte, Fransız toplumunda İslami hukukun ilkelerine uygun bir yaşam sürme arzusunun da arttığını gösteriyor. Ifop, bu verilerin, Müslüman nüfusun günlük yaşamını çoğunluk toplumunun normlarından farklı veya onlara karşıt dinsel normlara göre düzenlemeye çalıştığı bir “karşı-toplum” mantığıyla geliştiği yönündeki endişeleri desteklediğini belirtiyor.

Diğer dinlerde gözlemlenen eğilimlerin aksine, Müslümanların yüzde 65’i dünyanın yaratılışı konusunda bilim ve dinin çatışması durumunda “dinin daha haklı olduğunu” düşünüyor. Gençlerin ise yüzde 81’i bu görüştedir.

Helal et kesimi veya miras gibi önemli konularda, Müslümanların yüzde 44’ü dinlerinin kurallarına uymayı tercih edeceğini belirtiyor. Bu, 1995’ten bu yana 16 puanlık ciddi bir artıştır. Fransız yasalarını önceliklendirenlerin oranı ise yüzde 49’da kalmıştır.

Neredeyse her iki Müslümandan biri, yüzde 46’sı, İslam hukukunun yaşadıkları Müslüman olmayan ülkelerde uygulanması gerektiğini düşünüyor. Bu oranın yüzde 15’i “yaşadığı ülkeye bakılmaksızın tam olarak”, yüzde 31’i ise “kısmen, ülkenin kurallarına uyarlanarak” uygulanması gerektiği görüşünde.

François Kraus: “Nesiller Arasında Bir Süreklilik Var”

François Kraus, bu sonuçlardaki en çarpıcı şeyin, nesillerarası bir sürekliliğin var olması olduğunu yineliyor: Genç Müslümanlar, neredeyse tüm göstergelerde sistematik olarak daha katı ve daha kesin görüşlere sahip. Kraus, bu yeniden İslamlaşma sürecinin zamanla azalmak yerine, nesilden nesile güçlenerek ilerleyeceğini tahmin ediyor:

“Tüm göstergeler, bu eğilimlerin önümüzdeki yıllarda artacağı yönünde birleşiyor. Bu bağlamda, Fransa Müslümanlarının entegrasyonu ve Cumhuriyet değerlerine bağlılıkları sorunu, yalnızca güvenlik veya baskıcı yaklaşımları aşan siyasi çözümler gerektiren yeni bir önem kazanıyor.”

Raporda, 1990’lı yıllara kıyasla çok daha yaygın hâle gelen “İslamcılığın”, günümüzde çok biçimli bir düşünce akımı olarak kendini gösterdiği belirtiliyor. Müslümanların yüzde 38’i, 2025’te “İslamcı” pozisyonların tamamını veya bir kısmını onayladığını söylüyor. Bu oran, 1998’de “köktendinci” pozisyonları onaylayanların oranının iki katından fazladır.

Genel olarak her üç Müslümandan biri, yüzde 33’ü, Müslüman Kardeşler (yüzde 24 ile en yüksek), Selefilik, Vahabilik veya Cihadizm gibi en az bir İslamcı akıma sempati duyuyor. Bu akımların gençler üzerindeki etkisi ise endişe verici: Her üç gençten biri, yüzde 32’si, Müslüman Kardeşler’in düşünce akımına yakın hissettiğini belirtiyor.

Raporun Konu Edindiği “Müslüman Kardeşler” ve “İslamcılık” Tartışması Nedir?

Ifop’un bulguları, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un talebiyle hazırlanan ve kamuoyuna sızan 73 sayfalık “Fransa’da Müslüman Kardeşler ve Siyasal İslam” raporunun yarattığı yoğun siyasi ve toplumsal tartışma ortamında yayımlandı. Bakanlığın raporu, “İhvancılık” ideolojisini; şiddet yerine sızma (entrisme), ağ kurma ve yumuşak güç stratejileriyle ilerleyen, kademeli bir toplumsal dönüşüm hedefleyen bir yapı olarak tanımlıyordu. Raporda, bu yapının hedefinin “Toplumun bütününü şeriat altında yeniden düzenlemek” olduğu belirtiliyordu. Raporda, Fransa genelinde Müslüman Kardeşler ile ilişkili olduğu düşünülen 139 cami ve 280 dernek tespit edildiği iddia edilmişti.

Raporun sızmasının ardından çeşitli sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler raporun objektiflikten uzak ve Müslümanların genelini kriminalize eden bir görüşle yazıldığını belirterek eleştiriler yöneltmişti.  Sol partilerden bazı siyasetçiler, raporun “komplocu fanteziler” yaydığını ve ülkedeki tüm Müslümanları haksız yere “iç düşman” olarak hedef gösterme tehlikesi taşıdığını belirterek, çalışmanın metodolojik titizlikten uzak olduğunu savunmuştu: Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (LFI) lideri Jean-Luc Mélenchon, Ulusal Güvenlik Konseyinin bu raporu gündeme alarak Marine Le Pen’in “hezeyan dolu tezlerini” onayladığını söyledi ve bu durumun “İslamofobiye yeni bir eşik atlattığı” uyarısında bulundu. Fransa Müslüman Konseyi (CFCM), raporda kullanılan “Müslüman Kardeşler”, “siyasal İslam” ve “İslamcı sızma” gibi kavramların muğlaklığının tehlikeli bir belirsizlik yarattığını ve birçok Müslüman Fransızın kendisini sürekli bir şüphe altında hissetmesine neden olabileceğini belirterek eleştiride bulunmuştu.

“Müslüman Kardeşler” ile mücadele süreci 2024’te eski hükûmet başlatılmış olsa da geçtiğimiz ekim ayında işbaşı yapan yeni hükûmet de benzer bir tutumu sürdürdü. İçişleri Bakanı Laurent Nuñez de bu süreç hakkında yeni ve sert bir açıklama yaparak, “radikal İslam’ın sızmasına” karşı hükûmetin eylemlerinin “üçüncü aşamasını başlatmanın acil” olduğunu belirtti.

LFI: “Ifop Raporu İslamofobik Bir Düzmece”

Ifop’un çalışması LFI’den sert tepki aldı. LFI milletvekili Paul Vannier, anketi “İslamofobik bir düzmece” (supercherie islamophobe) olarak nitelendirerek araştırmanın “Müslümanları yeniden ‘iç düşman’ gibi göstermeye yarayan tehlikeli bir çerçeve” kurduğunu söyledi. Vannier’e göre çalışma, “milyonlarca yurttaşı potansiyel İslamcı ya da terörist gibi resmeden, anti-republikan ve ‘pis bir amalgam’ üreten” bir bakış açısı taşıyor.

LFI Ulusal Koordinasyonu’ndan Mohamed Awad da benzer şekilde, anketi “Fransız Müslümanlarını toplu bir şüphe kategorisine sokan ve aynı anda sol muhalefeti şeytanileştiren yeni bir medya hamlesi” olarak değerlendirdi. Awad, bunun 2027 seçimlerine giden süreçte Müslümanların ve LFI’nin “çifte hedef hâline geldiği” bir ortam yaratığını söyledi. (P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler